yukari
Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 5/5 - 2 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
We Write for Korea-Fans Types of Prose (Essays, Stories, Articles, Jokes, etc..) 3
#1
   Korea-Fans İçin Yazdığımız Nesir Türleri (Deneme, Hikaye, Makale, Fıkra vs.) 3  


Artık Hikayelerimize Bu Konudan Devam Edeceğiz. Hikayenizin Bölümünü Yazdıktan Sonra Bana (* Yui *) veya "vahide" Arkadaşımıza Bildiriniz Ve Indexe Ekletiniz...

ecegül yazdı:Merhabalar arkadaşlar, Korea-fans ailesi içersinde nesir türlerine ilgili olan arkadaşlarım, Koreye yönelik yazdığımız nesir(düz yazı) türlerini burdan paylaşabiliriz.


*INDEX Korea-Fans İçin Yazdığımız Nesir Türleri (Deneme, Hikaye, Makale, Fıkra vs.) TIKLA !!


BtoB | T-ara | BIGBANG | B2ST
www
Cevapla
#2
dbsk_rabia yazdı:Hell in Heaven
10.Bölüm


Sinifa girdik. Hye Lim yine en arka siraya oturmustu. Yanina yürüdüm. Çantayi siranin üzerine koyacakken, Hye Lim yana kaydi.

-‘Üzgünüm hayatim. Canim bugün yalniz oturmak istiyor. Henry’nin yani bos gibi nende oraya geçmiyorsun?’’ sinsi sinsi güldü. Bu çabalar gerçekten nedendi? Hye Lim birlikte olmamizi gerçekten bu kadar çok mu istiyordu?

-‘Istemiyorum. Beni basindan göndermeye çalisma. Biktin mi benden?’’ tek kasimi kaldirdim. Alayci bir sesle söylemistim.

-‘3 yildir yapisik ikiz gibi dolasmamizi göz önüne alirsa, senden hala bikmamam bir mucize gerçekten. Tek oturmak istiyorum dedim. Henry’nin yani lütfen…’’ kirpiklerini kirpistirdi ve gülümsedi. Agzim açik Hye Lim’e bakiyordum. Daha sonra oflayarak Henry’nin yanina oturdum.

-‘Bu kizin derdi ne gerçekten bilmiyorum. Beni deli etmeye basladi.’’

-‘Aramizda bir seylerin olmasini istiyor gibi geldi. Seninde bildigin ve anladigin gibi…’’ kollarini bagdas yapti ve ifadesiz bir sekilde karsiya bakti. Utanmistim.

-‘Sapsal kiz iste…’’ hafifçe güldüm ve kafami diger tarafa çevirdim.

-‘Yapma lütfen… Bu salak seyleri düsünenin bir tek arkadasin olmadigini biliyoruz.’’ Ifadesiz yüzünü bu sefer bana çevirmisti. Sasirmistim. Onu sevdigimi düsünürken, hiç beynimde olabilecegini aklimin ucundan geçmemisti. Belkide bu ihtimali varsaymak bile istememistim. Ama simdi bu ‘salak’ seyler, gerçekten canimi yakmisti. Ona âsik olmasaydim, bunu demesi canimi bu kadar yakmazdi.

-‘Sen nasil…’’ diyebildim Henry sözümü kesmeden önce.

-‘Çok fazla sey düsünüyorsun. Ama bu içlerinden en berbat olani. Bunun imkânsiz oldugunu önce kendi aklina sok sonra o arkadasina anlat.’’ Dedi. Sersemlemis bir sekilde Henry’ye bakiyordum. Gözlerim dolmustu. Bir melek yüzünden kalbinin kirilmasi… Bu sik rastlanan bir sey degildi. Ama hakliydi. Onun beni sevmesi, birlikte olmamiz, benim o hayallerimin Henry ile gerçeklesmesi tamamen imkânsizdi.

-‘Haklisin… Bunun tamamen imkânsiz oldugunu biliyorum. Ama bir insanin içindeki umudu, aski böyle ifadesiz bir suratla harcamak gerçekten hosuna gitti mi? Hayatin boyunca bunu daha kaç kiza yaptin? Kaç kisinin kalbini yakip küle çevirdin? Asil salak olan sey ne biliyor musun? Senin su ifadesiz, duvar suratin. Hiçbir umut vaat etmiyor. Bir melek gibi degilsin. Ayrica beni seni sevdigim için suçlayamazsin. Çünkü insanlarin ihtiyaçlarindan biri bu ‘sevilmek ve sevmek’… Insanlar bunu yapar. Birilerine âsik olurlar. Bende sana âsik oldum, kimse senin bir melek oldugunu bana söylememisti. Ve bu benim hatam degil. Peki, neden benim karsima çiktin? Neden o gün gelip bu siraya oturdun?’’ hala ifadesiz duran Henry’ye baktim. Gerçekten umutsuz vaka diye buna derim iste.

Yavasça yerimden kalktim ve Hye Lim’in yanina oturdum. Kafami duvar tarafina çevirdim ve siraya yasladim. Içimde tuttugum gözyaslari yavas yavas akmaya baslamisti. Ilk defa bir erkek için agliyordum. Ilk defa kalbimin bu kadar çok acidigini hissediyordum…

--------

Çoktan tarih dersine girmistik. Henry’yle gün boyu hiç konusmamistim. Ona kirgin degilimdin. Hakliydi. Ama yinede kizgindim. Onun bahsettigi ‘salak seyler’ benim hislerimdi. Ne kadar saçma ve imkânsiz olursa olsun…

Tarih hocasi sinifa girdiginde elindeki deneme sinavi kâgitlarini tek tek dagitmaya baslamisti. Sinav basladiginda ise hiçbir sey yapamamistim. Sorular zordu ve benim beynim mantik yürütemeyecek kadar Henry ile doluydu.

-Hae Bin… Dedi biri. Etrafima bakindim ama kimse yoktu. Henry beynimde olmaliydi.
-Beynimden çik. Orasi senin oyun alanin degil… Aklimdan tam olarak bunlari geçirmistim. Ne yani simdide tele tepik iliski falan mi kuruyoruz? Bu gerçekten saçmaydi. Henry’yle kendi kafamdan konusuyorum… Bundan daha tuhaf bir sey düsünemiyorum.

-Yardim istiyor musun? Istemiyor musun?
-Hayir istemiyorum… Bir dakika ne konuda?
-Sorular konusunda. 1. soru C, 2. soru D…
-Kes sunu. Kendim yapabilirim. Simdi de iyilik melegimi kesildin? Çik beynimden…
-Daha bu sabah pesimden kosturuyordun. Evimde sabahladigini hatirlatirim. Simdi trip mi atiyorsun? Bu sana yakisan bir sey degil…
-Bir melegin beynimde gezinmeside öyle…
-‘Sadece yardim etmek istemistim…
-Gerçekten mi? Beynime girmeyerek bana iyilik yapmis olursun zaten. Yardim ayaklarina gerek yok.


Yerimden kalktim ve bos sinav kâgidi mi hocaya uzattim. Yerime geçerken Henry’ye ters bir bakis firlattim.

-‘Hae Bin, sinav kagidin neden bos? Tipki…’’ dedi. Sözünü kesip araya girdim.

-‘Tipki Henry’nin mimiksiz surati gibi… Evet, biliyorum…’’ zorla gülümsedim ve hocaya baktim. Ögretmen iç geçirdi.

-‘Henry’nin mimiksiz surati, senin bos kâgidinin örnegi degil. Ve ne derdiniz varsa kendi aranizda halletseniz bence daha iyi olacak. ‘’

-‘Uzlasmak ona göre degil… Neyse… Gerçek yazilida yüksek bir not alacagim ögretmenim...’’ dedim. Henry arkasini döndü ve yine ifadesiz suratiyla bana bakti. Alayci bir sekilde dudagimin kenarindan güldüm ve kafami baska bir yere çevirdim.

------------

Okuldan Hye Lim ile beraber çikmistik.

-‘Biliyor musun? Kardesimin baligi öldü… Zavalli kardesim… Baliginin boguldugunu zannediyor.’’ Hye Lim bir kahkaha patlatti. Ardindan bende gülmeye basladim. ‘’Birinin ona bütün yemi bosatmamasi gerektigini anlatmaliydi. Ve bu ben olmayacagim.’’

-‘Kardesinle ilgilenmen gerek. Bu bogulmus baligi olsa bile.’’ Güldüm.

-‘Kusura bakma. Çok istiyorsan kendin anlatabilirsin.’’ Dedi gülerek. Bos sokagin biraz uzagindaki dondurmaciyi görünce duraksadim. Burasi Henry’nin bana dondurma aldigi yerdi.

-‘Dondurmami istiyorsun? Bugün iyi günümdeyim, sana ismarlayacagim. Beni burada bekle…’’ dedi ve kosarak uzaklasti. Yol ayriminda sokak lambasinin altinda duruyordum. Hava yeni kararmisti. Hye Lim’i izliyordum.

-‘Hae Bin…’’ dedi bir ses. Etrafta kimse yoktu. Karanliktan ayak sesleri geliyordu. Bu sefer beynimin içinden degildi. Yine de Henry olabilecegi ihtimalini kullanmistim.

-‘Henry kes sunu. Beni korkutmuyorsun. Gizemli rolüne mi büründün simdide? Beynime bir seyler fisildamayi kestigine sevindim…’’ bagirdim. Ayak sesleri gittikçe yaklasiyordu ama ben hala birini göremiyordum. Sokak lambasi bir anda kesildi. Etraf sadece birkaç kapanmamis magazanin isigi ile aydinlaniyordu. Korkmaya baslamistim.

-‘Henry kes sunu…’’ yine bagirdim. Ama Henry olma ihtimali gittikçe azaliyordu. Bunu neden yapma geregi duysun ki? Neden beni korkutmak istesin? Yoksa sabah okulda olanlar yüzünden miydi? Onu bu kadar sinirlendirmis olabilir miydim?

-‘Merhaba Hae Bin… Henry bugün tatilde. Üzgünüm…’’


BtoB | T-ara | BIGBANG | B2ST
www
Cevapla
#3
ddeerryyaa yazdı:Buldugum bir zamanda yazdim yeni bölümü... Ve basindan beri planladigim,ön plana çikardigim karakterin ve onunla ilgili planlarimi da bu bölümde açiga çikardim... OnayBiggrin


SIYAH

29.BÖLÜM

Kirilmisti elindeki bardak yere düserek....Elindeki telefonu artik öylesine tutuyordu...Dong Joo'yu duymuyordu bile...Bir an düsündü,umutlandi...Eger böyle birsey varsa Bay Hwang'in asil suçlarindan da cezalandirilmasini saglayabilirdi...Hem o yangini hem de Dong Joo'nun annesinin cinayeti ortaya çikabilirdi...Iste bu yüzden umutlandi birden...Çünkü bastan beri onun gerçek suçlarini kanitlamasinin zor oldugunu biliyordu...O yanginla ilgili hiçbir kanit yoktu elinde...Sadece bir nevi baski yaratabilecek nitelikte olan babasinin hazirladigi raporlar ve o sahildeki evde kendisine yardimci olan,su an Bay Nakatsu'nun yaninda,Japonya'da olan korumanin sahitligi vardi elinde...Ama korumanin Bay Hwang'i tanimamasi, onla hiçbir baglantisinin olmamasi yine Bay Hwang'in ceza almasini engelleyebilirdi...Hersey,bütün suç Min Kang'a kalabilirdi...Iste bu yüzden birseyler arayip durmustu bu süre boyunca...Ama sanki hiç olmamis gibi yanginla ilgili bir kanit bulamamisti...Ve bunu anladiktan sonra da bastaki planina devam etme karari almisti...Önce sirket ellerinden alinacakti,ardindan tüm yasadisi faaliyetleri ortaya çikacakti ve bu süre içersinde psikolojik olarak zayiflayan tüm suçlulara yasadigini bildirince daha da büyük sarsintilar yasanacakti...Sonra o raporlar ve korumanin sahitligi devreye girecekti...Böylece itiraf etmelerini saglayacakti...Onlari köseye sikistiracakti topladigi tüm bilgilerle...Ama biliyordu ki Kang Yoon,Bay Hwang ve digerleri itiraf etmeyebilirdi de...Iste bu yüzden de durmadan Bay Hwang'in diger suçlarini ortaya dökmüstü...Her türlü o aileyi yok edecekti ama asil istedigi cezalarinin yangin ve Dong Joo'nun annesinin cinayetinden olmasiydi...Ve bu istegi esinin telefonda verdigi haberle saglanabilir diye düsündü...Ardindan telefonda kendisine durmadan seslenen Dong Joo'ya sesi titreyerek...
Kang Yoon:Dong Joo...

-1 Hafta Sonra-
Bu süre de aranmadik yer birakmamisti ne Dong Joo ne Kang Yoon ne de Bay Kim...Önce Kang Yoon'un yardimcilari Hyun Soo ve Bay Hwang'ta olma ihtimaline karsilik,ofislerini gizlice aramislardi...Ayrica yardimcilardan bazilari hem Hyun Soo'nun hem de Bay Hwang'in bilgisayarlarina belki yazilanlarin bir kopyasi olur diye bir sekilde girmislerdi...Ama bir sonuca ulasamamislardi...Sonuç olarak o defter bir yildir kayipti...Ve hiçbir ize rastlanmamisti...Daha sonra Kang Yoon babasinin raporlarini aldigi su an hapiste bulunan adamla yardimcisi araciligiyla iletisime geçti...Kendisinin hapiste olmasinin nedeninin Kang Yoon oldugunu bilmeyen adam,kendisine yardim edecegini söyleyen Kang Yoon'un yardimcisina yardim etmek istemisti ama hiçbir sey bilmiyordu defterle ilgili... Sonuç itibariyle hiçbir sey degismedi...Oysa raporlari elinde tutan o adamin defterden de haberi olabilecegini düsünmüstü Kang Yoon...
Ve salonda oturuyordu ikiside...Önlerindeki sade kahveden arada yudumluyordu ikisi de...Sonunda konusan Kang Yoon oldu...
Kang Yoon(Sakin bir ses tonuyla):Kaldigimiz yerden devam edelim...O defteri aramakla zaman kaybetmeyelim...Zaten yarin aksamki nisanla bir adim daha onlara yaklasmis olacagiz....
Dong Joo(Derin bir nefes alarak):Öyle olsun...

O sirada telefonu çaldi Kang Yoon'un...Arayan Bayan Sung idi...
Kang Yoon:Buyrun Bayan Sung...Evet evdeyim...Tabi...Zaten ben de gelecektim...Görüsmek üzere...
Telefonu kapadiktan sonra merakli gözlerle kendisine bakan Dong Joo..
Dong Joo:Ne oldu?
Kang Yoon:Son hazirliklar için beni çagiriyor...Gitmeliyim...Sen ne yapacaksin?
Dong Joo:Kendi evime gidecegim...Oradan birkaç esya alip,provalara katilacagim...
Hafifçe tebessüm eden Kang Yoon ayaga kalkti sirada birden basi döndü,ardindan hafifçe sendeleyen Kang Yoon'u gören Dong Joo telasla,onu kolundan tutarak...
Dong Joo:Iyi misin?
Kang Yoon(Kendini toparlayarak):Iyiyim yogunluktan olmali...
Dong Joo(Kizarak):Kaç gündür uyumuyorsun! Yemek de yemiyorsun! Olacagi buydu...
Kang Yoon:Endiselenme...Sen sadece kendine dikkat et,yeter...
O an Dong Joo kolundan hizlica tuttugu esine dönerek...
Dong Joo:Bir saat geç gitsen birsey olmaz...
Kang Yoon:Ne?

-Mutfakta-
Dong Joo(Sitem ederek)
:Aslinda en basta bunu yapmaliydim...Kibar kibar "Hadi ye,hadi uyu!" demekle olmuyormus bunu anladim...Üzerine fazla gitmedim ama sen iyicene abarttin...(Kang Yoon'un önünceki yemekleri isaret ederek)Bunlarin hepsi bitecek!
Kang Yoon(Aglamakli):Canim istemiyor,lütfen israr etme...
Dong Joo:Yer misin sunlari? Bak böyle yaparak birsey kazanamazsin...Aksine ne kadar zaman kaybedersen o kadar sorun olur senin için...Müstakbel kayinvalideni bekletmekten baska birseye yaramaz.. .
Kang Yoon(Gülerek):O zaman biraz daha nazlanayim...Bayan Sung'u sinirlendirecekse bu durum...
Dong Joo(Kendini gülmemek için zor tutarak):Yer misin sunlari!
Kang Yoon(Gülerek):Itiraf et senin de hosuna gidiyor Bayan Sung'u kizdirmak...
Dong Joo(Sonunda dayanamayip,gülerek)Ben 15 yildir zaten bunu yapiyorum...Ve inan bana çok zevk aliyorum bu durumdan...
Daha sonra Kang Yoon'un yemedigini görünce...
Dong Joo(Bagirarak):Aklinca bana unutturmak istiyorsun degil mi? Çabucak yer misin sunlari?
Kang Yoon:Geldigimde yesem?
O an Dong Joo hizla Kang Yoon'un yanina oturup,önündeki tabaklardan birini ve yemek çubuklarini eline alip,Kang Yoon'a dönerek...
Dong Joo:Aç bakayim agzini!
Kang Yoon(Gülerek):Yok artik! Ben çocuk muyum?
Dong Joo(Öfkeyle):Açikçasi buradan bakildiginda pek farkin yok gibi duruyor!
Kang Yoon(Bagirarak):Dong Joo!
O an aklina gelen bir sey üzerine elindekileri masaya birakip,Kang Yoon'a dönen Dong Joo,esinin ellerini siki siki tutarak...
Dong Joo:Biliyorum sen benden daha çok aci çekiyorsun...Biliyorum senin için çok zor...Benim gibi sende umudunu kaybettin...Aklimiza gelen herseyi yaptik o defter için...Na Young'la ikinci kez görüstügümde de bir sonuç alamadim...(Derin bir nefes alarak)Ama sen de iyi biliyorsun ki kazancimiz olmadigi gibi kaybimizda olmadi...Kaldigimiz yerden devam edecegiz yine...Ama senin güçlü olman lazim bu süreçte...Biliyorum sen de benim gibi umutlandin bir an...Ama yine de kendine dikkat etmen lazim...Hiçbir seyi düsünmüyorsan benim için,Jung Bin için,Bay Kim için dene... (Sonra tekrar Kang Yoon'a yemegini uzatarak)Hadi simdi ye yemegini!
Kang Yoon bu sözler üzerine kendini zorlayip,yemegini yerken,bir süre sonra...
Kang Yoon:Özür dilerim...Bencillik ettim...
Bunun üzerine hafifçe ona tebessüm eden Dong Joo,daha sonra bu duygusal ortamdan kurtulmak,onu neselendirmek için,bir yandan da ona yemegini yedirerek...
Dong Joo:Biliyor musun dün gece ilginç birsey aklima geldi!
Kang Yoon(Merakla):Neymis o?
Dong Joo(Gülerek):Herhalde dünya üzerinde böyle birsey yasayan nadir insanlardan biriyim...Belki de bir ilk olacagim...Çünkü yarin aksam karimin nisanina katilacagim...
Bunun üzerine kahkalarla gülen Kang Yoon...
Kang Yoon:Bunu mu düsündün?
Dong Joo(Isyan ederek):Birsey degil baska zaman olsa Hyun Soo'nun nisanina katilacagim aklima bile gelmezdi...Ama...
Kang Yoon(Gözlerini kisarak):Ama Min Joo ve Na Young'un israrlarina dayanamadigini herkese düsündürüp,yarin aksam orada olacaksin...
Dong Joo(Gülerek):Aynen öyle...Zaten o ikisi de israr ederken yine kabul etmeyecegimi düsündü ama edince de sasirdilar...
Kang Yoon(Dong Joo ile dalga geçerek):Çok heyecanli bir evliligimiz var...
Dong Joo(Somurtarak):Ya ne demezsin? Nisan elbisesini aldigim,nisanina katildigim kisi esim...
Bunun üzerine Kang Yoon hizla yanagina bir öpücük kondurdugu esine...
Kang Yoon(Ayaga kalkarak):Yeteri kadar yedim,artik gitmeliyim...
Dong Joo:Ben de birazdan çikarim zaten...


-Prova Sirasinda-
Oldukça yorulmustu...Hem o hem de yardimcilari...Ardindan yanina gelen menajeri...
Menajer:Birsey duydum...Gerçekten de yarin ki nisan törenine katilacak misin?
Dong Joo(Yalan söyleyerek):Min Joo'yu kiramadim...
Menajer:Iyi öyle olsun...Bu arada albüm kayitlarini en kisa zamanda tamamlamaliyiz...
Dong Joo:Olur...Haftaya bitiririz...
Menajer:Tamam...Hayranlarinla olan bulusmanda 2 gün sonra...Hersey hazirlandi...Bu konuda bir sorun yok...
Dong Joo:Tesekkür ederim...
Menajer:Çok yorma kendini...
Dedi Dong Joo'nun yorgun oldugunu görünce...
Dong Joo(Gülerek):1 haftadir prova yapmiyordum...Arayi kapatmam lazim...
Menajer:Yine de dikkatli ol...

-Hwang Min Joo'nun Evi-
Min Joo kanepede uyuyordu...In Hye çoktan çikmisti...Pasta dükkaninda bugün çok fazla isi vardi...Daha sonra uykusunda rahatsiz oldugu görüldü Min Joo'nun...Son bir yildir arada gördügü kabuslardan birini görüyordu belli ki...Ve birden bagirarak uyandi genç adam...
Min Joo(Sesi titreyerek):Yine kabusmus...
Ardindan oldukça terlemis olan Min Joo saatine bakti...Hala zamani vardi...Ve o an oldukça gördügü kabustan etkilendigi görülen Min Joo bir yere ugramaya karar verdi...

-Nisanin Yapilacaga Salon-

Hyun Soo Kang Yoon'un elini siki siki tutmus,annesiyle birlikte hep birlikte salonda dolaniyorlardi...Kang Yoon bu durumdan oldukça rahatsizdi ama bir türlü kurtulamamisti...Etrafina sahte tebessümlerle bakarken bir yandan da midesi bulaniyordu...Ama dayanmaliydi bu sefer biliyordu...Bayan Sung ise istemeye istemeye yaptigi bu hazirliklara sirf oglu için ve etrafa rezil olmamak için katildigini o kadar çok belli ediyordu ki...Ama bu durum Kang Yoon'un umrunda bile degildi...Zaten bu nisani kendisi de istemiyordu...Ona kalsa bu kadar görkemli de olmazdi ame neyse...
Hyun Soo(Annesine dönerek):Çok fazla abartmamis misin anne?
Bayan Sung:Ben tam tersini düsünüyorum oglum..Hayallerimdekinden daha sade oldu...Bayan Lee böyle tercih etti...
Kang Yoon:Tesekkür ederim...Ama bence bu kadari yeterli gibi...
Hyun Soo(Gülerek):Hatta annemin israrlari olmasa sen bu kadar abartilmasini da istemezdin ama neyse...
Kang Yoon:Bayan Sung'da hakli...Tek oglu...Hayallerindeki gibi yapmak istiyor onun evliligiyle ilgili her ayrintiyi...
Bayan Sung:Anlayisiniz için tesekkür ederim...Kendi öz oglum bile oldukça acimasiz bana karsi...
O an Kang Yoon'un elini birakip annesine siki siki sarilan Hyun Soo...
Hyun Soo:Seni kirdiysam özür dilerim...
Bayan Sung(Gülerek):Tamam,tamam...Affettim...
Bu sirada Kang Yoon'da gülümsüyordu...Ama karsisindaki bu manzaraya degil,bu olayla Hyun Soo'nun elini tutmaktan kurtuldugu için duydugu sevinçten dolayi gülüyordu...


-Mezarlik-

Yavas adimlarla geliyordu...Tipki her gelisinde oldugu gibi...Elindeki çiçekleri siki siki tutuyordu...Hepsini koydu topragin üstüne...Ve yere oturdu...Ardindan hafifçe tebessüm etti...
Min Joo:Aslinda son bir yildir bana kiziyorsunuz degil mi? Hiçbir sey olmamis gibi sizi içtenlikle ziyaret ettigim için...Ve yine hiçbir sey olmamis gibi acimi da sevincimi de gelip sizle paylastigim için... (Derin bir nefes aldiktan sonra)Ama görüyorsunuz ya yalnizim iste bir tek gerçegi bilen kisi olarak...Keske daha önce ögrenebilseydim dedim....Belki o zaman daha cesaretli olurdum diye...Ama son bir yilda elimde beni umursamayan tek bir abi disinda birsey kalmadi...Onun da ellerimden kayip gitmesine izin veremedim... Ji Min,sen,yengem,büyük abim,üvey annem...Hepsini kaybettim...O yüzden de bir kez daha kaybetmek istemedim...Yine biliyorum ki sizin geri döneceginizi bilsem herseyi ortaya çikarir,intikaminizi alirdim...Ama hiçbir kazancim olmayacakti biliyorum,kaybimdan baska...Bu yüzden hiçbir sey bilmiyormus gibi davrandim bu bir yilda...Vicdanimi bu süre boyunca hep susturdum...4 kisinin katilinin ölen abimle,küçük abimin oldugunu söyleyemedim... Sizi geri getirebilseydim bir an düsünmez gerçegi ortaya çikarirdim...Dong Joo’nun yillardir tanik oldugum acisinin abim oldugunu bildigim halde susmazdim...Ama dedim ya ailemden birini daha kaybetmeye cesaretim kalmadi artik benim...O yüzden beni affedin...

Hwng Min Joo belkide ilk defa bu kadar açik konusuyordu...Bitmek bilmeyen vicdan azabi son bir yilda ögrendikleriyle ona çok büyük acilar yasatmisti...Aranan o defteri elinde bulunduran kisi olarak... Zavalli Hwang Min Joo...Nerden bilebilirdi Hwang Min Kang’in defterin Bay Hwang’in eline geçmesinden korkup Hwang Ji Min’in yasadigi ile ilgili yazdiklarini son anda yirttigini? Ve bu zavalli adam herkesi kaybetmenin verdigi aciyla baska birini daha kaybetmek istememisti ama farkinda olmadan bir hayati yok etmisti...


BtoB | T-ara | BIGBANG | B2ST
www
Cevapla
#4
ddeerryyaa yazdı:SIYAH

30.BÖLÜM


-1 Yil Önce-

-Hwang Min Kang’in Evi-

Kahverenginin hakim oldugu çalisma odasinda üç kisi vardi...Biri masanin basinda ,önündeki deftere birseyler yazan Hwang Min Kang,diger ikisi de masanin önünde karsilikli olarak konulmus koltuklarda oturan Hwang Min Joo ve Hwang Na Young idi...Ikisi de Min Kang’in islerini bitirmesini bekliyordu...Daha sonra basini kaldirip kardesi ve yigenine bakan Min Kang,gülümseyerek...
Min Kang:Özür dilerim,bekletiyorum sizi de...
Min Joo-Na young(Tebessüm ederek):Önemli degil...
Min Kang(Na Young’a dönerek):Sirkette isler nasil?
Na Young:Merak etmeyin...Babam tüm tavsIyeleriniz dogrultusunda en uygun kararlari veriyor...Endisenlenmeyin bu konuda...
Min Kang:Güzel...
Daha sonra önündeki defteri kilitli bölmeye koyacakken yasli adam hafifçe arkasini dönüp,en küçük kardesi olan Min Joo’ya döndü...Elindeki defteri isaret ederek...
Min Kang:Hwang Min Joo!
Min Joo:Efendim abi?
Min Kang:Bu defterde tüm hayatim yazili...Eger bir gün ben ölürsem bu defteri sen al...(Daha alçak bir ses tonuyla)Sadece sen...
Min Joo(Sasirarak):Ne?
Yasli adam daha fazla birsey söylemedi ve defteri yerine koydu...Min Joo ve Na Young ise saskin bir yüz ifadesiyle birbirlerine baktilar o an...

Min Kang sagligini iyicene kaybedince herseyi bir kenara birakmisti...Artik o küçük kiza ne oldugunu merak etmiyordu...Yapabilse o an gidip hayatina son verirdi hem o küçük kizin hem de yanindaki o yasli adamin...Ama yapamiyordu...Bir türlü cesaret edemiyordu...O kiza zarar verdigi her an gibi kizinin sesinin kulaklarinda çinlayacagindan korkuyordu...Bu yüzden de karar vermisti bu sirri hiç ortaya çikarmayacagina...O sahildeki evde ömür boyu hapis hayati yasamali diye düsündü durdu uzun bir süre...O deftere de herseyi yazdi...Hwang Min Jin’in yasadigini da...Ona verdigi zararlari da...Sadece biraz olsun vicdanini rahatlatmak istedi herseyi düzeltmek gibi bir arzusu olmadigini görünce...Ve kendisi öldükten sonra herseyin ortaya çikmasini istedi...Ama sonra aklina nedense,gördügü bir kabus sonrasi tek bir seyin ortaya çikmamasi gerektigi geldi...Çünkü masum Min Joo’ya emanet etmeyi planladigi o defterin oldukça kötü kalpli olan-tipki kendisi gibi-kardesi Bay Hwang’in eline geçmesinden korktu...Evet o kizin ölmesini istiyordu...Ama içinden bir his de ona dur diyordu...Ve ögrenirse kendisinden daha korkunç olabilecegini bilen Bay Hwang’in o kizin yasadigini ögrenmemesi için o defterde kizin yasadigini belli eden tüm sayfalari yok etti...Yirtti atti...Kendince üvey kardesi ve ailesine yaptigi ilk ve son iyiligi yaptigini düsündü...Yasamasini istedi,her ne kadar hayati ölümden daha beter bir sekilde devam etse bile...Nefes almasini istedi...Uzun zamandir aklindan çikarmaya çalistigi o kiza artik hiç görünmemeyi istedi...


Herkes yattigi sirada o yatmiyordu...Sanki ölecegini biliyordu da son dakikalarini uyuyarak geçirmek istemiyor gibiydi...Uzun zamandir bu evde yalniz yasiyordu...Tedavi olmak istemisti ama sagligi gittikçe kötülesmisti... Ve son birsey istedi...Bu rahatsizligini kimse bilmesin istedi...Akil sagligini yitirmeye basladigina kimse tanik olmasin diye sirketi uzaktan yönetme karari aldi ve bu eve tasindi..
Son bir defa defteri yerinden çikardi...Ve defterin en son sayfasina Hwang Min Joo’ya bir not yazdi...

“Hwang Min Joo...Sana iyi bir abi olamadim...Hiçbir zaman...Bunu biliyorum...Ve sana bu defteri birakarak yine korkunç bir aci verecegimi de biliyorum...Affet beni...Sana bir aile sicakligi veren,öz abilerinden daha iyi olan o insanlara çok kötülük yaptim ben biliyorum...Bizi kucaklamaya çalisan o kadina(Bayan Ma’dan bahsediyor-Kang Yoon’un büyükannesi) çok çektirdigimi de biliyorum...Üstelik sen onun hasta zamanlarinda onu yanina almak isterken biz buna engel olduk...Hiçbir seyden haberi olmayan sen simdi bu satirlari okudugunda herseyi bilmis olacaksin...Defteri sana birakiyorum çünkü tek sana güveniyorum...Bunlari yazdim çünkü artik yaslandim ve son zamanlarimda vicdanimi bir sekilde susturmaya ihtiyacim vardi...
Sana hiçbir sey demiyorum...Ister herseyi ortaya çikarip,acini dindir birazcik da olsun istersen de herseyi unut...Biliyorum öldükten sonra bile sana aci veriyorum...Biliyorum ki kötü bir abiyim...Kötü bir insanim...O yüzden senden herseyi geri getirmese bile beni affetmeni istiyorum kardesim...Affet...Senin çocuklugunu,gençligini paylastigin o insanlara verdigim acilar için...”



O sirada su almak için yatagindan kalkan Min Joo çalisma odasinin isiklarinin hala açik oldugunu görünce,içeri girdi...
Min Joo:Abi sen hala yatmadin mi?
Min Kang:Yatiyorum simdi...
Yasli adam ayaga kalkip birkaç adim attiktan sonra birden kalbinde bir aci hissetti...Elini kalbine götürdü...Nefes alamadigini fark etti...Ve o an hizla yere düstü...Abisinin düsüsüyle panikle onun yanina kosan Min Joo bagirarak...
Min Joo:Abi! Abi!
Yasli adam son kalan birkaç dakikasinda önce eliyle masanin üzerindeki defteri isaret etti...Ama o an endise içinde olan Min Joo bunu umursamadi...Ve bagirmaya basladi...Min Joo’nun sesiyle birlikte içeri telasla giren Na Young ve çalisanlar Min Kang’i yerde aci çekerken görünce aglamaya basladi...O sirada bir görevli de ambulans çagirmakla mesguldü...
Na Young hizla amcasinin yanina geldi...
Na Young(Aglayarak):Amca!
Min Joo(Aglayarak):Abi ne olur ölme! Ne olur! Sen de gitme!
Ve oldukça aci çeken yasli adam son gücüyle Min Joo’ya döndü...
Min Kang(Konusmakta zorlanarak):Min Joo...Sen masum,iyi kalpli bir çocuksun...Ne olur sana iyi bir abi olamadigim...için...beni affet...Ve...Benim yerime...Bayan Ma’dan...hersey için...özür dile...
Dedi ve gözleri bir daha açilmamak üzere kapandi...O an çiglik çigliga Na Young ve aglayan “Abi ne olur ölme!” diye bagiran bir Min Joo birakti geride...

-Ertesi Sabah-


Min Joo çalisma odasindaki kanepelerden birinde ifadesiz bir yüzle oturuyordu...Gözleri aglamaktan kizarmisti...Arada titredigini fark ediyordu...Sonra kendi kendine düsündü...”Daha ne kadar sürecek? Kaç kisi,kaç sevdigimi daha kaybedecegim?” diye... Sonra cenaze törenine katilmasi gerektigini animsadi... Ve yavasça,zorlanarak ayaga kalkip,kapiya dogru ilerledi...Sonra son bir kez odaya bakti ama o an masanin üzerindeki abisinin koydugu sekilde duran deftere gözü ilisti...Ölmeden önce bile o defteri isaret ettigini animsadi...Ve yavasça masaya dogru ilerledi...Oldukça kalin olan defterin sayfalarini yavasça açti...Satirlara göz gezdirdi...Önce esinin ihanetinden bahsediyordu Min Kang...Kendisiyle istemeye istemeye evlendirilen esinin yillar sonra tekrar karsilastigi ilk askiyla kendisini aldattigi yaziyordu...O siralarda kizini kaybeden esinin onu önemsemedigi için siginacak bir liman olarak ilk askina dönüsünü anlatiyordu...Sonra herseyi ögrendiginde kendisinin korkusundan nasil intihar ettigini...(Bu sirada is hayati sirasinda isledigi yasadisi faaliyetlerden hiç bahsetmemisti...Min Joo’nun ögrenmesini istemiyor,ona bir zarar gelsin istemiyordu,o da ortaklardan biri oldugu için.)Ardindan üvey annesi ve üvey kardesiyle karsilastigi günleri ve onlara çektirdiklerini yazmisti...Herseyi...Ve daha sonra babasinin vasiyetini anlatiyordu...Min Joo babasinin Kang Yoon’un babasini islerin basina geçirmek istedigini biliyordu ve öldügü için bunun gerçeklesmedigini düsünüyordu....Ama gizli vasiyetten hiç haberi olmamisti...Sonra Kang Yoon’un babasina yaptigi diger kötülükleri okudu korku dolu gözlerle...Ardindan getirdigi raporlar hariç Kang Yoon’un babasinin yangindan üç saat önceki olumlu konusmasini anlatti...Bir tek o adamin tuttugu raporlardan bahsetmedi...Ve o ana kadar yeteri kadar aci yasayan Min Joo son satirlari okudu...1996 yilindaki o dört kisinin canini alan yanginin sorumlulularinin kendi öz abileri oldugunu,sanildigi gibi bir kaza olmadigini okudu... Ve o dakika genç adamin elindeki kalin defter kayip gitti...Ve gözünden yaslar gelen Min Joo farkinda olmadan yere çöktü aci içinde...Önce titremeye basladi...Sonra kalbinin sikistigini,nefes alamadigini fark etti...Ve o evde tek basin olan Hwang Min Joo çigliklariyla inletti o büyük evi...Aci içinde kivraniyordu...Cani yaniyordu...Birden Hwang Ji Min gözlerinin önüne geldi...Tatli konustugu,içten bir sekilde güldügü halleri...Abisi,yengesi,çok sevdigi Bay Kim...Ardindan geçmiste yangini ögrenen Bayan Ma’nin,annesi gibi gördügü kadinin nasil akil dengesini yitirdigini animsadi...Sonra onu korumak isterken abilerinin onu ondan nasil kaçirdiklarini...Ardindan satirlarda yazan sadece Bay Hwang ve Min Kang’in bildigi sanilan-ki Dong Joo ve Bay Kim’de biliyordu-Dong Joo’nun annesinin cinayetini isleyen kisinin abisi oldugunu düsündü ve aglayislari daha aci oldu...O çocugun 10 yasinda kendi evlerine geldiginde 2 yil boyunca nasil aci çektigini hatirladi...Amerika’da nasil zorluklar yasadiklarini hatirladi... Ve o an Hwang Min Joo ölecek gibi hissetti...Ama bilmiyordu asil mücadelenin bundan sonra basladigini...Kendiyle nasil mücadelelere girisecegini ,en sonunda çaresizce daha çok aci yasanmasin diye nasil herseyi unutmus gibi,hiç ögrenmemis gibi yasayacagini bilmiyordu...Suçluluk duygusuyla,kabuslarla savasacagini bilmiyordu okudugu satirlarla hayati kararan o genç adam...


-Nisan Zamani-

O kadar çok davetli vardi ki...Hersey en ince ayrintisina kadar düsünülmüstü...Na Young,Bay Hwang ve Bayan Sung gelen konuklarla ilgileniyordu...Min Joo ve In Hye ise diger islerle...In Hye o kadar tatli olmustu ki mor mini elbisesiyle...Bir yandan Dong Joo ile ilgili hala süpheleri oldugu için bu nisan için üzülüyordu ama diger yandan da Hyun Soo ve Kang Yoon için seviniyordu...Tam bunlari düsünürken de Cha Dong Joo içeri girdi...Siyah takim elbisesiyle oldukça yakisikli görülen Dong Joo içerideki kalabaligi görünce kendi kendine gülümsedi...
Dong Joo(Içinden):Gerçekten de ilginç bir deneyim...
Kapidaki gazeteciler asil törene kadar fotograf çekmek için izin almislardi ve o yüzden Dong Joo’nun gelisiyle flaslar ardi ardina patladi,sorular biribiri ardina sorulmaya baslandi...
Muhabir:Bay Cha abinizin nisani için ne söylemek istersiniz?
Dong Joo ise hafifçe gülümsedi,kendisine bakan herkese acir bir ifadeyle bakti...Sahte bir davette yer aldiklari için...Gazetecilere de sadece gülümsemekle yetindi ve kendinden emin tavirlarla Min Joo ve In Hye’nin yanina geldi...
Dong Joo:Merhaba! (In Hye’ye dönerek)Çok güzel olmussun...
In Hye(Gülerek):Tesekkür ederim...
O sirada tam birsey söyleyecekken hizla yanlarina gelen Na Young,Dong Joo’ya dönerek...
Na Young:Geciktin! Bir an gelmeyeceksin sandim!
Dong Joo(Yalan söyleyerek):O kadar israr ettiniz,ben de söz verdim...Nasil gelmem?
Na Young(Gülerek):Sözünü unutursun filan diye düsündüm...
Dong Joo(Güldükten sonra,Min Joo’ya dönerek):Hyun Soo ile Temsilci Lee nerede?
Min Joo:Birazdan gelirler...

O sirada içerideki bir odada telefonla konusan Kang Yoon,yesil elbisesiyle gerçekten de oldukça etkileyiciydi...Saçlari,makyaji hepsi birbirini tamamlamisti...Kapyi kilitlemis,çok yüksek olmayan bir ses tonuyla Akira ile konusuyordu...
Akira:Sizi tebrik etmeme izin verin lütfen...Artik Hwang ailesinin gelini sayilirsiniz..(Gülerek)Gerçi onlarin manevi ogullariyla kisa süre önce evlenmistiniz ama...
Kang Yoon(Gülerek):Sen geç dalgani!
Akira(Dalga geçerek):Heyecanli misiniz bari? Ne de olsa kocanizin önünde baska biriyle nisanlanacaksiniz?
Kang Yoon(Dislerini sikarak):Akira! Sen ne için aradin beni?
Akira(Dalga geçmeye devam ederek):Nisan hediyesi olarak ne istersiniz diye soracaktim? Gerçi daha dügün hediyenizi size ulastiramadim ama artik ikisini birden veririm...
Kang Yoon(Öfkeyle):Çok komik!
Daha sonra sesi ciddilesen Akira devam etti...
Akira:Herseyi ayarladim...Kalan tüm belgeleri de...Zaten çogunu siz Ispanya’dayken halletmistim...Ama kalan birkaç tanesini de hallettim...Artik hersey hazir...
Kang Yoon(Sakin bir ses tonuyla):Dügün çok yakinda olacak...Ama ondan önce yapman gerekenin ne oldugunu biliyorsun...Bay Nakatsu ile de görüstüm,BH Group’un imzaladigi yatirim ile ilgili gerekenleri yapacak... Sen de ona gerekli herseyi saglarsin...
Akira:Olur...Merak etmeyin...
Telefon kapandiktan sonra ,bulundugu odanin kapisinin zorlandigini fark etti...Hemen kapiya yöneldi ve açtiginda endiseli bir yüz ifadesiyle kendisine bakan Hyun Soo’yu karsisinda buldu...
Hyun Soo:Niye kapiyi kilitledin?
Kang Yoon(Gülerek):Üstümü düzeltiyordum da...
Hyun Soo:Anladim...(Bir süre sonra)Artik davetlilerin yanina gidelim mi?
Kang Yoon(Gülerek):Tabi...
Tam disari çikacakken Hyun Soo birseyi unuttugunu fark etti... Ve Kang Yoon’un kolundan tutup o da içeri girdi...Kapiyi kapatti...
Kang Yoon(Sasirarak):Ne oldu?
Hyun Soo(Cebinden bir kutu çikararak):Az daha unutuyordum...
Kang Yoon:Nedir o?
Hyun Soo kutuyu yavasça açti...Içinden inci bir kolye çikardi...Ve Kang Yoon’un boynuna onu rahatsiz etmeden takti...Kang Yoon kolyeye dokundu...Daha sonra sahte bir sevinçle...
Kang Yoon:Bu neydi simdi?
Hyun Soo(Gülerek):Hediyen...
Kang Yoon(Hyun Soo’nun elini hafifçe tutup,ardindan hemen birakarak):Tesekkür ederim...
Hyun Soo:Çok yakisti...
Daha sonra Kang Yoon’a askla bakarak,onun ellerini avuçlarini arasina aldi...Ve içten bir ses tonuyla...
Hyun Soo:Bu hayatta herseyi elde etmek istedim...Güç ve parayi hep buldum...Ama bir tek sey eksikti hayatimda...O da gerçek bir sevgi...
O an Kang Yoon Hyun Soo’nun kendisine olan askinin tahminlerinden çok daha büyük oldugunu fark etti...Ve Hyun Soo mutluluktan parildayan gözleriyle Kang Yoon’un gözlerinin için bakarak devam etti...
Hyun Soo:Babam hep beni amaçlari için destekledi...Yani kendi için...Annemin sevgisi büyüktü ama çok zarar vericiydi...Kardesim hep benden daha fazla baskalarini sevdi...(Cha Dong Joo ve Min Joo’dan bahsediyor...)Büyük amcam son zamanlari hariç hep benden nefret etti sebebini bilemesem de...Min Joo ise Dong Joo ve Ji Min’i daha fazla sevdi...Ya da ben öyle zannettim bilmiyorum...Sonuç olarak beni anlayan,gerçekten seven tek kisi olarak sen var oldun yanimda...Temiz,saf bir sevgiyle beni mutlu ettin...(Içinden) Hem sevgini hem gücünü verdin bana...
Kang Yoon(Içinden):Itiraf et Hyun Soo...Beni çok seviyorsun ama eger benim o senin için çok degerli olan gücüm olmasaydi bugün bu nisan olmazdi...
Hyun Soo devam etti...
Hyun Soo:O yüzden tesekkür ederim Kang Yoon...Ve ben söz veriyorum ki seni çok mutlu edecegim...
Dedi gözlerinden mutluluk gözyaslari süzülerek...Bu yaslari fark eden Kang Yoon bir an duraksadi...Birsey düsünemedi o saniyelerde....Evet para ve gücü kendisinden fazla seviyordu ama anlamisti ki Hyun Soo gerçekten de mutluydu...Içtendi bu gözyaslari sahte degil...Sevgisi sasirtmisti Kang Yoon’u...Bir an ona acidi...Ve sahte bir davranisla ona hafifçe sarildi...
Kang Yoon(Içinden):Sen seçtin bu yolu Hyun Soo...Ben degil...Hiçbir suçum yokken herseyi bildigin halde sen yok ettin beni, ben seni degil...Evet saskinim...Hem de çok...Ilk defa içten davrandigini gördügüm için...Ama sana bir özür borcum yok...Ben yillar boyu yandim...(Yüzü aci dolu bir ifade alarak) Bir kere de sen yan!

Salona döndüklerinde Hyun Soo mutlu bir yüz ifadesiyle selamliyordu herkesi...Kang Yoon ise bir yandan sahte gülücükler dagitirken davetlilere diger yandan da Dong Joo’yu ariyordu....Dikkatle tüm davetlilere bakarken,Dong Joo nerede diye, bir an kapinin kenarinda elindeki bardagi siki siki tutan,kendisine bakan Dong Joo’yu gördü...Hafifçe tebessüm etti kimseye belli etmeden...Dong Joo’da “Eee demek ki bunu da yasamam gerekiyormus...” der gibi bakiyordu esine...Gülerek...Sonra yüzünü bu tuhaf duygunun verdigi bir hüzün kapladi...Yaninda duran adama bakti Dong Joo bir ara...Kang Yoon bu hüznü gördügünde üzüldü...Ve o an kendisine bakan esine baktigi sirada gözlerini siki siki kapayip,açti...Ardindan içten bir ifadeyle “Senin için zor biliyorum...Ama merak etme...Çok az kaldi tamamiyle acilardan kurtulmamiza...” der gibi bakti...Sanki gözleriyle konusuyorlardi....Ve artik kendinden daha iyi tanidigi esinin demek istedigini anlayan Cha Dong Joo kendisinin iyi oldugunu belli etmek amaçli,sicak bir tebesümle basini salladi...”Az kaldi...” der gibi...


BtoB | T-ara | BIGBANG | B2ST
www
Cevapla
#5
ddeerryyaa yazdı:
(13-07-2011, Saat: 15:50)IsTaNBLuee yazdı: Derya her zaman ki gibi çok güzel bir bölümdü Opucuk Kang Yoon ve Dong Joo'nun aradigi defter Min Joo'daymis? Saklan
Ellerine saglik Opucuk

Canim yorumun için çok tesekkür ederim... OpucukOpucuk Evet defter Hwang Min Joo'da... Sad 30.bölümde açikladim diger kalan kisimlari... Onay


BtoB | T-ara | BIGBANG | B2ST
www
Cevapla
#6
Yeni bir sayfaya geçmisiz... Onay Sevgili * Yui * diger kisimda kalan yazdigim son iki bölümü buraya da ekledigin için tesekkür ederim... OpucukOpucukOpucuk
"Işıkları kim kapattı?" Kim Sun Woo-The Equator Man
Cevapla
#7
Hell in Heaven
11.Bölüm


-Henry-

Hae Bin’i üzdügümü biliyordum. Bu hosuma gitmiyordu ama gerçekten imkânsiz bir sey üzerine düsünmesi, ümitlenmesi daha kötü olacakti. Biliyorum ki ask karsilik bulmadigi zaman her zaman acitir…

Telefonum çalmaya baslamisti.

-‘Henry? Melegin yerini sanirim bulduk. Oraya birkaç kisi yolluyorum emin olmak için. Yanindaki seytanlardan, bulmasi biraz zor oldu. Les gibiler…’’ sesinden bile tiksindigini anlayabiliyorum. Seytanlarin kokulari, melekler için ölmüs bir hayvandan daha kötüdür.

-‘Peki. Yarin anlastigimiz yerde bulusalim.’’ Dedim ve telefonu kapadim. Ardindan bir daha çalmaya baslamisti. Insanlar buna nasil dayaniyor?

-‘Sana yarin dedim. Beni rahatsiz edip durma…’’ sesimi yükseltmistim.

-‘Bak psikolojik sorunlarin olabilir ama bunu kendi çabanla hallet. Insanlara bagirma.’’ Buda kimdi simdi? Saat geç sayilirdi.

-‘Sen kimsin?’’

-‘Hye Lim… Hae Bin’in arkadasiyim. Bir sey sormak için aramistim. Hae Bin seninle mi?’’ dedi endiseli bir sesle… Bir sey mi olmustu?

-‘Neden soruyorsun?’’ dedim merakla.

-‘Hae Bin’le okuldan çiktiktan sonra disarida biraz dolastik. Hava kararmisti eve dönüyorduk. Dondurma almak için uzaklastim ama döndügümde oraya yoktu. Bende eve gittigini düsündüm, pek önemsemedim. Ama az önce annesi aradi Hae Bin’in bizde kalip kalmadigini sordu. Bende bozmamak için burada kaldigini söyledim. Seninle olabilecegini düsünmüstüm.’’

Ortadan birden kaybolmasi hiç hayra alamet degildi. Hizla ayaga kalktim, odanin ortasinda bir ileri bir geri dolasiyordum. Endiselenmistim.

-‘Evet, evet burada. Annesine haber vermeyi unuttu da.’’

-‘Bu kiz beni öldürecek. Haber verebilirdi. Neyse, onu hemen eve götürebilirsen çok memnun oluyorum. Sana iyi aksamlar…’’ dedi ve telefonu kapadi. Biri mi kaçirdi? Nerede bu kiz?

----------

Neredeyse her yere baktim ama hiçbir yerde yoktu. Sanki dünyadan uçup gitmisti. Birkaç kisiden daha yardim istemistim ama onlardan da ses çikmamisti. Meraktan kanatlarimi yolmak üzereyim.

Bir ihtimal benim evime gelmistir diye kapinin önüne geldim. Ama kimse yoktu. Derin bir nefes aldim ve anahtari delige soktum. Arkamdan bir ses gelmisti ve beraberinde igrenç bir koku…

-‘Merhaba Henry. Nasilsin hayatim?’’ Jenny kollarini boynuma doladi. Hizla geri ittim.

-‘Seni gördüm daha kötü oldum. Keyifli bir anima dek geldin diyemem. Seninle ugrasmayacagim. Gidersen senin için iyi olur.’’ Ters ters Jenny’ye baktim.

-‘Kusura bakma, bayadir ugramiyamiyordum senin yanina…’’ sinir bozucu bir sekilde gülümsedi.

-‘Ne çok üzüldüm anlatamam. Umarim daha çok ugramazsin yanima. Seni özledigimi söyleyemeyecegim.’’ Içeri geçtim. Jenny içeri girmeye yeltendi ama kapidan içeri bir adim atamamisti. Kapiyi tuttum ve alayci bie sekilde gülümsedim.

-‘Evini cennetle süslemissin hayatim. Içeri giremedigime göre…’’ tek basini kaldirdi ve sinirle bana bakti.

-‘Iblis misafirler pek hos bir koku birakmiyor içeri. Kusura bakma.’’ Kapiyi kapamak için ileri dogru ittim ama Jenny lafa atladi.

-‘Insanlarla takilmaya basladigini duydum.’’ Dedi. Kapiyi kapanmadan son anda tutup ve yavasça tekrar açtim. ‘’Tam tahmin ettigim gibi…’’

-‘Seni ilgilendiren tarafi ne?’’

-‘Ilgilendirmiyor… Sadece merak ediyordum. Jessica bir insana âsik olup, seni bir basina biraktiktan sonra insanlardan nefret ettigini saniyordum. Hatirladigima göre Jessica’nin kanatlarini teker teker yolup onu cennete geri yollamistin. Ve onun soyunu. Sirin bir bebegi olmustu degil mi? Neden bütün Düsmüs melekler ve onlarin irklari araftayken, Jessica’ninkiler cennette elini kolunu sallaya sallaya dolasiyor?’’

-‘Cennete çok sik ugruyorsun galiba. Yoksa su bizim hain melek mi anlatti her seyi? Dogru sasirmamaliydim… Bu arada Jessica’nin adini bir daha agzina bile alma.’’

-‘Hala onu sevdigini söyleme bana, yoksa tas kalbim un ufak olur. Jessica seni bir basina birakti Henry. Buna sahidim. Senin o gülen gözlerine, o yüzüne çok yakisan gülümsemene âsik olmustum. O zamanda Jessica’ya âsik oldugunu biliyordum ama umursamadim. Bir melegin, iyiligin, senin gibi birinin yaninda sansim olmadigini biliyordum. Ama o sana ihanet etti. Cennetten silahlari yürüttü ve anlasma yapti. Kimin için? O salak insan için… Jessica bile benim gibi arkadaslarina ihanet edebiliyorsa, benim gibi kötü olabiliyorsa, benim neden sansim olmasin diye düsündüm.’’

-‘Kendini, Jessica’yla kiyaslama. O kadar yüksekte bir yer olmayi hak etmiyorsun. Biliyorsun bulundugun yer, asagisi…’’ gözlerim dolmustu. O günleri hatirlamistim. Cennette Jessica’yla mutlu oldugumuz zamanlari. Dünya da insanlara nasil iyilik yaptigimizi. Nasil beraber oldugumuzu. Ve nasil bir insani bana tercih ettigini…

-‘Eger, Jessica’ya olan askin olmasaydi, çok yakin bir yerlerde olacakti biliyorsun degil mi? Benim gibi cehennemin sicakligini hissedebilirdi. Arafta… Ama o orada bir yandan cehennemin sicakliginda korkarken, diger yandan cennetin cennetin esintisiyle huzur bulacakti. Ama sen ne yaptin? Onu cennete yolladin. Bir daha dünyaya dönmemek üzere. Sana yaptigi ihanetin bedeli bu muydu? Cehennemde yanmaliydi.’’

-‘Kes sunu…’’ bin kez biçaklanmis gibi hissediyordum. Hala ondan vazgeçememek, hiçbir aciya esit degildi. Hala onu cennetin bir kösesinden izlemek… Kendimi ondan uzak tutamamak… Hiçbir aciyla hatta cehennemin atesiyle esit tutulamazdi…

-‘Hakli oldugumu biliyorsun? Ben cehennemde yanarken, tek umudumu, cennet esintimi aldi benden. Senin gülüsüne baktigimda, cenneteymis gibi hissederdim, bir saniyeligine de olsa içimdeki bütün kötülükler yok olurdu. Ama sonra ne oldu? O salak seni bir insanla aldatti. Sonra yüzünde ki gülümsemeyi bir daha ne zaman gördügümü hatirlamiyorum. 100 yil önce mi? Yoksa 200? Ona ne yaptim ben? Ne istedi benden? Peki, senden ne istedi? Mutlulugundan? Hala onu seviyorsun degil mi? Sen salaksin Henry…’’

-‘Git buradan Jenny artik seni duymak istemiyorum.’’ Arkami döndüm, gözlerimden yaslar akiyordu. Bir melege sik olan bir sey degildir bu. Ama dünyada o kadar uzun süre kaldim ki, mutluluguda, üzüntüyüde her zaman tatmisimdir.

-‘Bir melek kolay kolay aglamaz, degil mi Henry? Hala aci çekiyorsun onun için. Sana aciyorum… Neyse… Sana Daniel’in selamini getirdim.’’ Dedi. Melegi bulmustuk. Onunda icabina bakacagim bir zaman gelecekti. Ve Daniel bunu biliyordu. Simdi buda nereden çikti.

-‘Ha birde, senin su arkadasin, zirlayip duruyormus… Sabrini zorluyor… Haberin olsun…’’ dedi. Arkadasim? Iyi ama benim hiç… Hae Bin!
Hizla kapinin disina çiktim ve Jenny bir hamlede yakaladim. Onu duvara yasladim ve girtlagina yapistim.
-‘Bana onun yerini söyle. Yoksa Arafta güzel bir yer biliyorum…’’
www
Cevapla
#8
YOU'RE SO PHOTOGENIC (Çok Fotojeniksin)


-Bölüm 12-

"Oppa!"
Yakisikli genç, elindeki kamerayi yere birakarak hizla Eun Bin'in yanina geldi. Eun Bin kocaman gülümsedi. Aslinda içinden 'Tam da karsilasacak zamani bulduk.' diye geçiriyordu.
"Ah... Eun Bin nerelerdesin? Hiç aramiyorsun, sormuyorsun."
Eun Bin cevap veremeden genç, onu kolundan çekti ve sikica sarildi. Hyun Wook gözlerini iyice açmisti ve bir Eun Bin'e bir de onu kendine yapistirmis kisiye bakiyordu. Dislerini sikti ve kendini tutmaya çalisti. Bir kaç saniye daha bekledikten sonra ayrilmadiklarini görünce Eun Bin'i üzerindeki ellerden siyirarak geri çekti..
"Ne yapiyorsun?" dedi Eun Bin. O sirada genç konustu.
"Eun Bin, bu adam kim?"
Hyun Wook atildi, kendinden emin ve maço bir sesle konustu.
"Ben Eun Bin'in koca..."
"Kuzenim! Kuzenim, Hyun Wook. Hyun Wook bu da hani bahsetmistim ya eski ev arkadasim, Kim Je Kyung."
Je Kyung elini uzatti ve gülümseyerek konustu.
"Memnun oldum."
Hyun Wook hiç orali olmadi. Je Kyung elini geri çekti ve Eun Bin'in omzuna koydu. Eun Bin birden irkildi. Sonuçta onunla ayni evde kalmisti ve ona karsi bir seyler hissetmisti. Aslinda çok büyük hisler degildi ama yine de kendini garip hissetmisti.
"Neden buradasin?"
Eun Bin biraz durksadi.
"Fotograf çekmek için geldim, kuzenimle birlikte... Sen?"
"Jeju'ya tasindim. Buraya da haber için geldim. Anlarsin ya, Kang Rae In..."
Eun Bin gülümsedi ve Hyun Wook'a dönerek konustu.
"Je Kyung, kameraman ve çok güzel fotograf çeker."
"Fotograf demisken, bende senin birkaç fotografin var. Almadan gittin apar topar."
"Ah! Hangileri? Hiç farketmedim."
"Hani balkonda çekmistim ya, onlar. Çok güzel çikmissin hepsinde de, bence almalisin."
Hyun Wook birden valizlerini aldi ve asansöre dogru ilerledi. Je Kyung saskin bir sekilde arkasindan bakti.
"Yanlis bir sey mi yaptim?" dedi. Eun Bin valizlerini kavradi.
"Daha sonra konusuruz, Je Kyung." diyerek Hyun Wook'un arkasindan kosturdu. Hyun Wook hizlica asansörün dügmesine basti. Eun Bin, Hyun Wook'un yanina geldiginde çemkirdi.
"Ne yapmaya çalisiyorsun? Çok ayip oldu Je Kyung'a! Ash!"
"Nedense benden baska herkese oldukça naziksin!"
Eun Bin kafasini kaldirdi ve iç geçirdikten sonra konustu.
"Çünkü senden baska herkes bana karsi oldukça nazik!" Asansörün kapisi açildi. Hyun Wook tam binecekken Eun Bin onu durdurdu.
"Hani iki arkadas gibi olacaktik?"
Hyun Wook gözlerini devirdi ve kafasiyla onayladi. Eun Bin de arkasindan asansöre bindi.
"Peki, haydi yukari çikip yerleselim o zaman." dedi Eun Bin.
Ikisi de konusmuyordu. Eun Bin suskunlugu bozdu.
"Rae In? Ya bizi görürse?"
"Çok kalacagini sanmiyorum."
"O zaman ne diye israr ediyordun daha demin?" dedi Eun Bin sinirli bir sekilde. O sirada asansörün kapisi açildi.
Hyun Wook "Aaa... Geldik!" diyerek hizlica disari çikti ve lafi geçitirdi.

------------------------

Bütün gün gezmislerdi, daha çok kavga etmislerdi ama yine de çok eglenmislerdi. Otele geri döndüklerinde hava çoktan kararmisti. Eun Bin esnedi.
"Uykum geldi..."
"Benim de!"
Asansörü beklerken onlara dogru yaklasan Rae In ve etrafindaki birkaç gazeteciyi farketti. Rae In kafasini kaldirdi. Hyun Wook, birden Eun Bin'i açilan asansör kapsindan içeri itti. Rae In, Hyun Wook'u görmüstü ama Eun Bin'i farketmedi. Gazetecilere gitmelerini emretti ve Hyun Wook'un yanina gitti. Sasirmisa benziyordu.
"Hyun Wook, neden buradasin?"
"Sey..."
"Yoksa beni mi görmeye geldin?"
"Evet! Seni görmeye geldim. Çok özledim, bayagidir görüsemiyoruz." dedi zorla gülümseyerek. Rae In, Hyun Wook'a sarildi. Eun Bin asansörün kapisi kapanirken sarildiklarini görebilmisti.

------------------------

Rae In yemek için Hyun Wook'a israr edince Hyun Wook kabul etmisti. Saat 12'ye geliyordu. Eun Bin televizyonu açmis Hyun Wook'u bekliyordu. Rae In'e ne söyledigini ögrenmezse uyuyamazdi zaten. Kalkti ve esneyerek buzdolabindan meyve çikartti. Elindeki tabakla bir sandalyeye oturdu. Basini masaya koydu ve tabaktan bir elma aldi. Ilk isirigini yutar yutmaz uykusuna yenik düstü.

Uyandiginda etrafta kimse yoktu. Hyun Wook daha gelmemise benziyordu. Saate bakti, iki buçuktu. Yatmaya karar verdi. Yatak odasina ulastiginda birini camdan disariyi izlerken buldu.
"Hyun Wook?"
"Degil!" Sang Ri önünü döndü. Aci bir gülümsemenin ardindan sinirli bir sekilde Eun Bin'e dogru yürümeye basladi. Eun Bin sasirmisti. Hem burada ne aradigini hem de neden sinirli oldugunu merak ediyordu.
"Sunbae, iyi misin?" yanina ulasmisti. Simdi ise dügün günündeki ifadenin aynisi vardi suratinda. Eun Bin açiklama yapmak için konustu.
"Sunbae, özür dilerim... Gerçekten olaylar sana anlattigim gibi. Bunu yapmak zorundaydim."
"Duygularimla oynadin."
Sang Ri'nin üzgün bakan gözleri kizardi ve surati gittikçe beyazlasiyordu. Eun Bin geriye sendeledi.
"Sunbae?" diyene kadar karsisinda Sang Ri'nin yerine igrenç bir canavari buldu. Üstüne üstüne geliyordu. Yüzünde resmen 'Seni yiyecegim!' ifadesi vardi. Korkudan bacaklari titriyordu. Sang Ri için endiselense de kaçmak zorundaydi. Var gücüyle kosmaya basladi. Biraz ilerledikten sonra arkasini kontrol etti kimsecikler yoktu. Birden birseye çarpti önüne döndü ve o canavari gördü.
"Eun Bin!"
Tiz bir çiglik saliverdi.
"Eun Bin! Iyi misin?"
Eun Bin gözlerini hafifçe araladi ve burnunun ucunda Hyun Wook'u gördü. Hyun Wook hala onu sarsiyordu. Birden Hyun Wook'un boynuna sarildi. Hyun Wook sasirmisti ama rahatsiz olmamisti.
"Titriyorsun, kabus mu gördün?"
"Sang Ri'yi gördüm..."
Hyun Wook birden onu geri itti. Gözlerini kaçirarak konustu.
"Neyse, ben yatiyorum." yatak odasina dogru ilerledi.
"Hey, hey! Nereye gidiyorsun?" ayagi kalkti ve onu geri iterek içeri, yatak odasina girdi. Hyun Wook ne oldugunu anlamamisti.
"Burada ben yatacagim, sen içeri!"
"Ne? Nedenmis? Sen git içeriye."
"Ben burada yatiyorum." diyerek yatagin içine girdi Eun Bin.
Hyun Wook "Ben de!" dedi ve üstünü degistirmeye basladi. Eun Bin hemen kafasini baska bir tarafa çevirdi.
"Hey! Ne yaptigini saniyorsun? Git baska bir yerde soyun."
"Rahatsiz olan sensin, o zaman sen git!"
Eger giderse yatagi Hyun Wook'a kaptiracakti. Oflayarak yorgani kafasina çekti.
"Bitti mi?"
"Hayir!"
Birkaç saniye bekledikten sonra tekrar sordu.
"Bitmedi mi hala?"
"Hayir!"
"Podyuma mi çikiyorsun?"
O sirada Hyun Wook çoktan yataga girmisti. Eun Bin kafasini çikartti ve bagirdi.
"Ne yapiyorsun? Çabuk kalk, çabuk, çabuk!"
"Neden?"
"Çünkü bir erkek ve bir kiz ayni yatakta uyuyamaz!"
"Ama evli bir erkek ve bir kiz uyuyabilir degil mi?"
"Seni öldürmemi mi istiyorsun?"
Hyun Wook kahkaha atti.
"Yoksa, benden hoslaniyor musun?" dedi.
"Ne alakasi var?"
Hyun Wook dogruldu ve iyice Eun Bin'e yaklasti. Hyun Wook yaklastikça Eun Bin geri çekiliyordu.
"Sana bir sey yapmamdan mi korkuyorsun?" dedi imali imali.
Eun Bin çatlak bir sesle "Yoooo..." diyerek gözlerini kaçirdi.
Hyun Wook birden geri çekildi ve hizlica konustu.
"O zaman sorun olmamali. Benim hiç bir sorunum yok! Eger senin varsa gidebilirsin."
"Gitmeyecegim çünkü benim de sorunum yok." Eun Bin öbür tarafa dönerek uzandi ama endiseliydi. Bir iki dakika kimse konusmadi. Eun Bin Rae In'e ne söyledigini merak ediyordu.
"Hyun Wook, uyuyor musun?"
"Ne saçma bir soru, uyuyorsam nasil cevap vereyim?"
"Ash! Tamam, tamam uyu!"
"Ne var?"
"Yok bir sey!"
Tekrar susmuslardi. Hyun Wook Eun Bin'in uyuyup uyumadigini kontrol etmek için dirsegiyle sirtina vurdu. Eun Bin bir sey söylemedi ama huzursuzca kipirdanarak Hyun Wook'a dogru döndü. Hyun Wook da biraz bekledikten sonra Eun Bin'e dogru döndü. Eun Bin uyuyordu... Hyun Wook uyuyana kadar onu öylece izledi.

-Bölüm 12 Sonu-
Where have you been?
Cause I never see you out
Are you hiding from me?
Somewhere in the crowd

Cevapla
#9
Yeni bölüm gelmis... Pek bir sevindim... Onay Geçen bölüm kizdim bu Henry'ye ama kizsam da yine de seviyorum ben bunu... Biggrin Ellerine saglik Rabia...Yine çok güzel bir bölümdü... OnayOnay
"Işıkları kim kapattı?" Kim Sun Woo-The Equator Man
Cevapla
#10
Derya, öncelikle yorumun için tesekkür ederim. Kang Yoon'un gicik Hyun Soo ile beraber olmasi bile beni sinir ediyor. Kang Yoon'nun sendelemesi korkuttu beni. Hastaydi, birsey olmayacak degil mi?

Nergis, süper bir bölümdü. Sang Ri'nin canavarlasmis versiyonunu bende görmek isterdim dogrusu. 'Seni yiyecegim.' beni yesin no problem Biggrin
Hyun Wook, yavas yavas abayi yakiyorda, Eun Bin'de tik yok. Dodgy
Umarim, bu balayi, 'korkunç balayi' cinsinden birseye dönüsmez. Rae In'de orada olduguna göre. Dodgy

Yeni bölümlerinizi sabirsizlikla bekliyorum. Smile
www
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi