yukari
Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 3.64/5 - 11 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Korea-Fans Için Yazdigimiz Nesir Türleri (Deneme, Hikaye, Makale, Fikra vs.) 2
(05-07-2011, Saat: 22:14)caRameLy.x3 yazdı: Çok güzel bir bölümdü!
Yazik Hae Bin'e ya vallahi acidim kizi. Ne yapacagini sasirdi.
Bu bölümde Henry'i göremedik sahalarda ama olsun. Angel
Çok heyecanli yerinde bitti, merak ediyorum yeni bölümü. Hizli yaz. Onay

Tesekkürler. Bu aralar uyusuklugum üstümde ama hizli yazmaya çalisacagim. Saklan
www
(05-07-2011, Saat: 20:04)dbsk_rabia yazdı: Derya, ellerine saglik. Kang Yoon baslarda soguktu ama bu aralar aglatiyorsun ya seviniyorum
Içinde Ji Min'in oldugunu bilmek güzel.
Dong Joo da aci çekiyor zavallim. :

Rabia yorumun için tesekkür ederim canim sag ol... Opucuk Yalniz yorumundaki aglama kisminin dikkatleri çekmesine sevindim...Ask iste... Biggrin Zavalli Dong Joo'nun deyisiyle bayan buzdolabini bile degistirebiliyor... hystericalhysterical


Bu arada yeni bölüm gelmis...Çok sevindim... Onay Ve yine çok güzel bir bölüm olmus... Onay Hae Bin'e yazik ya...Zavallim... cry Yeni bölümü bekliyorum... Onay
"Işıkları kim kapattı?" Kim Sun Woo-The Equator Man
SIYAH

22.BÖLÜM

-Tiyatro Salonu-

Hyun Soo:
Bu oyunu çok övüyorlardi...Beraber izleyelim istedim...
Kang Yoon(Tebessüm ederek):Iyi yapmissin...
Dedi ve etrafina bakindiginda oyun baslayacagi için isiklar hafifçe karartildi...Oyun basladiginda Kang Yoon sanki Hyun Soo yaninda yokmus gibi davraniyordu...Tahammül sinirlarini zorlayan bu adamin yaninda oldugunu bilmek,onunla vakit geçiriyor olmak,onun gözünde kiz arkadasi sifatini kazanmak yeterince kendisinden nefret etmesini sagladigindan en azindan su bir saatte bu duygudan kurtulmak,rahat bir nefes almak için çok çabalamisti....Sonunda oyunun akisina kapiliverdi bir anda farkinda olmadan...

1.Oyuncu:Ask nedir senin için? Bu kadar basit mi?
2.Oyuncu:Bunu sorgulamak istemiyorum...Çünkü eger sorgularsam biliyorum ki gittikçe o duygunun varligina inanacagim...Sonra karsima çikan kisiye baglanacagim...Ama ben bu duygulari yasamak istemiyorum...
1.Oyuncu(Elini havaya kaldirarak):Korkuyorsun...Hem de çok degil mi? Tüm planlarin yok olur,düsüncelerin degisir diye?
2.Oyuncu:Belki...Ama insani oldukça degistiren bu duygudan hoslanmiyorum...Degisimlerden hiç hoslanmiyorum...
1.Oyuncu(Bir yere oturarak):Bence korkma...Birak degissin dünyan...Emin ol ki daha da güzellesir hayat...
2.Oyuncu:Ya dedigin gibi güzellesmek yerine daha da büyük sorunlar çikarsa?
1.Oyuncu(Alayci bir gülümsemeyle):O zaman sorun sendedir...Ask fedakarlik ister,hosgörü ister....Herseyden önce de cesaret ister...Eger böyke güzel bir duygu sorunlara yol açiyorsa asik olan kiside sorun vardir...O güzel duygunun suçu yoktur bu iste...Senin içinde o kadar büyük bir sorun vardir ki herseyi yok eden bu durum sana güzellikler katmasi gereken aski da yutar gider...O yüzden asktan degil kendinden kork...Onu suçlamak yerine kendini suçla bir sorun çiktiginda...Bu kadar basit oldugunu düsünme iki kalbin birbiri için atmasini saglayan o güzel bagin...

Sahnede söylenen her bir replik belki de Kang Yoon için söyleniyordu...Dile getirilen seyler,cesareti olmayan,mecburen aska arkasini dönen Kang Yoon içindi sanki...O fedakar olmaya da hosgörü göstermeye de raziydi ama geçmisin direttikleri cesaretini yok ediyordu...Ama tüm anlatilanlarda kendisinin de farkinda oldugu birsey vardi...Askin suçu yoktu...Dong Joo’nun suçu da yoktu...Sorun kendindeydi...Ve bile bile kartlarini yanlis oynamaya devam ediyordu bu kadin...Su an yaninda oldugu Hyun Soo’da bu yanlis oyunun bir sonucuydu.. .Bedeli de sevdiginden ayri kalmakti belkide...Ama sartlar böyleydi...Degisemezdi,degistiremezdi...Kartlarin nasil oynanmasi gerektigi ta bastan belliydi...Kayiplari olsa da büyük bir kazanç için bu yanlis adimlar gerekliydi... Ama simdi derin düsüncelere dalan bu kadin birgün gelipte askin kapisini çalacagini nereden bilebilirdi? Direnisi de bu yüzdendi ya...
Kang Yoon derin düsüncelere dalmisken,Hyun Soo yaninda oturan sevdigi kadinin elini tuttu yavasça...O an Kang Yoon elini tuttugunu fark edince sikica gözlerini kapadi...Bitsin bu aci der gibi...Direniyordu...Öylece durmaliydi...Çekemezdi elini...Ama dayanamazdi da...Sonra birden midesinin bulanmaya basladigini hissetti...Kendisini tutuyordu...Yüzü bembeyaz kesildi...Hyun Soo’ya olan öfkesi o kadar büyüktü ki,onunla el ele olmak onun için korkunçtu...Ve daha fazla dayanmadi....Hizlica elini çekip,agzina götürdü...Ardindan daha fazla dayanmayacagini anlayip ayaga kalkti...Kendisine endiseyle bakan Hyun Soo...
Hyun Soo:Iyi misin?Hasta misin?

Hizlica siralarin arasinda ilerleyip,disari çikti...Hizli adimlarla ilerlerken,kosmaya basladi daha sonra...Lavaboya gittiginde kusmaya basladi...Agliyordu da...Haline...Çektigi aciya...Içinden haykirmak geliyordu...Ve ilk defa intikamini almadan ölmeyi diledi...Kurtulmak istedi bu acidan...Aynanin karsisina ellerini yikamak için geçtiginde,suyu sonuna kadar açti...Suyun sesiyle birlikte aglamaya basladi...Ta ki kendini toparlayana kadar...Elini yikadiktan sonra disari çiktiginda kendisini telasla bekleyen Hyun Soo,omuzlarindan hafifçe tutarak...
Hyun Soo:Iyi misin canim?
Kang Yoon basini hafifçe salladi...Hyun Soo çantasini elinden alarak...
Hyun Soo:Ben tutarim..Sen rahat ol...Hastaneye gidelim mi?
Kang Yoon:Gerek yok...(Bir süre sonra)Özür dilerim...Herseyi mahvettim...
Hyun Soo:Sakin öyle düsünme! Sen iyi ol yeter bana...Seni evine birakayim...
Kang Yoon:Gerek yok...Ben bir taksiyle giderim...
Hyun Soo(Itiraz ederek):Olur mu öyle sey? Hastasin...
Hafifçe basini Hyun Soo’ya dogru çeviren Kang Yoon yalvarir gibi bakarak...
Kang Yoon:Lütfen israr etme...
Hyun Soo(Mecburen kabullenerek):Peki,öyle olsun...Seni ararim bir saat sonra...O zamana kadar eve varmis olursun zaten...(Dedi Kang Yoon’u alnindan öperek):
Kang Yoon:Tesekkür ederim hersey için...Görüsürüz...

-3 Gün Sonra-


Bay Hwang:
Daha ne kadar bekleyeceksiniz?
Hyun Soo:Dügünden bir süre sonra açiklariz...Dügün unutulur gider filan öyle...
Bay Hwang(Ciddi bir ifadeyle):Dügün günü herkese ilan et...
Hyun Soo(Sasirarak):Anlamadim?
Bay Hwang:Bir an önce bu durumu herkes ögrenmeli...Yatirimcilar Bay Chun destegi çekti diye endiseli...Eger Bayan Lee’nin temsil ettigi sirketle olan baglarin güçlülügünü herkese gösterirsek sorunda kalmaz...Herkes Bay Chun’un yoklugunu sorgulamaz bile...Sen de biliyorsun Lee Kang Yoon o sirkette siradan bir temsilci degil...Herkes onun konumunun öneminden bahsedip duruyor...Ve bizi Bay Chun’un ayriligindan tek koruyabilecek kisi de o...
Hyun Soo(Endiseyle):Ama...Kang Yoon simdilik istemiyor bunu...
Bay Hwang:Bekleyemem...Dügün günü amcana hediye vermek amaçli bu haberi ilan edersin gazetecilere ve davetlilere...Kang Yoon’a da açiklayacagindan bahsetmezsin...Sen açikladiginda da gösterdigin cesaretten etkilenir zaten...Öyle büyük bir sorun çikmaz...
Hyun Soo:Ama baba?
Bay Hwang(Sesini biraz yükselterek):Eger varisligini kesinlestirmek istiyorsan Kang Yoon’la olan durumu bir an önce açiklamalisin...Eger bunu yapmazsan Min Joo’yu yöneticiler zorla basa geçirir...Ona kalmasini istemiyorum yerimin...Sen almalisin bu koltugu...Anliyor musun beni Min Joo?
Hyun Soo derin derin düsünüyordu...Kang Yoon’u seviyordu...Ama ondan daha fazla sevdigi iki sey vardi:Güç ve para...Askindan ölecegini bilse bile bu ikisinden vazgeçmesi mümkün degildi... Ve Bay Hwang...Min Joo’nun geçmesini istemiyordu...Çünkü onun çok farkli bir yönetimi benimseyecegini biliyordu...Dürüst ve açik bir yönetim...Ve bu yilardir birçok suç isleyen Bay Hwang’i sadece rahatsiz ederdi dinlenmeye çekildigi son günlerinde... Öte yandan Hyun Soo geçmeliydi yerine çünkü bu koltuga oglunun oturmasi için herseyi yapabilecek bir ese sahipti...Tüm suçlarini ortaya dökerdi...Bunu biliyordu..Ve yillar önce esinin servetini kendi zenginligine katarken ona ve babasina verdigi sözü tutmamasi sonucu güvenmedigi esi tarafindan ölüme mahkum edilirdi...Sirkette gizli bir sekilde etkiliydi Bayan Sung...Ve bunu da çok iyi biliyordu...Öte yandan Hyun Soo bütün suçlarini örtmede onun en büyük yardimcisiydi...O yüzden Min Joo’nun yerine Hyun Soo’nun su an oturdugu yer de oturmasi onun için daha iyiydi...

-Dügün Günü-

O kadar kalabalikti ki...Herkes oradaydi...Tüm is adamlari ve aileleri...Birçok sanatçi...Herkes yerini almisti...Gazeteciler o kadar ilgiliydiki bu dügüne karsi...In Hye’nin ailesi ve Hwang ailesi gelen konuklari karsilarken Kang Yoon ve Na Young’da In Hye’nin yanindalardi...
In Hye:Çok heyecanliyim...Her an düsüp bayilabilirim...
Na Young(Gülerek):Sakin ol...Rahatla...Birazdan mutluluga dogru büyük bir adim atmis olacaksin...
Bir kösede durgun bir halde duran Kang Yoon’u gören In Hye...
In Hye:Yoruldun degil mi? Bütün isleri sen hallettin...Na Young salondaki hazirliklarla ugrasti sen de benimle...Çok nazlandim degil mi?
Kang Yoon(Gülerek):Biraz öyle...
In Hye:Ikinize de tesekkür ederim...Hersey için...
Kang Yoon:Bunlari düsünme...Bugün yoruldugum dogru ama bunlari büyük bir mutlulukla yaptim...
Dedi ve In Hye’nin yanina geldi...Onun duvagini düzelttikten sonra...
Kang Yoon(Içten bir gülümsemeyle):Çok güzel olmussun...Dilerim çok da mutlu olursun...Tek dilegim bu...
In Hye(Kang Yoon’a sarilarak):Senle tanisali çok uzun zaman olmadi belki ama yine de bana bir kardes gibi yakinsin...Na Young gibi...Dong Joo gibi...Hersey için tesekkür ederim...
O an Kang Yoon In Hye’ye daha siki sarildi...
Kang Yoon(Içinden):Çok mutlu olun...Çünkü ikinizde bunu hakediyorsunuz...Amcama iyi bak In Hye...Birgün ben burada olmayacagim...Iste o zaman sen hep onun yaninda ol...Elini hiç birakma...(Daha sonra In Hye’ye dönerek)Ben bir Min Joo’ya da bakayim...
In Hye:Peki...

***
Min Joo da tipki In Hye gibi oldukça heyecanliydi... Hyun Soo onu gülerek izliyordu...Kapiya vuran Kang Yoon içeri girdiginde...
Min Joo:Demek geldin!Bir an törenden önce yanima gelmeyeceksin sandim...
Kang Yoon(Gülerek):Olur mu hiç öyle sey?
Dedi Min Joo’nun yakasini düzelterek...O sirada telefonu çalan Hyun Soo,konusup telefonu kapadiktan sonra...
Hyun Soo:Birazdan dönerim...
Dedi ve çikti odadan...Min Joo aynada üstünü düzeltmeye çalisirken bir yandan da Kang Yoon’la konusarak...
Min Joo:Nasil? Yakisikli olmus muyum?
Kang Yoon(Parildayan gözleriyle):Fazlasiyla...
Min Joo:Bunu duyduguma sevindim iste...
Dedi Kang Yoon’a dönerek...O an Kang Yoon amcasina bakti derin derin...Çocuklugundan kalan,Hwang Ji Min’den kalan en güzel kisiydi o...Samimi,iyi kalpli,neseli biri...Yüzündeki gülümsemenin hiç gitmemesini istiyordu...Tüm kötülükleri unutmasini arzu ediyordu...Ve birden Kang Yoon 25 yasindaki görüntüsünden kurtulup,10 yasindaki Hwang Ji Min oldu sanki...Masum,etrafina nese saçan küçük bir kiz gibi bakti amcasina...Ona diyemedi...” Benim...Hwang Ji Min...” diye ama ona o dakikalarda Kang Yoon olarak degil Ji Min olarak bakti parildayan gözleriyle...Isil isildi yaslarla dolmus olan o gözler....Her zamanki gibi aci yoktu bu sefer...Sevinç vardi...Mutluydu... Çünkü biliyordu ki amcasi için dogru kisiydi In Hye...Onu korurdu...Ona destek olurdu her konuda...Bundan emindi...In Hye’yi ilk gördügü ani hatirladi...Nese dolu o kadin konusunda yanilmamisti...Ve bundan dolayi çok mutluydu...Ardindan uzun mavi elbisesini tuttu bir kösesinden...Bir iki adim ona dogru atti...Parmak uçlarina tüm destegini verip Min Joo’ya sarildi siki siki...Bu kadar duygusal bir ani beklemeyen Min Joo saskinken,Kang Yoon o anin tadini çikariyordu...Geçmisi hatirlayarak...

-17 Yil Önce-

Ayna karsisinda saçiyla ugrasiyordu yine...Bir yandan da arkasindaki koltukta onu kahkahalarla izleyen Kang Yoon’a öfke dolu bakislar atiyordu arada...Sonunda daha fazla dayanamadi bu duruma...Ve seker pembesi elbisesiyle koltukta oturan o sirin kiz çocuguna dönerek...
Min Joo:Hwang Ji Min!Yeter ama!
Kang Yoon(Ji Min):Ama çok komik saçlarin...(Dedi gülerek)
Aynaya tekrar bakan Min Joo ona dönerek...
Min Joo:Bence çok da güzel olmus...Sen ne anlarsin...Çocuksun iste!
Kang Yoon:Soo Mi ile mi görüseceksin?
Min Joo:Evet...
Kang Yoon(Kahkaha atarak):Ama bu halinle kaçar o senden!
Min Joo(Bagirarak):Hwang Ji Min!Amcanla dalga geçmeye utanmiyor musun sen bakayim?
Kang Yoon(Siritarak):Bu gidisle evde kalacaksin sen...Bu saçla evlenemezsin de!
Min Joo(Somurtarak):Görürsün sen! Kimse bu yakisikli halime dayanamayacak...Herkes benimle evlenmek isteyecek...Ben de en güzel kizla evlenecegim...En tatlisiyla...En güzel güleniyle...O zaman sen de çirkin birini koluna takmis gelirsin artik dügünüme...
Kang Yoon(Ellerini iki yana dogru açarak)):Böyle birsey olmayacak ki!
Min Joo(Öfkeyle bagirarak):Hwang Ji Min!

Kang Yoon siki siki sarildigi amcasiyla ilgili bu aniyi hatirlarken,Min Joo ise bir an kendini tuhaf hissetti...Kendisine sarilan Kang Yoon ile sanki çok daha yakinlarmis gibi bir duyguya kapildi...Ve o da farkinda olmadan Hwang Ji Min’i hatirladi...Ayni aniyi animsadigi sirada yigeniyle bir arkadas gibi geçirdigi günleri özlemisti...Ama kendisine sarilan Kang Yoon’u görünce bir an sanki Ji Min yanindaymis gibi hissetti...Buna sasirdi,kendine inanamadi ama yine de sanki acisini hala yasadigi yigeni kendisine sarilmis gibi hissetti...Bir an ikiside geçmise döndü...Biri 10 yasindaki küçük bir kiz çocugu oldu,digeri de 20 yasinda bir adam...Ve o an Kang Yoon içinden...
Kang Yoon:Benim amca...Hwang Ji Min...Bir yabanci olarak burada olsam da aslinda benim...Yanildim amca...Yanildim...Sen gerçekten de en güzel,en tatli,en güzel gülen kizla evleneceksin...Ve mutluyum...Kaybettigim için çok mutluyum amca... (Gözündeki bir damla yas Min Joo’nun omzuna düsünce)Bu sefer mutluluktan agliyorum...Senin için agliyorum amca...Mutlu ol...Herseyi geride birak...Kocaman bir aileye sahip ol...Herseyi,herkesi unut...Sadece kendin ve ailen için yasa...Son bir sey amca...Beni unutma...Benim için aglama,üzülme ama o seninle dalga geçen küçük kiz çocugunu da sakin unutma...Arada an...Tek istegim bu amca...

***
Kang Yoon odadan çikmak için kapiyi açtiginda Dong Joo’yu gördü...Birkaç törenle ilgili küçük isi halletmek için disaridayken Min Joo’ya bakmaya gelmisti o da...Göz göze geldiler...Daha sonra sanki hiç birsey olmamis gibi hafifçe birbirlerini selamlayip,birbirlerinin önünden geçtiler...Kapiyi kapattiginda Kang Yoon elini kalbine koydu...Daha demin amcasiyla duiygusal anlar yasamisti ve simdide aci bir anla karsi karsiya kalmisti...Heyecanliydi...Hüzünlüydü...Ve kalbi küt küt atiyordu tüm yasadigi bu heyacanlarin sonucunda...

-Dügün Töreni-

Nikah kiyildiginda sahitler de yerini almisti...Hyun Soo ve Kang Yoon imzalarini attilar sirayla....Önce Hyun Soo imzaladi defteri...O sirada Kang Yoon, Min Joo ve In Hye’nin mutlulugunu görünce içten bir gülümsemeyle onlara bakti...Ardindan Dong Joo’yla göz göze geldi...Ikiside aci içinde birbirlerine baktilar...Kang Yoon içinden...
Kang Yoon:Suçumuz neydi Dong Joo? Suçum neydi?
Dedi cani yana yana...O kadar anlamliydi ki o bakislar...Sanki koca salonda tek ikisi vardi...Hiçbir ses çikmiyordu onlara göre...Sadece birbirlerine kitlenen iki çift göz vardi orada...Ve aci çeken iki kalbin atislari yankilaniyordu...
Ardindan Kang Yoon imzaladi defteri...Sonra Min Joo ve In Hye artik bir çift olarak davetlilerin arasina karisti...Dans ettiler...Kendilerini tebrik etmek için gelen konuklarla ilgilendiler...Etraflarina içten kahkahalariyla nese saçtilar...Bay Hwang, Min Joo’nun mutlu oldugunu görünce sevindi...Nesesi yerine geldi...Ama bu nese yillardir dogru düzgün abilik yapmadigi kardesi için degildi...Çünkü biliyordu ki Min Joo mutlu olursa,mutlu bir aile imajini çizmek üzere Hwang ailesi büyük bir basari gösterecekti...Ve bu da onlarin güçlenmesini saglayacakti...Ayni sekilde In Hye’nin ailesiyle iliskiler daha da kuvvetlenmisti...Iste bu yüzdendi onu sevindiren Min Joo’nun bu mutluluguna verdigi önemin nedeni...

Salonda hos bir müzik esliginde herkes eglenirken Kang Yoon ve Dong Joo sürekli birbirlerini izliyorlardi....Gözlerindeki bugu çaresizligini dile getiriyordu...Daha fazla dayanamiyordu...Ve Dong Joo bunu fark etmisti...Kang Yoon degismemisti...Aradaki engelin ne oldugunu bilmese de bu sefer kesinlikle vazgeçmeyecekti... Ve tam Kang Yoon’a dogru heyecanla yürüyecekken ,sahneye çikan Hwang Hyun Soo eline mikrofonu alarak...
Hwang Hyun Soo:Herkese merhaba...Ben Hwang Hyun Soo...Bugün amcam ve çok sevdigim In Hye büyük bir mutluluga bizlerin sahitliginde imza attiktan sonra onlara güzel bir hediye vermek istedim...Eminim ki çok mutlu olacaklari bir haber olacak bu...
Dong Joo da ,Kang Yoon da Hyun Soo’yu dikkatle izliyorlardi...Tipki gelin ve damat gibi...Tipki konuklar gibi...Neseyle birazdan verilecek haberi bekleyen Bay Hwang gibi...Ve Hyun Soo devam etti...
Hyun Soo:Bugün bir kez daha ögrendim ki aile kurmak çok önemli...Mutluluk herseyden degerli...(Yalan söyleyerek)Paradan da,güçten de...Bunu çok iyi anladim...Ve ben de kendime yeni bir hayat çizdim...Mutlu olabilecegim biriyle...Tüm planlarimi yaptim...En küçük ayrintisina kadar...
Kang Yoon korkuyordu...Endiseyle Hyun Soo’ya bakarken,korkuyla bir an da gözlerini Dong Joo’ya çevirdi...Sonra yine Hyun Soo’ya döndü...Içinden yalvariyordu ona...
Kang Yoon:Ne olur Hyun Soo...Simdi degil...Dong Joo buradayken degil...
Sonra onu bir sekilde durdurmak istedi...Ama nasil yapacagini bilmiyordu...Aklina hiçbir sey gelmiyordu...Telefonu yanindadir diye,sirf konusmasi bölünsün diye çantasindan çikardigi kendi telefonuyla onu aramak için harekete geçtiginde...
Hyun Soo:Sizlere çok yakin bir zamanda bir aile kuracagim müstakbel esimi takdim edeyim...
Herkes bu ismi merakla beklerken,Kang Yoon kulaginda telefonu korkuyla tutuyordu...Ve Hwang Hyun Soo o ismi söyledi...
Hyun Soo:Ortagimiz olan sirketin temsilcisi Lee Kang Yoon çok yakin bir zamanda benim esim olacak kisidir...

"Işıkları kim kapattı?" Kim Sun Woo-The Equator Man
Merhaba arkadaslar sonunda yorum yazabiliyorum! (:

Deryam Opucuk Bir solukta okudum 16 bölümden sonrasini her bölüme ayri yorum yazacaktim ama bir baktim hepsi ayni tarzda bu yüzden genel yorum yazacagim.. (:
Tatlim,Dong Joo'ya ilk sevinçten delirdim,sonrasinda üzüntüden kahroldum... Kang Yoon ya da Ji Min olmadi Bayan Park (xD) kendini anlamaya basladi ama intikam için tekrardan soguk davranmaya çalisti... Ama olmaz ki! Cik cik cik... Hyun Soo'dan bayagi agir bir intikam alacak..Vay be! Adam da askindan kör olmus nisani falan atti...
Dong Joo'nun üzülmemesi için grup açacagim! Biggrin Kang Yon ve Jae Hwa'yi da kalp isitma servisine yolayacagim haberin olsun! .D


Rabiacim. Opucuk Hosgeldin. (: Özlettin kendini tatlim.. Tabii ki hikayelerini de! Biggrin
Hae Bin artik Henry'den hoslandi mi ne? (: Henry kizin içini disini biliyor,ahh keske bende de böyle bir özellik olsa demekten kendimi alamiyorum... Hae Bin içinden de düsünse disindan da düsünse yarari yok! Biggrin Suzy'de ikidebir geliyor.. Dodgy
Devamini merakla bekliyorum..6.bölümde Henry yoktu,diger bölümde heyecanla onun bölümlerini bekliyorum. (:


Nergiscim hikayen o kadar tatli ki! .D Eun Bin ve Hyun Wook ne yapacaklar bilemiyorum ama en mükemmel (!) kari koca olacaklarina inaniyorum! Biggrin Hahah. Biggrin Bol komedili,aksiyonlu bölümler yazmissin...Dedeler zaten bir numara! Biggrin Sang Ri isi kafami karistiriyor ama neyse... Devamini bekliyorum.. (: Tabii fotograf makinemle! Biggrin

[Resim: 29pmbuh.gif]
City Hunter~
''Bu yolu birlikte yürüyelim...Sonunda neler olacağını bilmesek bile♥''
`TripleS ~ `Boice ~ `Min'in Havucu


(06-07-2011, Saat: 17:19)ddeerryyaa yazdı: SIYAH
22.BÖLÜM

Hyun Soo Ofkeli Elime bir geçse bu adam varya!!
Kang Yoon'da su adama birsey yapsin artik! Dodgy
Olan Kang Yoon'la Dong Joo'ya oldu. cry
Yeni bölümü en kisa zamanda bekliyorum ^^

(06-07-2011, Saat: 17:37)'vahide' yazdı: Merhaba arkadaslar sonunda yorum yazabiliyorum! (:

Rabiacim. Opucuk Hosgeldin. (: Özlettin kendini tatlim.. Tabii ki hikayelerini de! Biggrin
Hae Bin artik Henry'den hoslandi mi ne? (: Henry kizin içini disini biliyor,ahh keske bende de böyle bir özellik olsa demekten kendimi alamiyorum... Hae Bin içinden de düsünse disindan da düsünse yarari yok! Biggrin Suzy'de ikidebir geliyor.. Dodgy
Devamini merakla bekliyorum..6.bölümde Henry yoktu,diger bölümde heyecanla onun bölümlerini bekliyorum. (:

Sende hosgeldin canim. Opucuk
Tesekkürler yorumun için. Heart
Bende heyecanla senin hikayeni bekliyorum. Dönüp dönüp eski bölümlerini okuyorum, merak ediyorum yeni bölümü Biggrin
www
"vahide" sonunda geldin seni bekliyordum!! Tesadüfler Komedyasi'nin yeni bölümü gelsin artik. Smile Meraklandim...
Bu arada yorumlarin için tesekkürler. Opucuk
Where have you been?
Cause I never see you out
Are you hiding from me?
Somewhere in the crowd

YOU'RE SO PHOTOGENIC (Çok Fotojeniksin)


-Bölüm 5-

"Kizim! Haydi kalk! Kalk da söyle bana dün aksam seni eve birakan kimdi?" babasi yorgani çekistirdikçe Eun Bin daha da çok kendini sarmaliyordu.
"Eun Bin! Shin Eun Bin! Dün beni çok endiselendirdin o gidis neydi öyle?" Eun Bin'in kalkmadigini görünce hem itikliyor hem de yorgani çekistiriyordu. Eun Bin dayanamayarak dogruldu.
"Ne var, ne? Ash... Bir uyutmadin!" diyerek komidinin üstündeki saate bakti.
"05:23 mü!? Baba çildirmis olmalisin."
"Gözüme uyku girmedi. Kizim, seni eve birakan adam kimdi? Haydi söyle de rahalayayim."
Eun Bin tekrar uzandi ve yorgani basina çekti.
"Hyun Wook."
"Gerçekten mi!? Içime su serpildi. Bir an Hyun Wook'u aldatiyorsun ya da ayrildiniz sandim."
"Tamam, seni bir psikologa götürecegim baba. Ama simdi birak da uyuyayim!"

Eun Bin birkaç saat daha uyukladiktan sonra tamamen ayilabilmisti. Gözlerini ovusturdu ve biraz esnedi. O sirada ev telefonu çaldi. 4-5 dakika sonra babasi kosturarak odasina geldi. Çiglik ve agit karisimi bir ses tonuyla konustu.
"Seon Yong kalp krizi geçirmis!"

Apar topar hastaneye gittiler. Odasina girdiklerinde Eun Bin ve babasinin gözleri yasliydi. Seon Yong'un basucunda Hyun Wook vardi ve umutsuzca oturuyordu. Seon Yong'un iyi oldugunu görünce Eun Bin ve babasinin içine su serpildi.
"Ne oldu?"
"Biraz tartistik."
Hyun Wook, Eun Bin ile konusmak için izin istedi ve hastanenin kafeteryasina gittiler.
"Sey, nasil söylesem bilemiyorum." çatlak bir sese konusuyordu. Girtlagini temizledi ve devam etti.
"Sen ve ben..."
"Hadi uzatma da söyle istersen."
"Benimle evlenir misin?"
"Ne!?"
"Benimle evlenir misin?"
"Ne!?"
"Sagir misin? Diyorum ki benimle ev..." Eun Bin'in yüzüne çarptigi çantayla sözü kesildi. Hizli adimlarla uzaklasan Eun Bin'in ardindan sesleniyordu ama nafile. Böyle olacagini tahmin etmeliydi, onu dinlememisti bile. Bosuna rezil olduguyla kalmisti. Bütün kafeterya ona bakiyordu, bazilari aciyan gözlerle bazilari ise alayci gözlerle...

Eun Bin Seon Yong'un odasina döndügünde Seon Yong sizlaniyordu. Arada, bir yerlerinin acidigini belirten sesler çikararak konustu.
"Eun Bin, ben seni kendi kizim gibi severim. Yakinda ölecegim asikar. Ölmeden ikinizin dügününü görmek istiyorum."
"Böyle konusma Ajusshi, senin daha çok ömrün var."
"Eun Bin, hadi su dügün gününü kararlastiralim."
"Asla!" diyerek yerinden firladi. Seon Yong isini biliyordu, Eun Bin odadan çikmadan kalbini tuttu ve inlemeye basladi. Eun Bin hemen yanina gitti, korkmustu.
"Ay, bana bir seyler oluyor. Dong Jae, bir sey söyle kizina."
"Eun Bin! Siz sevgili degil misiniz? Sevgililer evlenmez mi? Siz de eninde sonunda evleneceksiniz. Simdi evlenseniz ne farkeder?"
"Baba, biz daha yeni tanistik."
"Yeni tanistigin biriyle ayni evde kalmasini biliyorsun!" diye çikisti Dong Jae.
"Ben de sana bunu anlatmaya çalisiyorum." bu sefer kararliydi babasina söyleyecek ve kurtulacakti. Tam söze baslayacak oldu ki Hyun Wook bagirdi.
"Ah... Hayatim, kararimizi mi açikliyorsun?"
Eun Bin hiçbir sey diyemiyordu sadece saskin saskin Hyun Wook'a bakiyordu. Seon Yong ve Dong Jae ise sabirsizlikla onun konusmasini bekliyordu. Bir anda irkildi.
"Hayatim!?" ayagi kalkti ve elini kaldirdi. Tokati suratina yedi mi hayati kim mis görecekti. Hyun Wook hizlica bir eliyle Eun Bin'in havadaki elini bileginden tutup indirdi ve diger eliyle Eun Bin'i kendine dogru çekip sikica sarildi. Eun Bin çirpinip onu itmeye çalisiyordu ama güçlü kollari onu sarmalamisti. Bir erkege oldukça yakindi ama o suan bunu düsünecek durumda degildi. Hyun Wook, Eun Bin'i sürüklercesine disari çikardi. Seon Yong ve Dong Jae arkalarindan kikirdiyorlardi. Bu görüntüyü sevdikleri belliydi.

Hyun Wook ellerini Eun Bin'in üzerinden çektigi anda Eun Bin bagirmaya basladi.
"Ne yaptigini saniyorsun?"
"Hastanedeyiz bagirma!"
Eun Bin sesini alçaltarak devam etti. Hizlica konusuyordu.
"Ne yapiyorsun. Kafayi yemis olmalisin. Simdi nasil açiklayacagiz? Tanrim, bu yasimda mi evlenecektim? Hem de tanimadigim bir adamla. Ben ne günah isledim. Hayatta babam rahat birakmaz beni. Kesin evlenecegim, kesin... Bana bir seyler oluyor."
"Dur! Sakin, nefes al... Bir planim var."
"Plan mi?"

------------------------

"Dedecigim, evet biz evlenmeye karar verdik ama hemen evlenmeyi düsünmüyoruz. Önce bir is bulup çalisacagim ve dügünümüz için para biriktirecegim."
Dedesi söze karisti. Küçük bir çocuk gibi sevinç dolu bir sesle konusuyordu.
"Aferin evladim, aferin! Biz size Dong Jae'yle destek çikacagiz." dedi ve birlikte sevinç çigliklari atmaya devam ettiler.

Sonraki 2-3 gün boyunca Eun Bin evde çok rahatlamisti. Babasi ona dirdir etmiyor aksine kahvaltisini bile hazirliyordu. Bugün yine kahvaltisini hazirlamisti ve bir not birakmisti.
"Canim kizim, benim Seon Yong Ajusshi'n ile birkaç isim var. Kahvaltini hazirladim. Sevdigin salamdan aldim. Çay ve meyve suyu da var. Afiyet olsun!
Bu arada Hyun Wook'la bulusmayi unutma! "
"Ah... Babacigim. Böyle olacagini bilseydim bu plani daha önceden uyguardim." dedi Eun Bin kendi kendine. Kahvaltisini yapti ve stüdyoya gitmek için hazirlanmaya basladi. Izni bitmisti ve ise devam etmesi gerekiyordu ama büyük bir eksik vardi. Fotograf makinesi! Simdi lazim olmasa da resim çekerken lazim olacakti. Alamayacak kadar fakir biri degildi ama en ucuzlari 500 Won'du. O parayla Snow'un dipten tirnaga bakimini yaptirirdi hem de defalarca. Hemen telefonunu açti. Rehberde 'Saygisiz Adam' olarak kayitli olan numarayi aradi.
"Ne var?" diye telefonu açti Hyun Wook.
"Cidden! Hiç kibar olmasini bilemez misin?"
"Söyle ne diye aradin? Isim gücüm var ben dolu bir insanim." Eun Bin sinirden telefonu suratina kapatti. Birkaç saniye sonra telefonu çaldi. 'Saygisiz Adam' ariyordu.
"Ne?" diye çemkirdi telefonu açarak.
Hyun Wook sesini inceltti ve Eun Bin'i taklit etti.
"Cidden. Kibar olmayi bilmez misin?"
Eun Bin tekrar telefonu suratina kapatip çantasini hazirlamaya koyuldu. Telefonu çaliyordu ama o açmak istemiyordu. Çantasini hazirlayip, ayakkabilarini da giydiginde telefonu hala çaliyordu. Bahçeden çikarken telefonu açti ve dugusuz bir sesle konustu.
"Alo."
"Niye aramistin?"
"Fotograf makinem için aramistim."
"Ben de planla ilgili bir sey oldu sandim. Nasil baban birakti mi seninle ugrasmayi?"
"Evet. Çok iyi davraniyor bana."
"Dedem de ayni sekilde. E tabii kimin plani? Tikir tikir islemeyecek de ne olacak!?"
"Ash! Duyan da Kuzey Kore'yi fethettin sanar. Ne büyük plan ama! Sadece sevgili taklidi yapacagiz sonra da ayrilmis taklidi yapacagiz."
"Ash! Begenmiyorsan uygulama!"
Eun Bin duraga yaklasmisti.
"Haydi kapat Bay Büyük Planlar Üreten Insan." dedi ve telefonu kapatacakken Hyun Wook bagirdi.
"Dur, kapatma!"
"Yine ne var!"
"Fotograf makinenle ilgli... Sana alacagim yeni bir tane."
"Zaten almak zorunda..." birden durdu.
"Daha sonra konisuruz." diyerek telefonu kapatti. Aklina Snow gelmisti. Gerisin geri eve gitti. Snow'a vermeyi unuttugu mamasini verdikten sonra evden çikiyordu ki evin önünde duran beyaz bir araba gördü. Arabayi tanimisti Sang Ri'nin arabasiydi. Sang Ri arabadan indi.
"Sunbae!" Sang Ri'yi görünce içi kipir kipir olmustu.
"Haydi, kahvalti yapmadiysan beraber yapalim mi?"
"Sey, aslinda ben kahvalti yaptim ve tam da ise gidiyordum."
"Zamanlamam çogu zaman kötü olmustur zaten."
"Hayir, her zaman." birbirlerine baktilar ve gülmeye basladilar.
"Tamam, o zaman izin ver de seni isine birakayim." dedi Sang Ri.

------------------------

Hyun Wook üst üste suratina kapatilan telefonlarin sokunu atlattiktan sonra telefonu eline aldi. Rae In'i aradi.
"Alo."
"Rae In! Nasilsin? Neden sabah telefonuma cevap vermedin?"
"Ah... Kusura bakma çekimdeydim. Niye aramistin?"
"Ne zamandan beri bana neden aradigimi sorar oldun?" Karsidan ses gelmeyince devam etti. "Sesine duymak için aramistim. Telefonlarima cevap vermiyorsun, beni görmeye de gelmiyorsun. Seni özledim."
"Bu aralar çok yogunum."
"Peki, bu aksam isin var mi?"
"Bu aksam mi? Yok sanirim."
"Tamam, o zaman seni 7'de alirim." Gelen nefes sesinden gülümsedigini anlamisti.
"Olur. Kapatiyorum."
"Tamam, görüsürüz."
Telefonu kapattigi gibi çaldi. Dedesi ariyordu.

------------------------

Yolda ikisi de konusmuyordu. Sang Ri suskunlugunu bozdu.
"Aksam isin var mi?"
"Yok. Neden?"
"Birbirimizi buldugumuzdan beri dogru dürüst oturup konusamadik. Yemege çikmak ister misin?"
"Ah... Olur neden olmasin."
Eun Bin'in telefonu çaldi. Ekranda kocaman 'Saygisiz Adam ariyor...' yazisini görünce çantasina geri koydu telefonu.
"Açmayacak misin?"
"Önemli biri degil." demesine ragmen telefon israrla çaliyordu.
"Açmalisin önemli bir sey olabilir."
"Tamam."
Çantasindan telefonu çikardi. Açip açmamak konusunda endiseliydi. En sonunda açti ve eliyle agzini kapatarak konustu.
"Ne var?"
"Niye telefonu açmiyordun. Kaç kere çaldirdim."
"Ne oldu?"
"Dedem aradi ve dördümüz yemege çikacakmisiz öyle söyledi. Ben, sen, baban ve dedem."
"Ne zaman?"
"Bu aksam."
"Ash! Benim isim vardi."
"Benim de!"
"Ne yapacagiz? Haydi bir plan daha bul."
"Düsünüyorum ama aklima gelmiyor. Sanirim kaçisimiz yok."
Eun Bin, Sang Ri'nin ona kulak verdigini anlamisti ve daha kisik sesle konustu.
"Sen ne yaparsan yap ben gelmiyorum." diyerek telefonu kapatti. Sang Ri sorar gözlerle ona bakti.
"Babam aradi. Aksam aile yemegi varmis. Maalesef gelip gelemeyecegimden emin degilim o yüzden planimizi yarina ertelesek olur mu?"
"Öyle olsun bakalim."
"Ah! Iste burasi. Getirdigin için tesekkürler." dedi ve arabadan indi. Sang Ri de içeri girene kadar onu bekledi.

------------------------

Aksam olunca ikisi de gelmisti. Birbirlerine bakip göz devirdiler. Istemeye istemeye yan yana olan bos sandalyelere oturdular. Seon Yong konustu.
"Size bir sürprizimiz var." Eun Bin ve Hyun Wook içinden lütfen evlenmeyeceksiniz desin diye dua ediyordu. Bu sefer Dong Jae konustu.
"Düsündük tasindik ve bir çözüm bulduk." arkadasina isaret verdi ve ayni anda coskuyla bagirdilar.
"Dügün masfraflarini biz karsilayacagiz."

-Bölüm 5 Sonu-
Where have you been?
Cause I never see you out
Are you hiding from me?
Somewhere in the crowd

(06-07-2011, Saat: 20:10)caRameLy.x3 yazdı:
YOU'RE SO PHOTOGENIC (Çok Fotojeniksin)


-Bölüm 5-

Yemin ediyorum, dede ve babadna korkulur Biggrin
Sang Ri'nin daha haberi bile olmadi. Ögrendiginde en yapacak merak ediyorum.
Telefon konusmalari öldürdü beni. Biggrin
Yeni bölümü merakla bekliyorum ^^

www
Hell in Heaven
7.Bölüm


-‘Henry?’’ saskinliktan elimdeki çatali düsürmüstüm. Henry’nin gülümseyen suratina bakiyordum. Dur bir dakika. Gülümseyen mi?

-‘Merhaba Hae Bin…’’ dedi ve egilip çatali yerden aldi. Benimse hala kafam yukardaydi. Saskinliktan kilimi bile kipirdatamiyordum. Onun burada ne isi vardi?

-‘Merhaba… Ben Hye Lim…’’ Hye Lim gülümseyerek Henry’ye bakti. Sonra kafasini bana çevirdi. Yoksa onun basini altindan mi çikmisti? ‘’Kusura bakma, Hae Bin küçük çapli bir sarsinti geçiriyor. Birazdan kendine gelir. Otursana…’’ dedi.

Bir anda kendime geldim ve Hye Lim’e bütün öfkemle baktim. ‘’Sana bir sarsinti geçirttirecegim Hye Lim! Hastaneden kendine yer ayirt. Zira gözlerini orada açman çok yakin…’’

-‘Haha… Sakaci arkadasim. Biliyorum daha demin yaptigim saka yüzünden bana kizdin ama biliyorsun ben senin en iyi arkadasinim. Ah, baksana annem mesaj atmis hemen gel diye. Üzgünüm, siz beraber takilin. Benim annemin yanina gitmem lazim.’’ Hye Lim çantasini toparladi ve ayaga kalkti.

-‘Senin annen, mesaj yazmak için sayfayi açmayi bile bilmez Hye Lim! Otur oturdugun yerde. Alisveris yapacaktik unuttun mu?’’ dislerimi sikiyordum.

-‘Zevkim iyidir. Yardimci olabilirim sanirim.’’ Henry kollarini bagdas yapti ve arkasina yaslandi.

-‘Tesekkürler Henry ama kiz kiza halledebiliriz…’’ zorla gülümsedim ve Henry’ye baktim. Hye Lim ise çoktan kaçip gitmisti. Deli olacagim! Ben tuvalete gittigimde telefonumdan Henry’ye mesaj atmis olmaliydi. Bu kizi öldürecegim. Keske neler yasadigimi bir bilseydi…

-‘Arkadas olmak istedigini saniyordum. Bu korku ve sinirde nereden çikti?’’ Henry kafasini hafif yana egdi ve gülümsedi. Bu gülümseyis tüylerimi ürpertmisti. Alisik oldugum bir sey degildi nasilsa. Aslinda ne kadar tüyleri ürpertse de hala üstüne atlamak istiyordum. Neden böyleyim ve neden kafam bu kadar karisik? Aish! Deli olacagim!

-‘Ne korkmasi? Ne siniri canim?’’ ne diyecegimi sasirmistim. Kafa mi diger tarafa çevirdim ve hafifçe havaya kaldirdim. Korktugumu nasil anlamisti? Bildigimi anlamis miydi? Belkide okulda ondan o kadar kaçmamaliydim.

-‘Korkuyorsun Hae Bin… Birkaç seyin cevabini istiyorsun, ama yinede korkuyorsun.’’ Dedi. Kafami Henry’ye çevirdim. Yüzündeki gülümseme silinmisti.
Bana dogru yaklasti. Kolunu sandalyemin arkasina koydu ve parmagini yanagimda dolastirdi. Ne yapmaya çalistigini anlamamistim. Kalbim hem korkudan hem de Henry’ye olan askimdan deli gibi atiyordu. Nefes alis verisim hizlanmisti, gözlerimi kapamistim. Herkesin içinde bana bir sey yapamaz degil mi?
Çok fazla geçmemisti ki eliyle saçlarimi kulagimin arkasina atti ve biraz daha yaklasti.

-‘Korkuyorsun… Çünkü ben bir melegim…’’ kulagima fisildadi. Hizla gözlerimi açtim. Korkudan titriyordum. Yerimden kalktim.

-‘Ben gitmeliyim. Annem evde yok ve yapilmasi gereken birkaç sey vardi…’’ çantami kaptim. Hesabi ödemek için arkami döndüm. Hesabi ödedikten sonra kapiya dogru yürümeye basladim. Henry hala masada öylece oturuyordu. Pesimden gelmedigi için sevinmistim.

Kendimi disariya attim ve temiz havayi içime çektim. Hizli adimlarla kaldirimda yürümeye basladim. Korktugumu nasil bilebilirdi? Yoksa aklimi okuyabiliyor mu? Kütüphanede oldugu gibi, bana baska bir sey söylemisti. Ama aklimi okuyabilmis olabilir miydi? Bir melek olduguna göre buna da sasiriyorum dersem yalan olur.
Bugüne kadar bile bile oldugu seyden kaçmaya çalisiyordum. Ama göz göre göre bana melek oldugunu söylemisti. Korku ve asktan baska bir sey daha vardi aklimda. Merak…
Ne kadar korkarsam korkayim, onu merak ediyordum. Dogaüstü seyleri –kitaplarda- her sevmisimdir. Hep gerçek olduklarini hayal etmisimdir. Ama bu kadar gerçek olmasi… Korku, merak ve heyecan…

Yürümeye devam ediyordum. Karsiya geçmem gerekiyordu. Ben ise düsünüp dururken isiklara bakmayi bile akil edememistim.

Arabaya dikkat et…!

Beynimde bir ses yankilandi… Kafami kaldirdim. Bir araba hizla bana dogru geliyordu. Ne oldugunu anlamama kalmadan biri beni kollarinin arasina almisti. Kaslara ve uzun boyuna bakilirsa bu Henry olmaliydi. Kendimi geri çektim.

-‘Ölmek mi istiyorsun? Korku, merak ve heyecanmis… Düsünmekten öleceksin.’’ Bagirdi. Utanmistim. Aklima girmesi normal mi?

-‘Beni mi takip ediyorsun? Git basimdan. Ne haltsan sinirlerimi bozuyorsun. Uzak dur hayatimdan.’’ Isiklara baktim. Yayalara yesil yandigi için sansliydim. Hizla karsiya geçtim. Henry arkamdan geliyordu.

-‘Kaçmaya devam mi edeceksin? Gerçekten bunu mu planliyorsun? Ben bir melegim Hae Bin. Istedigim an odanda, yataginin basinda olabilirim.’’ Yanima yaklasti. Insanlarin duymamasi için oldugundan biraz daha sesini kisarak konusmustu.

-‘Bak Henry… Bu gerçekten anlamsiz geliyor… Ve ben bundan korkuyorum, anliyor musun?’’ durdum ve Henry’ye baktim.

-‘Daha demin öyle düsünmüyordun ama.’’ tek kasini kaldirdi. Yerin dibine girmek istiyordum. Bunu yapmasi sinirlerimi bozmustu.

-‘Demek insanlarin aklini okumaktan zevk aliyorsun Bay Duvar… Ama bunu yapmazsan iyi edersin. Senden tek istedigim bu. Ve pesimi birakman. Benden uzak bir yere git.’’ Tekrar yürümeye basladim.

-‘Hayir, zevk almiyorum. Herkesin aklina da girmem. Melekler arasinda pek yaygin degildir. Ve bizi yorar. Tipki senin yaptigin gibi… O kadar saçma ve o kadar çok sey düsünüyorsun ki, düsüp bayilicam zannettim. Merak etme sadece merak ettigimde yapiyorum bunu.’’

-‘Iyi bir daha beynime girme o zaman?!’’ bagirdim. Henry’de öyle bir surat ifadesi vardi ki sanki beni buracikta öldürecek gibiydi…

-‘Bana bagirmayi bir daha düsünme Hae Bin… Sana yardim etmeye çalisiyorum. Ya aklindan bunu çikar ya da düsünmeyi kes. Deli olacaksin. Ve bunda ciddiyim. Birkaç tanidigim deli hastanesini boylamisti.’’ Gözlerini devirdi ve alayci bir sekilde güldü. Benimde sonum öylemi olacak? Deli hastanesine giremeyecek kadar gencim.

-‘Ne? Düsünmekten hastaneye mi girilir? Yalan söylüyorsun.’’

-‘Hae Bin… Ben zorunda kalmadikça yalan söylemem…’’ dedi. Melekler yalan söylemez… Salak Hae Bin!

-‘Peki, düsünmeyecegim. Tavsiyen için tesekkürler. Simdi çok çok ama çok uzak bir yere git. Beni rahat birak.!’’ yürümeye devam ettim. Belki de Henry’den korkmam gerekmezdi… Bir melek ne yapabilir ki? Sansli bile sayilabilirdim. Tabi kafayi siyirip deli hastanesine girmezsem.

Henry’nin arkamdan gelip gelmedigini anlamak için arkami döndüm. Kaldirimda sadece birkaç insan disinda kimse yoktu. Derin bir nefes verdim. Kalbimin acidigini hissettim. Keske çok uzaklara degilde tam yanimda olabilseydi. Keske baska bir sekilde karsilasabilseydik. Keske… bu kadar imkansiz olmasaydi…
www
Tugçe'm yorumun için tesekkür ederim... Opucuk Grup filan açarsan beni de ekle Tugçe...(Gören de Dong Joo'ya onca aciyi yazan baska biri sanir... hysterical ) Ayrica sen Kang Yoon ve Jae Hwa'yi yolla ben masraflari seve seve karsilarim... OnayBiggrin


Rabia'm Hyun Soo'ya Kang Yoon derin derin adimlar atiyor...Bay para düskünü sonunda çekecek aciyi... Angry

Bu arada senin hikayeni de okudum,çok güzel olmus... Onay Yalniz Henry diyorum baska birsey demiyorum... Opucuk Henry'nin keske imkanim olsa da o gülümseyen yüzüne ben de baksam... Biggrin Dizilerde filan hayran oluyorsun karakterlere ama en azindan orada oyuncuyu görüyorsun...Ben Henry'ye eskiden mektuplarla birbirine asik olan insanlar gibi hikayeni okuya okuya baglaniyorum...Ne olacak benim sonum? hystericalhysterical
"Işıkları kim kapattı?" Kim Sun Woo-The Equator Man




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi