15-07-2011, Saat: 21:45
Öncelikle yeni sayfamiz hayirli olsun. 3'e kadar ilerledigimize inanamiyorum. 
Veee... Yeni bölüm....
13. Bölüm
-MERYEM-
Dilsad:
-Bir karara varabilir miyiz?
Sevranur abla_Young Saeng:
-En büyük benim! Benim dedigim olur!
Bu sefer birbirlerine dönerek ayni anda bagirdilar:
-Benim sözümü tekrar etme!
Jung Min:
-Ayni seyi söylediginizi farkinda mis-
Sözünü tamamlayamadan Sevranur abla ve Young Saeng'in bakislari yüzünden sustu. Birden ablam Jun'u yakindaki kuyumcunun vitrinine yapistirdi:
-Bak bu çift yüzükleri mükemmel! Bizde de bir tane olmali. Kimse dalga geçmez merak etme Hong Ki'cimmmmm O.o Ayyy yine yaptim...
Hepimiz gözlerimizi pörtletmis ablama bakiyorduk:
-Hikari, onun kim oldugunun farkinda misin?
Hong Ki aglayarak parmagini ablama dogrulttu:
-Farkinda olmadigini söyle! Çebal! (lüften)
Ablam elini alnina vurarak:
-Hayir, benim sevgili kardesim. Jun'u sen sandim.(Jun'a dönerek) Senden de özür dilerim.
Ablam çok pisman galiba. En iyisi... ben bir olay çikartayim. Birden rastgele bir adami isaret ettim:
-Aaa su Jang Geun Suk degil mi? Su gözlüklü ve bereli olan?
Hyun ne yapmaya çalitigimi anlamis olmali ki o da lafa atladi:
-Yok yaa o degildir. Jang Geun Suk tatile çikmisti.
Dilsad ziplamaya basladi:
-Belki de dönmüstür. Ben de ondan imza alacaktim.
Dedi ve isaret ettigim kisiye dogru kosmaya basladi. O kisinin tam önünde durup çantasindan kagit kalem çikardi. Biraz sonra egilerek selam verdi ve bir kaç dakika daha adamla konustuktan sonra oflaya puflaya yanimiza geldi.
Sevranur abla:
-Eee imza alabildin mi?
Dilsad:
-Aldim da o adam Geun Suk degilmis. Yunho'ymus.
Ablam:
-Yunho?
Dilsad:
-Hee, Yunho.
Ablam:
-HoMin'den Yunho?
Dilsad:
-Hee o.
Ablam:
-INANAMIYORUM! ARKADASLAR, DEDEKTIFÇILIK OYNAMANIN TAM SIRASI! KIM BENIMLE?!
Hong Ki:
-Inanamiyorum, oyun oynayacagiz, oyun oynayacagiz!
Jun:
-Ben de oynayabilir miyim?
Hikari:
-Elbette. Yunho'yu takip edecegiz. Gelen gelsin dostlar.
Ablam, Jun ve Hong Ki hizla yanimizdan uzaklasti. Biz de gruplara ayrilip dolasmaya basladik. Jung Min, Young Saeng, Dilsad ve Kevser bir yöne, Hyun, Kyu, Sevranur abla ve ben de bir yöne gittik. Ablam Yunho'nun bir hayraniydi. Dilsad da Jang Geun Suk'un.
Bir kaç saat sonra ablam ve yanindakileri bir polis ofisinden çikarken gördük. Anlattiklarina göre YunHo'yu takip ederken biraz abartmislar. YunHo'da onlari polise sikayet etmis. Onlar da magazinlere konu olmamak için kamuflajlarini çikarmamakta diretmisler. Tutuklanmakla tehdit edilince bir anda kamuflajlarini çikarmislar. Amaçlari birbirlerini kurtarmakmis ama üçü de ayni anda yakalanmis. Bu sahne karsisinda YunHo ve polis memuru gülmekten kendilerini alamamislar. Bunlari anlatirken hala üçünün de suratlari kipkirmiziydi.
-ERTESI GÜN-
-DILSAD-
Kizlarin hepsinin bugün isleri var ve ben disarida yalnizim. Kedilerin resimlerini çekmekle vakit öldürmeye çalisiyorum ama çok sikildim.... Aaa suradaki kedi çok tatliymis. Hemen bir kaç resmini çektim ve kediyi sevmeye basladim. Aslinda çok tuhaf çünkü kedi son derece bakimli gözüküyor. Bu civarda gördügüm hiçbir kedi böyle degil.... Biraz ileriden bir ses duydum:
-Chingu! Gel buraya!
Kedi birden ellerimin içinden firlayip benden uzaklasti ve sesin geldigi yöne dogru kostu. Ayaga kalktim:
-Ne yaptigini zannediyorsun sen?! O kediyi ben seviyordum!
Karsimdaki kisi kafasini kaldirip saskinlikla bana bakti. Inanamiyorum bu Kyu Jong! Olamaz, çok utandim.
Kyu Jong:
-Günaydin Dilsad!
Zorla gülümsedim:
-He he he ehhh günaydin. Ne seyy-
Kyu Jong:
-hos bir tesadüf, degil mi?
Ne diyecegimi tahmin etti! Çok tatli...
Az önce yanina giden kediyi isaret ettim:
-O kedi...
Önce kediye sonra bana bakti:
-Ah, onun adi Chingu. Her gün buraya, onu görmeye gelirim.
Ben:
-Peki neden evine götürmüyorsun onu?
Omzunu silkti:
-Annemin ve kiz kizkardesimin kedilere alerjisi var.
Ben:
-Benim de annem kedileri hiç sevmez.
Kyu:
-Peki sen neden buraya geldin? Sen de benim gibi kedileri seviyorsun galiba.
Ah, bir ortak noktamiz varmis demekki. Ben:
-Evet, ben de kedileri seviyorum.
Gülümsedi:
-Ah ne güzel. Arkadas çevremde hiç kedi seven biri yok.... Senin çok sevecegin bir yer biliyorum.... Seni götürmemi ister misin?
Bir anda dilim tutuldu. Beni bir yere mi götürecek? Nereye acaba? Acaba gitmeli miyim?
Ben:
-Ah tabii olur!
Sasirmis gibiydi. Galiba gene heycandan bagirmistim.
Kyu:
-Peki gidelim o zaman.
Biraz yürüyüp otobüse bindik. Etraftaki kizlar sürekli Kyu'dan imza almaya çalisiyordu. Ahhh içimdeki bu sikinti da nedir?! Bu kizlara sinir oldum.
Otobüsten inince bir çay bahçesine bindik. Gözlerime inanamiyorum! Hayatimda hiç bu kadar kediyi bir arada görmemistim. Hemen fotograf makineme sarilip kedileri çekmeye basladim. Kyu Jong kaygili bir sesle güldü:
-Ehe ehe seyyy önce bir seyler içsek...
Ben:
-Iyi de kedileri çekiyordum.
Bir masayi isaret etti:
-Oraya.. Masaya çagiralim kedileri.
Çok tatli!!! Off içim bir hos oldu.
-KYU JONG-
Lütfen su an yasadiklarim tek tarafli bir ask olmasin! Hayatimda bu kadar.... Böyle birini hiç görmedim. Beraber çay içerken sanki bir bulusmadaymis gibi hissediyorum. Günesin isiklari agaçlarin arasindan perde perde yüzüne vuruyor ve sanki parliyormus gibi görünüyorsun... Keske bunlari Dilsad'a da söyleyebilsem. Kafasini çevirip etrafi izlemeye basladi. Firsattan istifade elimi hizla kalbime götürdüm ve yutkundum. Çok hizli nefes aliyorum. Kalbim yerinden oynayacak gibi.
Dilsad:
-Burasi çok güzel. Gizli bir bahçe gibi.
Ben de burayi hep gizli bir bahçeye benzetmistim. Hep "hayal ettigim gibi biri karsima çikarsa onu buraya getirecegim" diye düsünürdüm. Bunca yildan sonra ilk defa birinin karsisinda bu kadar heyecanlaniyorum Dilsad. Keske bunlari sana söyleyebilsem ya da sen zihnimi okuyabilsen. Ama ikisi de neredeyse imkansiz...
-HYUN-
Young Saeng'le yapmayi sevmedigim tek sey disarida dolasmak! Hiç konusmuyor, öylece etrafi izliyor. Bari sirkete gidelim de biraz eglenelim. Kesin Sevranur da oradadir. Young Saeng ve Sevranur'un kavgalarina bayiliyorum. Muhaha
Masum yüzümü takindim:
-Young Saeng.....
Hizlica kafasini çevirdi:
-Olmaz! Bu yüz ifadesini ve ses tonunu taniyorum. Söyleyecegin sey her neyse yapmayacagim.
Olamaz. Bu sefer kandiramadim herhalde. Sert halime geri dönmeliyim.
Ben:
-Sikildim.
Saeng:
-Ne yapsak?
Ben:
-Sevranur'la kavga edip beni eglendirebilirsin... Aklima gelmisken, sen normalde her kiza karsi naziksindir. Neden Sevranur'a böyle davraniyorsun? Ondan hoslandin mi?
Elini sanki söylediklerimi itermis gibi salladi:
-Hayir, o kiz umurumda bile degil.
Ben:
-Bak, gene yaptin. O yanindayken ya da onun hakkinda konusurken çok sert biri oluyorsun.
Saeng:
-Sen de Meryem'in yaninda hiç odun olamiyorsun.
Olamaz. Tam can alici noktadan vurdu. Demek herkes bunu fark etmis. Bir kaç dakika hiç konusmadim. Söyleyecek bir sey bulamiyorum.
Ben:
-Sirkete gidelim.
Saeng:
-Peki, tamam.
-------------------------------
Saeng hizla bana dönüp Sevranur'u isaret etti:
-ONUN BURADA OLDUGUNU NEDEN SÖYLEMEDIN?!!!!
Omzunu silktim:
-Bilmiyordum.
Gözlerini kisti:
-Yalanci....
Sevranur:
-Hosgeldin Hyun. Gene burada ne isin var Saeng?
Saeng alnina vurup:
-Iste yine basliyoruz...
Dedi. Peki Meryem neredeydi?
Ben:
-Meryem nerede?
Sevranur:
-Bilmem.
Ben:
-Nasil yani? Sen Meryem'in menajeri degil misin?
Sevranur:
-Evet ama en son beni basindan attiginda ne yöne gittigini hatirlamiyorum.
----------------------------
Aishh çok yoruldum!.. Tüm sirketi gezdim ama Meryem'i bir türlü bulamiyorum. Aptal kafam!.... Birden bir ses duydum.
-HYUN!!!
Bu Meryem! Kosarak yanima geliyordu. Hemen ayaga kalktim ve saçimi düzelttim. Hizlica yanima geldi ve elimi tuttu:
-Benimle gelmesin.
Dedi ve yine kosarak beni dans salonuna götürdü. Kapiyi açti ve birden durdu. Hizla kenardaki teypin yanina gitti:
-Az önce muhtesem bir sarki dinledim. Ama adini bilmiyorum. Sen bilirsin diye düsündüm ama teyp çalismiyor!
Iyice kafam karisti:
-Bir sey olmaz. Sadece bir sarki, degil mi?
Kafasini çevirip öldürücü bir bakis atti:
-Bu sadece bir sarki degil. Bu sarki bana bir sürü dans ve sarki sözü hakkinda ilham verdi. Ama simdi hepsi uçup gitti. Ayrica sözleri harikaydi.
Hiçbir sey söylemedim. Gerçekten üzgün görünüyordu.
-HYUNG JUN-
Inanamiyorum, sonunda hayallerim gerçek oluyor. Bugün buz pateni ögrenecegim! Yihuuuuuuuuuu!!! Ama önemli olan kimden ögrenecegim... Hikari.... Ah içim bir hos oldu. Son olarak aynaya baktim. Choco'yu da alip evden çiktim.
Spor merkezine varinca kapidaki görevli beni durdurdu:
-Beyefendi, buraya köpeklerin girisi yasaktir.
Saskinlikla cevap verdim:
-Ama neden ki?
Görevli içeri gidip o günkü ögretmeni çagiracagini ve ondan köpegi içeri sokmak konusunda izin almam gerektigini söyledi. Biraz sonra görevli ve Hikari geldi. Ahhh Hikari yine çok güzel...
Hikari:
-Aaa Jun Jun senin burada ne isin var?
Gene "Jun Jun" dedi.
Ben de sasirmis gibi yapmaliyim.
Ben:
-Aaa Hikari-chan, bugünkü ögretmen sen misin?
Hikari:
-Evet.
(Görevliye döndü) Köpek içeri gelebilir. (Bana döndü) Kendisi arkadasim olur, o yüzden köpegi sorun çikarmaz.
Ayyy "arkadasim" dedi... Hizlica içeri girdim. Ve Hikari'nin pesinden derse girdim. Ögrencilerin hepsi benden küçükmüs. Biri hariç, Hong Ki. Iyy o neden burada?!
-------------------------
Çocuk:
-Ögretmenim ben bunu yapamadim!
Hikari çocugun yanina gitti ve hareketi ona gösterdi. Ama o da ne?! Çocuga çok yakin ve ellerini tutuyor! Hikari oradan uzaklasinca hizla çocugun yanina gittim:
-Hey! Ne yaptigini zannediyorsun sen? Ögretmenine o kadar yaklasmamalisin!
Çocuk dik dik bana bakti:
-Sanane. Ben Hikari Ögretmen'e yaklasabilirim. Ben büyüyünce onunla evlenecegim.
Ne?! Neler diyor bu çocuk? Ah bayilacagim galiba...
Hikari hizla kayarak yanimdan geçti:
-Hadi devam edin.
Ahhhh Hikari.....
-KEVSER-
-Bir zamanlar bir prens vardiii vuurdugumda uçardiii vurdum uçtuuuuuuuuuu
Uff canim sikiliyor. Herkes bir yerlerde. Açim ben, aç.
-Aç bir yavru kurtuuum
Yine sarki söylüyorum. Bir pizza siparis etmeliyim. Ama önce tuvalete gitmeliyim. Altima kaçiricam. Ama pizza için alt kata inip ev telefonunu bulmam lazim. Kendi kontörümü harcayamam. En iyisi telefonu alip tuvalete gitmek. Pizzaciyi arayayim.
-Alo?.... Evet.... Küçük boy peynirli pizza lütfen...
-JUNG MIN-
Kuzenimin istegiyle bir günlügüne pizzacida çalisiyorum. Daha dogrusu çalismak zorundayim.
Sef:
-Biri su telefona baksin!
Bir çalisan:
-Bir küçük boy peynirli pizza!!
Kuzenim kosarak yanimina geldi:
-Jung Min, çok mesgulüz su an. Yeni siparisi sen yapip götür.
Dedi ve kosarak yanimdan uzaklasti. "Lütfen" deseydi bari! Aissh ne zormus pizza yapmak. Neydi?.. Mantar soslu karides miydi?... Fare kuyruklu patates miydi?... Ay hayir hayir!
---------------------------
Bisiklete binip bana verdikleri adrese gittim. Oww ev çok güzel. Tam benim zevkime göre. Zili çaldim ve bir süre bekledim. Kapi açilinca karsimda Kevser'i gördüm.
Ben:
-Aaa sen mi pizza istemistin?
Kevser:
-Evet. Yukari getir.
Ne? Kevser ne ara bu kadar kaba oldu? Acaba cani mi sikkin? Ama beni görünce neselenmesi lazim. Sonuçta ben.. Her neyse öyle iste.
13. Bölümün sonu
Umarim begenirsiniz, yorumlarinizi bekliyorum.

Veee... Yeni bölüm....
LOVE LIKE THIS
13. Bölüm
-MERYEM-
Dilsad:
-Bir karara varabilir miyiz?
Sevranur abla_Young Saeng:
-En büyük benim! Benim dedigim olur!
Bu sefer birbirlerine dönerek ayni anda bagirdilar:
-Benim sözümü tekrar etme!
Jung Min:
-Ayni seyi söylediginizi farkinda mis-
Sözünü tamamlayamadan Sevranur abla ve Young Saeng'in bakislari yüzünden sustu. Birden ablam Jun'u yakindaki kuyumcunun vitrinine yapistirdi:
-Bak bu çift yüzükleri mükemmel! Bizde de bir tane olmali. Kimse dalga geçmez merak etme Hong Ki'cimmmmm O.o Ayyy yine yaptim...
Hepimiz gözlerimizi pörtletmis ablama bakiyorduk:
-Hikari, onun kim oldugunun farkinda misin?
Hong Ki aglayarak parmagini ablama dogrulttu:
-Farkinda olmadigini söyle! Çebal! (lüften)
Ablam elini alnina vurarak:
-Hayir, benim sevgili kardesim. Jun'u sen sandim.(Jun'a dönerek) Senden de özür dilerim.
Ablam çok pisman galiba. En iyisi... ben bir olay çikartayim. Birden rastgele bir adami isaret ettim:
-Aaa su Jang Geun Suk degil mi? Su gözlüklü ve bereli olan?
Hyun ne yapmaya çalitigimi anlamis olmali ki o da lafa atladi:
-Yok yaa o degildir. Jang Geun Suk tatile çikmisti.
Dilsad ziplamaya basladi:
-Belki de dönmüstür. Ben de ondan imza alacaktim.
Dedi ve isaret ettigim kisiye dogru kosmaya basladi. O kisinin tam önünde durup çantasindan kagit kalem çikardi. Biraz sonra egilerek selam verdi ve bir kaç dakika daha adamla konustuktan sonra oflaya puflaya yanimiza geldi.
Sevranur abla:
-Eee imza alabildin mi?
Dilsad:
-Aldim da o adam Geun Suk degilmis. Yunho'ymus.
Ablam:
-Yunho?
Dilsad:
-Hee, Yunho.
Ablam:
-HoMin'den Yunho?
Dilsad:
-Hee o.
Ablam:
-INANAMIYORUM! ARKADASLAR, DEDEKTIFÇILIK OYNAMANIN TAM SIRASI! KIM BENIMLE?!
Hong Ki:
-Inanamiyorum, oyun oynayacagiz, oyun oynayacagiz!
Jun:
-Ben de oynayabilir miyim?
Hikari:
-Elbette. Yunho'yu takip edecegiz. Gelen gelsin dostlar.
Ablam, Jun ve Hong Ki hizla yanimizdan uzaklasti. Biz de gruplara ayrilip dolasmaya basladik. Jung Min, Young Saeng, Dilsad ve Kevser bir yöne, Hyun, Kyu, Sevranur abla ve ben de bir yöne gittik. Ablam Yunho'nun bir hayraniydi. Dilsad da Jang Geun Suk'un.
Bir kaç saat sonra ablam ve yanindakileri bir polis ofisinden çikarken gördük. Anlattiklarina göre YunHo'yu takip ederken biraz abartmislar. YunHo'da onlari polise sikayet etmis. Onlar da magazinlere konu olmamak için kamuflajlarini çikarmamakta diretmisler. Tutuklanmakla tehdit edilince bir anda kamuflajlarini çikarmislar. Amaçlari birbirlerini kurtarmakmis ama üçü de ayni anda yakalanmis. Bu sahne karsisinda YunHo ve polis memuru gülmekten kendilerini alamamislar. Bunlari anlatirken hala üçünün de suratlari kipkirmiziydi.
-ERTESI GÜN-
-DILSAD-
Kizlarin hepsinin bugün isleri var ve ben disarida yalnizim. Kedilerin resimlerini çekmekle vakit öldürmeye çalisiyorum ama çok sikildim.... Aaa suradaki kedi çok tatliymis. Hemen bir kaç resmini çektim ve kediyi sevmeye basladim. Aslinda çok tuhaf çünkü kedi son derece bakimli gözüküyor. Bu civarda gördügüm hiçbir kedi böyle degil.... Biraz ileriden bir ses duydum:
-Chingu! Gel buraya!
Kedi birden ellerimin içinden firlayip benden uzaklasti ve sesin geldigi yöne dogru kostu. Ayaga kalktim:
-Ne yaptigini zannediyorsun sen?! O kediyi ben seviyordum!
Karsimdaki kisi kafasini kaldirip saskinlikla bana bakti. Inanamiyorum bu Kyu Jong! Olamaz, çok utandim.
Kyu Jong:
-Günaydin Dilsad!
Zorla gülümsedim:
-He he he ehhh günaydin. Ne seyy-
Kyu Jong:
-hos bir tesadüf, degil mi?
Ne diyecegimi tahmin etti! Çok tatli...
Az önce yanina giden kediyi isaret ettim:
-O kedi...
Önce kediye sonra bana bakti:
-Ah, onun adi Chingu. Her gün buraya, onu görmeye gelirim.
Ben:
-Peki neden evine götürmüyorsun onu?
Omzunu silkti:
-Annemin ve kiz kizkardesimin kedilere alerjisi var.
Ben:
-Benim de annem kedileri hiç sevmez.
Kyu:
-Peki sen neden buraya geldin? Sen de benim gibi kedileri seviyorsun galiba.
Ah, bir ortak noktamiz varmis demekki. Ben:
-Evet, ben de kedileri seviyorum.
Gülümsedi:
-Ah ne güzel. Arkadas çevremde hiç kedi seven biri yok.... Senin çok sevecegin bir yer biliyorum.... Seni götürmemi ister misin?
Bir anda dilim tutuldu. Beni bir yere mi götürecek? Nereye acaba? Acaba gitmeli miyim?
Ben:
-Ah tabii olur!
Sasirmis gibiydi. Galiba gene heycandan bagirmistim.
Kyu:
-Peki gidelim o zaman.
Biraz yürüyüp otobüse bindik. Etraftaki kizlar sürekli Kyu'dan imza almaya çalisiyordu. Ahhh içimdeki bu sikinti da nedir?! Bu kizlara sinir oldum.
Otobüsten inince bir çay bahçesine bindik. Gözlerime inanamiyorum! Hayatimda hiç bu kadar kediyi bir arada görmemistim. Hemen fotograf makineme sarilip kedileri çekmeye basladim. Kyu Jong kaygili bir sesle güldü:
-Ehe ehe seyyy önce bir seyler içsek...
Ben:
-Iyi de kedileri çekiyordum.
Bir masayi isaret etti:
-Oraya.. Masaya çagiralim kedileri.
Çok tatli!!! Off içim bir hos oldu.
-KYU JONG-
Lütfen su an yasadiklarim tek tarafli bir ask olmasin! Hayatimda bu kadar.... Böyle birini hiç görmedim. Beraber çay içerken sanki bir bulusmadaymis gibi hissediyorum. Günesin isiklari agaçlarin arasindan perde perde yüzüne vuruyor ve sanki parliyormus gibi görünüyorsun... Keske bunlari Dilsad'a da söyleyebilsem. Kafasini çevirip etrafi izlemeye basladi. Firsattan istifade elimi hizla kalbime götürdüm ve yutkundum. Çok hizli nefes aliyorum. Kalbim yerinden oynayacak gibi.
Dilsad:
-Burasi çok güzel. Gizli bir bahçe gibi.
Ben de burayi hep gizli bir bahçeye benzetmistim. Hep "hayal ettigim gibi biri karsima çikarsa onu buraya getirecegim" diye düsünürdüm. Bunca yildan sonra ilk defa birinin karsisinda bu kadar heyecanlaniyorum Dilsad. Keske bunlari sana söyleyebilsem ya da sen zihnimi okuyabilsen. Ama ikisi de neredeyse imkansiz...
-HYUN-
Young Saeng'le yapmayi sevmedigim tek sey disarida dolasmak! Hiç konusmuyor, öylece etrafi izliyor. Bari sirkete gidelim de biraz eglenelim. Kesin Sevranur da oradadir. Young Saeng ve Sevranur'un kavgalarina bayiliyorum. Muhaha
Masum yüzümü takindim:
-Young Saeng.....
Hizlica kafasini çevirdi:
-Olmaz! Bu yüz ifadesini ve ses tonunu taniyorum. Söyleyecegin sey her neyse yapmayacagim.
Olamaz. Bu sefer kandiramadim herhalde. Sert halime geri dönmeliyim.
Ben:
-Sikildim.
Saeng:
-Ne yapsak?
Ben:
-Sevranur'la kavga edip beni eglendirebilirsin... Aklima gelmisken, sen normalde her kiza karsi naziksindir. Neden Sevranur'a böyle davraniyorsun? Ondan hoslandin mi?
Elini sanki söylediklerimi itermis gibi salladi:
-Hayir, o kiz umurumda bile degil.
Ben:
-Bak, gene yaptin. O yanindayken ya da onun hakkinda konusurken çok sert biri oluyorsun.
Saeng:
-Sen de Meryem'in yaninda hiç odun olamiyorsun.
Olamaz. Tam can alici noktadan vurdu. Demek herkes bunu fark etmis. Bir kaç dakika hiç konusmadim. Söyleyecek bir sey bulamiyorum.
Ben:
-Sirkete gidelim.
Saeng:
-Peki, tamam.
-------------------------------
Saeng hizla bana dönüp Sevranur'u isaret etti:
-ONUN BURADA OLDUGUNU NEDEN SÖYLEMEDIN?!!!!
Omzunu silktim:
-Bilmiyordum.
Gözlerini kisti:
-Yalanci....
Sevranur:
-Hosgeldin Hyun. Gene burada ne isin var Saeng?
Saeng alnina vurup:
-Iste yine basliyoruz...
Dedi. Peki Meryem neredeydi?
Ben:
-Meryem nerede?
Sevranur:
-Bilmem.
Ben:
-Nasil yani? Sen Meryem'in menajeri degil misin?
Sevranur:
-Evet ama en son beni basindan attiginda ne yöne gittigini hatirlamiyorum.
----------------------------
Aishh çok yoruldum!.. Tüm sirketi gezdim ama Meryem'i bir türlü bulamiyorum. Aptal kafam!.... Birden bir ses duydum.
-HYUN!!!
Bu Meryem! Kosarak yanima geliyordu. Hemen ayaga kalktim ve saçimi düzelttim. Hizlica yanima geldi ve elimi tuttu:
-Benimle gelmesin.
Dedi ve yine kosarak beni dans salonuna götürdü. Kapiyi açti ve birden durdu. Hizla kenardaki teypin yanina gitti:
-Az önce muhtesem bir sarki dinledim. Ama adini bilmiyorum. Sen bilirsin diye düsündüm ama teyp çalismiyor!
Iyice kafam karisti:
-Bir sey olmaz. Sadece bir sarki, degil mi?
Kafasini çevirip öldürücü bir bakis atti:
-Bu sadece bir sarki degil. Bu sarki bana bir sürü dans ve sarki sözü hakkinda ilham verdi. Ama simdi hepsi uçup gitti. Ayrica sözleri harikaydi.
Hiçbir sey söylemedim. Gerçekten üzgün görünüyordu.
-HYUNG JUN-
Inanamiyorum, sonunda hayallerim gerçek oluyor. Bugün buz pateni ögrenecegim! Yihuuuuuuuuuu!!! Ama önemli olan kimden ögrenecegim... Hikari.... Ah içim bir hos oldu. Son olarak aynaya baktim. Choco'yu da alip evden çiktim.
Spor merkezine varinca kapidaki görevli beni durdurdu:
-Beyefendi, buraya köpeklerin girisi yasaktir.
Saskinlikla cevap verdim:
-Ama neden ki?
Görevli içeri gidip o günkü ögretmeni çagiracagini ve ondan köpegi içeri sokmak konusunda izin almam gerektigini söyledi. Biraz sonra görevli ve Hikari geldi. Ahhh Hikari yine çok güzel...
Hikari:
-Aaa Jun Jun senin burada ne isin var?
Gene "Jun Jun" dedi.

Ben:
-Aaa Hikari-chan, bugünkü ögretmen sen misin?
Hikari:
-Evet.

Ayyy "arkadasim" dedi... Hizlica içeri girdim. Ve Hikari'nin pesinden derse girdim. Ögrencilerin hepsi benden küçükmüs. Biri hariç, Hong Ki. Iyy o neden burada?!
-------------------------
Çocuk:
-Ögretmenim ben bunu yapamadim!
Hikari çocugun yanina gitti ve hareketi ona gösterdi. Ama o da ne?! Çocuga çok yakin ve ellerini tutuyor! Hikari oradan uzaklasinca hizla çocugun yanina gittim:
-Hey! Ne yaptigini zannediyorsun sen? Ögretmenine o kadar yaklasmamalisin!
Çocuk dik dik bana bakti:
-Sanane. Ben Hikari Ögretmen'e yaklasabilirim. Ben büyüyünce onunla evlenecegim.
Ne?! Neler diyor bu çocuk? Ah bayilacagim galiba...
Hikari hizla kayarak yanimdan geçti:
-Hadi devam edin.
Ahhhh Hikari.....
-KEVSER-
-Bir zamanlar bir prens vardiii vuurdugumda uçardiii vurdum uçtuuuuuuuuuu
Uff canim sikiliyor. Herkes bir yerlerde. Açim ben, aç.
-Aç bir yavru kurtuuum
Yine sarki söylüyorum. Bir pizza siparis etmeliyim. Ama önce tuvalete gitmeliyim. Altima kaçiricam. Ama pizza için alt kata inip ev telefonunu bulmam lazim. Kendi kontörümü harcayamam. En iyisi telefonu alip tuvalete gitmek. Pizzaciyi arayayim.
-Alo?.... Evet.... Küçük boy peynirli pizza lütfen...
-JUNG MIN-
Kuzenimin istegiyle bir günlügüne pizzacida çalisiyorum. Daha dogrusu çalismak zorundayim.
Sef:
-Biri su telefona baksin!
Bir çalisan:
-Bir küçük boy peynirli pizza!!
Kuzenim kosarak yanimina geldi:
-Jung Min, çok mesgulüz su an. Yeni siparisi sen yapip götür.
Dedi ve kosarak yanimdan uzaklasti. "Lütfen" deseydi bari! Aissh ne zormus pizza yapmak. Neydi?.. Mantar soslu karides miydi?... Fare kuyruklu patates miydi?... Ay hayir hayir!
---------------------------
Bisiklete binip bana verdikleri adrese gittim. Oww ev çok güzel. Tam benim zevkime göre. Zili çaldim ve bir süre bekledim. Kapi açilinca karsimda Kevser'i gördüm.
Ben:
-Aaa sen mi pizza istemistin?
Kevser:
-Evet. Yukari getir.
Ne? Kevser ne ara bu kadar kaba oldu? Acaba cani mi sikkin? Ama beni görünce neselenmesi lazim. Sonuçta ben.. Her neyse öyle iste.
13. Bölümün sonu
Umarim begenirsiniz, yorumlarinizi bekliyorum.