yukari
Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 3.64/5 - 11 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Korea-Fans Için Yazdigimiz Nesir Türleri (Deneme, Hikaye, Makale, Fikra vs.) 2
LOVE LIKE THIS

Atkilic
12.Bölüm
-22:10-SIRKET-
Kendimi koltuga attim:
-AAAAHHHHHHHHH!!!
Sevranur abla kulaklarini kapatip bagirdi:
-Bagirmasana be manyak!
Ben:
-Ölüyoruuumm... Çok yoruldum.
Sevranur abla çantasini alip ofisimin çikisina yöneldi:
-Ben gidiyorum. Istersen sen gelme. Hahaha
Elimi ona dogru uzattim:
-N'olur gitme. Beni burada yanliz birakma.
Sabirsizlikla bana döndü:
-Yürü o zaman!
Ben:
-Bari bir yere gidelim. Aç susuz kaldim bugün.
Sevranur abla:
-Iyi. Gidelim.
-----------------------
Masaya oturduk. Yemekler gelince konusmaya basladiSadyazarin notu:susmasini beklemiyorum ki!)
-Konserde gayet iyiydin.
Agzim ramenle dolu bir halde ona baktim:
-E bir zahmet. O kadar çalistim sonucunu aliyorum iste.
Alayli bir sekilde güldü:
-Ahahaha sana da iltifat etmeye gelmiyor!
Ben:
-Iyi de sen niye geldin buraya? Hayir, niye haber vermedin? Hayir, beni korkutmaktan baska bir amacin var miydi?
Sevranur abla:
-Teker teker sor. Tabii ki de baska bir amacim gibi bir seyim daha var ama sana söylesem mi, bilemiyorum...
Artik iyice usandim ben bundan. Ne söyleyecekse dolandiriyor. Illa bir çikari olacak.
Ben:
-Söylesene be!
Biraz duraksadi ve yaklasti:
-Yaklasik bir hafta önce, Kevser'e bir komplo planlarken müzik kanallarini geziyordum. Bir kanalda degisik bir klip gördüm. O anda kalbimde tuhaf bir çarpinti oldu. Sanki asik olmustum.
Ben:
-Yok ya. Deprem olmustur.
Gene o gicik gülümsemesini yapti ve güldü:
-Hahahahahha! Ay Meryem hiç gülecegim yoktu.
Ben:
-Hangi klipmis peki?
Sevranur abla:
-Su geçen gece evlerinde kaldigimiz, SS501'den bir çocuk var ya, onun.
Gözlerimi kocaman açtim:
-Heo Young Saeng miii?!!!
Hizla agzimi kapatti:
-Bagirmasana manyak Meryem! Çik da dünyaya duyur istersen benim Young Saeng'i sey.. Seeettigimi.
Ben:
-Ne ettigini?
Arkasina yaslandi:
-Sevdigimi.

-EV-
Halam:
-Hosgeldiniz...... Meryem, iyi misin?
Parmagimla suratini isaret ettim:
-Hala, bu nedir?
Halamin surati yemyesildi. Açikçasi pek sasirmadim. Ablamin bulundugu her yerde bu tür seyler olurdu.
Halam hafifçe suratina dokundu ve kikirdadi:
-Ah, bu mu? Hikari ile Hong Ki yapti da biz de artanini sürdük.
Ben:
-Neyi?
Halam:
-Oradan belli olmuyor mu kizim, maske.
Sevranur abla beni kolumdan tutup içeri götürdü:
-Bakalim içerdeki manzara nasil.
Salona geçtik. Ablam Hong Ki'nin saçini boyuyordu anlasilan.
Hong Ki:
-Ya Hikari-chaaaan kirmiziyi daha geçen ay denemistim.
Ablam:
-Olsun. Ben kirmiziyi çok seviyorum. Benim karsimda kirmizi olucaksin.
Sevranur abla elimi birakip ablamin yanina gitti ve diz çöküp ellerini birlestirdi:
-Hikari n'olur benimkini de mavi yap. N'olur.
Ablam kaslarini kaldirip yukardan Sevranur ablaya bakti:
-Olmaz. Önce Hong Ki'nin el ve ayak tirnaklarina bakim yapip, saçlarini perma yapip sonra da düzlestirecegim.
Sevranur abla:
-Kizim sen manyak misin?
Ablam elinindeki firçayi sallayarak:
-Yok bee sadece fön çekecegim.
Hong Ki:
-Bikerem Hikari-chan bu aksam sadece benimle ugrasacak. Tamam mi?
Sevranur abla yerden kalkti:
-Aman yemedik Hikari'nizi. Yapisin birbirinize hiç ayrilmayin tamam mi?
Ablam ve Hong Ki, her zamanki gibi, birbirlerinin yanaklarini sikip "Kawai!!" diye bagirmaya basladilar. Gürültüye katlanamayan bizlerse evin öbür taraflarina dagildik.
Ben,Sevranur abla tarafindan sürüklenirken arkamdan bagirdim:
-Dilsad'ima ne yaptiniz bari onu söyleyin?!
Yanindan geçtigim dolabin içinden Dilsad'in sesi geldi:
-Burdayiim.
Hizla dolabin kapagini açtim.
Ben:
-Ne isin var burda?
Dilsad o masum-kedi gözlerini bana dogrulttu:
-Bana maske yapmak istediler, ben de saklandim. Olay bu.
Ben:
-Tamam, çikabilirsin. Tehlike geçti.
Neseyle dolaptan zipladi:
-Oh be. Ben de çok sikilmistim zaten. Hehe
Saf saf suratina baktim. Bir insanin çocukluk arkadaslari bu kadar mi tuhaf olur? Evet, demek ki oluyormus. Dilsad'i orada birakip Kevser'i aramaya koyuldum. Buldugumda kendisini aynada inceliyordu. Duvara yaslanip ona baktim:
-Kaç saattir buradasin?
Kevser önce bana sonra duvardaki saate ve sonra tekrar bana bakti:
-Sanirim 2 saat. Çok degil yani. Biggrin
Surati normalden büyük gözüküyordu. Ya da ben yaslaniyorum.
Ben:
-Suratin mi sisti senin?
Kevser:
-Ah, bu mu? Maske iki kat sürdüm ya ondandir. Daha güzel olsun diye.
Kaslarimi kaldirip gözlerimi kistim:
-Niçin daha güzel olasin ki?
Siritip aynaya döndü:
-Bilmeeem. Buna degecek birini bulmusumdur belki.
Ben:
-Amaan ben de ciddi bir sey sandim.
Kevser bir yandan küpe takip bir yandan da benimle konusuyordu:
-Peki sen? Biri var mi kiz?
Odamin kapisini açtim:
-Gel de anlatayim.
Hizla merdivenlere yöneldi:
-Dur kiz digerlerini de çagirayim.
Dilsad, Kevser ve Sevranur abla odaya geldiginden onlara sirkete geldigimden beri Dong Wook ile ilgili yasadiklarimi anlattim. Tuhaf olan bu sefer acimin daha az olmasiydi. Ablamlarin duymasini istemiyordum, fena dalga geçerlerdi. Her ikisi de ask duygularini kaybetmis(daha dogrusu hiç sahip olmamis), odun ve salaklar. Çilgin'i söylemeyi unuttun mu?
Her seyi anlattiktan sonra kapiyi açip disari çikarken, agir bir boya kokusu gözlerimizi yasartti. Anlasilan ablam ve Hong Ki bizi dinlemisti.
------------------------
Kafami yastiga koydum. Hiç uykum yok ama uyumak zorundayim. Tüm gün o kadar yorulduktan sonra bir insan neden uykusuz olur ki? Aiisshhh uyuyamiyorum! Yastigi kaldirip yere attim. Yorgani da üzerimden çektim. Bir kaç dakika öylece yatakta oturdum. Yok bu böyle olmazdi. Bari bir seyler yapayim da uykum gelsin.... Dolabimi açip sarkilarimi yazdigim defteri ve poster dosyami çikardim. Posterleri duvara pek asmaz, daha çok dosyamda biriktirirdim. Hmm bi bakalim... BOA, SNSD, 2NE1, Super Junior, B1A4, Big Bang, Lee Hyori, Kim Bum.... Dosyanin sonlarina gelince birden durdum. Son sayfada.... Dong Wook vardi... "Olsun, bakmaliyim! Kendimi onu unuttuguma inandirmaliyim!" dedim ve hizla sayfayi çevirdim.... Iste orada durmus bana gülümsüyordu. Eskiden bu resme bakip ne hayaller kurardim. Ama simdi bana o kadar da özel gelmiyor. Ya da ben su an kendimi avutuyorum. Umarim ilk düsündügüm daha dogrudur.
Birden elimin resmin üstünde oldugunu hissettim. Elimi hizla çekip dosyayi kapattim. Sanki bir anda zaman durdu.. Ne oldu bana böyle?? Ben Dong Wook'u sevmismiydim ki? "Aman her neyse!" dedim kendi kendime "Artik Dong Woook'u düsünmeyeceksin!". Dosyayi dolabima koyup defterimin basina oturdum. Bir kaç dakika sonra aklima bir kaç dize geldi....


Seni bulmama konusunda kendime söz vermistim.
Basta bunun da benim aptalligim oldugunu anlamadim.
Her zamanki heyecan oldugunu anlamadim.
Senin yüzünün de bir yabanciya ait oldugun anlamaliydim.
Günes uzaklarda batarken kalbim daha yeni alisiyor bu aciya.
Karsima çikmadan duramaz misin?
Sadece bir yanilgi
Bir yanlis anlasilma olarak kalacaksin kalbimde
Ilk gördügüm anki hisler bir daha geri gelmeyecek mi?
Gözlerinde kendimi bulamayacagimi bile bile sevdim.
Yine tuzaklarindan birine düstüm.
Gerçek askimi bana sen unutturdun.
(Rap kismi) diye yazdim
Digerlerinde ne buluyorsun bilmiyorum ama seni uyarmaliyim, benim gibi degiller. (Sen de degilsin. Birbirimize benzemesek de nasil oldu bu, bilmiyorum. Lütfen benden uzak dur ki bir daha seni sevmeyeyim.)
Diger kizlar gibi olabilirdim ama özür dilerim
Sadece senin begenecegim bir kiz olmak için tüm bunlar bana biraz saçma geldi.
Hala bir yerlerde gerçek ask bekliyor beni.
Ben ise her zamanki o ürkek kizim
Sadece ona ihtiyacim var.


(not: Yorumlarinizi bekliyorum.xD)
Agliyor muyum? Ama Dong Wook için degil bu kez. Bu sefer baska bir duygu var içimde... Rahatladim sanki....

-ERTESI SABAH-
Ruhsuz ruhsuz Kore'nin sokaklarinda yürüyoruz. Yarim saat önce o kadar saçma ve rütin seyler oldu ki... Ayda yilda bir tutan ablamin alisveriskolikligi tuttu. Hong Ki kahvaltida süt içmeyi reddedip limonlara sarilinca halam bogazindan assagi sütü bosaltti. Ablam küçük kardesini korumaya çalisirken(yazarin notu:biyolojik olmayan kardes. Beni korumaz o.)(yazarin ablasinin notu:yalan! sinifindaki kaç erkegi ben dövdüm.Biggrin) Hong Ki'nin içmemek için gizlice yere döktügü süte basip yere düstü. Ablamin basinda yas tutan Hong Ki'yi dövmemek için kendini zor tutan Sevranur ablayi da ben tutuyordum. Ühüüüüü... Halam sesizce kahvaltisini yapan Dilsad'in yanina giderek:"Su kiza bakin, sessiz sessiz kahvaltisini yapiyor." dedi. Banyodaki Kevser, ablamin basina egilerek:"Sence pembe ruj mu güzel, kirmizi mi?" dedi. Onun sorusunu Sevranur abla cevapladi:"Allah cizirtini versin Kevser. Alt dudaga pembe, üst dudaga kirmizi sürmeyi kim akil etti?". Kevser:"Denemek için seetmistim. Böyle daha ekonomik oluyor." dedi.(yazarin notu:iyi de Kevser disari çikarken makyaj yapmaz ki.)(yazarin ablasinin notu:o zaman sil bir daha yaz!)(yazarin notu:aman hiç ugrasamam. disari çikarken siler makyajini;))(yazarin ablasinin notu:iyi tamam bildigin gibi yap!)

-JUNG MIN-
-HYUNG JUN'UN EVI-
Ufff canim sikildi. Young Saeng yemek yapiyor, Jun arabasini yikiyor, Hyun'un kitab okuyor; nereden bulmus o kitabi? Kitaba yazik kitaba. Kyu Jong da bilgisayarda sözde oyun oynuyor ama geçen gün kizlar geldiginde çekildigimiz resimlere bakiyor. Her yanina gittigimde oyun ekranini açiyor ama ben yemem. Intikam aci yenen bir karidestir. Ama ben karides sevmem. Iiiy annem geçen gün zorla yedirmisti. Ahh korkunç anilar. Olum ben de sikintidan iyice saçmalamaya basladim. Bir kere daha oflayinca Hyun dayanamayip elindeki kitabi yüzüme firlatti. Biliyordum... Kitaplari bu is için kullandigini biliyordum.
Hyun:
-Yeter be! Aylardir sikiliyorsun zaten, bir eglendigini görmedik.
Omuzlarimi iki yana salladim:
-Aslinda eglenmistim.
Hyun:
-Hadii nasil oldu da eglendin?
Elimi alnima koyarak:
-Ah kalbimi kiriyorsun Hyun.
Odadan simarik bir sekilde çikmaya hamle edince Jun kollarini iki yana açti:
-Hhayir nn-gidemezsin.
Onu kenara ittim:
-Hinnn bekle de gör nasil gidiyorum.
Young Saeng hipnotize olmus gibi mutfak camindan disari bakti:
-Hadi toplanin gidiyoruz.
Kyu oturdugu döner sandalyeyi sürükleyerek yanimiza geldi:
-Iyi de nereye gidiyoruuuuzz???
Young Saeng ruksuz bir sesle cevap verdi:
-Alisverise gidiyoruz.
Jun da pencereye gitti ve disariyi görünce gözlerini kocaman açti:
-Evet, bence de gitmeliyiz.
Ben Jun'un bu bakisini bir yerlerden hatirliyorum. Odasindaki Hikari posterlerine de böyle bakiyordu.... Yoksa.....
Ellerimi avusturdum. Bu firsat insanin karsisina her zaman çikmaz.

-ALISVERIS-
Hyun:
-Daha ne kadar takip edecegiz sunlari?
Jun:
-"Su" degil! Onlarin bir ismi var!
Kyu Jong hemen lafa atladi:
-Hayir, bes ismi var. Hihoha
Pis pis siritarak ona baktim:
-Hiç gülecegim yoktu.
Jun dudagini büktü:
-Gülmüyorsun zaten, siritiyorsun.
Hyun:
-Bir dakika, Young Saeng nerede?
Etrafimiza bakindik. Nerede bu çocuk?
-Ekmis bizii.
-Hiii hain evlat!
-Inanamiyorum, bu günleri de mi görecektim ya Rabbim?!
-Ühüüüüü
Birden Young Saeng'in kafasi bir magazanin kapisindan göründü:
-Susun be kamuflaj malzemesi aldim.
Hyun:
-Bastan söylesene!
Jun bir Young Saeng'e bir de elindekilere bakti:
-Kizlari takip mi edecegiz? Neden?
Young Saeng:
-Ne yani bizi görseler ne diyecegiz? "Sizinle gelmek istiyorduk." mu? Sonra da o Sevranur denen.... Seyi immm... her neyse onu çekemem.
Jun gözlerini kisip seytani gülümsemesini yapti:
-Ne o? Diyecek bir sey bulamadin mi? Geçen aksam nasil da susturdu seni! Hihihiii
Young Saeng elindeki sapkalardan birini Jun'un agzina tikti:
-Giyin sunlari!

-KEVSER-
Dilsad gözlerini kisip etrafa bakti:
-Fena halde izleniyormus gibi hissediyorum.
Meryem:
-Paparazzidir kesin. Aranizda bir ünlü var yani. Biggrin
Ablam(yazarin notu: Kevser, Sevranur ablanin kardesi.):
-Ahahaha valla ben paparazzi olsam senin oldugun ortamlardan uzak kalirdim.
Meryem hayranlikla ablasina bakti:
-Belki de su harikalar diyari gibi kizi çekmeye gelmislerdir.
Hikari:
-Onu birak da sen, geçen gün ne olduu.
Amanin espri konusu çikti:
-Iyi de geçen gün birlikteydik. Hihoha
Hikari sanki söylediklerim kafasinin yanindaymis gibi elini salladi:
-Ya onu demiyorum ya. Ben buraya gelmeden yaklasik 3-4 hafta önce.
Ablam Sevranur:
-Anlat kuzum ben dinlerim seni.
Hikari:
-Walt Disney'den uzun süre uzak kalacagim için, Mr.Depp ve Mr.Burton ile bir sonraki filmimizin projesini konusuyorduk. Binada tadilat oldugu için disari çikmaya karar verdik. Sansa bakin ki Justin de oralardan geçiyormus.
Meryem:
-Hiii abla benden bahsettin mi?
Hikari:
-Hayir ama Freddie Highmore ile seni çekistirdik biraz. Sonra Justin katildiktan yaklasik bes dakika sonra papazzilerin yaklastiginin kokusunu aldik.
Dilsad:
-Hikari, dedikodular yanlis degil mi yavrum?
Hikari:
-Yav git be! Ben onun sümüklü hellerini bilirim.
Ablam Sevranur:
-Ne dedikodusuymus bu?
Hikari:
-Ya gidin anlatmayacagim gidin!
Hong Ki ilerdeki bir seyi isaret etti:
-Onei-chan, onlar ne?
Hikari elini onun omzuna koydu:
-Manken gibi davranan bes salak yavrucum.
Bir anda ablam fisek gibi ileri firladi ve o bes seyi yere serdi:
-Ne isiniz var burada?!
Gözlerime inanamiyorum! Bunlar SS501!!
Dilsad bir anda yanimdan geçip yanlarina gitti:
-Ah merhaba, ne sey imm hos bir tesadüf.Smile
Ablam Sevranur hemen onu susturdu:
-Dur bakalim Dilsad! Bunlar bizi takip ediyor olabilir.
Ben de durur muyum? Durmam. Hemen yanlarina gittim.
Young Saeng zar zor ayaga kalkti:
-Ne takibi? Burada durmak suç mu oldu? Anayasada böyle bir say mi var?
Ablam Sevranur:
-Bir kere, o son söyledigin benim lafimdi. Ayrica bizi takip etmiyorsaniz bu üzerinizdeki kamuflaj nedir?
Young Saeng:
-Modadan anlamadigin belli oluyor.
Ablam geçen seferki gibi çavresinde döndü:
-Senin de kör oldugun belli oluyor. Bu üzerimdekiler son moda. Itiraf et, bizi takip ediyordunuz.
Young Saeng yardim ister gibi SS501'e bakti. Bunu gören Jun hemen aradan sivisip bizim yanimiza geldi. Hyun disinda digerleri de ayni seyi uyguladilar. Hyun ise bizi tanimiyormus gibi davraniyordu nedense.
Meryem:
-N'oldu Hyun?
Hyun:
-Hiç bana bakma hepsi Young Saeng'in planiydi. Neymis efendim firsatmis neymhmmnhmhnhmhhnmhhhh-
Jung Min hizla Hyun'un agzini kapatti:
-Ne dedigini bilmiyor o, bosverin.
Meryem omzunu silkip oradan uzaklasinca Hyun'un Jung Min'e fisildadigini duydum:"Bunu ödeyeceksin. Rezil ettin beni kiza.". Ne diyor bu böyle?
Hong Ki:
-Eeee alisverise devam edelim mi?
Hikari kibar ifadesini takinarak Jun'un oldugu tarafa döndü:
-Bunlar da gelsin bizimle.
12. Bölümün sonu
Rabia bu bölüm de çok güzel. Ellerine saglik.OnayOnay
(01-07-2011, Saat: 11:58)tatli-cadi yazdı: Derya yeni harika bir bölüm olmus
Sevenler kavusmali diyorum ama Kang Yoon beni dinler mi acabaAglama
Böyle olmamali Dong Joo ile evlensin intikami yeminide bitsin artik
Yeni bölümünü merakla bekliyorum çabuk yazBiggrin
Tesekkür ederim canim... OpucukOpucuk
Kavusacaklar az kaldi... Onay Ben onlari hiç ayirir miyim? BiggrinBiggrinOnay
"Işıkları kim kapattı?" Kim Sun Woo-The Equator Man
YOU'RE SO PHOTOGENIC (Çok Fotojeniksin)



-Bölüm 3-


Eun Bin gözlerini açtiginda koltukta yatiyordu. Etrafina bakti. Burasi... Yattigi yerden dogruldu. Burasi otel odasi degildi, babasinin evi de degildi, Pusan'daki ev de degildi... Neresi oldugunu bilmedigi bir evdeydi! Kapi zili çaliyordu. Bir ses "Geliyorum!" dedi, bir erkek sesi. Ayagi kalkti ve sesin geldigi yöne dogru bakti. Kapi sesi geldi ardindan da zil durdu. Birileri konusuyordu. Sesler gittikçe yaklasiyordu. Bir adam içeri girdi ve arkasindan baska bir adam. Eun Bin üstünü basini toparlarken, gözleri ilk giren adama takilmisti... Bir anda aklina geldi. 'Saygisiz Adam.'
Eun Bin çigligi basmayi planliyordu ama aklina dün gece merdivenlerde sizdigi ve Hyun Wook'un onu uyandirip otele gitmesini söyledigi ama onun gitmedigi aksine eve girmeye çalistigi, çigira çigira kapiyi yumrukladigi ve komsular camlara çikinca Hyun Wook'un onu içeri almak zorunda kaldigi geldi.
"Bu da kim?" dedi birisi. Eun Bin bu sefer ona bakti ve neredeyse saskinliktan dilini yutacakti.. Hyun Wook kapali olan gözlerini açti ve neyin yanlis oldugunu hatirladi. Hemen dedesine söyleyecegi bir yalan bulmaya çalisiyordu.
"Eun Bin!"
"Seon Yong Ajussi!"
Seon Yong hizli adimlarla Eun Bin'e yaklasti ve sikica sarildi. Hyun Wook ise onlari saskin gözlerle izliyordu.
Dedesi Hyun Wook'a döndü ve sinsi sinsi gülerek "Seni kerata seni!" dedi. Tekrar ciddileserek Eun Bin'e döndü.
"Ne zaman geldin sen?"
"Babamla konusmadiniz mi? 2 gün önce geldim. "
"Konustuk da geldiginden bahsetmedi."
Hyun Wook araya girdi "Siz birbirinizi taniyor musunuz?"
"Oglum, suan meselemiz 'Siz birbirinizi taniyor musunuz?' olcakti." dedi dedesi.
"Aslinda tanimi..." sözünü tamamlayamadan dedesi bir kahkaha saliverdi.
"Söyle yanyana bir durun bakayim." diyerek iki genci birbirine dogru itti.
"Yakisiyorsunuz, yakisiyorsunuz." dedi heyecanla.
"Dede, sandigin gibi degil."
"Aferin oglum! Ama anlamadigim sey sen Pusan'dan döneli 4 gün oldu ne zaman buldunuz birbirinizi?"
"Sey dede..."
"Anladim, anladim. Demek önceden beri vardi bu iliski. "
"Dede..."
"Aferin, aferin... Bu da senin güvenilir biri oldugunu gösterir. "
"Dede!" diye bagirdi sonunda Hyun Wook.
"Utanmana gerek yok evladim."
Dedesi konusmasina bile izin vermiyordu, tamamen onlarin sevgili olduguna inanmisti. Hyun Wook dedesinden izin alarak saskinliktan put kesilmis Eun Bin'i konusmak için uygun bir odaya götürecekti ki dedesi arkasini döndü ve kapiya dogru yürüdü.
"Sanirim sizin isiniz var, ben rahatsiz etmeyeyim." diyerek hizli adimlarla evden çikti. Eun Bin, tam çiglik atarak Hyun Wook'u yumruklayacakti ki dün gece olanlar tekrar aklina gedi ve yapmamaya karar verdi.
"Sey... Simdi ne olacak?" dedi Eun Bin.
"Ne olabilir ki!? Dedeme bunu anlatana kadar bizim dügün günümüze bile karar vermis olacak!"
"Ne, dügün günü mü!?" diye bagirdi Eun Bin.
"Dedem beni evlendirmekte kararli ve bu olayla birlikte kesin evlendirilecegim."
"Ne yani, bizi sirf ayni evde gördü diye mi evlendirecek?"
"Sen degil miydin dün gece -sesini incelterek- 'Babam beni bir erkekle ayni evde yasarken gördü ve onunla evlendirmek istiyor.' diyerek zirlayan!?"
"Bu farkli, o farkli!"
"Evet, onu bilemeyecegim ama bu tamamen senin hatan!"
"Benim mi? Hepsi benim hatam mi? Peki sana kim dedi gizlice odama girip fotograf makinemi kir ve beni evine al diye!"
"O gizlice degildi ve bütün komsul..." Hyun Wook sözünü bitiremeden zil çaldi. Önce birbirlerine sorar gözlerle baktilar, daha sonra zil israrla çalmaya devam edince Hyun Wook açmak için koridora dogru ilerledi ama Eun Bin onu durdurdu.
"Hey! Açamazsin." zil çalmaya devam ediyordu.
"Açmayacagim, kim olduguna bakacagim."
Hyun Wook kapi deliginden bakip da dedesini görünce rahatladi ve ona bir açiklama yapmak umuduyla kapiyi açti. Dedesi Hyun Wook'a bakmadan dogruca Eun Bin'in oldugu odaya gitti. Eun Bin'e bakarak gülümsedi.
"Unutmadan söyleyeyim, yarin babanla birlikte yemege gel." diyerek cevap bile beklemeden tekrar evden çikti.
Hyun Wook, Eun Bin'in dedesine cevap veremedigi için hayal kirikligina ugramis suratina bakti.
"Ne yapmayi planliyorsun?"
"Suan buradan gitmeyi ve yemege gelmemeyi planliyorum." dedi Eun Bin ve cam masanin üstünde duran çantasini alarak hizli adimlarla koridorda ilerledi. Hyun Wook, ilk olarak gitmesine sevindi ama aklina suan garajinda olmayan ve eger dedesinin huyuna gitmezse de bir daha garajinda olmayacak olan arabasi geldi. Telasla arkasindan bagirdi.
"Bu sorunu çözmeden gidemezsin!" arkasina bile bakmadan yoluna devam ettigini görünce pesinden gitti. Eun Bin'i bahçede yakaladi ve kolundan tutup gitmesini engelledi.
"Gidemezsin!"
"Öyle de bir giderim ki!" diyerek kolunu Hyun Wook'un sikica kavramis elinden kurtardi. Tam gidecekken bahçe kapisinin önünde saskin ve kirgin halde onlari izleyin bir kiz oldugunu farketti. Bu kizi taniyordu. Resimlerini çekmisti. Arkasini dönüp Hyun Wook'a bakti. Hyun Wook kiza bakiyordu ve kiz da bir açiklama arayan gözlerle Hyun Wook'a bakiyordu..
"Rae In, ne zaman döndün?"
"Ben, yanlis bir zamanda geldim galiba." diyerek bana bir bakis attiktan sonra disari çikti, Hyun Wook da arkasindan.
" Sey... Sandigin gibi degil, Rae In."
"Ne sanmisim?"
"Biz... Aslinda biz diye bir sey yok. Ben ve o. "
"Tamam açiklama yapmana gerek yok. Ben sadece sana sürpriz yapmak için gelmistim. Ama daha sonra görüsürüz." dedi ve arabasina binerek uzaklasti. Hemen ardindan Eun Bin sokaga çikti ve hangi yoldan gidecegini sasirmis bir halde üç yöne ayrilan yola bakti. Her yolu tek tek gözden geçirip hangisinden geldigini hatirlamaya çalisiyordu. O sirada Hyun Wook bagirdi.
"Devamli benim islerimi bozuyorsun. Ama ben sana yardim edecegim. Ileriye uzanan yoldan git." içinden ekledi 'Git de ormanin içine düs.' Eun Bin'in o yoldan gidip gitmedigini teyid ettikten sonra içeri girdi.

Eun Bin, dogru yoldan gittiginden emin degildi ama sarhosken yaptigi çogu seyi hatirlayamadigi gibi hangi yoldan geldigini de hatirlayamiyordu. Etrafina bakindi. Issiz, ormanlik bir yerdi. Tam korku filmlerindeki gibi. Bir grup arkadas bilmedikleri bir yere tatile giderler ve canavar onlari yer! Ama düsününce ne bir grup arkadaslaydi ne de tatile gelmisti. O zaman canavar onu yemeyecekti. Birden bir karga sesi duydu. Simdi de bir vampir filmi gelmisti aklina. Kiz, sabahin köründe okuluna gider ve yolda bir kargayi görür, rüzgar eser, agaçlar sallanir. Sonra da aslinda vampir oldugu ortaya çikar ve kiz isirilir! Bu hikayeye de bir göz atti. Ne okuluna gidiyordu, ne de rüzgar esmisti. E o zaman vampir de yoktu. Eun Bin dönüp arkasina bakti. Çok fazla ilerlememisken geriye dönüp bir taksinin numarasini mi isteseydi, seyden... Kimden? Saygisiz adamdan.
"Ash! Daha ismini bile bilmiyorum ama o evlilik diyor." diye mirildandi. O sirada yanindan beyaz bir araba geçti. Ayni filmlerdeki gibi araba geçerken Eun Bin'in saçlari uçusmustu. Gereginden fazla film izledigi kararina varinca geri dönüp dönmeme kararini vermek için biraz daha düsündü. O sirada yaninda bir araba belirdi. Bu daha demin geçen beyaz arabaydi. Eun Bin arabanin siyah camindan bir sey göremiyordu. Cam yavas yavas açilmaya basladi.
"Ne yapiyorsun bu issiz yolda?"
Eun Bin saskin bir sekilde "Ah... Veteriner Bey! Sey, eve gidiyorum." diye karsilik verdi.
"Bu yoldan mi? Bu yol sehre gitmiyor ki!"
"Ne!? Ama ben bu yoldan gelmistim."
"Emin misin?"
"Aslinda degilim." simdi anlamisti. Adini bilmedigi Saygisiz Adam ona giciklik olsun diye bu yolu göstermisti ve Eun Bin de salak gibi kanmisti.
"Istersen seni birakabilirim." Veteriner Bey tekrar mükemmel bir sekilde gülerek sormustu bu soruyu. Bu gülüse 'Hayir' denir miydi?

------------------------

Hyun Wook eve girip, televizyonunun karsisina geçtiginde üstünden bir yük kalkmis gibi hissediyordu çünkü bir yükün yerine iki yük gelmisti. Kizi tek basina, issiz bir yolda nasil birakabilmisti. Aslinda kiz da cezasini çekmeliydi ama bu biraz fazla olmustu sanki. 'Aman bosver, kaybolacak degil ya!' diye düsünüp kendini koltuga atti. Ama orada kendisi bile kaybolmustu. Birkaç saniye sonra, bir hirka aldi ve disari çikti.


Tam merdivenlerden inerken evin önünde bir araba durdu. Hyun Wook yaklasti ve gözlerini kisarak önce arabanin disina sonra da içine bakti. Distan bakinca abisinin arabasiydi ama içinde o basbelasi kiz oturuyordu. Arbadan biri indi.
"Sang Ri!" diye bagirdi Hyun Wook.
"Küçüklükten beri bana abi demiyorsun. Seni saygisiz!" dedi sakayla karisik.
"Ah... Bu saygisiz lafini çok duyuyorum bu aralar." diye mirildandi.
"Ne?"
"Takiliyorum sadece. Hadi girsene, ABI."
Beraber içeri girdiler. Eun Bin ise arabada bekliyordu. Sadece isminin Sang Ri oldugunu duyabilmisti.
"O kizi nereden taniyorsun?"
"Liseden bir arkadasim. Neden?"
"Hiç, sadece sevgilin mi diye merak ettim."
"Beni hatirlamasini bekleyecegim, hatirlarsa olabilir."

Sang Ri tekrar arabaya bindiginde Eun Bin'e gülümsedi.
"Haydi gidelim." deyip arabayi sürmeye basladi.
"Ismin Sang Ri mi?"
"Evet. Lee Sang Ri."
"Sang Ri, Sang Ri, Sang Ri, Sang Ri..." diye mirildaniyordu.
"Seninle önceden tanisiyor muyuz? Bana çok tanidik geliyorsun."
"Bilmem. Tanisiyor muyuz? Yoksa bu beni tavlamak için bir numara mi?"
Eun Bin önce kizginca bakti sonra ikisi de gülmeye basladi.

------------------------

Hyun Wook, Rae In'i arayip aramama konusunda tereddütlüydü. Rae In, Hyun Wook'un onu sevdigini biliyordu. Hyun Wook da Rae In'in abisini sevdigini biliyordu. Ama abisi Eun Bin ile sevgili olabilecegini söylemisti. O zaman Rae In'in hislerine karsilik vermeyecekti. Hyun Wook simdi biraz rahatlamisti. Belki de Eun Bin o kadar da bas belasi degildi. Eger Eun Bin abisi ile çikarsa Rae In büyük bir çöküntüye ugrardi. Bu duygusal aninda Hyun Wook onu teselli ederdi ve beyaz atli prensi olurdu. Hyun Wook yattigi yerden dogruldu ve rehberinde Rae In'im diye kayitli olan numarayi aradi.
"Aradiginiz kisiye suan..." telesekreteri duyar duymaz telefonu kapatti. Bir kaç dakika sonra tekrar aramayi planlayarak koltuga uzandi.

------------------------

Sang Ri araba sürüyor Eun Bin de hala düsünüyordu. Kimse tek kelime etmiyordu. Eun Bin hafizasini zorladi ama hatirlayamiyordu. Birden aklina geldi. Onun gibi bir insanin saygisiz bir adamla ne isi olabilirdi?
"Sey, onu nereden taniyordun?"
"Kim? Hyun Wook mu?"
"Oh, adi Hyun Wook mu?"
"Kardesim. Bir sey almak için ugradim."
"Ne!? Kardes mi?" biri saygisiz, sapik, kibirli bir insan digeri ise kibar, terbiyeli ve iyilik sever bir insan. Tek ortak özellikleri yakisikli olmalari gibi görünüyordu. Bir aileden bu kadar degisik iki insan nasil çikabilirdi?
"Tanisiyor musunuz?"
"Sey, aslinda... Hayir." gülümsedi. Kendini yalan söylemis gibi hissediyordu ama yalan degildi. Ismini bile daha simdi ögrenmisti. Birden duragi gördü.
"Beni bu durakta birakabilirsiniz. Gerisini otobüsle giderim."
Büyük israrlar sonucu durakta inebilmisti. Telefonu çaldi, babasi ariyordu.
"Benim aptal kizim. O çocugun Seon Yong'un torunu oldugunu neden önceden söylemedin? O zaman ben sana kizmazdim."
"Baba aslinda öyle ..."
"Beni nasil mutlu ettin bilemezsin. Seni tanimadigim bir çocukla evlendirecegim için çok üzülüyordum."
"Ajussi'nin torununu taniyor musun ki?"
"Aslinda onu da tanimiyorum ama en azindan Seon Yong'un torunu oldugunu biliyorum. Onun torunuysa kesinlikle mükemmel bir insandir."
"Ne demezsin. Mükemmellik fiskiriyor!"
"Kizim, özür dilerim." sesi o kadar mutlu geliyordu ki Eun Bin mutlulugunu bozamiyordu. Annesinin ve ablasini ölümü onu çok yipratmisti. O günden beri ilk defa bu kadar huzuru, tatmin olmus ve mutluydu. Ne dese de onu kirmadan açiklasa bilemiyordu. Simdilik bir sey söylememisti ama ileride neler olacagini bilmiyordu.

-Bölüm 3 Sonu-
Where have you been?
Cause I never see you out
Are you hiding from me?
Somewhere in the crowd

Çok Fotojeniksin hikayesi
Yine çok güzel ve komik bir bölümdü
Olaylar nasil bir hal alcak çok merak ediyorumBiggrin
Lütfen yeni bölümleri hemen yazBiggrin
VAMPİR KNİGHT
KANAME <3 YUKİİ

(02-07-2011, Saat: 11:14)tatli-cadi yazdı: Çok Fotojeniksin hikayesi
Yine çok güzel ve komik bir bölümdü
Olaylar nasil bir hal alcak çok merak ediyorumBiggrin
Lütfen yeni bölümleri hemen yazBiggrin

Yorumun için tesekkürler. Biggrin
Bekletmeyecegim.^.^
Where have you been?
Cause I never see you out
Are you hiding from me?
Somewhere in the crowd

Derya, Kang Yoon neden böyle yapiyo ya? Aglama
Ah bir mutlu olsa su kiz. Sad

Nergis, süper bir bölümdü. Isler iyice birbirine girdi. Veteriner, Hyun Wook'un abisi çikti iyi mi Biggrin
Dedesinin elinde olsa oracikta evledirecekmis gibi geldi bana Biggrin
Ellerine saglik canim. Yeni bölümü sabirsizlikla bekliyorum. Smile
www
Hell in Heaven
5.Bölüm


Sabah erkenden uyanmistim. Üstümü giyindikten sonra hizla çantami hazirladim. 11’de evinde olmam lazimdi. Saate baktim daha 10’du. Annem çoktan ise gitmisti. Asagiya indim ve dolaptan kendime soguk bir su doldurup içtikten sonra evden çiktim. Bir taksiye bindim ve adresi söyledim. Yaklasik 15 dakika sonra bir apartmanin önünde durduk. Apartmanin kapisini açtim ve 6. kata çiktim. Resmen ölmüstüm. Bu çocuk her gün 6. kata çikmaktan yorulmuyor muydu? Nefes nefese zile bastim ve sirtimi duvara yasladim.

Isik sönmüstü. Duvarda dügmeyi ararken Henry kapiyi açti. Elinde havluyla bana bakiyordu. Yeni banyodan çikmis olmaliydi. Altinda bir tek pantolonu vardi ve ben vücudundaki bütün kaslari sayabiliyordum. Saçlari islakti. Ayni filmlerdeki yakisikli cankurtaranlara benziyordu. Ama Henry can kurtarmaktan çok yakisikliligi ile canimi almaya gelmis gibiydi. Bir an nefes almayi bile unutmustum.

-‘Hae Bin! Hey! Içeri girmeyecek misin?’’ diye bagirdi. Hemen kendime geldim ve içeri girdim. Çok fazla esyasi yoktu. Sanki yeni tasinmis gibiydi. Eve siyah ve beyaz hâkimdi. Hemde biraz fazla. Evde çiçek bile yoktu. Televizyon, bilgisayar… Etrafta ikisi de yoktu. Tanri askina bu çocuk nerede yasiyor?

-‘Erken geldin…’’

-‘Geç gelmedigime göre, sorun yok degil mi?’’ gülümsedim. Ev biraz sessizdi. Henry’den baskasi yok muydu? Ailesi nerede?

-‘Sen salona geç otur. Ben üstüme bir seyler giyip geliyorum.’’ Dedi ve uzun dar koridorun sonundaki odaya dogru yürümeye basladi. Salona girdim ve masaya oturup kitaplarimi çikardim. Çok geçmeden Henry odaya girdi. Üstünde beyaz V yaka bir T-shirt altinda ayni siyah pantolon vardi. Yanima oturdu.

-‘Hadi baslayalim…’’ önümdeki kitabi kendine çekti.

-‘Ailen yok mu?’’ dedim.

-‘Hayir. Benim ailem yok.’’ Dedi ayni soguk tavirla. Sasirmis ve üzülmüstüm. Ama Henry’nin benim kadar üzgün oldugunu düsünmüyordum. Surati ayni soguk tavirdaydi. Yoksa ailesini kaybettigi için mi bu kadar soguktu insanlara karsi?

-‘Ben üzgünüm… Zor olmali senin için… Benimde babam ben dogmadan önce ölmüs… Bu yüzden seni anlayabiliyorum. Ama ikisini birden kaybetmen gerçekten kötü…’’ dedim basimi egerek. Hiç görmedigim babam geldi aklima…

-‘Bazen insan derin bir bosluk hissediyor. Özlüyor. Ama ben babami görmedim bile. Bu yüzden özleyecek veya hatirlayacak hiçbir anim yok. Neyse, duygusala bagladim yine… Özür dilerim…’’ dogruldum ve Henry’nin gözlerine baktim.

-‘Hae Bin… Baban için gerçekten üzgünüm…’’ dedi ve kafasini kitaplara çevirdi. Ben ise baska bir sey diyememistim.

Deneme sinavi yarindi ve biz 2 saatte anca anlamadigim konularin yarina gelmistik. Tarihten gerçekten nefret ediyorum. Çok gereksizdi. Sasirtici olan sey ise Henry’nin tarih dersinin harika olmasaydi. Hatta biraz fazla harika. Kitapta yazmayan ayrintilari bile biliyordu. Diger derslerini merak etmistim.

-‘Içecek bir seyler ister misin? Biraz ara verelim…’’ Henry bana bakti.

-‘Olur…’’ dedim dudaklarimi bükerek. Gerçekten sikilmistim… O anda kapi çalindi. ‘’Sen kapiya bak, ben hazirlarim. Mutfak bu tarafta degil mi?’’ kalkip koridordan sag tarafi isaret ettim. Henry kafasiyla onayladi. Mutfaga dogru yürümeye basladim…

-Henry-

Beni arkadasi gibi görüyordu. Bunu hissedebiliyordum. Aslinda bundan daha fazlasini istiyordu. Küçüklükten beri izledigim, her anina sahit oldugum ve içten içe bir seyler hissettigim bu kiz beni seviyor olamazdi. Hae Bin’in yaninda olmak bile ölüyormusum gibi hissettiriyordu. Bu bir hataydi. Hae Bin’den hoslaniyor olamazdim. Belki Jessica’ya asiri benzerligindendi bu. Onun soyunun sonuncusu oldugu içindi. Kendi ellerimle öldürdügüm sevdigim kadinin kopyasi gibiydi. Ama Hae Bin hiçbir zaman Jessica gibi tas kalpli olmamisti. Küçüklügünden beri takip ediyordum onu ama hiçbir zaman arkasinda üzgün insanlar birakacak ya da baskasinin hayatini degistirecek bir hata yapmamisti. Babasinin yoklugu içinde aci çekmisti ama her zaman iyi bir insan olmustu. Belki de onu gördügümde, uzun zamandir hissetmedigim bir seyler hissetmemin nedeni sadece saf kalbiydi. Yine de ben bir melegim ve o bir insan… Ve zamani geldiginde bu uzun bekleyis sona erecek…

Kapi çalindi. Hae Bin mutfaga dogru yürürken, ben kapiya dogru yöneldim. Kapiyi açtigimda Suzy içiri hizla daldi.

-‘Henry… Bana yardim et…’’ endiseli bir sekilde bana bakiyordu.

-‘Noldu?’’ Suzy’nin korkmus hali beni endiselendirmisti. Suzy pencereye dogru yöneldi ve asagiya bakti.

-‘Lanet olasi bir iblisi cehenneme yolladim. Daniel benim pesimde… Büyük melekler yüzünden yukariya gidemiyorum. Kanatlarimi yakarlar. Ve bunu istemiyorum.’’ Sesini yükseltmisti. Parmagimi dudaklarima götürdüm.

-‘Sessiz ol. Neden iblislerle ugrasiyorsun? Aish! Daniel sana bir sey yapamaz… Büyük melekleri ben halledecegim.’’ Dedim. Bu kiz sinirlerime dokunmaya baslamisti. Bir iblisi cehenneme göndermekte nereden çikmisti?

-‘Bilmem… Acaba elinde cennet silahiyla karnimi desmek için bana saldirdigi için olabilir mi? Lanet silahlarin iblislerin elinde ne isi var? Az kalsin ölüyordum.’’ Arkasini döndü ve sirtini açti. Sirtinda çapraz bir sekilde biçagin izini görebiliyordum. Bu saçmalikta neyin nesiydi?

-‘Bir melek iblislerle anlasma yapmis olmali. Bunu bulmam uzun bir zaman alabilir. Büyük melekler konusunda endiselenme. Durum böyleyse bir sey yapmayacaklardir. Yukariya geri dön ve ben çagirana kadar sakin dünyaya inme. Anladin mi beni? Silahlar Daniel’in elinde ve bir adamini öldürdün… Daniel pesini birakmayacaktir, cennet senin için en güvenli yer. Ne olursa olsun dünyaya inme.’’

-‘Daniel kanatlarimi teker teker yolacagina yemin etti. Inan bana dünyaya inmeyecegim. Bu arada sorunu çabuk halledersen süper olur.’’ Dedi ve göz açip kapayincaya kadar kayboldu. Hae Bin’in hala mutfakta olmasini umuyordum ama Hae Bin’in bardaklari elinden düsürmesiyle bu umudum yerle bir olmustu. Daha ögrenmesi için çok erkendi ve her seyi duymustu.

-‘Hae Bin…’’

-‘Özür dilerim.’’ Dedi ve korkmus gözlerle bana bakti. Ardindan yerdeki kiriklari toplamaya basladi. Bunun iyi bir sey olmadigini biliyorum ama suan onun beynine girmem lazimdi. Ne düsündügünü ögrenmek istiyordum. En azindan duyup duymadigini ögrenmem lazimdi. Bardaklari düsürmesinin sebebinin korkmus olmasi degil de bir kaza olmasini diledim.

’’Bu bir saka olmali. Hae Bin, deliriyorsun. Az önce gördüklerin ve duyduklarin tamamen mantiksizdi. Iblis, melek, kanat, cennet, cehennem… Hepsi saçmalik. Rüya görüyorsun. Hepsi bu. Sakin ol Hae Bin… Hoslanmaya basladigin çocuk bir melek olamaz. Yoksa…’’ diye geçirdi aklindan. Kafasini iki yana salliyordu bunun bir saka olmasini umarak. Ne diyecegimi bilmiyordum. Ne söylenebilirdi ki?

Hae Bin yerdeki cam parçalarini mutfaga götürdü. Çok geçmeden geri döndü ve yerdeki meyve suyuna basmamaya çalisarak masanin yanina yaklasti.

-‘Ben gitsem daha iyi olacak sanirim. Daha sonra görüsürüz…’’ çantasini koluna takti ve hizla kapiyi açip aceleyle çikti. Ne yapacagimi bilmiyordum, daha çok erkendi…
www
derya... Kang Yoon aglarken ben de agladim yaa Aglama sevenler kavussun olmuyo böyle yaa Sad Kelin ilaci olsa önce kendi basina sürermis Biggrin Biggrin Dong Joo'ya diyor ama kendisi vazgeçmiyor. Ikisini de çok zor günler bekliyor.
Böyle bi yogun duygusallik yasarken bir anda Rabia'nin hikayesinde gülmeye basladim BiggrinBiggrin Ellerinize saglik kizlar.
╔══╗
╚╗╔╝
╔╝(¯`v´¯)
╚══`.¸.SUPER JUNIOR
www
Öncelikle yorumun için tesekkürler. ^.^
Ve...

(02-07-2011, Saat: 19:54)dbsk_rabia yazdı: Hell in Heaven
5.Bölüm

Süper bir bölüm olmus! Çok merak ediyorum yeni bölümü, en heyecanli yerinde bitti!!
Demek Henry Hae Bin'i seviyor... Ben onunla çikmayi düsünüyordum, kahretsin. Dodgy
Bu arada Suzy'i çok sevdim. ^^
Henry Kalp
Where have you been?
Cause I never see you out
Are you hiding from me?
Somewhere in the crowd





Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi