yukari
Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 3.64/5 - 11 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Korea-Fans Için Yazdigimiz Nesir Türleri (Deneme, Hikaye, Makale, Fikra vs.) 2
Merhaba arkadaslar. Opucuk
Persembeden bu yana sitede bulunamiyorum,bu nedenle hikayelerinizi indexe ekleyemiyorum ve okuyamiyorum... Aglama
Her zaman takip ettigim hikayeler vardi,fakat geri kaldim...
Yarindan itibaren geri dönüs yapacagim insallah. Smile
Kendinize iyi bakin.. Smile

[Resim: 29pmbuh.gif]
City Hunter~
''Bu yolu birlikte yürüyelim...Sonunda neler olacağını bilmesek bile♥''
`TripleS ~ `Boice ~ `Min'in Havucu


(04-07-2011, Saat: 19:41)ddeerryyaa yazdı: Yorumun için tesekkür ederim canim... OpucukOpucuk
Canim garibim Kang Yoon(Hayatimda yazan ben oldugum halde en çok üzüldügüm karakter olur kendisiSad ) ne yapsin? Bir yandan aci içinde geçen 15 yil...Ölen anne,baba...Aci çeken bir büyükanne ve daha fazlasi...Onu durduran bir sürü sey...Ama merak etmeyin biraz kavusmalari zorlu olacak olsada kavusacaklar... Onay

Hadi hayirlisi. =D Kalp

(04-07-2011, Saat: 21:07)'vahide' yazdı: Merhaba arkadaslar. Opucuk
Persembeden bu yana sitede bulunamiyorum,bu nedenle hikayelerinizi indexe ekleyemiyorum ve okuyamiyorum... Aglama
Her zaman takip ettigim hikayeler vardi,fakat geri kaldim...
Yarindan itibaren geri dönüs yapacagim insallah. Smile
Kendinize iyi bakin.. Smile

Geri dönmene çok sevindim canim. Kendinide hikayenide özlettin. Smile
www
Tugçem dönüsüne çok sevindim...Özledim hikayeni de seni de... OpucukOpucukOpucuk


SIYAH

20.BÖLÜM

Etrafta Hwang Hyun Soo’yu görmedigi için o kadar mutluydu ki...En azindan gelir gelmez onunla karsilasmamak mutluluk vericiydi onun için...Gelisini sadece Min Joo ve In Hye biliyordu...Ama Min Joo zor durumda kalmasin diye geldigini ona söyledigini belli etmedi...Uzun bir toplantidan sonra,degerlendirmeleri yaptiktan sonra,yanina gelen Bay Hwang gülümseyerek...
Bay Hwang:Isleri bana biraktiginiz için pisman olmadiniz degil mi?
Kang Yoon(Soguk bir yüz ifadesiyle):Olmadim...Gördüm ki çok iyi idare etmissiniz...
Bay Hwang:Umarim iyi geçmistir yolculugunuz?
Kang Yoon:Tüm islerimi hallettim...Herseyde yolunda gitti...Ama biraz yorucuydu...
Bay Hwang:Anliyorum...
O sirada Bayan Sung’un yaninda olan Na Young mirildanarak...
Na Young:Bir ay sirkette olmayinca ne rahattim...Ama simdi? Abimin hatri olmasa...
Bayan Sung:Abin zaten beni birgün öldürecek...Nisani bile iptal etti sebepsiz yere...(Dislerini sikarak)Eger bu kadin ilerde gelinim filan olursa ne halde olacagimi düsünmek istemiyorum...
Seklinde aralarinda konusurlarken herseyi duydugunu bilmedikleri Kang Yoon alayci bir ifadeyle onlara yöneldi...
Kang Yoon:Sizler nasilsiniz?
Bayan Sung:Tesekkür ederim,iyiyim...
Na Young:Iyiyim,sag olun...
Kang Yoon Min Joo ile beraber oradan ayrildiginda arkasindan kendisine öfke dolu baktiklarini tahmin edebiliyordu ama umrunda degildi...
Min Joo:Seni tekrar görmek güzel...Kaç gündür buradasin ama yine de görüsemedik!
Kang Yoon:Bazi islerim oldugu için gelemedim...
Min Joo:Anliyorum...

-Bay Hwang’in Odasi-

Bayan Sung:
Ne yani herseyi bilen birileri mi var diyorsun?
Bay Hwang:Evet...Eskiden de yolluyorlardi ama son bir ayda siklasti bu paketler...Tüm suçlarimi biliyorlar...Hepsinin kanitlari var ellerinde...
Bayan Sung:Ya o yangini da ögrenirlerse?
Bay Hwang:Saçmalama...Sadece yasadisi faaliyetlerden haberdarlar anladigim kadariyla...Hem o olayi hiç kimse kanitlayamaz...Yillar önce kapandi o dosya...
Bayan Sung:Peki kim olduklarini ögrenebildin mi?
Bay Hwang:Hyun Soo durmadan arastiriyor...Ama bir türlü izlerine ulasamiyor...Ne istediklerini de bilmiyoruz...Ya da sadece beni telaslandirmak için böyle yapiyorlar...
Bayan Sung:Ne demek o?
Bay Hwang:Asil istedikleri her neyse bundan önce benim aklimi karistirmak istiyorlar...Baska bir amaçlari olamaz...
O an korku dolu gözlerle esine bakan Bayan Sung kendisi içinde endisleniyordu...Herseyi bilen,kocasini ve onun abisine sonuna kadar her konuda destek veren biri olaraktan...Sirket hissedari oldugu için kendisi için endiselendigi gibi,1996 yilindaki o yangin ile ilgili her detayi bilen kisilerden biriydi...Üstelik kocasini bu konuda da sonuna kadar desteklemisti hem de hiç vicdan azabi çekmeden...Bay Hwang tehlikeli biriydi ama Bayan Sung da en az onun kadar korkutucu ve acimasizdi aslinda...Sirket oglu Hyun Soo’ya kalsin diye-üstelik Bay Hwang onun gerçek babasi olmadigi halde-herseyi yapabilecek biriydi...

Kang Yoon odasina gittiginde karsisinda Hyun Soo’yu buldu...Önce gerildi ama bunu belli etmemeyi de basardi...Yavasça ona dogru yaklasti...Kendisine özlemle bakan o adama hafifçe tebessüm ettikten sonra...
Kang Yoon:Sen sirkette degilsin saniyordum?
Hyun Soo:Degildim...1 saat önce geldim ve o güzel haberi alir almaz seni burada bekledim...Gerçi asistanin biraz sorun çikardi ama neyse...
Kang Yoon(Gülerek):Peki neden buradasin simdi?
Hyun Soo:Hiçbir sey bilmiyormus gibi davranma...Sana verdigim sözü tuttugumu biliyorsun...
Dedi Kang Yoon’un kolunu tutarak...Sonra devam etti...
Hyun Soo:Hersey bitti...Bay Chun’la olan is iliskilerimiz bozulsa da senin için herseyi yaptim...Simdi karar zamani sen de...
Kang Yoon(Hyun Soo’nun gözlerinin içine bakarak):Sana güvenebilir miyim ki?
Hyun Soo:Bunu yapmaman için bir neden var mi ki?Senin için herseyi yiktim...Bunu sen de biliyorsun...Ve daha yikmam gereken nice duvar var önümde...Ve sen bana elini uzatirsan ben mücadele etmeye hazirim...
O an Kang Yoon bunu yapmaktan nefret etse de bir adim geri çekildi ve elini tuttu Hyun Soo’nun...Onun elini tutarken bir kez daha anladi ondan ne kadar çok nefret ettigini...Ama Hyun Soo’yu seven biri gibi davranmaya devam etti...Ardindan verdigi onay ile yüzünde içten bir gülümseme beliren Hyun Soo sikica sarildi Kang Yoon’a hizli bir sekilde...Kendisine sarilmasiyla yüzündeki o memnuniyetsizlik daha da belirginlesti Kang Yoon’un...Ve hemen kollarindan kurtuldu Hyun Soo’nun bir sey söyleyecegini belli ederek...
Kang Yoon:Bir süre kimse bilmesin... Min Joo’nun dügününden önce bu olay ortaya çikmasin...Daha sonra bir sekilde ilan ederiz herkese...Annen ve Na Young da buna dahil...Zor bir istek biliyorum ama...
Hyun Soo(Araya girerek):Sen nasil istersen...Daha fazla yorma kendini...Sadece dilegini söyle...Ve ben de onu gerçeklestirmek için elimden geleni yapayim...Bu hep böyle olsun...Senin herhnagi birsey için endise duymani,tedirgin olmani istemiyorum...Sana gelmek istedigim an tüm isteklerini sorgusuz sualsiz kabul edecegime dair söz verdim kendime...Yeter ki sevgime karsilik bulayim dedim...Ve simdi izin ver sözümü yerine getireyim...

-Ertesi Gün-

-Imza Günü-

Alisveris merkezi o kadar kalabalikti ki...Her zamankinden de fazlaydi insan sayisi...Dong Joo hayranlarinin istegi üzerine bir imza günü düzenlemis ve simdi onlarla tek tek ilgileniyordu...Kimisi onla fotograf çektirirken kimisi de boynuna atliyordu ona duyduklari hayranligin etkisiyle...Oldukça iyi vakitler geçirirken etrafina bir göz gezdirdi...Farkinda olmadan...Sonra tekrar imza dagitmaya devam etti...Yanina gelen bir hayrani...
Hayran:Bir fotograf çektirmemiz mümkün mü?
Dong Joo(Gülerek):Tabi...

Fotograf çektirmek için oturdugu yerden kalkti Dong Joo...O sirada etrafindaki kalabalik görevlilerin uyarisi ile bir kenara toplandi...Ve alisveris merkezinin koridorlari Dong Joo’nun bulundugu yerden açikça görülmeye baslandi...Fotograf çektirdikleri sirada Dong Joo’nun gözü zümrüt yesili bir bluz ve altina siyah bir pantolan giymis,elinde birkaç paket bulunan bir kadina ilisti...
Fotografi çeken kisi:Gülümseyin!
Dong Joo adami duymadi bile...Kadin sag tarafa dönüp ilerlemeye devam ederken,saskin bir sekilde kadini izleyen Dong Joo mirildandi...
Dong Joo:Kang Yoon...
Dedi ve kendini toparlayarak,fotograf çektirmeyi birakip hizlica insanlarin arasinda kosmaya basladi...Herkes saskin bir sekilde Dong Joo’nun arkasindan bakarken,korumalar da onun pesinden gitti...Menajeri ise arkasindan bagiriyordu...
Menajer:Bay Cha! (Sonra öfkeyle resmiyeti bozarak)Dong Joo! Cha Dong Joo!
Alisveris merkezindeki herkes koridorda kosan Dong Joo’yu görünce saskinlikla ona bakarken,arkasindan kosan korumalari görünce de endiselenmisti...Kang Yoon bir üst kata çikmak için alisveris merkezindeki asansöre bindiginde,Dong Joo asansörün yukari çiktigini görüp,onu beklemeden hizlica yürüyen merdivenlere yöneldi...Herkes bir basamakta dururken Dong Joo hizla basamaklari insanlarin arasindan siyrilarak çikmaya basladi...Ve Kang Yoon’un asansörden indigini görünce bagirmaya basladi etraftaki insanlari umursamayarak...
Dong Joo(Bagirabildigi kadar bagirarak):Kang Yoon! Kang Yoon!
Alisveris merkezindeki yogun sesten önce onu duymayan Kang Yoon daha sonra etraftaki insanlarin saskin yüz ifadesini görünce,ardindan kendisine seslenildigini de fark etmesi uzun sürmedi...Arkasini saskin bir yüz ifadesiyle döndügünde karsisinda Dong Joo’yu gördü...Önce yutkundu...Ardindan derin derin nefes almaya basladi...Dong Joo ise nefes nefese kalmisti...Kang Yoon’un farkinda olmadan gözleri doldu...Dong Joo ise o kadar çok yorulmustu ki nefes almakta zorlaniyordu ama yinede gözlerini bir an olsun Kang Yoon’dan ayirmadi...Ikisini de kalbi küt küt atiyordu...Dong Joo ne kadar çok kizsa da ona, onu aramaktan vazgeçmemisti...O kadar çok seviyordu ki onu hiçbir seyi önemsemeden duruyordu karsisinda...Kang Yoon simdi kosup sarilsa kendisine herseyi unutmaya hazirdi...Kang Yoon ise çok sevdigi adamin kendisine yalvarir gibi baktigini görünce kosup sarilmak istedi ona...Farkinda olmadan bir adim bile atti...Ama sonra cani aciya aciya kendini durdurdu...Ardindan herkesin kendilerini izledigini görünce,hayranlardan biri telefon vb. yollarla kendisini görüntüler diye korkuyla arkasini döndü...O sirada Dong Joo’nun yanina gelen korumalar...
Koruma:Bay Cha!
Dong Joo:Geri dönün,ben birazdan gelecegim...
O sirada Kang Yoon’un hizla o sirada gelen asansöre bindigini gören Dong Joo tekrar pesinden kosmaya basladi...Asansörün otopark katina indigini görünce yine asansörü beklemeden hizla merdivenleri inmeye basladi ziplaya ziplaya...Geldiginden haberi yokken,onu bulmusken-üstelik Kang Yoon ondan kaçarken-onu kaybetmeye niyeti yoktu...
Otoparka indiginde hizli hizli nefes alip vermeye baslayan Kang Yoon bir elinde paketleri siki siki tutarken diger eliyle de heyecanla atan kalbini tutuyordu...Arabasina dogru hizla ilerledi...Bindi ve arabayi çalistirip tam dönecekken önüne ilk gördügü an gibi nefes nefese kalmis bir halde olan Dong Joo çikti...Bir süre göz göze geldiler...Daha sonra Kang Yoon etrafta kimsenin olmadigini görünce arabadan indi...Iste o zaman Dong Joo derin bir nefes aldi...Rahatlamisti...Kendisinden sebebini bilmedigi bir sekilde uzaklasan Kang Yoon’un kaçmaktan vazgeçtigini görünce...
Kang Yoon:Ne istiyorsun?
Yüzündeki soguklugu taniyordu Cha Dong Joo...Daha o bile onu sevmeye baslamamisken Kang Yoon’un takindigi o rahatsiz edici ifadeydi bu...Bir an degisen neydi diye sordu kendine...Bu bir ay boyunca bu davranisinin nedenini sorguladi durdu,kendisinde mi hata oldugunu sordu durmadan kendine...Ama bir yanit bulamadi...Ve simdi asik oldugu bu kadin,herseyi yok sayarak “Ne istiyorsun?” diye kendine bir soru yöneltiyordu hiç acimadan...
Dong Joo(Aci bir gülümsemeyle):Ne istiyorum öyle mi?
Kang Yoon:Evet...
Dong Joo:Benim sana sormam gereken birçok soru varken sen bana soruyorsun öyle mi?
Kang Yoon:Bay Cha lütfen ne söyleyecekseniz çabuk söyleyin!
O an caninin acidigini hissetti Dong Joo...Gözlerini kisarak...
Dong Joo:Bay Cha?
Kang Yoon ona hitap seklinin tuhafligini dile getirmeye çalisan Dong Joo’ya cevap vermedi...Zaten diyecek birseyi de yoktu...Dong Joo devam etti...
Dong Joo:Tamam...Bay Cha de...Sorun degil...Ama lütfen birseyler söyle...Bir aydir ne yapacagimi bilmez bir halde dolaniyorum ortalarda...Niye bana haber vermedin gidecegini? Sana o kadar ulasmaya çalisirken neden engel oldun buna sen? Tamam,herseyi olmamis varsayacagim...Ama yeterki su yüzündeki ifadeyi degistirip,eskisi gibi bak bana...
Kang Yoon elini sikiyordu...Aciyordu ama devam ediyordu sikmaya...
Kang Yoon(Alayci bir ifadeyle):Eskisi gibi?
Dong Joo(Yalvarircasina):Lütfen artik bu oyuna son ver...Neyin bedelini ödetmeye çalisiyorsun bana bilmiyorum ama yeter bu kadari...Görmüyor musun aci çekiyorum...Bir aydir seni göremedim diye,sesini duyamadim diye yasamaktan bile zevk almaz oldum...Kandirilmis gibi,yok sayilmis gibi hissetmeme ragmen herseyi unuttum bir anda seni görünce...Sadece seni özledigimi hissettim...Ve ne olur yeter artik...Böyle davranma...
Kang Yoon(Sakin bir ses tonuyla):Sen herseyi gözünde oldukça büyütmüssün anlasilan...Oysa senin içinde önemi olmadigini düsünmüstüm ben nedense...
Dong Joo(Bagirarak):Kang Yoon!
Kang Yoon:Daha baslamadan bitti...Simdi izninle...
Deyip arkasini döndügünde,hizla yanina gelip,sikica kolundan tutan Dong Joo onu kendine dogru çevirdiginde...
Dong Joo:Baslamadan bitti öyle mi?
Kang Yoon cevap vermeyince...
Dong Joo(Bagirarak):Öyle mi diyorum sana?
Kang Yoon(Sesi titreyerek):Öyle...
Dong Joo:Sen benimle oyun mu oynuyorsun?
Kang Yoon:Nasil düsünmek istiyorsan öyle düsün!
Dedi ve kolunu hizlica çekip arabaya dogru yürüdü...Gözleri dolmus bir sekilde arkasindan bakan Dong Joo’ya aldirmadan oradan uzaklasti...Biraz uzaklastiginda arabayi bir kenara çekti...Direksiyona basini koyup,hiçkira hiçkira agladi...Arabalar hizla yanindan geçerken,o Dong Joo’nun yaninda dökemedigi gözyaslarina boguluyordu...Oysa ne kadar çok istemisti onun elini tutmayi...Ne kadar çok istemisti ona sarilmayi...Ne kadar çok? Bir süre sonra kendine geldi ve arabayi çalistirip,mezarliga dogru yol aldi...Oraya geldiginde hiç konusmadi...Sadece agladi...Zayifligini anne ve babasinin önünde çaresizce gösterirken utaniyordu ama rahat olabildigi tek yerin burasi oldugunu da biliyordu...Sonra mezar tasina dokundu...Gözyaslari damlarken yere,bir yandan da Dong Joo’yu düsünüyordu...Sonra çantasindan annesiyle ve babasiyla çektirdigi küçüklük fotografini çikardi...Siyah-beyaz fotografi onlara göstererek...
Kang Yoon:Burada 8 yasindaydim...Ve ben o yillara dönmek isityorum anne.O yillardaki gibi masum olmak istiyorum...Artik acilarim dinsin istiyorum baba...
Dedi topragi tirnaklariyla kaziyarak...Sonra en sondaki sözde kendisi için yapilan mezara bakti hüzünle...
Kang Yoon:Keske ben de ölseydim...O yanginda ben de yok olup gitseydim...
Sonra bir tümsege yaslandi...Fotografi farkinda olmadan bir köseye birakarak aglamaya basladi...

-Ertesi Sabah-

-Mezarlik-


Elindeki çiçeklerle abisinin, yengesinin ve yigeninin mezarina geldiginde yüzündeki ifade buraya her zaman geldigindeki gibiydi...Hüzün doluydu...Gözleri dolmustu yine...
Min Joo:Ben geldim...Size iyi bir haber getirdim...Evleniyorum...Keske siz de o gün yanimda olsaydiniz...Ama bu imkansiz...Ve bu bana çok aci veriyor...(Derin bir nefes aldiktan sonra)In Hye ile mutluyum...Beni merak etmeyin...Size tesekkür etmeye geldim...Annem(Min Joo’nun üvey annesi,Kang Yoon’un büyükannesi Bayan Ma’dan bahsediyor)ile de konustum buraya gelmeden...Gerçek annemle de...Ona beni dünyaya getirdigi için tesekkür ettim...Bayan Ma’ya da beni büyüttügü için...Bana bir aile verdigi için...Ve siz de benim ailemsiniz...Canimdan çok sevdigim ailemsiniz...Güzel günler için tekrar tesekkür etmeye geldim...Yine gelecegim...Her zaman gelecegim...Ölene kadar...
Dedi ve elindeki çiçekleri yere birakacakken gözüne beyaz bir kagit ilisti topragin arasina karismis bir halde...Çiçekleri birakip,kagidin üzerindeki topragi aldi...Sonra siyah beyaz fotograftaki kisilerin abisi,yengesi ve yigeni oldugunu gördü...Yüzündeki saskinlikla beraber fotografin yipranmamis oldugunu görünce onun daha yeni buraya kondugunu veya düsürüldügünü düsündü....Ve dudaklarindan merak ettigi en büyük sey döküldü...
Min Joo(Sesi titreyerek):Peki...Kim?

"Işıkları kim kapattı?" Kim Sun Woo-The Equator Man
Ani... Anii.. Olmaz. Ya.. Ben meraktan çatlayacagim... Cha Dong Joo..Aglama Kang Yoon... Ikiniz.. Off.. Saçmalamaya baslarim gene. Tekrar çok heyecanli ve duygusal bir bölüm olmus. Yeni bölümü iple çekiyorum.. Ellerine saglik. Bu arada yazdigin yorum için çok tesekkürler..OpucukKalp
www
YOU'RE SO PHOTOGENIC (Çok Fotojeniksin)

-Bölüm 4-

Eun Bin babasinin mutlu oldugunu görüp bozmak istemediginden, Hyun Wook ise dedesinin arabasini almasindan korktugu için yemege gelmisti. Ikisi de huzursuzca kipirdaniyor ve belli etmemek için zorla gülümsüyordu. Sadece büyükler konusuyordu.
"Ah... Hyun Wook, neden dedenle ayni yasta olmamiza ragmen dedenin torunu oldugunu ama benim olmadigini ögrenmek ister misin?" cevap beklemeden devam etti.
"Lisedeyken ikimiz de anneannene asik olmustuk. Anneannen ise okulun en çekingen kiziydi ve ikimiz de reddedilmekten korktugumuz için ona bir sey söylemiyorduk. Bir gün anneannenin onun sinifindan biriyle çiktigini ögrendik ve onlari ayirmak için elele verdik. Her geçen gün anneannen bize yakinlasiyordu biz de birbirimize. Sonunda kanka olmustuk ama hala anneannen için birbirimizi yiyorduk. Sonunda anneannen dedeni seçti ve ben de artik pesini birakmistim. Sonra da ulasamadigim için sahip olmak istedigimi anlamistim. Deden yine de onu kiskaniyordu ve hemen evlenmek istedi. Erken yasta evlenince erken çocuklari ve torunlari oldu." sözünü bitirdiginde arkadasinin gözlerinin doldugunu farketti ve sirtini sivazladi.

Yarim saat sonra hala büyükler konusuyordu. Arada bir de Eun Bin ve Hyun Wook'u süzüp aralarinda fisildasiyorlardi. Eun Bin Hyun Wook nasil onlari dinlemeye tahammül edebiliyor anlayamamisti. Yaklasik 40 dakikadir öylece duruyordu. Dönüp ona bakmak da istemiyordu. Dayanamayarak döndü ve Hyun Wook'a bakti. Üçkagitcilik yapiyordu. Alttan alttan telefonuyla oynuyordu. Eun Bin dirsegiyle Hyun Wook'un koluna kuvvetlice vurdu. Hyun Wook birden irkildi ve karsiligini verdi. Eun Bin babasina çaktirmamaya çalisarak konustu.
"Birak su telefonu."
"Nedenmis?"
"Sike yapiyorsun."
"Ne sikesi? Saçmalama."
"Sike yapiyorsun iste! Neden ben dinliyorum da sen telefonla oynuyorsun?"
Eun Bin sesini yükseltince babasi duydu.
"Bir sey mi söylediniz?"
"Hayir."
Ikisi de gülümsüyordu ama zorla. Birbirlerini dürtüp kas göz isaretleri yapiyor, devamli birbirlerine laf sokuyorlardi. Hyun Wook'un dedesi birden onlara döndü.
"Hadi dügün gününü kararlastiralim." dedi heyecanla. Arkadasina dönerek ekledi.
"Ne dersin Dong Jae?"
"Evet!" diye karsilik verdi..
Hyun Wook ve Eun Bin bagirarak "Olmaz!" dedi bir agizdan.
"Neden olmasin? Hemen kararlastiralim ben sabredemiyecegim."
"Ama biz daha birbirimizi tanimiyoruz bile."
"Siz 2 ay birlikte kalmadiniz mi? O zaman birbirinizi taniyorsunuz demektir."
Eun Bin babasinin bu sözüne karsilik hiçbir sey diyemedi. Hyun Wook hemen söze giristi.
"Birlikte mi? Onunla mi?"
"Hadi hadi, utanmana gerek yok her seyi biliyorum. Bana söyleseydin daha iyi olurdu ama affediyorum bu seferlik."
"Dede, ne diyorsun? Ben Pusan'daydim."
"E ondan bahsediyorum ben de. Pusan'da birlikte kalmadiniz mi?"
Hyun Wook 'Hayir' demek için agzini açmisti ki Eun Bin babasinin bakislarini görünce birden cevap verdi.
"Evet, evet."
Hyun Wook sok olmustu. Ates saçan gözlerle Eun Bin'e bakiyordu. Eun Bin de yalvaran gözlerle Hyun Wook'un bakislarina cevap veriyordu. Hyun Wook Eun Bin'in bu bakislarina dayanamayip sesini çikarmadi. Hem konu çoktan degismisti. Dedesi ve 'müstakbel' babasi askerlik anilarindan konusuyorlardi. Önündeki su dolu bardagi bir dikiste bitirdi ve Eun Bin'e ates saçan gözlerle bakmaya devam etti.

------------------------

Zar zor biten yemegin ardindan Eun Bin babasiya barismis Hyun Wook da arabasini saglama almisti. Babasi Eun Bin'i eve geri çagirmisti Eun Bin de pilini pirtisini toplayip Snow'u da kucagina alip evine geri dönmüstü. Giysilerini dolaba yerlestirmek için odasina gitti. Yaklasik iki aydir bu odada kalmiyordu. dolayisiyla özlemisti. Odanin içinde birkaç tur atti. Sonra komidinin üstündeki resmi aldi. Ölen köpeginin resmiydi. Resme biraz bakarak iç geçirdi. Snow resmi farkedince kiskanmisti ve etrafda olmadik hareketler yapiyordu. Eun Bin eski anilari canlanmisti ve Snow'u farketmiyordu bile. Resmi öptükten sonra yatagina oturdu, resme bakarak konusmaya basladi.
"Ah ah... Seni ne zorluklarla büyütmüstük. Sunbae seni iyilestirmisti, sonra ona sana iyi bakacagima dair bir söz vermistim. Sonra Sunbae'nin ailesi ölmüstü ve yatili okulda okumaya baslamisti... Sunbae!?" birden beyninde simsek çakti. Resmi bir yere birakti ve evden firlarcasina çikti. Babasi Eun Bin'in hizla evden çiktigini görünce pesinden gitse de yakalayamamisti.

Eun Bin caddeye çiktiginda bir saniye durup düsündü. Veteriner çok uzak degildi yürüyebilirdi ya da taksiyi bekleyebilirdi. Kosmayi tercih etti. Nefes nefese veterinere girdiginde içeride birisi vardi. Ama Eun Bin hiç aldirmadan "Sunbae!" diye bagirdi. Sang Ri ayagi kalkti ve Eun Bin'e dogru yürüdü. Eun Bin'in gözleri yasla dolmustu. Sang Ri kollarini açti ve gülümsedi. Eun Bin vargücüyle Sang Ri'ye sarildi. Bunu yapmayi özlemisti. Önceden devamli böyle sarilirlardi. Sang Ri'nin gülüsü ve onu saran kollari Eun Bin'in kalp atislarini hizlandiriyordu. Bu Eun Bin'in hosuna gidiyordu. Onlar sarilirken veterinerdeki üçüncü kisi hafifce öksürdü. Ambiyans bozulunca Eun Bin ve Sang Ri ayrildi.
"Birisi bana neler oldugunu anlatabilir mi?" dedi ve ayagi kalkarak onlara dogru yürüdü.
"Hyun Wook neden her yerden sen çikiyorsun?"
"Neden devamli benim ailemden birileriyle tanidik çikiyorsun?" diye karsilik verdi Hyun Wook. Sang Ri söze girdi.
"Siz birbirinizi taniyor musunuz?"
"Evet!"
"Hayir!"
Sang Ri sasirmisti. Gözlerini açmis bir Eun Bin'e bir Hyun Wook'a bakiyordu.
Bu sefer cevaplari degistirdiler.
"Hayir."
"Evet."
Sang Ri iki kati sasirmisti. Eun Bin, Hyun Wook'a huzursuzca bir bakis atti ve durumu toparlamak için bir seyler uydurdu.
"Aslinda tam olarak tanismiyoruz. Sadece karsilastik."
"Anliyorum."
Eun Bin konuyu degistirmek için baska bir konu açti.
"Sunbae, çok çok çok degismissin. Seni tanimam uzun sürdü."
"Sen o kadar da çok degismemissin. Ben de biraz zor tanidim ama senden daha erkendi." dedi azarlarcasina.
Eun Bin ve Sang Ri eski günlerden, evlenen çiftlerden, is bulamayan arkadaslarindan bahsediyordu. Bunlar kadinlarin arlarinda yapacagi türden konusmalardi. Hyun Wook abisini ilk defa böyle bir sohbet içerisinde görüyordu ve kadin konulari diye küçümsemseine ragmen en ufak bir seyde o da konuya dahil olmak istiyordu. Kendini dislanmis gibi hissediyordu. Bir zaman sonra ayagi kalkarak gitmeye hazirlandi.
"Sohbetinize doyum olmuyor ama ben gidiyorum artik." dedi ve kapiya yöneldi.
"Ben de gideyim saat geç oldu." dedi Eun Bin ayagi kalkarak.
"Hyun Wook! Eun Bin'i eve birakabilir misin? Benim birkaç isim var."
"Tamam."

Hyun Wook veterinerin disinda bekliyordu. Eun Bin'in çiktigini gördü. Kolundan tuttugu gibi onu veterinerin az ilerisine götürdü. Eun Bin bir çirpida kolunu kurtardi ve çemkirdi.
"Derdin ne?"
"Asil senin derdin ne? Niye birbirimizi tanimadigimizi söyledin?"
"Ash! Ne demeliydim? 'Sey, biz galiba evlendirilecegiz' mi?"
"Diyelim ki bunu söylemedin, peki ögrenince ne diyeceksin? 'Sey, söylemeyi unutmusum da biz galiba evlendirilecegiz' mi?"
Birkaç saniye ikisi de sustu. Hyun Wook bu kisa suskunlugu bozdu.
"Düsününce, söylemesek daha iyi olur. Ne de olsa seninle evlenmeyi asla kabul etmeyecegim."
"Güzel çünkü ben de öyle yapacagim."
Yollarini ayirdilar ve yürümeye basladilar. Ikisi de arkasina bakmamakta kararliydi. Hyun Wook arabasina ulasti. Kapiyi açacakken döndü ve Eun Bin'in gittigi yola bakti. Çoktan gözden kaybolmustu. Hyun Wook omuz silkti ve arabasina bindi. Tam gidecekken benligini garip bir his sardi. Aynisi onu orman yoluna gönderdiginde de olmustu. Saat geç olmustu, o yol serserilerle doluydu ve abisine onu birakacagini söylemisti. Ne kadar dirense benligini saran hisse yenik düstü ve Eun Bin'in pesinden gitti. Biraz ileriye gittikten sonra kaldirimda yürüdügünü gördü. Yavaslayarak onu takip etti.
"Haydi bin seni eve birakacagim."
"Istemiyorum."
"Haydi dedim."
"Istemiyorum dedim!"
"Iyi sen bilirsin. Buralarin serserilerle dolu oldugunu duymustum."
"Hah... Beni korkutacagini mi sandin?"
"Tamam, sen bilirsin."
"Tabii ki de ben bilirim baska kim bilecek? Senin bilecek halin yok ya! Kendini..." avazi çiktigi kadar bagiran bir adam sözünü kesti. Sarhos oldugu belli olan adam kavsagin ortasinda kollarini açmis dönüyordu. Eun Bin'i görünce durdu ve incelemeye basladi. Eun Bin döndü artik onu takip etmeyi birakmis lacivert spor arabaya bakti. Hyun Wook da 'Ben demistim.' diyen gözlerle bilmis bilmis ona bakiyordu. Eun Bin hirsla önüne döndü ve yürümeye devam etti. Sarhos adam hala Eun Bin'i inceliyordu. Gözlerini bacaklarina dikmisti. Eun Bin adamin bakislarindan rahatsiz olunca etegini asagi dogru çekistirdi. Sarhos adam elindeki siseyi yere firlatti. Eun Bin'i korkutmak için yaptigi belliydi ve basarmisti. Eun Bin bir çiglik atti ve tereddütsüz Hyun Wook'un arabasina bindi. Hyun Wook'un gülmemek için kendini zor tuttuyordu.
Eun Bin hiçbir sey olmamis gibi "Ne?" dedi. Hyun Wook'dan sadece kikirdama sesleri geliyordu.
"Neye gülüyorsun? Beni birakacagini söylememis miydin? Hadi sürsene! Ne bekliyorsun?"
Hyun Wook en sonunda patladi ve katila katila gülmeye basladi.
"Bunun nesi komik?" diyordu Eun Bin.
Hyun Wook birkaç saniye daha güldükten sonra gözyaslariyla dolmus gözlerini sildi. Dinen kahkahalarinin ardindan kalan gülümsemesiyle Eun Bin'e bakti. Eun Bin sersemlemisti. Gülümsüyordu... Ilk defa dogal gülümsemesini görüyordu. Gülümsemesi kusursuz yüzüne çok yakismisti. Güzel dudaklar, düzgün ve parlak disler bir de hos elmacik kemikleri... Böyle mükemmel gülümseyen bir insan neden devamli somurtuyordu? Aslinda onu yaklasik bes gündür taniyordu ama onu her görüsünde somurtuyordu. Hemen eliyle gögsünü yokladi. Boynunda asili olmasi gereken fotograf makinesini ariyordu.
"Fotograf makinem!"
Hyun Wook tekrar somurttu, göz devirdi ve arbayi sürmeye basladi.

-Bölüm 4 Sonu-
Where have you been?
Cause I never see you out
Are you hiding from me?
Somewhere in the crowd

(05-07-2011, Saat: 15:11)_F.T. ISLAND_ yazdı: Ani... Anii.. Olmaz. Ya.. Ben meraktan çatlayacagim... Cha Dong Joo..Aglama Kang Yoon... Ikiniz.. Off.. Saçmalamaya baslarim gene. Tekrar çok heyecanli ve duygusal bir bölüm olmus. Yeni bölümü iple çekiyorum.. Ellerine saglik. Bu arada yazdigin yorum için çok tesekkürler..OpucukKalp

Begenmene sevindim canim...Tesekkür ederim... OpucukOpucukOpucuk
"Işıkları kim kapattı?" Kim Sun Woo-The Equator Man
SIYAH


21.BÖLÜM


Elindeki fotografi biliyordu...O zaman orada o da vardi...Onun disinda birçok kisi daha vardi...Yüzünde bir merak vardi...Farkinda olmadan gerildigini hissetti...Fotografin yipranmamis oldugunu görünce buraya yakin bir zamanda birakildigini düsündü...Aksi olsaydi üzeri toprakla kaplanmis fotograf az da olsa yipranmis olurdu...Siyah-beyaz bir fotografti ama yeniydi...Buraya kim gelmis olabilirdi diye düsündü bir an...Hwang ailesinden burayi tek ziyaret eden kisi kendisiydi...Bunu iyi biliyordu...In Hye de zaten hep onunla gelirdi buraya...Zaten tek basina gelse de bu fotografin onda olmasi imkansizdi...Kim oldugunu merak ettigi anda o fotografin çekildigi sirada abisinin birçok arkadasininda orada oldugunu hatirladi...Belki dedi...Hatira diye saklamis biri simdi burayi ziyaret etmis olabilir diye geçirdi içinden...Ve oradan ayrildi merak içinde...Bir süphe duymamisti sadece merak etmisti...Oysa nereden bilebilirdi 15 yildir mezarini ziyaret ettigi yigeninin yasadigini ve kendisine çok yakin oldugunu...

Arabaya dogru ilerlerken kendisini izleyen biri daha vardi... O fark etmemisti ama genç,siyahlara bürünmüs bir adam endiseyle onu izlemisti...

-Lee Kang Yoon’un Evi-

Odanin ortasinda gidip geliyordu...O kadar endiseliydi ki...Elini yumruk yapip,çenesine götürmüstü farkinda olmadan...Sabah yaptigi hatanin farkina varinca ,panikle Bay Kim’i aramis,o da endiselenmemesini söylemisti ama yine de kendisine hakim olamiyordu...O sirada kapiya birinin vurdugunu duyunca heyecanla...
Kang Yoon:Girin!
Içeri Bay Kim ve mezarlikta Min Joo’yu endiseyle gizlice izleyen adam girdi...Kang Yoon telasla...
Kang Yoon:Ne oldu?
Adam:Fotografi aramak için gittigimde Hwang Min Joo oradaydi...
Kang Yoon(Bagirarak):Fotografa ne oldu?
Adam:Hwang Min Joo gördü onu ve aldi...
O an Kang Yoon basindan kaynar sular dökülmüs gibi geri geri gidip,tek kisilik koltuga oturdu yavasça...Onun bu halini gören Bay Kim...
Bay Kim:Endiselenmeyin...Fotograf onda ama bu hiçbir seyi bozmaz...
Kang Yoon(Endiseyle):Arastirir bunu...
Bay Kim:Bir tek fotografla mi? Sadece merak eder...O fotografin çekildigi gün babanizin çok yakin oldugu insanlarda vardi...Ve birkaç tane vardi o fotografdan...Dolayisiyla aklina onlari ziyaret eden birinin geçmisten sakladigi bir parça olacagi gelebilir sadece...Ya da baska birsey...Ama gerçek aklinin ucuna bile gelmez...
Kang Yoon:Ama...
O sirada yanindaki adama dönen Bay Kim...
Bay Kim:Hwang Min Joo’yu takip edin...Önlem amaçli...
Adam:Peki...
Bay Kim:Simdi çikabilirsin...
Adam çiktiktan sonra Kang Yoon’a dönen Bay Kim...
Bay Kim:Içiniz rahat etsin diye bir süre onu izleriz...Zaten dügün hazirliklari onu epey mesgul edeceginden bu ufak ayrintiyi unutma ihtimali bile olabilir...
Kang Yoon(Derin bir nefes alarak):Umarim öyle olur...

-Moda Evi-

Bir kösede durmus In Hye’yi izliyordu...Özlemle,ona özenerek...Beyazlar içinde o kadar güzeldi ki...Islemeli,ince askili gelinlik o kadar yakismisti ki ona...Bir hafta sonraki dügüne,amcasinin dügününe bir yabanci olarak katilmak zor geliyordu ona... Aciydi...Kendine aciyordu...In Hye’yi izlerken,çok sevdigi bu kadinin amcasiyla çok mutlu olmasini diledi defalarca...Çok mutlu olmalilardi ona göre...Hiçbir seyi düsünmeden,dökecek gözyaslarinin da mutluluk kaynakli olmasi gerekliydi...Aciyi hiç yasamamalarini istiyordu...O sirada etrafinda heyecanla dönen In Hye...
In Hye:Kendimi tuhaf hissediyorum...Tuhaf ama güzel...Gelinligi seçerken sen yanimda olamadin ama en azindan son provada buradasin...(Gözlerini kisarak)O yüzden çok kötüsün Lee Kang Yoon!
Kang Yoon:Na Young eminim benim yoklugumu doldurmustur...Oldukça zevkli biri gibi görünüyor...
In Hye:Ona çok minnettarim ama senin de yoklugunu çok hissettim...(Sonra kahkaha atarak)Ama ben senin gibi kötü olmayacagim ileride...Seni kendi ellerimle evlendirecegim...Benim yerimde sen olacaksin birgün gelinlik provasi yapan kisi olarak...
Kang Yoon sadece gülümsedi...Çünkü birsey diyemedi...”Bu hiçbir zaman olmayacak...” diye geçirirken bunu In Hye’ye de söyleyemedi...Sadece gülümsedi...

-30 Dakika Sonra-
In Hye gelinligi çikarmis,görevliyle son birkaç detayi konusurken,Kang Yoon’da elbisesiyle bogusuyordu...Siirtindaki fermuar oldukça canini acitiyordu...Kizaran cildi çok acitiyordu canini...Bunu fark eden In Hye...
In Hye:Ne oldu?
Arkasini dönmeye çalisarak...
Kang Yoon:Fermuar acitiyor...
In Hye(Hemen yanina gelerek):Dur bir bakayim...(Biraz ugrastiktan sonra):Takilmis...
Görevli:Ben bir bakayim mi?
In Hye(Dislerini sikarak):Tesekkür ederim ama inat ettim ben yapacagim...
Zorluyordu ama olmuyordu...Sonunda tüm gücünü verdiginde fermuari beline kadar açmayi basardi...Ve Kang Yoon’u o sikintidan kurtardi...Ama baska birsey gözüne ilisti...Sirtindaki derin izler o kadar telaslandirdi ki onu...Kimisi yanik iziyken,kimisi de keskin aletler gibi benzeri seylerin yardimiyla yapilmis izlerdi...
In Hye(Çekinerek):Kang Yoon...
Kang Yoon:Ne oldu?
In Hye boynuna, kollarina bakmaya basladi Kang Yoon’un...Ama hiçbir yerinde birsey yoktu...Sadece belinde vardi izler...Sonra baska birsey daha fark etti...Ensesinde saçlarin basariyla örttügü derin bir iz daha vardi... Elini oraya götürdügünde Kang Yoon durumu anlayarak hizla arkasini döndü...Onun yüzündeki o endiseli ifadeyi görünce gülerek...
Kang Yoon:Ne bu halin böyle?
In Hye:O izler ne?
Kang Yoon(Gülerek)Üniversitede bir kaza geçirmistim...Oradan kalma hepsi...Araba yandigi için tabi yanik izleri de olustu bedenimde...Beni alevlerin arasindan kurtarmislardi...
In Hye(Onun haline üzülerek):Hiç bahsetmedin?
Kang Yoon(Yalan söylemeye devam ederek):Ben o olayi hatirlamak istemiyorum...O yüzden sende kimseye bahsetme olur mu?
In Hye:Olur...
Dedi Kang Yoon’un ellerini siki siki tutarak...

-Pasta Dükkani-Aksam
Aslinda buraya Dong Joo’yu görür diye gelmek istemedi basta...Ama Min Joo’nunda orada oldugunu duyunca,durumu ögrenmek için mecburen gitmisti...Içeri girdiginde kendisini gülerek karsilayan Min Joo’nun yanina oturdu...In Hye çantasini içeri birakip döndügünde Min Joo...
Min Joo:Bitti mi provalar?
In Hye(Gülerek):Bitti...
Min Joo:Iyi,sevindim...Artik yapacak baska birsey kalmadi...Haftaya evlenecegiz...
In Hye(Dudagini bükerek):Mecburen...
Min Joo(Sasirarak):Mecburen?
O an neseyle gülen Kang Yoon ortaligi karistirmak amaçli Min Joo’ya dönerek...
Kang Yoon:Ben olsam bir dakika bile burada durmazdim...Hemen iptal ederdim dügünü...Daha evlenmeden böyleyse bu gelin evlendikten sonra bilemiyorum artik...
In Hye(Bagirarak):Sen kimin tarafindasin?
Kang Yoon(Kaslarini kaldirarak):Haklinin,sevenin yanindayim...Kusura bakma In Hye...
In Hye(Sasirarak):Hakli?
Kang Yoon elini Min Joo’nun omzuna koyarak...Onu övmek amaçli...
Kang Yoon:Min Joo’dan iyisini,yakisiklisini,basarilisini,kibarini mi bulacaksin?
Bunlari söylerken In Hye saskin bakislarla Min Joo’yu izliyordu...Çünkü Min Joo o kadar havalanmisti ki...Tatli tatli Kang Yoon’un her söyledigini onaylamak amaçli basini salliyordu...
In Hye:Bakiyorum senin de pek hosuna gitti? Havasindan geçilmiyor...
Min Joo(Kang Yoon’a dönerek):Kang Yoon?
Kang Yoon(Gülerek):Efendim arkadasim?
Min Joo:Simdi bizim dügün iptal edilecek ya hani diyorum sen söyle bana uygun birini bulsan nasil olur?
Kang Yoon(Kahkaha atarak):Tabi tabi...Ne demek...Zaten bu haberi duyan herkes siraya girer...(In Hye’ye kötü kötü bakarak)Senin degerini bilmeyenler utansin Min Joo!
In Hye(Dislerini sikarak):Kang Yoon!
O sirada yerinden kalkan Min Joo In Hye’nin elini tutarak...
Min Joo:Yüzügümü alabilir miyim?
In Hye:Ne?
Min Joo:Hersey hazirken gelinin degismesi pek birseyi degistirmez diyorum...Yüzügün sahibi var...
In Hye(Bagirarak):Min Joo!
Kang Yoon(Devam ederek):Min Joo gelinligi de dert etme...Eski gelinin kilosunda,boyunda birini ayarlarim sana ben!
Min Joo(Gülerek):Senin gibi arkadasi ben nereden bulacagim ya?(In Hye’nin elini çekerek)Verir misin su yüzügü?
In Hye(Elini çekerek):Vermiyorum!Vermiyorum biricik yüzügümü...Ne yüzügümü veriyorum ne de gelinligimi!
O an Min Joo sakalastigi In Hye’ye siki siki sarilarak...
Min Joo:Bir daha beni kizdirir misin sen?
In Hye:Ama sen de çok acimasizsin!(Kang Yoon’a kötü kötü bakarak):Hele bu var ya bu! Sen görürsün! Elbet sen de evleneceksin!
Kang Yoon(Gülerek):Min Joo artik biricik ortagini korursun degil mi?
Min Joo(In Hye’ye sarilmaya devam ederek):Ben nisanlimin tarafindayim...
Kang Yoon(Saskin bir yüz ifadesiyle):Demin öyle demiyordun ama?
Min Joo(Kahkaha atarak):Eee sartlar degisti!

-20 Dakika Sonra-

In Hye içeride birkaç isini yaparken Min Joo ve Kang Yoon da masada oturup,kahvelerini yudumluyordu...Ortamin rahat olmasini firsat bilen Kang Yoon...
Kang Yoon:Sen endiseli görünüyorsun...Birsey mi var?
Min Joo:Yok birsey...Sadece birkaç gün önce tuhaf birsey dikkatimi çekti...
Kang Yoon:Ne gibi?
Min Joo:Abimin mezarini ziyarete gittim...Çok erkendi daha saat...Bir fotograf buldum...
Kang Yoon:Fotograf buldun öyle mi?
Min Joo:Öyle...Abimin,esinin ve kizinin oldugu bir fotograf...Merak ediyorum bu fotografin sahibini...Sadece bunu düsünüyorum aklima geldikçe...Baska da gayet iyiyim...
Kang Yoon(Gülerek):Muhakkak bir tanidigi düsürmüstür...Baska ne olabilir ki? Onlari ziyarete gitmisse o fotografi elinde bulunduran biri...
Min Joo:Ben de öyle düsünüyorum...Çünkü fotografin çekildigi zaman abimin yakin dostlarinin da orada oldugunu hatirliyorum...O fotografin aynisindan birkaç tanesinin hatira diye abimin arkadaslarinda oldugunu da...Ama ne bileyim iste...Bir an tuhaf hissettim...

Min Joo’yu rahatlatmak ve aklindaki soru isaretlerini yok etmek amaçli gülerek...
Kang Yoon:Sen simdi korkmussundur da...Hani böyle fimlerde olur ya...(Sesini kisarak)Bir düsmanin varsa eger senle oyun oynuyor filan...
Min Joo(Gülerek):Yok daha da neler?
Kang Yoon(Gülerek):Bilemem artik...Bu kadar bir fotografi aklina taktigina göre...
Min Joo:Yok takmak degil de...Kim düsürmüs olabilir diye merak ettim sadece o kadar...
Kang Yoon:Bosver onu...Sen sadece dügün gününe odaklan...Önemli birsey degil zaten...Sen diyorsun...
Min Joo:Haklisin galiba...

O sirada içeri yorgun bir halde giren Dong Joo...
Dong Joo:Ben geldim...
Içeri girdiginde karsisinda Kang Yoon’u görünce duraksayarak...
Dong Joo(Sesi titreyerek):Siz de mi buradaydiniz Temsilci Lee?
Gözleri dolmus bir sekilde Dong Joo’ya bakan Kang Yoon,kendini toparlayarak...
Kang Yoon:Öyle...
Dedi basini önüne egerek...O sirada içeri gelen In Hye,Min Joo’yla göz göze geldi Dong Joo’yu görünce...Ikisi de onun için zor oldugunu düsünüyordu...Ve onun adina üzülüyorlardi...Dong Joo yavasça masaya dogru geldi..Onun attigi her adimda Kang Yoon’un içi titriyordu... Korkuyordu da...Kendini sakinlestirmeye çalisiyordu içten içe ama bosunaydi...Dong Joo’da ayni sekildeydi...Ondan bir farki yoktu...Hem korkuyu hem özlemi hem de nefreti ayni anda tasiyordu içinde...Ama sorsalar en agir basani hangisi diye...Süphesiz “özlem” diye yanit verirdi... Onu o kadar çok seviyordu ki hala karari ayniydi...Ne olursa olsun yeter ki onun yaninda olsun istiyordu Kang Yoon...Hiç asik olmayan bu adam ilk askinda fena sarsilmisti belli ki...Ve simdi sevdigi kadinla ayri ayri mücadelelerin içindeydiler...Bilerek Kang Yoon’un tam karsisina oturdu...In Hye araya girerek...
In Hye:Kahve ister misin Dong Joo?
O an Dong Joo In Hye’ye bakarak...
Dong Joo:Gerek yok abla!(Yüzünü Kang Yoon’a çevirip,In Hye ile konusmaya devam ederek)Görüyorum ki burasi oldukça havasiz....O yüzden fazla durmaya niyetim yok...
Min Joo(Ortami yumusatmak amaçli,Kang Yoon Dong Joo’nun halinden, hiçbir sey bilmedigi için rahatsiz olmasin diye):Isler nasil?
Dong Joo:Yogun...(Kang Yoon’a dönüp,ima ile):Sizin nasil?
Göz göze geldiler o an...Ama Kang Yoon kararli bir sekilde sakin bir ses tonuyla...
Kang Yoon:Iyi...
Dong Joo:Peki yolculuk nasildi? 1 ay burada yoktunuz...
Kang Yoon(Zorla gülmeye çalisarak):Gayet iyiydi...
Dong Joo(Ima ile Kang Yoon’un gözlerinin içine bakarak):Demek iyiydi?
Kang Yoon(Yutkunduktan sonra,gülerek):Hem de fazlasiyla...
Bu söz üzerine sinirlenen Dong Joo,karsisindaki bu acimasiz kadina öfke dolu baktiktan sonra arkasina yaslanarak...
Dong Joo(Onun canini yakmak amaçli):Keske dönmeseydiniz o zaman? Nasilsa burada önemsediginiz birsey yok...Ve burada sizi önemseyen birileri de yok artik...

Min Joo ve In Hye Dong Joo’nun bu öfkeli tavrina anlam veremiyordu...Kang Yoon’un hiçbirseyden haberi olmadigini düsündüklerinden,Dong Joo’nun bu tavrinin Kang Yoon’u süphelendireceginden ve onun sert bir tepkisiyle Dong Joo’nun daha fazla üzüleceginden korkuyorlardi...Ama birbirlerine askin ve nefretin birlestigi bir noktadan bakan bu iki asik insan herseyin farkinda olaraktan birbirlerinin canini yakmak amaçli bir yarisa çoktan girmislerdi...
Kang Yoon(Alayci bir ifadeyle):Beni önemseyen birilerinin olmamasi güzel...Ama benim birseyleri önemsemedigim konusunda yaniliyorsunuz(Ima ile)Bay Cha!
Dong Joo:Öyle mi?
Kang Yoon(Devam ederek):Arkadaslarim var...Isim var...Bunlar benim için yeteri kadar degerli seyler...
Kendisinin o listede olmadigini tekrar yineleyen Kang Yoon’u gören Dong Joo...
Dong Joo:Hepsi bu kadar mi?
Kang Yoon:Evet...Yeterli bu kadari zaten benim için...Fazlaliklar istemiyorum hayatta...
O an Dong Joo kahkahlarla gülmeye basladi...In Hye ve Min Joo onu endiseyle izlerken,Kang Yoon cani aciya aciya dayaniyordu...Dong Joo gülmeye devam ederken mirildandi...
Dong Joo:Fazlaliklar öyle mi?
Kang Yoon(Sesi titreyerek):Öyle...
Dong Joo(Mirildanarak):Demek öyle...
Daha sonra yüz ifadesi ciddilestiginde,onu umursamadan masadan kalkan Kang Yoon...
Kang Yoon:Ben gidiyorum...Sonra görüsürüz tekrar...Firsat buldukça ugrarim In Hye...
In Hye:Olur...
Kang Yoon(Min Joo’ya dönerek):Yarin sirkette görüsürüz...
Min Joo basini salladiktan sonra Dong Joo’ya dönüp,onu hafif basiyla selamladiktan sonra hizla arkasini döndügünde artik dakikalardir tuttugu gözyaslari süzülüyordu yanaklarindan...Dong Joo ise pismandi ona söylekdileri için...Kendi acisini dindirmek amaçli sevdigi kadinin canini yaktigi için...Arkasindan gözleri dolmus bir sekilde aciyla bakarken....
Dong Joo(Içinden):Neden Kang Yoon?Neden bu kadar acimasizsin? Neden bana aci çektirmekte direniyorsun?Inanmiyorum sana...Bir türlü inanmakta istemiyorum sana...Beni sevdigini biliyorum...Öyle hissediyorum...Direnisimde bu yüzden ya...Ama bu sinirin nedenini bilmiyorum... Ögrenmek herseyi bir kenara atip sana kosmak istiyorum...Ama önüme hep engel koyuyorsun...Ve ben çok aci çekiyorum...

Hizlica disari çiktiginda agladigini fark ettiginde kendisine kizarak...

Kang Yoon:Aglama!Sakin aglama! Sen istedin! Ve basardin da!
"Işıkları kim kapattı?" Kim Sun Woo-The Equator Man
Nergis bayildim bu bölüme. Sarhos adama koptum Biggrin
Evleniyorlar ha. Abaza Sang Ri'ye ne olacak? Durumlar karisik Biggrin
Yeni bölümü sabirsizkla bekliyorum. Smile

Derya, ellerine saglik. Kang Yoon baslarda soguktu ama bu aralar aglatiyorsun ya seviniyorum Biggrin
Içinde Ji Min'in oldugunu bilmek güzel. Smile
Dong Joo da aci çekiyor zavallim. Aglaelsalla
www
Hell in Heaven
6.Bölüm


Bu mümkün olamaz… Henry’nin melekler gibi yakisikli oldugunu hiçbir zaman inkâr etmemistim ama Henry gerçekten bir melek olamaz… Yoksa olabilir mi? Delirmek üzereyim. Kapinin arkasindan ikisini dinlemeye basladigimda bunun bana yapilan bir saka oldugunu zannetmistim. En azindan öyle umuyordum. Henry’nin kapinin arkasinda oldugumu bilmesini ve bana esek sakasi yapiyor olmasini diledim. Bunun bir saka olduguna da inanmistim. Ta ki, kiz sirtini açip gösterene kadar. Gerçekten bir seytan mi yapmisti onu? Eger kendini yaralayan bir psikopat degilse olasi gözüküyordu. Eger melege inanmayi seçersem o zaman seytana da inanmayi seçerim.

Melekler iyi varliklardir. Hiç kimseye zarar vermezler… Tabi ki kitaplarda, filmlerde ve hayallerde. Yine de yillardir meleklerin iyi olduklarini israrla dile getiren bunca sey varken nedense ölesiye korkuyordum. Dinine fazla bagli biri degilim. Ama herkes kadar bende meleklere ve seytanlara inaniyorum. Ama onlarin dünyada bu kadar rahat dolasmasi akil alir gibi degildi.

Bir yanim Henry’le konusmayi istese de diger yanim ondan uzak durmam gerektigini söylüyordu. O fantastik kitaplari okudukça hep imkânsiz bir ask hayal etmistim. Ve bu yeterince imkânsiz olmustu. Bir melege asigim…

---------

Sabah okula gitmemek için ne kadar diretsem de annem basimda çalar saatten daha fazla is görerek beni kaldirmayi basarmisti. Ben ise hiç okula gitmek istemiyordum. Henry görme düsüncesi bile tüylerimi diken diken ediyordu. Istemeye istemeye hazirlandim ve evden çiktim. 10 dakika sonra okula gelmistim. Okulun önünde durdum. Beynimden Henry ile ilgili bir sürü senaryo geçiyordu. Bilmiyormus gibi davranmaliydim belki de… Evet, evet en iyi yolu buydu…

Derin bir nefes aldim ve merdivenleri yavas yavas çiktim. Sinifa girdim. Henry cam kenarinda en önün bir arkasinda -benim siramda- oturuyordu. Yanina oturmak istemiyordum. Sinifta bos siranin olup olmadigini anlamak için göz gezdirdim. Henry’nin bana baktigini hissedebiliyordum. Hizla cam kenarinda en arkada oturan Hye Lim’in yanina geçtim.

-‘Günaydin…’’ dedi Hye Lim gülümseyerek.

-‘Günaydin…’’ dedim zorla gülümsemeye çalisarak. Çok fazla gergindim.

-‘Hafta sonu ne yaptin? Telefon açtim ama hep kapaliydi. Basina bir sey geldi zannettim. Sen iyi misin hayalet görmüs gibisin…’’ elini alnima koydu.

-‘Inan bana daha kötüsü…’’ diye mirildandim. Telefonum hafta sonu hep açikti neden öyle dedigini anlamamistim ama sorgulayacak kadar derin düsünemiyordum. Henry’ye bakip duruyordum.

-‘Henry mi? Hae Bin…! Aigoo!’’ Hye Lim kahkahayi patlatmisti. Elimi agzina götürdüm.

-‘Ya gülme… Sandigin gibi degil…’’ dedim sesimizi kimsenin duymadigina emin olmak için etrafa bakarken.

-‘Niye? Bence çok yakisikli. Hatta biraz fazla yakisikli. Âsik olman gayet dogal olurdu.’’ Hye Lim kafasini yana kaydirdi, tek kasini kaldirdi ve gülerek Henry’ye bakti. Bense umutsuzca elimi alnima vurdum. ‘’Ne? Yapma böyle Hae Bin… Yakisiyorsunuz… Ama eger yok hala istemiyorum diyorsan. Sansimi deneyebilirim.’’

-‘Bak bu konuyu daha sonra konusalim. Hatta hiç açmasak daha mantikli olur. Ne dersin?’’ gözlerimi devirdim.

-‘Of Hae Bin… Neyse yarin bir seyler yapalim. Bayadir takilamiyoruz beraber. Magazalara yeni kiyafetler gelmis bayilacaksin.’’ Ellerini çirpti gülerek.

-‘Peki. Kafami dagitmaya ihtiyacim var. Ve dolabimin yeni kiyafetlere…’’ gülümsedim.

-‘El insaf Hae Bin. Biraz daha kiyafet alirsan ikinci bir dolaba ihtiyacin olacak ve sen hala dolabinin kiyafete ihtiyaci oldugunu söylüyorsun. Nasil bir takintidir bu?’’

-‘ne ya? Karisma bana…’’ kötü kötü Hye Lim’e baktim. Sonra bir anda ikimizde kahkaha atmaya basladik. Kafama çevirdigimde Henry’nin bana baktigini gördüm. Bir anda ciddilestim ve kafami diger tarafa çevirdim.

-‘Noldu?’’ dedi Hye Lim bu ani ciddilesmemin nedenini merak ederek. Henry’e baktigini hissedebiliyordum. Hye Lim kulagima egildi… ‘’Için titriyor degil mi Hae Bin? Kaçacak delik mi ariyorsun? Âsik olmussun!’’ az önceki gibi bir kahkaha patlatmisti. Bütün sinif bize bakiyordu.

-‘Hye Lim! Tamam, asigim. Sus yeter ki. Bu konu hakkinda bir daha konusursan seni öldürürüm. Anladin mi?’’ dedim sessizce. Kabul etmekten baska çarem yoktu. Kendime bile kabul ettiremedigim bir gerçegi Hye Lim’e söylemek zor gelmisti. Aslinda söylemeyecektim. Mümkünse bu konuyu hiç açmamayi planliyordum ama Hye Lim’i iyi taniyordum. Eger bir seyi merak ettiyse veya anladiysa onu agzimdan alana kadar pes etmeyecekti.

-‘Oki toki. Kabul ettin ya bu yeter.’’ Güldü.

-Ertesi gün-

Dün okulda ne yapacagimi sasirmistim. Teneffüs zili çaldiginda ilk ben çikiyor ders zili çaldiginda ise en son ben giriyordum. Henry’den kaçmanin baska bir yolunu ariyordum ama ayni siniftayken bu hiç kolay olmuyordu. Gözlerimi ondan alamiyordum ve hala onun… Her neyse ondan oldugunu kabul edemiyordum. Hala bir kabusta olmaliyim…

Kahvalti yapmadan evden çiktim ve Hye Lim ile bulusacagimiz kafe’ye dogru yürümeye basladim. Çok geçmeden varmistim. Hye Lim oturmus beni beklerken telefonuyla mesaj çekiyordu.

-‘Su telefonu biraksan ölür müsün?’’ dedim gülerek karsisina oturduktan sonra.

-‘Sana da günaydin canim arkadasim. Sabah sabah ne bu nese.’’ Aci aci gülümseyip bana bakti. Onunla dalga geçmemden pek hoslanmazdi ama yine de en yakin arkadasiyla kendide dalga geçmeden duramazdi.

-‘Peki peki. Günaydin… Ben çok açim. Hemen bir seyler yiyelim, sonra alisveris yapariz.’’ Elimi kaldirip garsonu çagirdim. Yemeklerimizi siparis ettik. Istahla yemegimizi yerken konusup duruyorduk. Arada Hye Lim, Henry ile ilgili bir seyler soruyordu. Ben ise cevaplamamayi tercih ediyordum. Bugünü kesinlikle bu saçmaligi düsünerek geçirmeyecektim…

-‘Ben tuvalete kadar gidip geliyorum.’’ Dedim masadan kalkarken. Döndügümde Hye Lim’in suratinda pis bir siritis vardi. Elimi yüzüme götürdüm. ‘’Yüzümde bir sey mi var? Neden siriyorsun?’’

-‘Yoo… Hiçbir sey yok. Nesin sen? Insanlarin gülmesini istemiyor musun?’’ somurtup bana bakti. Aklima Henry gelmisti… Kütüphanede aynisini oda söylemisti… Bu çocugu nende hatirlamak zorundayim? Sadece biraz kaçmak istiyorum…

-‘Yok canim. Sadece gülünecek bir sey yok…’’ gülümsedim ve sonra ters bir bakis firlattim. ‘’Tabi arkamdan bir is çevirmiyorsan…’’

-‘Ne isi Hae Bin… Ask olsun bana güvenmiyor musun?’’

-‘Hayir, güvenmiyorum.’’ Tekrar gülümsedim. Hye Lim suratini asip bana bakti.

-‘Çok kötüsün. Hem arkandan bir is çevirmis olsam bile, ne yapabilirsin ki? Degil mi canim arkadasim?’’

-‘Seni döverim. Ciddi oldugumu biliyorsun, degil mi canim arkadasim? Ama madem bir sey yapmadin o zaman korkmani gerektirecek bir sey de yok.’’ Dedim. Hye Lim’in rengi degismisti. Kesin arkamdan bir seyler çevirmisti. Tanri askina sadece tuvalete gidip geldim., bu kiz bu arada ne yapmis olabilir ki?

-‘Biliyorum Hae Bin…’’ yutkundu…

-‘Merhaba…’’ dedi biri. Kafami hizla kaldirdim…
www
(05-07-2011, Saat: 20:06)dbsk_rabia yazdı: Hell in Heaven
6.Bölüm

Çok güzel bir bölümdü!
Yazik Hae Bin'e ya vallahi acidim kizi. Ne yapacagini sasirdi.
Bu bölümde Henry'i göremedik sahalarda ama olsun. Angel
Çok heyecanli yerinde bitti, merak ediyorum yeni bölümü. Hizli yaz. Onay

Where have you been?
Cause I never see you out
Are you hiding from me?
Somewhere in the crowd





Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi