yukari
Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 5/5 - 2 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
We Write for Korea-Fans Types of Prose (Essays, Stories, Articles, Jokes, etc..) 3
#41
Öncelikle yeni sayfamiz hayirli olsun. 3'e kadar ilerledigimize inanamiyorum. Angel
Veee... Yeni bölüm....

LOVE LIKE THIS


13. Bölüm

-MERYEM-
Dilsad:
-Bir karara varabilir miyiz?
Sevranur abla_Young Saeng:
-En büyük benim! Benim dedigim olur!
Bu sefer birbirlerine dönerek ayni anda bagirdilar:
-Benim sözümü tekrar etme!
Jung Min:
-Ayni seyi söylediginizi farkinda mis-
Sözünü tamamlayamadan Sevranur abla ve Young Saeng'in bakislari yüzünden sustu. Birden ablam Jun'u yakindaki kuyumcunun vitrinine yapistirdi:
-Bak bu çift yüzükleri mükemmel! Bizde de bir tane olmali. Kimse dalga geçmez merak etme Hong Ki'cimmmmm O.o Ayyy yine yaptim...
Hepimiz gözlerimizi pörtletmis ablama bakiyorduk:
-Hikari, onun kim oldugunun farkinda misin?
Hong Ki aglayarak parmagini ablama dogrulttu:
-Farkinda olmadigini söyle! Çebal! (lüften)
Ablam elini alnina vurarak:
-Hayir, benim sevgili kardesim. Jun'u sen sandim.(Jun'a dönerek) Senden de özür dilerim.
Ablam çok pisman galiba. En iyisi... ben bir olay çikartayim. Birden rastgele bir adami isaret ettim:
-Aaa su Jang Geun Suk degil mi? Su gözlüklü ve bereli olan?
Hyun ne yapmaya çalitigimi anlamis olmali ki o da lafa atladi:
-Yok yaa o degildir. Jang Geun Suk tatile çikmisti.
Dilsad ziplamaya basladi:
-Belki de dönmüstür. Ben de ondan imza alacaktim.
Dedi ve isaret ettigim kisiye dogru kosmaya basladi. O kisinin tam önünde durup çantasindan kagit kalem çikardi. Biraz sonra egilerek selam verdi ve bir kaç dakika daha adamla konustuktan sonra oflaya puflaya yanimiza geldi.
Sevranur abla:
-Eee imza alabildin mi?
Dilsad:
-Aldim da o adam Geun Suk degilmis. Yunho'ymus.
Ablam:
-Yunho?
Dilsad:
-Hee, Yunho.
Ablam:
-HoMin'den Yunho?
Dilsad:
-Hee o.
Ablam:
-INANAMIYORUM! ARKADASLAR, DEDEKTIFÇILIK OYNAMANIN TAM SIRASI! KIM BENIMLE?!
Hong Ki:
-Inanamiyorum, oyun oynayacagiz, oyun oynayacagiz!
Jun:
-Ben de oynayabilir miyim?
Hikari:
-Elbette. Yunho'yu takip edecegiz. Gelen gelsin dostlar.
Ablam, Jun ve Hong Ki hizla yanimizdan uzaklasti. Biz de gruplara ayrilip dolasmaya basladik. Jung Min, Young Saeng, Dilsad ve Kevser bir yöne, Hyun, Kyu, Sevranur abla ve ben de bir yöne gittik. Ablam Yunho'nun bir hayraniydi. Dilsad da Jang Geun Suk'un.
Bir kaç saat sonra ablam ve yanindakileri bir polis ofisinden çikarken gördük. Anlattiklarina göre YunHo'yu takip ederken biraz abartmislar. YunHo'da onlari polise sikayet etmis. Onlar da magazinlere konu olmamak için kamuflajlarini çikarmamakta diretmisler. Tutuklanmakla tehdit edilince bir anda kamuflajlarini çikarmislar. Amaçlari birbirlerini kurtarmakmis ama üçü de ayni anda yakalanmis. Bu sahne karsisinda YunHo ve polis memuru gülmekten kendilerini alamamislar. Bunlari anlatirken hala üçünün de suratlari kipkirmiziydi.

-ERTESI GÜN-
-DILSAD-
Kizlarin hepsinin bugün isleri var ve ben disarida yalnizim. Kedilerin resimlerini çekmekle vakit öldürmeye çalisiyorum ama çok sikildim.... Aaa suradaki kedi çok tatliymis. Hemen bir kaç resmini çektim ve kediyi sevmeye basladim. Aslinda çok tuhaf çünkü kedi son derece bakimli gözüküyor. Bu civarda gördügüm hiçbir kedi böyle degil.... Biraz ileriden bir ses duydum:
-Chingu! Gel buraya!
Kedi birden ellerimin içinden firlayip benden uzaklasti ve sesin geldigi yöne dogru kostu. Ayaga kalktim:
-Ne yaptigini zannediyorsun sen?! O kediyi ben seviyordum!
Karsimdaki kisi kafasini kaldirip saskinlikla bana bakti. Inanamiyorum bu Kyu Jong! Olamaz, çok utandim.
Kyu Jong:
-Günaydin Dilsad!
Zorla gülümsedim:
-He he he ehhh günaydin. Ne seyy-
Kyu Jong:
-hos bir tesadüf, degil mi?
Ne diyecegimi tahmin etti! Çok tatli...
Az önce yanina giden kediyi isaret ettim:
-O kedi...
Önce kediye sonra bana bakti:
-Ah, onun adi Chingu. Her gün buraya, onu görmeye gelirim.
Ben:
-Peki neden evine götürmüyorsun onu?
Omzunu silkti:
-Annemin ve kiz kizkardesimin kedilere alerjisi var.
Ben:
-Benim de annem kedileri hiç sevmez.
Kyu:
-Peki sen neden buraya geldin? Sen de benim gibi kedileri seviyorsun galiba.
Ah, bir ortak noktamiz varmis demekki. Ben:
-Evet, ben de kedileri seviyorum.
Gülümsedi:
-Ah ne güzel. Arkadas çevremde hiç kedi seven biri yok.... Senin çok sevecegin bir yer biliyorum.... Seni götürmemi ister misin?
Bir anda dilim tutuldu. Beni bir yere mi götürecek? Nereye acaba? Acaba gitmeli miyim?
Ben:
-Ah tabii olur!
Sasirmis gibiydi. Galiba gene heycandan bagirmistim.
Kyu:
-Peki gidelim o zaman.
Biraz yürüyüp otobüse bindik. Etraftaki kizlar sürekli Kyu'dan imza almaya çalisiyordu. Ahhh içimdeki bu sikinti da nedir?! Bu kizlara sinir oldum.
Otobüsten inince bir çay bahçesine bindik. Gözlerime inanamiyorum! Hayatimda hiç bu kadar kediyi bir arada görmemistim. Hemen fotograf makineme sarilip kedileri çekmeye basladim. Kyu Jong kaygili bir sesle güldü:
-Ehe ehe seyyy önce bir seyler içsek...
Ben:
-Iyi de kedileri çekiyordum.
Bir masayi isaret etti:
-Oraya.. Masaya çagiralim kedileri.
Çok tatli!!! Off içim bir hos oldu.

-KYU JONG-
Lütfen su an yasadiklarim tek tarafli bir ask olmasin! Hayatimda bu kadar.... Böyle birini hiç görmedim. Beraber çay içerken sanki bir bulusmadaymis gibi hissediyorum. Günesin isiklari agaçlarin arasindan perde perde yüzüne vuruyor ve sanki parliyormus gibi görünüyorsun... Keske bunlari Dilsad'a da söyleyebilsem. Kafasini çevirip etrafi izlemeye basladi. Firsattan istifade elimi hizla kalbime götürdüm ve yutkundum. Çok hizli nefes aliyorum. Kalbim yerinden oynayacak gibi.
Dilsad:
-Burasi çok güzel. Gizli bir bahçe gibi.
Ben de burayi hep gizli bir bahçeye benzetmistim. Hep "hayal ettigim gibi biri karsima çikarsa onu buraya getirecegim" diye düsünürdüm. Bunca yildan sonra ilk defa birinin karsisinda bu kadar heyecanlaniyorum Dilsad. Keske bunlari sana söyleyebilsem ya da sen zihnimi okuyabilsen. Ama ikisi de neredeyse imkansiz...

-HYUN-
Young Saeng'le yapmayi sevmedigim tek sey disarida dolasmak! Hiç konusmuyor, öylece etrafi izliyor. Bari sirkete gidelim de biraz eglenelim. Kesin Sevranur da oradadir. Young Saeng ve Sevranur'un kavgalarina bayiliyorum. Muhaha
Masum yüzümü takindim:
-Young Saeng.....
Hizlica kafasini çevirdi:
-Olmaz! Bu yüz ifadesini ve ses tonunu taniyorum. Söyleyecegin sey her neyse yapmayacagim.
Olamaz. Bu sefer kandiramadim herhalde. Sert halime geri dönmeliyim.
Ben:
-Sikildim.
Saeng:
-Ne yapsak?
Ben:
-Sevranur'la kavga edip beni eglendirebilirsin... Aklima gelmisken, sen normalde her kiza karsi naziksindir. Neden Sevranur'a böyle davraniyorsun? Ondan hoslandin mi?
Elini sanki söylediklerimi itermis gibi salladi:
-Hayir, o kiz umurumda bile degil.
Ben:
-Bak, gene yaptin. O yanindayken ya da onun hakkinda konusurken çok sert biri oluyorsun.
Saeng:
-Sen de Meryem'in yaninda hiç odun olamiyorsun.
Olamaz. Tam can alici noktadan vurdu. Demek herkes bunu fark etmis. Bir kaç dakika hiç konusmadim. Söyleyecek bir sey bulamiyorum.
Ben:
-Sirkete gidelim.
Saeng:
-Peki, tamam.
-------------------------------
Saeng hizla bana dönüp Sevranur'u isaret etti:
-ONUN BURADA OLDUGUNU NEDEN SÖYLEMEDIN?!!!!
Omzunu silktim:
-Bilmiyordum.
Gözlerini kisti:
-Yalanci....
Sevranur:
-Hosgeldin Hyun. Gene burada ne isin var Saeng?
Saeng alnina vurup:
-Iste yine basliyoruz...
Dedi. Peki Meryem neredeydi?
Ben:
-Meryem nerede?
Sevranur:
-Bilmem.
Ben:
-Nasil yani? Sen Meryem'in menajeri degil misin?
Sevranur:
-Evet ama en son beni basindan attiginda ne yöne gittigini hatirlamiyorum.
----------------------------
Aishh çok yoruldum!.. Tüm sirketi gezdim ama Meryem'i bir türlü bulamiyorum. Aptal kafam!.... Birden bir ses duydum.
-HYUN!!!
Bu Meryem! Kosarak yanima geliyordu. Hemen ayaga kalktim ve saçimi düzelttim. Hizlica yanima geldi ve elimi tuttu:
-Benimle gelmesin.
Dedi ve yine kosarak beni dans salonuna götürdü. Kapiyi açti ve birden durdu. Hizla kenardaki teypin yanina gitti:
-Az önce muhtesem bir sarki dinledim. Ama adini bilmiyorum. Sen bilirsin diye düsündüm ama teyp çalismiyor!
Iyice kafam karisti:
-Bir sey olmaz. Sadece bir sarki, degil mi?
Kafasini çevirip öldürücü bir bakis atti:
-Bu sadece bir sarki degil. Bu sarki bana bir sürü dans ve sarki sözü hakkinda ilham verdi. Ama simdi hepsi uçup gitti. Ayrica sözleri harikaydi.
Hiçbir sey söylemedim. Gerçekten üzgün görünüyordu.

-HYUNG JUN-
Inanamiyorum, sonunda hayallerim gerçek oluyor. Bugün buz pateni ögrenecegim! Yihuuuuuuuuuu!!! Ama önemli olan kimden ögrenecegim... Hikari.... Ah içim bir hos oldu. Son olarak aynaya baktim. Choco'yu da alip evden çiktim.
Spor merkezine varinca kapidaki görevli beni durdurdu:
-Beyefendi, buraya köpeklerin girisi yasaktir.
Saskinlikla cevap verdim:
-Ama neden ki?
Görevli içeri gidip o günkü ögretmeni çagiracagini ve ondan köpegi içeri sokmak konusunda izin almam gerektigini söyledi. Biraz sonra görevli ve Hikari geldi. Ahhh Hikari yine çok güzel...
Hikari:
-Aaa Jun Jun senin burada ne isin var?
Gene "Jun Jun" dedi.Biggrin Ben de sasirmis gibi yapmaliyim.
Ben:
-Aaa Hikari-chan, bugünkü ögretmen sen misin?
Hikari:
-Evet.Biggrin (Görevliye döndü) Köpek içeri gelebilir. (Bana döndü) Kendisi arkadasim olur, o yüzden köpegi sorun çikarmaz.
Ayyy "arkadasim" dedi... Hizlica içeri girdim. Ve Hikari'nin pesinden derse girdim. Ögrencilerin hepsi benden küçükmüs. Biri hariç, Hong Ki. Iyy o neden burada?!
-------------------------
Çocuk:
-Ögretmenim ben bunu yapamadim!
Hikari çocugun yanina gitti ve hareketi ona gösterdi. Ama o da ne?! Çocuga çok yakin ve ellerini tutuyor! Hikari oradan uzaklasinca hizla çocugun yanina gittim:
-Hey! Ne yaptigini zannediyorsun sen? Ögretmenine o kadar yaklasmamalisin!
Çocuk dik dik bana bakti:
-Sanane. Ben Hikari Ögretmen'e yaklasabilirim. Ben büyüyünce onunla evlenecegim.
Ne?! Neler diyor bu çocuk? Ah bayilacagim galiba...
Hikari hizla kayarak yanimdan geçti:
-Hadi devam edin.
Ahhhh Hikari.....

-KEVSER-
-Bir zamanlar bir prens vardiii vuurdugumda uçardiii vurdum uçtuuuuuuuuuu
Uff canim sikiliyor. Herkes bir yerlerde. Açim ben, aç.
-Aç bir yavru kurtuuum
Yine sarki söylüyorum. Bir pizza siparis etmeliyim. Ama önce tuvalete gitmeliyim. Altima kaçiricam. Ama pizza için alt kata inip ev telefonunu bulmam lazim. Kendi kontörümü harcayamam. En iyisi telefonu alip tuvalete gitmek. Pizzaciyi arayayim.
-Alo?.... Evet.... Küçük boy peynirli pizza lütfen...

-JUNG MIN-
Kuzenimin istegiyle bir günlügüne pizzacida çalisiyorum. Daha dogrusu çalismak zorundayim.
Sef:
-Biri su telefona baksin!
Bir çalisan:
-Bir küçük boy peynirli pizza!!
Kuzenim kosarak yanimina geldi:
-Jung Min, çok mesgulüz su an. Yeni siparisi sen yapip götür.
Dedi ve kosarak yanimdan uzaklasti. "Lütfen" deseydi bari! Aissh ne zormus pizza yapmak. Neydi?.. Mantar soslu karides miydi?... Fare kuyruklu patates miydi?... Ay hayir hayir!
---------------------------
Bisiklete binip bana verdikleri adrese gittim. Oww ev çok güzel. Tam benim zevkime göre. Zili çaldim ve bir süre bekledim. Kapi açilinca karsimda Kevser'i gördüm.
Ben:
-Aaa sen mi pizza istemistin?
Kevser:
-Evet. Yukari getir.
Ne? Kevser ne ara bu kadar kaba oldu? Acaba cani mi sikkin? Ama beni görünce neselenmesi lazim. Sonuçta ben.. Her neyse öyle iste.

13. Bölümün sonu

Umarim begenirsiniz, yorumlarinizi bekliyorum.
Cevapla
#42
Ben iki haftadir hafta içi evde yoktum o yüzden internete de çok az giriyordum. Temmuz ayi bitene kadar da hafta içi yokum ama hafta sonlari bayagi bos zamanim var. Bir kaç bölüm birden yollayabilirim hafta sonlari...
Hikayelerinizi de en kisa zamanda okumak istiyorum. Biggrin
Cevapla
#43
Derya'm heyecan içinde okudum...
Vay be! Sirket iflas etti sonunda!
Kang Yoon garip bir mutluluk yasiyor,sok olmus gibi mi desem;tanim bulamiyorum...
Ama yasadigi acilari tekrar animsadilar...Kanim dondu! Saskin
Ama büyük amcasina çok iyi oldu...Bir sirket için o kadar aci çektirmek!
Dügün de terketsin Kang Yoon,Dong Joo ile balayina gitsin,ohh! Biggrin
Devam.. (:

Rabia'm seninki de yine çok güzeldi. (:
Hae Bin masallah Kanadalarda! .D Daniel'e vur dedik öldürmüs mübarek dünyanin bir ucuna götürmüs kizi...
Suzy neler anlatti öyle...Henry neden üzgünmüs çok iyi anladim...Jessica kadar da bencili yok açikçasi! Dodgy
Henry desin son cümleyi ne olur! .D
Devam.. (:

Meryemcim ünlüler söleni yapmissin! Biggrin Jang Geun Suk,Yunho falan! Biggrin
En sevdigim kizim Sevranur ile Young Saeng bölümü! Biggrin Kopuyorum vallahi.. (:
Jung Min'im az olmus ama. Aglama Kiyamam ben ona.. (:
Hikari ile mi evlenecekmis çocuk! Biggrin Haha,hayal dünyasi.. (:
Devam! Smile


Bu arada yorumlariniz için çok tesekkür ederim... Opucuk

[Resim: 29pmbuh.gif]
City Hunter~
''Bu yolu birlikte yürüyelim...Sonunda neler olacağını bilmesek bile♥''
`TripleS ~ `Boice ~ `Min'in Havucu


Cevapla
#44
(15-07-2011, Saat: 19:52)IsTaNBLuee yazdı: Derya 34. bölüm çok çok çok güzel olmus.
Hwang ailesi sonun da iflasda etti.
Bence Kang Yoon defterin Min Joo'da oldugunu ögrenince büyük bir hayal kirikligina ugrayacak
Yeni bölümü büyük bir sabirsizlikla bekliyorum :

Canim yorumun için çok tesekkür ederim... Opucuk O ikisinin arasindaki durumu yazarken sanirim ben de çok düsünecegim...Ne yapayim diye... Sad Begenmene sevindim canim... Smile

***

Renan canim yorumun için tesekkür ederim...Begenmene sevindim birtanem... Opucuk

***


Rabia öncelikle yorumun için tesekkür ederim... Opucuk
Kang Yoon kendisi de diyor,eskiden olsa gülerdim diye ama simdi tuhaf hissediyorum diye...Bizim kiz da baya bir gelisme var...Degil mi? Biggrin

Ayrica Rabia yeni bölümü okudum...Yine çok güzel bir bölümdü... Onay Yalniz bu sefer ben hikayenin geneliyle ilgili yorumumu yapacagim...Çünkü konusu degisik,karakterler abartili degil,gerektigi gibi islenmis...Hani öyle güzel anlatiyorsun ki tipki okudugum bir kitap gibi gözümde canlandirabiliyorum az çok olaylari... Onay Kisacasi ellerine saglik canim... Onay

***
Tugçe'm yorumunla çok sevindirdin beni... Opucuk Artik BH Group Hwang Ji Min'in...Ben bile kendim yazdigim halde zafer kazanmis gibi hissettim...(Ne olacak benim sonum? )
O dügün zaten Kang Yoon'un deyisiyle oyunun son perdesi...
"Işıkları kim kapattı?" Kim Sun Woo-The Equator Man
Cevapla
#45
Tugçe abla kusura bakma dün acele ile yorum yazdim. Senin hikayenin bölümlerini de okudum. Çok güzeldi.. Jaw Hwa ve Tae Hyun.. Ask çemberi olusuyor sanirim..Biggrin Harikaydi her iki bölümde. Dügüne gidiyorduk hizlica hazirlandim ve yorum yapmayi da unuttum..Saklan

Rabia senin hikayen yine çok heyecanliydi. Bir iblisi öldürmek.. Sanirim kan yoktu onlarda.. Her neyse.. Yeni bölümü merakla bekliyorum...Opucuk
www
Cevapla
#46
Ve Hwang Min Joo gerçekleri dügüne 24 saat kala aci içinde ögrenir...

SIYAH

35.BÖLÜM


Kang Yoon’un agzindan...

“Küçükken,bebeklerimle güzel güzel oynarken,babamla sakalasirken,amcamla dalga geçerken,annemle beraber yemek yapmaya çalisirken hiç aklima gelmemisti bunca seyi yasayacagim...Zaten kimin aklina gelirdi ki? Önce inanamadim,sonra bir sürü aci çektim...Ardindan mutlulugu buldum ve sonunda amacima ulastim...Deyim yerindeyse suçsuz bana, aci çektirenlerle “ödestim”...Mutlu muyum? Kismen evet...Mutsuz muyum? Buna da yari bir cevap verebilirim ancak...Çünkü hersey böyle mi olmaliydi?Bunca kötülügü yapmak istemeyen ben soguk,acimasiz biri olmali miydim? Neden beni buna mecbur ettiler? Onca güzel yil niye bosa gitti? Diye düsünmeden edemiyorum... Suçlu muydum? Hayir...Dedim ya sadece tüm hesaplari kapattim ben...Umutlu muyum? Son zamanlarda fazlasiyla...Heyecanli miyim?Evet...Yalniz miyim? Hayir...Kocaman bir ailem var...Gerçek sevgiyle etrafi sarili koca bir ailem...Asik miyim? Ölçüsünü söyleyemeyecek kadar çok...Güçlü müyüm? Eskisinden daha çok... Ben kim miyim? Geçmisten bir ruh bedenimdeki asil yerini aldi... Ben Bay Park ve Bayan Hwang’in kizi,Bayan Ma ve Bay Park’in torunu, Bay Kim’in manevi kizi,Park Jung Bin’in ablasi,Cha Dong Joo’nun esi Hwang Ji Min’im...”


Cha Dong Joo’nun agzindan....

“ Hani en umutsuz,en çaresiz,en yalniz oldugun bir zamanda bir mucize gelip seni bulur ya...Iste ben de bu mucizenin 27 yasimdan sonra hediyelere bogdugu biriyim... Artik kim oldugumu,nerede olmam gerektigini bilerek...Bir kadin girdi hayatima ben görünür de gülüp,aslinda içten içe acilar çekerken... Sürekli “Hayir” diye bir kadin...Önce nefret ettim,sonra ilginç buldum,ardindan hoslandim ve en sonunda ilk defa birine tahmin edilemeyecek bir büyüklükte asik oldum....Sonra o kadin da kendimi gördüm,tipki onun beni kendisinde gördügü gibi...Ardindan artik bir sevgili,es olmanin yaninda ortak bir hedefte ortagi oldum... Sonra onun sayesinde kocaman bir aileye sahip oldum...Geceleri siki siki sarilip yattigim bir kardese,bana tavsiyeler veren,sicak tavirlariyla içimi isitan bir baba buldum karsimda...(Bay Kim’den bahsediyor)Tipki çocuklugumdaki gibi nese dolu oldum...Ve koca bir ömür yasadim mutluluk içinde...Kisacasi herkesin o çok bahsettigi “mutlulugu” sonunda bende buldum!”

-Dügünden Bir Önceki Gün-


Henüz açiklanmasa da artik BH Group görünür de Kang Yoon’un temsilcisi oldugu sirketin gibi görünse de,aslinda asil sahibi Lee Kang Yoon olmustu...Sirket yasal olarak da artik onundu...Lee Kang Yoon, Hwang ailesine destek olmaya çalisiyordu görünür de...Ama aslinda gerçek bu degildi...Bay Hwang evden disari çikmiyordu...Zaten bir ay sonra oturduklari evde artik onlarin olmayacakti...Son günleriydi 30 yildan fazla zamaninin geçtigi o evde Hwang ailesinin...Bayan Sung sürekli doktor kontrolündeydi...Ilaçlarla ayakta duruyordu...Hyun Soo ise tipki Min Joo gibi tükenmisti...In Hye esini teselli etmeye çalisirken,aslinda o da üzgündü...Na Young ise çaresizdi tipki babasi gibi...


-Lee Kang Yoon’un Evi-

Dünya umurlarinda degildi...Gece oturup film izlerken,bas basa vermis,uyuya kalmislardi...O kadar tatlilardi ki...O kadar masumlardi ki...Sanki 15 yil öncesine geri dönüs vardi...10 yasindaki Hwang Ji Min ve 12 yasindaki Cha Dong Joo sanki vardi...O kadar tatliydilar uyurken...Birbirlerini tamamlayan bu çift kim bilir belki de rüyalarinda gelecegi görüyordu...Belki de bu yüzden yüzlerinde hafif bir tebessüm vardi...
Daha sonra ilk gözlerini açan Dong Joo oldu...Uyuya kaldiklarini görünce tuhaf hissetti kendini önce...Ardindan Kang Yoon’un hala uyudugunu görünce,hiç kipirdamadi,yavasça esinin saçlarini oksamaya basladi...Ve fisildayarak bir masal anlatmaya basladi...
Dong Joo:Bir zamanlar sehrin birinde küçük bir kiz yasarmis...Adi Hwang Ji Min’mis...O kadar tatli,o kadar güzelmis ki görenler bir daha bakiyormus...O güzel yüzü tekrar tekrar görebilmek için...
Ardindan gözlerini hafifçe aralayan Kang Yoon araya girdi...
Kang Yoon(Fisildayarak):Ayni sehirde çok yakisikli bir çocuk varmis bir de...Iyi kalpli,cesur,kibar biriymis...Tipki diger masallardaki gibi...(Burada ikisi de birbirlerinin gözlerinin içine bakip,gülümsüyor)Herkes onun pesindeymis...Sonra birgün...
Ardindan Dong Joo devam etti...
Dong Joo:Güzel,sirin bir pasta dükkaninda bu ikili karsilasmis...Çarpismislar...Çocugun elindeki esyalar yüzünden üstü basi batmis...Sonra o güzel kizdan ufak bir özür beklemis...
Kang Yoon:O zamanlar kiz özrü dilememis,çocuga her söyledigine karsilik olarak sadece “hayir “ demis...
Dong Joo(Ekleme yaparak):Tabi çocuk çok sinirlenmis...
Kang Yoon:Sonra kiz aradan uzun bir süre geçtikten sonra baslarda nefret ettigi bu çocuga asik oldugunu anlamaya basladigi zamanlarda anca özür dilemis,geçmise gönderme yaparak...
Dong Joo(Gülerek):Eee tabi bulmus bir kere kusursuz birini...Kaçirmakta istememis... Biggrin
Burada gülerek Dong Joo’nun karnina hafiften vuran Kang Yoon daha sonra devam ederek...
Kang Yoon:Sonra çok sevmisler birbirlerini....Dong Joo kiza o etkileyici cümleleri kurmus...”Umudum ol Ji Min...Birak umudun olayim...” diye...(Burada masali anlatirken tüm kötü olaylari atlayip,gerçek kimlikleriyle kuruyorlar cümleyi...Aslinda orada Ji Min degil Kang Yoon ismi geçiyordu...)Sonra kiz da çok sedigi bu çocukla umut dolu yeni bir hayata baslamis...
Daha sonra ikisi birlikte masalin devamini getirerek...
Kang Yoon-Dong Joo:Sonra da bir ömür boyu mutlu olmuslar...Hem de çok mutlu...Hiç tahmin edemedikleri kadar...
Ardindan Dong Joo ikinci bir ekleme yaparak...
Dong Joo:Tam alti çocuklari olmus...
Kang Yoon,yerinden dogrulup,saskin bir yüz ifadesiyle...
Kang Yoon(Gülerek):Yok artik!
Dong Joo(Dalga geçerek):Az mi söyledim? 8 de olur...
Kang Yoon(Eliyle Dong Joo’nun agzini kapayarak):Daha fazla konusma yoksa bu sayi gittikçe artacak diye korkuyorum...
Daha sonra da Kang Yoon esinin yanagina bir öpücük kondurdu...Ardindan Dong Joo da Kang Yoon’da yavasça birbirlerine yaklasip,alinlarini birbirlerine dayadilar...Gülüyorlardi...Ve sonra birbirlerine ayni cümleyi kurdular...
Kang Yoon-Dong Joo(Heyecanla):Yarin son...Ondan sonra yeni bir hayat!
O sirada kapida beliren Jung Bin gözlerini ovalayarak...
Jung Bin:Abla!Abi!
Hizla birbirlerinden ayrilan Dong Joo ve Kang Yoon telasla...
Kang Yoon-Jung Bin:Uyandin mi sen?
Jung Bin:Aciktim...
Kang Yoon,Dong Joo’nun elinden tutarak,onu yerinden kaldirip...
Kang Yoon:Madem biricik Jung Bin’imiz acikmis...Hemen ise koyulalim...
Jung Bin’in yanina gittiklerinde Dong Joo hizla Jung Bin’i kucaklayarak...
Dong Joo:O zaman ben de onu lüks mekanimiza kadar(Mutfaktan bahsediyor) rahat bir sekilde ulastirayim...
Jung Bin(Tatli tatli gülerek):Yemekleriniz güzel mi bari?
Dong Joo(Basini sallayarak):Sizden güzel olmasin ama oldukça lezzetlidir!
Kang Yoon(Gülerek): Bas asçiniz olarak emrinizdeyim...
Jung Bin(Kahkaha atarak):Sizden çok memnun kaldim...Her sabah gelecegim bundan sonra... Biggrin

-Bay Hwang’in Evi-

Hyun Soo:
Babam nerede?
Na Young:Odasinda...Hazirliklar ne oldu?
Hyun Soo:Hersey tamam,merak etme...
Na Young(Abisinin ellerini siki siki tutarak):Bari sen mutlu ol!(Bir süre sonra)Kang Yoon gelinligi almis mi?
Hyun Soo:Hayir...Pasta dükkanindayken bana da telefon geldi...Sag olsun Min Joo ben götüreyim,Kang Yoon’un bir isi çikmistir dedi ve moda evine gitti...
Na Young:Bu saate kadar almamis mi gelinligi?
Hyun Soo:Birkaç aksilik çiktigi için Kang Yoon’a yaklasik 2 saat sonra gelmesini söylemisler ama erken bitince onu aradiklarinda ulasamadiklari için beni aramislar...
Na Young:Anladim...(Sonra gülerek)Ne tuhaf? Eskiden bu saatlerde sirkette olurduk!
Bu söz üzerine gözleri dolan kardesine siki siki sarilan Hyun Soo onu avutarak...
Hyun Soo:Çok yakinda yine öyle olacak...Kang Yoon bize destek olacak...Küçük de olsa yeni bir sirket kuracagim...Sonra da hep beraber onu büyütecegiz...
Na Young:Dilerim bu hayalin gerçek olur abi...

-Moda Evi-

Görevli:
Buyrun...
Min Joo:Tesekkürler...
Görevli:2 gün önce ortaya çikan problemi hallettik...Bir sorun kalmadi hiçbir sekilde...
Min Joo:Tesekkürler...Eger Bayan Lee ararsa benim gelinligi ona iletecegimi söylersiniz...
Görevli:Tabi,söylerim...
Min Joo:Iyi günler...
Görevli:Iyi günler...

-Aksam üstü-

-Lee Kang Yoon’un Evi-


Kang Yoon masayi kuruyordu...Bu evdeki son yemeklerini yiyeceklerdi ailece...Bay Kim’de oradaydi...Nese içinde kizi gibi gördügü Kang Yoon’un mutlulugunu izliyordu...Ve birsey fark etti o an...Atrik Lee Kang Yoon yoktu karsisinda...Tüm sicakligi ve nesesiyle Hwang Ji Min karsisindaydi...Daha sonra elindeki tepsiyle Dong Joo’ya dönen Kang Yoon...
Kang Yoon:Jung Bin nerede?
Dong Joo:Bahçede oyun oynuyor...
Kang Yoon(Endiseyle):Içeri gelmesini söyleyeyim...Biri onu görmesin, hem yemegini de yer...Zaten bir saat sonra ben de moda evine gidecegim...
Bay Kim:Gelinlik için mi?
Kang Yoon:Evet...Neyse ben Jung Bin’i çagirmaya gidiyorum...
Evin kapisina çiktiginda Jung Bin’i nese içinde oynarken gören Kang Yoon hafifçe gülümsedi...Ardindan ona seslenerek...
Kang Yoon(Içten bir ses tonuyla):Jung Bin!

Jung Bin(Arkasini dönerek):
Efendim abla?
Kang Yoon:Hadi ablacigim ...Eve gel artik...Çabuk ol içeride seni bekliyoruz...
Jung Bin(Gülümseyerek):Tamam,geliyorum...
Kang Yoon içeri girdiginde arkasindan da hemen Jung Bin girdi...Ama kapiyi açik unutarak...

***
Min Joo arabadan indiginde ilk defa geldigi Kang Yoon’un evini inceledi...Oldukça büyük ve güzel bir evdi...Bahçedeki rengarenk çiçekler o kadar hos görünüyordu ki...Büyük bahçe kapisindan içeri girmek üzereyken aklina buraya gelme sebebi geldi...Hemen arabanin bagajina yöneldi...Oradan gelinligi,bir zarar gelmemesi için dikkatle tutarak aldi ve sonra demin girmek üzere oldugu büyük kapidan girdi...Biraz ilerledi,çiçeklerin mis kokusu arasinda....Ve sonra evin önüne geldiginde,beyaz kapinin aralik oldugunu gördü...Seslendi hafifçe...Ama ikinci kattaki mutfakta yer alan Kang Yoon ve digerleri bu sesi duymadi...Yavasça merdivenleri çikti Min Joo...Sonra ikinci kattaki bir köseye gelinligi dikkatlice koydu...Ardindan bazi sesler duydu...Mutfaga iki giris kapisi vardi...Min Joo ikinci kapiya dogru ilerledi...Zaten diger kapi odalarin bulundugu koridora açiliyordu...Sesler o kadar nese doluydu ki merak etti bunu Min Joo...Ve bu mutlulugu bölmemek için seslenmedi bir daha,sadece yavasça ilerledi...Önce tanidik bir ses geldi...Oldukça etkileyici bir erkek sesi...Evet evet kesinlikle bu sesi taniyordu...
Kang Yoon,Dong Joo ve Jung Bin Min Joo’nun oldugu kapiya oldukça uzakta duruyorlardi...Mutfak oldukça büüyk oldugundan zaten Min Joo’nun önünde durdugu kapi balkon kapisina daha yakindi...Ve Min Joo iyicene kapinin önüne geldi...Artik kendisini fark etmeyen Kang Yoon,Dong Joo ve Jung Bin’i çok iyi görüyordu...Önce tatli,oldukça güzel bir küçük çocuk gördü yemek masasinda oturan...Sonra sofrayi kurmaya devam eden,bir yandan da pismek üzere olan yemeklere yanmasin diye kosturen Kang Yoon’u gördü...Oldukça içten bir sekilde gülüyordu...Daha önce onun yüzünden böyle bir mutluluk görmemisti zaten...Sasirmisti...Ardindan tanidigi o erkek sesinin sahibini gördü...Yanilmamisti...Ilk duydugunda imkansiz diye nitelendirse de orada en az Kang Yoon kadar mutlu olan Cha Dong Joo’yu gördü...Ve aralarindaki konusmalari dinledi bir süre...

Dong Joo Kang Yoon’un tatli tatli yemekleri yapmamak için kosturdugunu gördügünde hafifçe tebessüm etti...Bunu gören Kang Yoon’da gülerek...
Kang Yoon:Sirf yemegi yakarim da sen laf söylersin diye bu çaba...O yüzden gülme! Senin yüzünden bu kosusturmaca...
Dong Joo,ellerini arkasinda birlestirip,elinde yemek dolu bir tabak tasiyan Kang Yoon’un yüzüne dogru egilerek...
Dong Joo:Çok mu korkuyorsun benden?
Kang Yoon(Heyecanlanarak):Evet...
O an Dong Joo hizla Kang Yoon’un elindeki tabagi alip,masaya birakip,Kang Yoon’un yanina döndü...Onu iki kolundan siki siki tutup,yüzüne Jung Bin’e çevirdikten sonra gülerek...
Dong Joo(Jung Bin’e):Biliyor musun Jung Bin eskiden ben ablandan çok korkardim...Bak simdi o artik benden kokrkuyor...
Jung Bin:Gerçekten ondan kokruyor muydun abi?
Dong Joo(Basini tatli tatli sallayarak):Evet...(Kendini acindirarak)Ben neler çektim ablanin elinden?(Sonra gülerek)Ama artik roller degisti!
Kang Yoon(Dong Joo’ya acir gibi bakarak):Hemen havalan! (Sonra küçük çocuklar gibi alinganlik yaparak) Hiç kaçirma bu firsati! Dalga geçmeye devam et!
Bunu gören Dong Joo,Jung Bin’e göz kirpip hizla Kang Yoon’un yanagina bir öpücük kondurarak...
Dong Joo:Kizma bana!
Dong Joo’ya Jung Bin’i isaret ederek...
Kang Yoon(Elini yanagina götürüp):Dong Joo!
Dong Joo(Dudagini bükerek):Ben suçsuzum...Bu kadar tatli olmasaydin ne yapabilirim? Smile
Daha sonra tekrar dayanamayip,demin biraktigi Kang Yoon’u tekrar tutup, Jung Bin’e göstererek,büyük bir mutlulukla...
Dong Joo:Park Jung Bin! Benim karim çok tatli degil mi? Ayrica çok da güzel...
Jung Bin basini sallarken,Min Joo farkinda olmadan bir iki adim geri atti...Titriyordu...Dong Joo’nun sözleri kulaklarinda çinladi...” Park Jung Bin! Benim karim çok tatli degil mi? Ayrica çok da güzel...” Hafifçe mirildandi farkinda olmadan...
Min Joo(Sesi titreyerek):Olamaz...
Ve son birsey kalmisti...Ögrenilmesi gereken...Oyunun en önemli parçasi...
Odalarin oldugu koridora açilan kapidan mutfaga giren Bay Kim nese içinde...
Bay Kim:Ne oluyor burada? Yoksa benim biricik Hwang Ji Min’imi üzüyor musunuz?

Dedi gülerek...

Ve o an Min Joo bu ailenin son üyesini de gördü....Nefesi kesildi...Zorlandigini görünce elini boynuna götürdü...Bu adami taniyordu...Hem de çok iyi...Oldukça yaslanmis olan bu adami,yasliligin verdigi izlere ragmen tanimisti...Çok sevdigi Bay Kim idi...Ardindan Bay Kim’im sözleri de çinladi kulaklarinda...” Yoksa benim biricik Hwang Ji Min’imi üzüyor musunuz? “ Ve hizlica gözlerini Kang Yoon’a çevirdi...Gülüsü,sicakligi...Birden daha önce fark etmedigi,fark edemedigi o küçük kiz canlandi gözlerinde... Saskindi,cani yaniyordu....Artik agliyordu da...Ve Lee Kang Yoon’u hatirladi birden geçmise dönerek....


“Lee Kang Yoon:Geciktim...Özür dilerim..
Bay Hwang(Gülümseyerek):Rica ederim...Ben Hwang Min Soo...
Lee Kang Yoon(Elini uzatarak):Ben de JH Group’un temsilcisi Lee Kang Yoon...
Bay Hwang:Memnun oldum...Daha sonra yanindakileri göstererek...Esim Sung Jung Jin...Oglum Hwang Hyun Soo.... Ve kizim Hwang Na Young...
Lee Kang Yoon kendisini selamlayan aile üyelerine sadece kafasini sallayarak cevap verirken sira Hwang Min Joo’ya geldiginde...

Bay Hwang:Bu da en küçük kardesim Hwang Min Joo...
Dedi ve Lee Kang Yoon genç adama yaklasti yavasça...Duygusal bir anin etkisiyle bunu yaptigini bilen yanindakiler endiselenirken,salondaki diger herkes ve Hwang ailesi onu saskinlikla izliyordu...Gözlerindeki buguyu gören Min Joo ise oldukça saskindi ve kendini tuhaf hissediyordu...Lee Kang Yoon yanina geldiginde elini uzatarak...
Kang Yoon:Memnun oldum...(Geçmise gönderme yaparak) Sizi tekrar gördügüme sevindim...
Kang Yoon’un elini içten bir sekilde siktigini gören Min Joo herkesin merak ettigi o soruyu sorarak...
Min Joo:Sizi taniyor muyum?
Kang Yoon(Gülerek):Sanmiyorum...Sadece ben Amerika’daki söylesilerinizi dinleyen bir hayranim o kadar...
Min Joo(Içten bir tebessümle):Öyle mi? “


***

“Dong Joo:Bu buzdolabinin burada ne isi var ki?
Min Joo:O benim misafirim...
Mecburen yanlarina gittiginde Min Joo...

Min Joo:In Hye ile tanisiyor musunuz?
Kang Yoon:Evet...Ama senin nisanlinin o oldugunu bilmiyordum...
Dong Joo(Araya girerek):Hayir,onun adini biliyordun...Söyledigini duydum..
Kang Yoon(Ciddi bir ifadeyle):Hayir,böyle bir sey söylemedim...Sadece daha önce yedigim pastalardan tekrar yemek istedigimi,yapan kisiye hayran oldugumu söyledim...(Dedi yalan söyleyerek)
O an o günü ayrintilariyla hatirlamayan In Hye Kang Yoon’a dönerek...

In Hye:Neyse sorun degil...(Min Joo’ya dönerek)Peki ama siz nasil tanisiyorsunuz?
O an Min Joo...

Min Joo:Sana daha önce bahsettigim yeni arkadasim...Adi Lee Kang Yoon...Kendisi bizimle ortak olan sirketin temsilcisi olur! “


***

“Na Young:Amca bu kadin senin nisanli oldugunu biliyor degil mi?
Min Joo:Ne?
Na Young:Sana karsi pek bir ilgili de...
Min Joo(Gülerek):Saçmalama...Sadece ilgili bir dinleyicim oldugu için bana böyle nazik davraniyor...”


“In Hye:Na Young onu sevmiyor ama ben çok seviyorum...Geçenlerde sirkette herkesin gözü sadece onu gördügü için çok sinirli oldugunu anlatiyordu bana telefonda...
O an düsüncelere dalan Min Joo kafasini iki yana dogru sallayarak.
.
Min Joo:Daha önce de söyledim bence de çok tuhaf biri...Çok iyi bir arkadas ama oldukça tuhaf...
In Hye :Ne demek bu?
Min Joo:Sirkette benim disimda herkesle onlarin yüzüne bakmadan,sakin bir tavirla ama bir o kadar da sert bir sekilde konusuyor...Hiç gülmüyor...Kisa cevaplar veriyor...Sonra Dong Joo’ya da öyle davraniyor...Ama bir tek benle sana karsi sicak davraniyor...Asagilayici davranmiyor...Sirkette Hyun Soo ona ne zaman satassa agzinin payini veriyor....Kendisine bulasanlari hiç affetmiyor...Ama daha tanisali çok uzun bir süre olmamisken ikimize de çok farkli davraniyor...
In Hye(Gülerek):Ben de birsey sandim...Sen demedin mi Kore’de hiç arkadasi yok diye? Ikimizde ona iyi davrandigimiz için sirkettekilere ve Dong Joo’ya oranla bize karsi böyle sicak...
Min Joo:Belki de...”

Ardindan mezarlikta gördügü o fotograf geldi aklina...


“Kang Yoon:Sen endiseli görünüyorsun...Birsey mi var?
Min Joo:Yok birsey...Sadece birkaç gün önce tuhaf birsey dikkatimi çekti...
Kang Yoon:Ne gibi?
Min Joo:Abimin mezarini ziyarete gittim...Çok erkendi daha saat...Bir fotograf buldum...
Kang Yoon:Fotograf buldun öyle mi?
Min Joo:Öyle...Abimin,esinin ve kizinin oldugu bir fotograf...Merak ediyorum bu fotografin sahibini...Sadece bunu düsünüyorum aklima geldikçe...Baska da gayet iyiyim...
Kang Yoon(Gülerek):Muhakkak bir tanidigi düsürmüstür...Baska ne olabilir ki? Onlari ziyarete gitmisse o fotografi elinde bulunduran biri...
Min Joo:Ben de öyle düsünüyorum...Çünkü fotografin çekildigi zaman abimin yakin dostlarinin da orada oldugunu hatirliyorum...O fotografin aynisindan birkaç tanesinin hatira diye abimin arkadaslarinda oldugunu da...Ama ne bileyim iste...Bir an tuhaf hissettim...

Min Joo’yu rahatlatmak ve aklindaki soru isaretlerini yok etmek amaçli gülerek...

Kang Yoon:Sen simdi korkmussundur da...Hani böyle fimlerde olur ya...(Sesini kisarak)Bir düsmanin varsa eger senle oyun oynuyor filan...
Min Joo(Gülerek):Yok daha da neler?
Kang Yoon(Gülerek):Bilemem artik...Bu kadar bir fotografi aklina taktigina göre...
Min Joo:Yok takmak degil de...Kim düsürmüs olabilir diye merak ettim sadece o kadar...
Kang Yoon:Bosver onu...Sen sadece dügün gününe odaklan...Önemli birsey degil zaten...Sen diyorsun...
Min Joo:Haklisin galiba...”

Sonra aklina Dong Joo’nun Kang Yoon’a olan ilgisinin azaldigi zamanlar geldi...Halbuki ona çok asik oldugunu düsünmüstü...Ardindan Kang Yoon’u düsündü tekrar...Onun sirkete ilk geldigi günleri...Soguk,acimasiz hallerini...Fazla konusmayan,ifadesiz duruslarini...Herkese öfke dolu oldugu anlari...Sakin oldugu,bazen büyük seylere bile sinirlenmedigi anlari...Hyun Soo’ya olan ilgisini...Sirketteki her adima kendilerini nasil ikna ettiklerini...Herseyi...Sirketin iflasini...Ve son birseyi hatirladi genç adam...


“Min Joo(Çaresiz bir ses tonuyla):Çok büyük hatalar yatpim bu hayatta...Hepsini de daha fazla kaybetmemek için,korkakligimdan yaptim...Sen de benim gibi miydin?
Kang Yoon(Aci bir tebessümle):Ben yapmak zorunda oldugum için birçok hata yaptim...Aslinda hata degil de kötülük yaptim...Mecbur oldugum için...”

Ve emin oldu....Evet o Hwang Ji Min’di...Yillardir acisini yasadigi Hwang Ji Min...Ama baska bir isimle karsisindaydi...Lee Kang Yoon olarak...Ve korku dolu bakislarla mutfaga dogru ilerledi... Ve bir an elindeki tabaklari siki siki tutan Kang Yoon ile göz göze geldi...Kang Yoon korku dolu bakislarla Min Joo’ya bakti tipki daha sonradan onu fark eden Dong Joo ve Bay Kim gibi...Min Joo hafifçe basini Bay Kim’e çevirdi...Daha sonra tekrar 10 yasinda kaybettigi nese dolu o kiza bakti...Ve Kang Yoon da o da farkinda olmadan agliyordu...Aciydi...Bu bulusma gerçekten aciydi...Vicdani Min Joo’yu siki siki sardi...”Ben ne yaptim?” diye düsündü...Özlemle karsisindaki o genç kiza bakarken bir yandan da kendini suçladi...”Yasiyormus...” diye geçirdi içinden... Ve titreyen o genç adam,sesine de o titreyisini yansitir bir vaziyette konustu...Sadece üç kelime çikabildi dudaklarindan aci içinde...
Min Joo:Hwang Ji Min...
Ve Kang Yoon...Yani Hwang Ji Min...Gözleri dolmus bir sekilde kendisine bakan Min Joo’yu görünce o da agliyordu artik...Ve kulaklarinda 15 yil öncesine dair bir-iki cümle belirdi...

-15 Yil Önce-

Hwang Ji Min:
Amca beni çok seviyorsun degil mi?
Min Joo(Hwang Ji Min’i öperek):Seni sevmemek mümkün mü? Hele senin gibi seker bir kizi nasil sevmem?

Ve Hwang Ji Min aklina gelen bu cümlelerle farkinda olmadan elindeki tabaklari düsürdü...Yere düsen tabaklar tipki bir ailenin 15 yildir parçalanan hayati gibi toz oldu...
"Işıkları kim kapattı?" Kim Sun Woo-The Equator Man
Cevapla
#47
Derya abla! Inanmiyorum... Harikaydi.. Min Joo ögrendi artik Ji Min'in yasadigini. Çok aci çekiyordu. Her seyi o kadar ayrinti ile anlatmissin ki.. Her olay gözümde belirdi. Çook güzeldii..Kalp Eger böyleyse finale mi yaklasiyoruz? cry Çok güzeldi ya..Opucuk Yeni bölümü merak içinde bekliyorum...
www
Cevapla
#48
Bogosipta Kajima ( Seni Özlüyorum Gitme )

Bölüm 14.

Hazal nefesini tutmus,gözlerini simsiki kapamisti. Ellerini yüzüne götürmüstü. Hizlica frene basti. Fren sesiyle arabanin çikardigi ses öyle korkutucuydu ki.. Bir süre sonra çok hizli olmasa da yolda duran levhalarin demirine çarpmislardi.

Hazal korkuyla etrafina bakti. Araba fazla hasar görmemisti. Bu gün onlarin sansi sanirim istediklerinden de güzeldi.. O levha olmasaydi ikisi de srampole yuvarlanacakti. Sonu bende bilmek istemezdim dogrusu..

O kafasini çarpmisti. Biraz kaniyordu ama ölecek kadar degildi.. ( Biggrin ) Koluna vurdu. Ama hala ses yoktu. Bu sefer yaklasti ve yüzüne bakti. Ölmedigini anladi ve yerine oturup derin bir nefes aldi. Sonra telefonunu aramaya basladi. Ama telefonu çantasindaydi.

-Of.. Hepsi senin yüzünden! Çantami da alamadim.. Telefonum her seyim onun içindeydi.. Hepsi senin yüzünden. Yea! Beni duyuyor musun? Hey! Sana söylüyorum. Beni kandiramazsin.. Uyansana.. Hah! Simdi bir de basima sen çiktin.

Arabanin etrafina bakindi kimseler yoktu. O uyanmisti ve Hazal'a dogru bakti. Endiselendigini biliyordu. Bu oyunu daha fazla sürdürmek istedi ama devam ettirmedi.

Uyandi ve ona bakti. Sonra konusmaya baslayarak

-Endiselendin degil mi?

-Seni salak! Manyaksin sen.. Hem de en büyügünden. Canina mi susadin sen? Eger ölmek istiyorsan bana gel ben seni büyük bir zevkle öldürürüm! Ya manyak misin? Araba o kadar hizli sürülür mü? Bak yazik oldu arabaya.. Bir de çarpa çarpa nerede çarpti bak.. Off!!

-Sen de fazla konustun ama...

Sonra arabadan inip hasarin büyüklügüne bakti. Yavas yavas aksam oluyordu. Ama bu arabayla 5 cm bile gidilmezdi. Suratini asti. Sanirim arabanin yürüyemeyecegini ögrendiginde Hazal'in verecegi tepkiden korkuyordu. Onun yanina geldi .

-Araba hepten gitmis. Bu gece burdayiz.. Bence arabanin içinde kalin örtüler bulmamiz lazim. Yoksa aksam -10 derecede donma ihtimalimiz var. Ve bu durumda da arabanin klimasi çalismadigina göre.. Kisacasi burdayiz..

Hazal umursamadi bile.. Ve kendisi de arabadan inip onun yanina geldi.. Suratina bakarak

-Sen yasadigimiza sükret. Yüzündeki yara bile çok büyük degil sonuçta. -Biraz duraksayip- Sen az önce ne demistin? Bu gece hava -10'u bulur mu demistin?

Hazal'a dogru bakarak evet anlaminda kafasini salladi.

-Ama merak etme en son annemlerle geldigimizde örtü falan olmasi lazim içeride.. Gel arayalim.. Simdiden soguk havayi hissedebiliyorum..

-Seninle bir gece! Of.. Düsünemiyorum bile.. Gicik,simarik,ukala.. Ya nerden bulastim sana ya? Aglamak istiyorum..

-Sen aglar miydin?

-Bak bir de utanmadan dalga geçiyor. Yere egilip eline aldigi ufak tas parçasini kafasina attiktan sonra- Bunu hakettin ama.. Yürü,arabanin içinde ecza dolabi falan ya da temiz bir sey bulup yüzündeki yarayi sil.. Igrenç görünüyorsun.. -.-

Arabanin içine girdiler. Hazal istemeye istemeye yüzündeki yarayi temizliyordu. O da bundan zevk almisti. Ama bunu belli etmemisti. Bir süre sonra hava karamisti. Disarida don olabilecek kadar soguk bir hava vardi. Hazal arabadan indi,onun ne yaptigini anlamaya çalisarak o da indi..

-Bence oturmakla hiçbir sey yapamayiz.. Ben ileride falan belki bir istasyon falan buluruz saniyorum. Ilerledi. Sonra onun gelmedigini görünce- Geliyor musun?

-Sen deli misin? Bir de bana söylerdin bunlari. Bu havada ne yapmayi planliyorsun? Donarsin...

-Gelecek misin,gelmeyecek misin?

-Inadim inat diyorsun yani.. Gelmiyorum..

-Eh,sen bilirsin. Ama eger ki bir araba bulup gidersem kalirsin burda.. O zaman da yarin görüsürüz diyoum sana. Ben gidiyorum..

Dedi ve arkasina bakmadan ilerledi. Soguk hava sirtina dogru çarpiyordu. Yavas yavas ilerliyordu. Hafif hafif kar yagmaya baslamisti. Gideli 15 dakika olmustu ama o kadar soguktu ki hava.. Yürüyemiyordu bile. Ellerini birlestirdi ve üflemeye basladi. Belki biraz isinirlar diye... Ama nafile. Bosunaydi çabasi. Bir süre daha yürüdü ama bu sefer yürüyemiyordu bile. Soguk hava sirtina sirtina çarpiyordu. Bir yere oturdu ve bekledi. Sadece bekledi.. Wonbin ise merak etmisti. Biliyordu onun ne kadar inatçi oldugunu. Ama bu kadarini da yapacagi aklina gelmezdi..

Arabanin üstünü kapatti. Artik soguk hava kendini gösteriyordu. Daha fazla bekleyemedi ve disariya çikti. Onu aramaya basladi. Bir süre yürüdü.. Ama görünürde yoktu. Etrafina bakarken onu bir yerde oturmus ellerini üflemekle mesgul oldugunu gördü. Üsüdügü çok belliydi. Yanina dogru ilerledi. Hazal gözlerini açmakta bile zorlaniyordu. Ayaklarini hissetmiyordu. Hizlica yanina geldi ve üzerindeki kalin ceketi onun üzerine koydu. Hafifçe basini kaldirdi ve titreyen sesiyle

-Neden geldin? Çok soguk... Senin yüzünden..ayaklarimi hissetmiyorum. Beni merak ettigini ve geldigini söyleme...

-Bu halde bile tartisiyorsun ya helal olsun sana. Neden mi geldim? Birak soru sormayi da ayaga kalk.

-Sen manyak misin? Ayaklarimi...

Sözünü bitiremeden öksürmeye baslamisti. Ona dogru egildi ve kaldirdi. Ama Hazal tekrar oldugu yere oturdu. Wonbin egildi ve ayaklarina bakti. Dedigi gibi morarmisti.

-Ne yani,seni tasiyacak miyim? Ahh.. Bu bir saka olmali..

-Ben sana beni tasi demiyorum. Ve sakin bunu yapayim deme.. Valla kafani koparirim senin..

-Daha fazla konusma o zaman. Kalk ve gidelim.

Hazal zorla da olsa kalkti. Yürümeye basladilar. Bir süre sonra arabaya gelmislerdi...

Bu günde tutamadim kendimi ve anlattim durdum. Umarim sikilmamissindir..^^ Begenirsin umarim..Smile
www
Cevapla
#49
(16-07-2011, Saat: 13:53)_F.T. ISLAND_ yazdı: Derya abla! Inanmiyorum... Harikaydi.. Min Joo ögrendi artik Ji Min'in yasadigini. Çok aci çekiyordu. Her seyi o kadar ayrinti ile anlatmissin ki.. Her olay gözümde belirdi. Çook güzeldii..Kalp Eger böyleyse finale mi yaklasiyoruz? cry Çok güzeldi ya..Opucuk Yeni bölümü merak içinde bekliyorum...

Daha var finale canim...Ama genel olarak çok az kaldi... Sad Zaten bu bölümde gelecegi dinledik ilk bastan Kang Yoon ve Dong Jo'nun agzindan... Onay
Sonra da dügünden 24 saat öncesini anlatmaya çalistim... Onay

Yorumun için çok tesekkür ederim...Gözünde canlandirabildigimi okuyunca çok mutlu oldum...Tesekkür ederim birtanem.... OpucukOpucuk
"Işıkları kim kapattı?" Kim Sun Woo-The Equator Man
Cevapla
#50
Renan canim yeni bölümü okudum...Ve yine çok güzel bir bölüm olmus...Sikilmadan okudum...Ellerine saglik... OnayOnay


"Ne yani,seni tasiyacak miyim? Ahh.. Bu bir saka olmali.." bu söze çok güldüm... Biggrin Ellerine saglik canim... Onay
"Işıkları kim kapattı?" Kim Sun Woo-The Equator Man
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi