yukari
Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 3.64/5 - 11 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Korea-Fans Için Yazdigimiz Nesir Türleri (Deneme, Hikaye, Makale, Fikra vs.) 2
YOU'RE SO PHOTOGENIC (Çok Fotojeniksin)

-Bölüm 2-


"Hem saygisizsin, hem de sapik! Çabuk çik odamdan!" Hyun Wook arkasina bile bakmadan odadan çikti. Eun Bin adam çiktiktan sonra arkasindan kapiyi kapatmak için döndü ve yerde kirilmis halde duran fotograf makinesini gördü. Adamin arkasindan gitti ama koridor bombostu. Hyun Wook çoktan dedesine yakalanmisti. Dedesi kulagindan çekip restoranta götürüyordu.
"Ama dede o dislek!"
"Gerçekten mi?"
"Hani görmüstün, resimlerine bakmistin!"
"Bakmasina baktim. Heralde ilkokulda öyle degildi."
"Ilkokul mu? Ilkoukul resimlerine mi baktin? Gerçekten çok komiksin! Istemiyorum, gitmeyecegim."
"Sen bilirsin arabani bakimdan almak için gerekli ücreti bulabilirsen gitme."
"Ash! Çok santajcisin."
Restorant bölümüne ulastiklarinda dedesi kulagini birakti ve önce girmesi için itekledi. Hyun Wook hem masaya ilerliyor hem de "Hep o Snow diye köpegi olan bas belasinin yüzünden." diye mirildaniyordu.

------------------------

Sonraki günün sabahi, Eun Bin babasi ise gitmeden ona yetismek istedi ve Snow'u otel odasinda birakarak babasinin küçük evine gitti. Ev küçüktü ama bahçesi evin iki katiydi. Evde sadece Eun Bin ve babasi oturdugu için büyültmeye gerek duymamislar ve bahçeyle ilgilnemislerdi. Eun Bin Bahçe kapisinin yanindaki zili heyecanla çaldi ve babasini bekledi. Dong Jae evin önünden bahçenin kapisini gözetliyordu. Önündeki agaçlar ve çiçeklerden pek bir sey göremese de Eun Bin'in geldigini anlamisti. Zili birkaç kere daha çalmasini bekledi ama kizini yakindan görmek için sabirsizlaniyordu. Ne kadar kizgin olsa bile Eun Bin onun biricik kiziydi. Hem o çocukla evlendirince hiçbir sorun kalmayacakti. Eun Bin zile birkaç kez daha basti ve "Baba!" diye bagirmaya basladi.
"Bagirma, bagirma geldim." dedi Dong Jae.
Eun Bin eliyle heyecanli bir sekilde bahçe kapisinin kilidini isaret ediyordu. Babasi istemeye istemeye açiyormus gibi somurtarak -aslinda çok istiyor- cebinden anahtari çikardi ve kilidi açti. Eun Bin "Baba!" diye bagirarak babasinin boynuna atladi. Babasi da kizina sarildi ve birkaç dakika öyle durdular. Eun Bin babasinin onu affettiginden emindi ki affedilcek bir sey yapmamisti. Dong Jae aniden ciddilesti ve Eun Bin'i itti.
"Bu kadar yeter! Sana hala kizginim." dedi.
"Ama baba!"
"Sus babaya cevap verme!"
"Baba bir beni dinlesen." diye sizlandi Eun bin.
"Neyi dinleyecegim o evde neler yaptiginizi mi? Simdi git ve evlenme karari almis bir sekilde o çocugu buraya getirmeden gelme!"
"Baba, babaaaa...Baba!"
Dong Jae hiç dinlemiyordu, sadece tavuklari kovar gibi Eun Bin'i kiskisliyordu. En sonunda Eun Bin'i disari çikararak bahçe kapisini kilitledi.
Tekrar "O çocugu buraya getirmeden gelme!" diyerek arkasini döndü ve eve dogru yürüdü. Eun Bin arkasindan bagirmaya devam ediyordu.

------------------------

Hyun Wook dedesiyle konusmaya gitmisti. Dedesinin dar kafali bir insan oldugu oturdugu Hanok tarzi evden belliydi. Geleneksel Kore esyalari, Hanbok giymis hizmetliler. Bu eve girince kendini tarihi bir filmde gibi hissediyordu. Dedesinin oldugu odaya geldiginde direk söze girdi.
"Dede, gerçekten yeter artik! Bu son demistin. Bulustum, konustuk, anlasamadik. O zaman daha bulusma yok degil mi?"
"Insan önce bir selam verir. Saygisiz!"
Hyun wook hiç aldirmadan devam etti.
"Baska yok degil mi?"
"Oglum, ben artik otel islerini yürütemem. Yerime geçmen lazim."
"Evlenmeden geçsem olmaz mi?"
"Bak oglum, karisi olmadan bir erkek iste basarili olamaz. Öncelikle arkanda olan bir ese ihtiyacin var. Unutma ki her basarili erkegin arkasinda bir kadin vardir."
"Daha 26 yasindayim! Ölmek için çok gencim. Abimi evlendir."
"Bana abinden bahsetme! Onu bir daha agzina alma!"
"Bir sey yapmadi ki... Sadece hayallerinin pesinden gitti."
Bastonuyla önündeki masaya vurdu. Hyun Wook susmasi gerektigini anlamisti.
"Simdi git!" dedi dedesi.

------------------------

Eun Bin babasina hiçbir sey anlatamiyordu. Onu dinlese belki her sey hallolacakti ama babasi dinlemiyordu. Simdi gidip ev arkadasina 'Benimle evlenmezsen babam beni affetmeyecek.' mi diyecekti!? Peki diyelim ki bunu söyledi, sormayacak miydi 'Ne günah isledik?' diye? Hadi diyelim ki onu da açikladi, ya 'Hayir, istemiyorum.' derse? Eun Bin bir yandan bunlari düsünüyor bir yandan da içiyordu. 4-5 sise içtikten sonra disari çikti ve yürümeye basladi. Nereye gittigini ve ne kadar zamandir yürüdügünü bilmiyordu, sadece yürüyordu. Tökezleye tökezleye yürüdügü düz yolda bir seye çarpti. Kafasini kaldirdi ve çarptigi seyin bir insan oldugunu anladi.
"Dikkat etsene!"
Çarptigi kisi karsilik verdi "Asil sen dikkat et. Sen bana çarptin!"
Ikisi de duraksadi ve tekrar birbirlerini tanidilar.
"Snow!"
"Saygisiz adam! Fotograf makinem! Hemen parasini öde." diye çigirdi Eun Bin.
"Ne makinesi!?"
"Fotograf makinesi! Odama sinsi sinsi girerek fotograf makinemi kirdin!"
"Düsen sey fotograf makinen miydi? Tamam hesap numarani ver sana ödeyecegim."
Eun Bin duraksadi. Bir adim geri gitti ve Hyun Wook'u söyle bir süzdü. Siyah kot patolon, V yakali siyah bir t-shirt ve kahverengi deri ceket.
"Hey! Bu sana yakismis. Böyle daha yakisikli olmussun." dedi aniden.
"Ne?" diye karsilik verdi Hyun Wook ve kendi kendini süzdü. Biliyorum çok yakisikliyim der gibi bir yüz ifadesiyle ceketinin yakasini düzeltti.
"Fotograf makinemi kirdin. Içinden çektigim fotograflari alip sergime koymayayim diye! Ama yaniliyorsun ben onlari çektigim gibi bilgisayarima atiyorum. Parasini istiyorum, o makineyi ne kadara aldim haberin var mi?"
Hyun Wook, nefesinin kokusunu alinca elleriyle burnunu tutarak "Ash...! Igrenç kokuyor!" diye fisildadi.
"Ne diyorsun?"
"Neden bu kadar içerler ki? diyorum!" diyerek arkasini döndü ve yoluna devam etti.
"Neden mi!? Hemen anlatayim." Eun Bin hem Hyun Wook'u takip ediyor hem de anlatiyordu.
"Simdi... Ben fotograf çekmek için Pusan'a gitmistim. Orada kalabilmek için bir ev arkadasi buldum çünkü oteller çok pahaliydi. Ev arkadasim erkekti ve..." birden Hyun Wook'un ortada olmadigi farketti. Geriye dogru gitti ve kavsaktaki yukari çikan caddeye bakti. Ordaydi. Kosarak ona yetisti ve anlatmaya devam etti.
"Nerede kalmistim? Hah... Ve babam bir arkadasimla birlikte beni görmeye geldi. Evde erkegi görünce aslinda erkegi görmedi esyalarini gördü, tabii sinirlendi ve bana küstü." Hyun Wook evinin bahçe kapisini açip ve içeri girmisti bile. Eun Bin arkasina döndü ve muhtesem gözüken eve bakti.
"Çok güzel..." dedi ahenkli bir sesle. Beyaz bir evdi ve neredeyse babasinin evinin dört katiydi. Beyaz Eun Bin'in favori rengiydi. Disaridan bakinca bile evin içinin teknolojiyle donatilmis oldugunu anlayabiliyordu. Isleri yaver giderse o da böyle bir ev alabilirdi.
Bir anda bu konuyu unutup tekrar dertleri aklina geldi. Oflayip puflayarak merdivenlere oturdu. Belki sahte bir sevgili bulursa...

------------------------

Hyun Wook, yatakta huzursuzca kipirdandi ve yastigiyla kulaklarini kapatmaya çalisti. Ama zilin susacagi yoktu. Sonunda yataktan kalkarak kapiyi açmaya karar verdi. Koridorda ilerlerken bir seylerin yanlis oldugunu hissediyordu ama uykulu olmanin azizligiyle hiçbir sey hatirlamiyordu. Zilin israrla çalmaya devam ettigini görünce "Geliyorum!" diye bagirdi. Gözleri kapali bir sekilde kapiyi açti. Dedesi elindeki bastonla Hyun Wook'un kafasina vurdu.
"Hyun Wook, sana bir kiz daha buldum." dedi dedesi. Hyun Wook gözleri kapali bir sekilde oturma odasina dogru yürüyor, dedesi de yeni buldugu kizi anlata anlata onu takip ediyordu.
"Bu seferki nasil? Özürlü falan mi?"
"Ash... Yapma bölye, bu seferki çok..."
Oturma odasina ulastiklarinda dedesi birden durdu. Bastonuyla saçi basi daginik bir sekilde karsisinda duran kizi isaret etti.
"Bu da kim?" dedi saskinlikla.

-Bölüm 2 Sonu-
Where have you been?
Cause I never see you out
Are you hiding from me?
Somewhere in the crowd

Derya tesekkür ederim canim..

----

Nergis, Eun Bin pek bir inatçi çikti Biggrin Eve ne ara girdi?
Dedesi ne yapicak merak ettim. Bastonuyla kovalamasa bari kizi Biggrin
Devamini merakla bekliyorum. ^^

www
Hell in Heaven
4.Bölüm


Kizin arkasindan baka bakmistim. Kimdi bu? Ayrica ‘istem disi’ söyledim sey hakkinda birazda utaniyordum. Kizin söyledikleri ise kafami karistirmisti. ‘Bir daha söylemek için insanlari kullanmak’ mi? Saçmaydi. Saçma ve karisik…

-‘O kiz kimdi?’’ Henry’ye baktim. Henry’nin yaklasik sadece 5 dakika gördügüm gülümsemesinden eser yoktu.

-‘Seni ilgilendirmez. Vampirlerini okusana sen.’’ Kafasiyla kitabimi isaret etti ve sonra kendi kitabina dönüp okumaya basladi. Surati yine ifadesiz bir haldeydi. Nasil bir insan bu kadar ifadesiz olabilir ki?

Saatlerdir önümde oturmus kitap okuyordu. Bense önümdeki kitaba bir türlü kendimi veremiyor ve onu izliyordum. Nasil bu kadar yakisikli olabilir ki? Sanki bu dünyadan degildi.
Kütüphane yavas yavas bosalmaya baslamisti. Aksam olmustu bile. Zamanin nasil geçtigini anlamamistim. Sonunda Henry okudugu kitaptan basini kaldirdi ve bana bakti.

-‘Neden bakiyorsun? Gitmen gerekmiyor mu? Aksam oldu…’’ dedi.

-‘Benimle ne alakan var? Gitsene sen… Biraz düsünüyorum. Çikacagim birazdan.’’ Ne kadar yakisikli ve gicik oldugunu düsünüyordum. Beni neden bekliyor ki hem?

-‘Yakisikli ve gicik oldugumu mu?’’ duvar gibi suratiyla bana bakti. Agzim asagiya düsmüstü bile. Nasil bilebilirdi ki? Tipki Edward gibi düsüncelerimi okumustu sanki. Ve suan düsünebilecek en kaçik seyi düsünüyor olmamin verdigi etkiyle kendimi deli gibi hissediyordum. Henry bir vampir mi? Ne kadar harika olurdu. Hep imkânsiz bir sey hayal etmistim. Ve simdi karsimda oturuyor olsa… Ben kesinlikle deliyim…

-‘Sasirmana gerek yok. Herkes tarafindan onaylanmis bir düsünceyi seninde düsünmüs olma ihtimalini kullanmis olmamda sasiralicak bir sey yok. Agzini ve esyalarini toplada gidelim…’’ dedi ve elindeki kitabi birakmak arkasini dönüp gitti. Bense saskinligimi atip esyalarini ve agzimi topladim.
Dediklerinin, benim Henry’nin bir vampir olmasini düsündügümden daha mantikli oldugu ve benim deli damgasini yemeden kendime getirdigi için mutluydum. Sanirim çok fazla fantastik kitap okuyorum ve olup olmadik seyler düsünüyorum. Yoksa bunu birine söylesem bana bir taraflarindan gülecegine 10 won’a bahse girerim…
Çok geçmeden geri dönmüstü.

-‘Biliyor musun, insanlar gicik kisminda haklilar… Ama yakisikli konusunda pek emin degilim.’’ dedim çantami alirken. Yürümeye baslamistik.

-‘Ne yani yakisikli oldugumu düsünmüyor musun? Tanrinin yarattigi hiçbir sey kötü ya da çirkin degildir…’’

-‘Peki, öyle diyorsan… Yine de bu cennetten düsmüs bir melek gibi yakisikli oldugunu söylememi gerektirmez…’’ dedim. Agzimi hizla kapadim. Bugün derdim ne benim? Aish! Lanet olsun! Ölmek istiyorum. Yer yarilsa da içine girsem. Kafami diger tarafa çevirdim.

-‘Dondurma ister misin?’’ dedi. Beni daha da utandiracak bir sey söylemedigi için mutluydum. Utancimdan basa bir sey söylemek istemiyordum, evet anlaminda kafami salladim sadece. Aslinda dondurma falan istemiyordum ama o an ne yapmak istedigimi de bilmiyordum. Hayir, aslinda biliyordum… Yine de onun üstüne atlayip dudaklarina yapismak pekte hos olmazdi. Ama nedense tam olarak bunu istiyordum.

Çok geçmeden elinde dondurmayla geri dönmüstü. Elindeki tek dondurmayi bana uzatti.

-‘Kendine almadin mi?’’ dedim.

-‘Canim istemiyor…’’

-‘Ben buradan yoluma devam ederim. Bana dondurma aldigin ve buraya kadar eslik ettigin için tesekkür ederim…’’ dedim Henry’e döndükten sonra. Sanki duvarla konusuyordum. (Hâla…)

-‘Hava karardi. Seni eve birakacagim. Sorun olur mu?’’ tek kasini kaldirip bana bakti. Ayy üstüne atlamamak için kendimi zor tutuyorum. Ölebilirim…

-‘Nasil istersen…’’ diyebildim sadece. Yakisikli olmasinin yaninda soguk ve gicik olusu gerçekten sinir bozucuydu. Durum böyle olmasaydi benim ideal erkegim bile olabilirdi…

-‘Bu arada senden istedigim bir sey var… Biliyorum birbirimizi yeni taniyoruz ama bana yardim eder misin? Yani tarih dersi konusunda… Gelecekle ilgili planlarim arasinda sadece tarih ve felsefe dersim duruyor… Ha? Bana yardim eder misin?’’ dondurmami iki elimin arasina alip elerlimi birlestirdim ve dudagimi büküp Henry’ye baktim. Normalde bunu kime yaparsam yapayim hafifçe bile gülmesi gerekiydi. Bay duvarin suratinda ise hala bir kipirdama yoktu. Kabul edip etmedigini bile anlayamamisti. Bunun üzerine ciddi halime döndüm ve dondurmami yemeye devam ettim. Sanirim kabul etmemisti…

-‘Gelecekle ilgili planin ne? Hayallerin, tüm gelecegin?’’ dedi soguk bir sesle.

-‘Okulu bitirip psikolog olmak istiyorum. Sonra hayatimin erkegini bulup evlenmek… 2 çocugum olsun istiyorum. Sevdigim adamla yaslanmak, onunla beraber ölmek. Ne erken ne genç… Tanri’ya siki siki baglanan sensin. Dualarimi kabul edecektir degil mi? Ben buna inaniyorum…’’

-‘Kabul edecektir… Öyle umuyorum… Ama ya olmazsa? Mesela hemen yarin bir araba onca insan varken sana çarparsa? Genç yasina ragmen kanser olup ölürsen? Niye bu kadar çok sey istiyorsun? Saçma… Hayal kirikligi… Eger Tanri’nin dualarini kabul edecegine inaniyorsan, kadere de inaniyorsundur degil mi?’’ dönüp bana bakti. Üzgün gibi bir hali vardi… Neden böyleydi?

-‘Insan sonunda nasilsa ölüyor… Sonunda öleceksen o zaman yasamanin anlami ne. Eger böyle düsünüp hayal kurmaya devam etmezsen, yarin ölecegim diye yasarsan bugününü zehir edersin. Yarinda ölebilirim 5 dakika sonrada… Bu bir günümü ya da 5 dakikami güzel yasamayacagim anlamina gelmiyor… Gelecekler ilgili hayallerim var evet… Istediklerimin olmasini istiyorum… Ama olmazsa da sorun degil… Tanri elimizden birini aliyorsa birini verecektir… Öyle degil mi?’’ gülümsedim.

-‘Tüylerim ürperdi… Fena sekilde iyimsersin… Yine de sen fazla umutlanma olur mu?’’

-‘Aish! Sende midemi bulandiriyorsun… Duvarla Henry arasinda 7 farki bul deseler, degil 7 bir tane bile fark bulamam…’’ suratimi eksittim.

-‘Az önce yardim istemiyor muydun?’’

-‘Ah… Sey… Henry’cim… Benim yeni ve yakisikli arkadasim… Mide bulandirma konusunda söylediklerim tamamen sakaydi… Yardim edecek misin?’’ gülümsedim. Bu çocuk sinir bozucuydu. Evet, tam bir sinir bozucu…

Çantamin üst kismina ilistirdigim kalemi kapti ve elimi tuttu. Ne oldugunu anlamadan elime bir seyler yazdi… Sonra elimi birakti. Rakamlar ve bir adres vardi.

-‘Ev adresim ve telefon numaram… Eger adresi bulma konusunda zorluk yasarsan ararsin… Saat sabah 11’de… Sakin geç kalma…’’ kalemin kapagini kapadi ve çantama atti. Sevinçle Henry’nin boynuna atladim. Aslinda zipladim… Boyu uzundu ve ziplamak zorunda kaldim. Boyum kisa kaldigi için kollarini belime dolamak zorunda kalmisti. Bir süreligine – belki 5 saniyeligine- normal bir sey gibi gelmisti ama kalbimin atisi gitgide hizlandikça bunun utanç verici bir sey oldugunu anlamistim. Kollarimi biraktim ve geriye dogru yürüdüm.

-‘Söz geç kalmayacagim.’’ Gülerek elimdeki adrese baktim. Kafami kaldirdigimda evime birkaç bina uzaklikta oldugumu gördüm. Henry’ye minnettar bir sekilde baktim. Bakmaya çalistim… O an kalbim o kadar hizli atiyordu ki, âsik bir bakis firlatmadan minnettar bir sekilde bakmaya çalistim desem daha mantikli olurdu…

-‘Iste geldik… Sana iyi aksamlar.’’ Dedim ve yürümeye basladim. Tesekkür etmeyi unutmustum. Arkami döndüm. Yoktu… Bu kadar kisa sürede sokaktan çikmasina imkân yoktu. Hatta en yakin binaya bile girmesine imkân yoktu… Etrafima iyice bakindim… Bu çocuk uçmus muydu? Nerede?
www
Çok Fotojeniksin hikayesi
Gerçekten güzel anlatiyorsun ve yaziyorsun
Hikayeni begendim Eun Bin ve havali çocugumuzun diger maceralarini merakla bekliyorumBiggrin
Yeni bölümü çabuk yazarsan sevinirimBiggrin
VAMPİR KNİGHT
KANAME <3 YUKİİ

(30-06-2011, Saat: 22:44)dbsk_rabia yazdı: Nergis, Eun Bin pek bir inatçi çikti Biggrin Eve ne ara girdi?
Dedesi ne yapicak merak ettim. Bastonuyla kovalamasa bari kizi Biggrin
Devamini merakla bekliyorum. ^^

3. bölümde sorularin cevap bulacak. Onay


(30-06-2011, Saat: 23:56)tatli-cadi yazdı: Çok Fotojeniksin hikayesi
Gerçekten güzel anlatiyorsun ve yaziyorsun
Hikayeni begendim Eun Bin ve havali çocugumuzun diger maceralarini merakla bekliyorumBiggrin
Yeni bölümü çabuk yazarsan sevinirimBiggrin

Tesekkürler. ^.^
Yeni bölümü çoktan yazdim da biraz heyecan olsun diye 1 gün sonra paylasacagim. Biggrin
Senin hikayeni de bekliyorum bu arada. Onay

Where have you been?
Cause I never see you out
Are you hiding from me?
Somewhere in the crowd

(30-06-2011, Saat: 23:41)dbsk_rabia yazdı: Hell in Heaven
4.Bölüm

Atlasin üstüne atlasin... Sorun olmaz ben desteklerim Hae Bin'i...!!
Ben bu Henry'i çok sevdim, çok cool! Bayilirim duvar erkeklere. Biggrin

Henry ve duvar arasindaki 7 fark olayina koptum. hysterical
Ben aralarinda bir fark buldum!! Duvar Henry kadar yakisikli olamaz. Tek fark bu olsa gerek. Onay

Hemen yeni bölümü okumak istiyorum! Bekletme beni. Opucuk
Where have you been?
Cause I never see you out
Are you hiding from me?
Somewhere in the crowd

(01-07-2011, Saat: 0:32)caRameLy.x3 yazdı:
(30-06-2011, Saat: 23:41)dbsk_rabia yazdı: Hell in Heaven
4.Bölüm

Atlasin üstüne atlasin... Sorun olmaz ben desteklerim Hae Bin'i...!!
Ben bu Henry'i çok sevdim, çok cool! Bayilirim duvar erkeklere. Biggrin

Henry ve duvar arasindaki 7 fark olayina koptum. hysterical
Ben aralarinda bir fark buldum!! Duvar Henry kadar yakisikli olamaz. Tek fark bu olsa gerek. Onay

Hemen yeni bölümü okumak istiyorum! Bekletme beni. Opucuk

Yorumun için tesekkürler canim. Bu sefer bekletmeyecegim Biggrin Opucuk
www
caRameLy.x3 ellerine saglik canim...Dedeyi ben de merak ettim simdi... OnaySmile


Rabia'm OpucukOpucuk yine çok güzel bir bölümdü... Onay Henry'yi pek bir seviyorum ya... Opucuk Bu arada ben de sevgili caRameLy.x3 gibi 7 fark olayina bayildim... Onay Henry diyorum baska birsey demiyorum... KalpBiggrin
"Işıkları kim kapattı?" Kim Sun Woo-The Equator Man
NOT:Tugçe'm kusuruma bakma ama eger imkanin olursa bu bölümü de eklersen sevinirim...Malesef sana mesaj atamiyorum çünkü...


SIYAH

18.BÖLÜM

Bay Kim:
Gerçekten bunu yapmak istiyor musunuz? Bu sizin için zaman kaybi degil mi?
Pencerenin önüne oturmus,etrafi neye duydugu belli olmayan bir özlemle izleyen Kang Yoon hafif basini arkasina dogru çevirerek,mimiksiz yüz ifadesiyle...
Kang Yoon:Bay Hwang kararini verene kadar bir süre burada olmamam planimi etkilemez...
Bay Kim(Ima ile):Hanimefendi bunu gerçekten de Park Jung Bin ile vakit geçirmek için mi yapiyorsunuz?
Kang Yoon yüzünü yine disariya dönüp,yalan söyleyerek...
Kang Yoon:Onunla zaman geçirmek istiyorum biraz...Hem Jung Bin için hem de kendim için...
Bay Kim:O halde neresi için hazirlik yapayim?
Kang Yoon(Tebessüm ederek):Ispanya’ya gidecegiz...Tam 1 ayligina...Yarin sabah yola çikacagiz...
Bay Kim:Peki...
Kang Yoon:Bu arada amcamin kalan tüm yasa disi faaliyetlerinin kanitlarini da bir araya getirsinler...Söyle digerlerine ortaya çikmamis hiçbir sey kalmasin... (Gülerek)Olur da Bay Hwang o antlasmayi imzalayip kendi kendini yok ederse o belgelerde isimize çok yarayacak...Son birkaç parça daha yollayin ona ve pek sevgili varisine...Bu bir ayda rahat rahat uyumamali...Telasindan yanlis kararlar alip,bize siginmali...
Bay Kim:Peki...
Bay Kim gittikten sonra pencereden disari bakmaya devam eden Kang Yoon kötü hissediyordu kendini...Yine o kötü agrilar baslamisti...Boynundaki o ince sizi oldukça rahatsiz ediciydi...Bacaklarindaki uyusuklugu da hissetmisti...Yavasça-ki bu zor olsa da-ayaga kalkip,çalisma masasinin üzerindeki ilaçlarindan alip,içecekken,sürahinin yanindaki bardagi-ki daha yeni su koymustu içine- devirdi...Masanin üzerini kaplayan suyu gören Kang Yoon o an bu acinin nedeni olan günleri hatirladi...Vücudundaki zarara sebep olan siddet gördügü anlari,açlik çektigi günleri...O yangindan kalan izlerin üzerine yeni yapilan yaniklari hatirladi...Hiç acimadan hassas vücuduna yapilan iskenceleri hatirladi...Sirf herseyi bilen o küçük kiz sussun diye...Gözlerinden süzülen yaslari silerken Dong Joo’nun sözleri geldi yine aklina...O her zaman hatirladigi sözleri...

“Dong Joo:Bu kadar çok mu korkuyorsun? (Biraz duraksadiktan sonra) Gülmekten?”

Sonra aci içinde gülümsedi ve ilacini içti,yeni doldurdugu bir bardak su ile birlikte...Sonra dudagini isirdi farkinda olmadan...

Kang Yoon(Sessizce):Korkuyorum...Evet gülmekten çok korkuyorum...Gülerim de alisirim diye çok korkuyorum...Pisman olmak istemiyorum...Tipki sana asik oldugumu anladigim zamanki gibi...Seni de gülmeyi de unutmaya gidiyorum...Eski Kang Yoon’u geri getirmeye gidiyorum...
Sonra masaya damlayan bir damla gözyasinin esliginde mirildandi...
Kang Yoon:Çünkü buna mecburum... Sad

-BH Group-

Hyun Soo ile bilerek-sirf onun üzerindeki etkisi daha da artsin diye- göz göze gelmemeye çalisiyordu...Bay Hwang’a bazi isler için bir süre Güney Kore’de olmayacagini anlatirken Hyun Soo’da dikkatle onu izliyordu...Son sözleriyle kendisine karsi ilgili olduguna inandigi bu kadini dinliyordu...Ona göre bu kaçisin sebebi kendisiydi...Ve yüzündeki ifadeden bu düsüncesini çok iyi anlayan Kang Yoon,bunu kullaniyordu...
Bay Hwang:Demek bir süre burada yoksunuz...
Kang Yoon:Evet...Ve o zamana kadar siz de kararinizi vermis olursunuz...Degil mi?
Bay Hwang(Tedirgin olarak):Tabi...
Kang Yoon ayaga kalkip,elini uzatarak...
Kang Yoon:O halde görüsmek üzere Bay Hwang...Herseyi size birakiyorum...Diger tüm isleri...Size güvenerek...
Bay Hwang:Merak etmeyin Temsilci Lee...Geri döndügünüzde bu kararin yanlis olmadigini siz de anlayacaksiniz...
Kang Yoon:Umarim...

Bay Hwang’in gitmesiyle yanliz kalan Hyun Soo ve Kang Yoon bir süre birbirlerine bakti...Daha sonra Kang Yoon’a dogru bir iki adim atan Hyun Soo...
Hyun Soo:Ne için gidiyorsun?
Kang Yoon(Aci çekiyormus gibi bir ifadeyle Hyun Soo’ya bakarak):Is için dedim ya...
Sanki Kang Yoon’u hiç duymamis gibi,istedigi cevabi almak istercesine yineledi sorusunu Hyun Soo...
Hyun Soo:Ne için gidiyorsun?
O an Kang Yoon bir iki adim daha Hyun Soo’ya yaklasarak...
Kang Yoon:Sebebi sensin desem...Birsey degisecek mi?
O an düsüncelerini onaylarcasina karsisindaki bu kadinin verdigi cevaplara sevinen Hyun Soo gülerek...
Hyun Soo:Degismeyecegini nereden biliyorsun?
Hyun Soo’nun sevincini ona aciyarak izleyen Kang Yoon...
Kang Yoon(Ciddi bir ifadeyle):Kendimizi kandirmayalim...Ortada verilmis sözler varken,geri dönüsler zorken birseyleri açikça konusmak dogru degil...
Hyun Soo:Nisani mi düsünüyorsun?
Kang Yoon(Elini kaldirarak):Bence bu kadari yeterli...Daha fazla konusmayalim...Ben gidecegim...Ve bir süre sonra döndügümde hiçbir sey olmamis gibi kaldigim yerden devam edecegim...
Dedi ve tam odadan disari çikacakken kolundan siki siki tutan Hyun Soo...
Hyun Soo(Kang Yoon’un gözlerinin içine bakarak):Benim için zor olacak...Hem de çok zor...Bay Chun gibi bir destegi kaybetmek çok zararli olacak...Ama ucunda sana gelmek varsa herseyi göze alacagim...
Kang Yoon zorla gözünden getirdigi bir damla yasi silerek,kolunu Hyun Soo’nun ellerinin arasinda kurtardi ve...
Kang Yoon:Gerçeklesmeyecegini bilsem bile...Bunu duymak bile güzel...
Dedi ve hizla ayrildi oradan...Hyun Soo ise umut verici bu iki cümleden sonra tebessüm ederek arkasindan bakakaldi...

-Aksam-Pasta Dükkani-

Kang Yoon(Bir yandan önündeki pastayi yiyip,diger yandan konusmaya çalisarak):
En çok senin pastalarini özleyecegim In Hye...Bunu biliyorsun degil mi?
In Hye(Gülerek):Biliyorum...Ama yine de...(Hüzünle)Bir süre burada olmayacagin için kendimi kötü hissediyorum...
Min Joo(Hüzünle):Ayni seyi ben de hissediyorum...
Kang Yoon(Kahkaha atarak):Kim derdi duygusuz Temsilci Lee’nin gidisine üzülen birileri olacak diye? Sizin su halinizi görmesem ve bunu baskasindan duysam kesinlikle inanmazdim...
O an Min Joo Kang Yoon’un elini tutarak...
Min Joo:Kim ne derse desin...Sen gerçekten iyi birisin...(Bir süre sonra)Çabuk dön olur mu?
Kang Yoon(Min Joo’nun elini sikarak):Olur...

Pasta dükkanini beraber kapatmislardi...In Hye ve Min Joo arabaya binerken,Min Joo...
Min Joo:Inat etme seni de birakayim evine...
Kang Yoon:Evim çok uzak degil...Hem hava almis olurum...
Min Joo:Peki...
In Hye:Kendine çok iyi bak...Sakin baska birinin pastalarindan yiyip bana ihanet etme olur mu oralarda?
Kang Yoon(Gülerek):Sana nasil bu kötülügü yapabilirim ki?
Dedi ve onlar gittikten sonra mirildandi...
Kang Yoon:Keske o da burada olsaydi...Son bir kez onun yaninda Hwang Ji Min olmak istemistim oysaki...(Bir süre sonra) Bu topuklu ayakkabilarla zor olacak ama olsun...
Dedi ve tipki Dong Joo ile yaptigi gibi attigi her adimi saymaya basladi...
Kang Yoon:1...2...3...
Agir agir ilerliyordu,her bir adimi yüksek sesle söyleyerek...Sanki yaninda Dong Joo varmis gibi hissediyordu...Onun kahkahalari yankilaniyordu kulaklarinda...Ardindan o da gülüyordu...Kendi kendine...Hayalinde onunla gülüyormus gibi düsünse de aslinda tek basinaydi...Sonra aklina Dong Joo’nun dedikleri geldi...

“Kang Yoon:Sen niye pesimden geliyorsun?
Dong Joo(Gülerek):Benim yanimda kalmak için arabani bahane ettiginden ona bir özür borçlu oldugumu hissettim...
Kang Yoon(Tuhaf tuhaf Dong Joo’ya bakarak):Ne?
Dong Joo:Biliyorsun ben merhametli,iyi kalpli biriyim...Araba da olsa...(Kang Yoon’un tuhaf bakislarinin yok olmadigini görünce,bagirarak)Ne yani sen benim yanimda kalmak için arabayi bahane ederken ben de senin yaninda kalabilmek için ayni arabayi bahane edemez miyim? “


Sonra yüzündeki asik oldugunu tüm dünyaya belli edecek sekilde beliren gülümseyle devam etti onu hatirlamaya...

“Kang Yoon:Bay Cha! Lütfen sessiz olun..Bir daha uyarmayacagim...Bayan In Hye gelene kadar buradan ben sorumluyum...
Bunun üzerine Kang Yoon’un elindeki tepsiyi hizla alan Dong Joo..
Dong Joo:Ben geldigime göre artik size ihtiyacimiz yok Temsilci Lee...
Dong Joo’ya onu küçümser gibi baktiktan sonra,oldukça yüksek topugu olan ayakkabisiyla Dong Joo’nun ayagina basip,hizla tepsiyi yine kendine alarak...
Kang Yoon:
Zamaninda gelseydiniz bunu söylemeye hakkiniz olabilirdi ama artik isi ben devraldigima göre sorun da yok demektir!
Dedi ve hizla siparis veren masalara dogru gittiginde arkasindan bagiran Dong Joo...
Dong Joo
:Senin sirkette imzalaman gereken bir dosya ya da katilman gereken bir toplanti yok mu?”

Ardindan In Hye’nin dogum gününde,ona hediyesini verdigi anlar geldi aklina...

“Kang Yoon(Hediyeyi uzatarak):Ilk defa birine hediye veriyorum...O yüzden hediye seçimi konusunda pek basarili olmamis olabilirim...
Bunu duyan herkes gibi sasiran Dong Joo intikamini almak amaçli...
Dong Joo:
Niye çok mu cimrisin?
Min Joo-In Hye:Dong Joo!
Yine ayni tavirla,Dong Joo’nun yüzüne bakmadan konusan Kang Yoon...
Kang Yoon:
Hayir...
Dong Joo(Uyarilara aldirmayarak):O zaman hediye verecek kimsen yok?
Kang Yoon(Min Joo’ya bakarak,bir tanidiginin oldugunu bilerek):Hayir!
Dong Joo:O zaman...
Tam 3.soruyu soracakken kendi kendine söylenerek...
Dong Joo:
Tamam,tamam sormayacagim...Nasilsa hepsinin yaniti (Kang Yoon’u taklit ederek)”Hayir!” olacak...Degil mi?
Kang Yoon(Her zamankinin aksine hafifçe dönüp Dong Joo’ya bakarak):Cevabini bildigin sorulari neden soruyorsun?
Dong Joo(Sinirlenerek):Bu kadin beni deli edecek! Bir de pek sakin nedense? Sakinlestirici filan mi kullaniyorsun sen?
Kang Yoon(Ima ile):Hayir!
Dong Joo(Alayci bir tavirla):Verecegin cevabi bilmeliydim... ”


Tüm bunlari hatirlarken diger yandan da adimlari saymaya devam ediyordu...
Kang Yoon:92..93...94...
Sonra yol ayrimina yaklastigini fark etti...
Kang Yoon:98..99...
Bir adim daha atacakti ki bir çift ayak gördü önünde...Basini yukari kaldirdiginda Dong Joo gülerek...
Dong Joo:100...(Dedi son adimi kendisi sayarak)
Kang Yoon saskindi...Ama bir o kadar da mutluydu buna...Ona dair herseyi bir kenara atmadan önce onu tekrar görmek onun için oldukça güzeldi...
Kang Yoon:Dong Joo...
Dong Joo(Mahcup bir sekilde):Özür dilerim...Geciktim...
Kang Yoon(Heyecanla):Hayir...Sen gecikmedin...Zaten bu aksam için verilmis bir sözümüz yoktu...
Dong Joo:Öyle ama yine de...
O an kendisine parildayan gözlerle bakan,o masum yüzün sahibine,Kang Yoon’a siki siki sarilmamak için zor tutuyordu kendini...Bu yüzden hemen lafi degistirdi...
Dong Joo(Gülerek):Ama sen çoktan bitirdin 100 adimi...
Kang Yoon(Heyecanla):Bugün hiç yorgun degilim...Istedigin kadar adim atabilirim...(Ayaklarini göstererek):Çok dayaniklilar!
O an Kang Yoon’un topuklu ayakkabilar yüzünden ayaklarinin sistigini fark eden-ki bu da önünde durduklari sokak lambasi sayesinde olmustu- Dong Joo Kang Yoon’a bagirarak...
Dong Joo(Endiseli bir sekilde):Sen bunlara mi çok dayanikli diyorsun?
Kang Yoon(Kendisine bagirdigini görünce sasirarak):Ne?
Dong Joo:Baksana nasil sismis? Canin çok yaniyor olmali...
Dedi ve Kang Yoon’un kolundan tutup,onu kaldirima oturtarak...
Dong Joo:Neden kendine karsi bu kadar acimasizsin? Bir de hala yürüyebilirim diyorsun?
Kang Yoon:Ben...
Dong Joo onu dinlemiyordu bile...Kang Yoon’un önünde egilmis,ayaklarini sikan ayakkabilardan kurtulmasi için,onlari çikarmaya çalisiyordu...
Kang Yoon(Sasirarak):Ne yapiyorsun?
Dong Joo(Öfkeyle):Caninin daha fazla yanmasini engelliyorum...Bu kadar kisa bir yolda bile bu kadar kötü oluyorsa...( Ayakkbilari çikardiktan sonra)Su topuklara bak! Sen yine sirkette iyi dayaniyorsun...
O an Kang Yoon sevgiyle Dong Joo’yu izliyordu...Yüzündeki her bir kivrimi ezberlemeye çalisiyordu,lambanin imkan verdigi ölçüde...Bir daha ona bu kadar yakin olamayacagini biliyordu çünkü...Beyaz tenindeki her bir izi,o paril parlayan gözlerinin seklini unutmamak için o kadar dikkatli bakiyordu ki ona...Kendisini dinlemedigini fark eden Dong Joo ona öfkeyle baktiginda...
Dong Joo:Bir de dinlemiyor beni hanimefendi! Lee Kang Yoon! Sana diyorum!
Kang Yoon gülerek onu izliyordu...Hiç cevap vermiyordu...Sonra da tek bir soru sordu sadece...
Kang Yoon:Niye kiziyorsun bana?
Dong Joo:Çünkü caninin yanmasini istemiyorum...
Kang Yoon(Hüzünle):Canim yansa ne olur?
O an Dong Joo kendisine askla bakan bu kadini fark etti...Içinden büyük mutluluk duydu...Artik askinin karsiliksiz kalmadigini bilerek...Kalbi hizli hizli atmaya basladi...In Hye’ye dedigi mucize gerçeklesmisti...Artik kendisine askla bakan bir kadin vardi karsisinda...Ve ayni bakislarla kendisine bakan bir adam vardi o kadinin karsisinda...
Dong Joo kendisinden cevap bekleyen Kang Yoon’a daha fazla yaklasti...Kang Yoon daha da heyecanlandigini fark etti o an...Dong Joo gittikçe yaklasti kendisine sonra da onu öptü...Öptükten sonra geri çekildiginde artik içinde birseyleri sakli tutmanin geregi olmadigini bilen fisildadi...
Dong Joo(Kang Yoon’un sorusuna cevap vererek):O zaman benim de canim yanar...

Belki de en güzel ask ilaniydi onun için bu cümle...”Seni seviyorum” demeden içindeki duygularin en güzel anlatilisiydi belki de bu...Ama Kang Yoon agliyordu...Süzülen gözyaslari Dong Joo’yu sasirtsa da sadece onu izliyordu...Kang Yoon ise bu gece baslayan ve yine bu gece sonlanmak zorunda olan bir aska agliyordu...Yine kaybedisine agliyordu...Ona daha sonra söyleyecekleri,davranacaklari için agliyordu...Binlerce kez özür diledi içinden...Ama nafileydi...Dong Joo duymuyordu bunlari...Bir kadinin kalbinde yankilanip duruyordu sadece o iki kelime...”Özür dilerim...”
Sonra Dong Joo aglayan Kang Yoon’un elini tuttu...Yanagina bir öpücük kondurdu...Parmaklariyla hafifçe yanagina dokunup,gözyaslarini sildi...Ardindan alnini Kang Yoon’un alnina dayadi...Ikisi de gözlerini kapadi...Ve fisildadi...
Dong Joo:Daha fazla saklayamadim içimde...Gözlerinde kendimi görünce zamani geldi dedim...Uzun zamandir hiçbir karsilik beklemeden sevdigim kadinin bana asik oldugunu anlayinca duramadim...Bir mucizeydi bu benim için...Ve gerçek oldu...Tesekkür ederim Kang Yoon...Tesekkür ederim...
Kang Yoon(Gözlerini kapamaya devam ederek):Özür dilerim...Özür dilerim...
Dedi kalbindeki haykirislari sonunda kelimelere dökerek...Iki insan vardi gecenin karanliginda lambanin aydinligina siginan...Biri sevdigine tesekkür ediyordu tüm içtenligiyle askina karsilik verdigi için...Ve digeri...O da özür diliyordu...Tüm içtenligiyle...Bu geceden sonra yapacaklari için...
Daha sonra bu özürleri duyan Dong Joo...Aci çeken,duygudan yoksun gibi görünen bu kadinin korktugunu hissetti... Kendisine asik olmanin onu korkuttugunu hissetti...Ve ayni sekilde hiç gözlerini açmadan daha önce arkasindan söyledigi sözleri bu sefer ona söyledi...
Dong Joo:Umudum ol Kang Yoon...Birak...Umudun olayim Kang Yoon...
Bu sözlerle gözlerini açan Kang Yoon karsisinda gözlerini siki siki kapamis olan Dong Joo’ya seslendi...
Kang Yoon:Tesekkür ederim...(Bir süre sonra içinden)Ne olur beni affet!Ne olur...Acimasizligimi,sana yapacagimi o büyük kötülük için beni bagisla...Seni kalbimde saklayacagim için,unutmus gibi yapacagim için beni affet...Ve bu kötü kalpli kadini en kisa sürede unut...Mutlu ol...

-Havaalani-

Jung Bin:
Yine uçaga mi binecegiz?
Bay Kim(Gülümseyerek):Evet efendim...
Jung Bin:Gidecegimiz yer güzel mi?
Bay Kim:Çok güzel...
Önden ikisi giderken arkadan gelen Kang Yoon elindeki biletleri siki siki tutuyordu...Gözlerindeki kizarikliklar isaret ediyordu ki tüm gece aglamakla geçmisti onun için.... Sonra havaalanina gelmeden önce ziyaret ettiklerini hatirladi...

-Mezarlik-
Annesiyle babasinin mezarina geldiginde...Hava daha yeni aydinlaniyordu...Arabada uyuyan Jung Bin’in yaninda duran Bay Kim onu uzaktan izliyordu...Kang Yoon hiçkira hiçkira agliyordu... Bu halinin farkina vararak...
Kang Yoon:Bu aralar aliskanlik edindim galiba...Sürekli agliyorum...(Annesiyle babasiyla konusurcasina) Nedenini ben de bilmiyorum...Aslinda hersey yolunda giderken neden bu halim ben de bilmiyorum...Güçlüyüm,planlarim yolunda ilerliyor,mutluyum da...(Sonra zorla gülmeye çalisarak)Dedim ya aliskanlik olmus herhalde...(Bir süre sonra aci içinde)Anne...Baba...Ben...Kiziniz Hwang Ji Min...Size söz veriyorum...Vazgeçmeyecegim...Ne olursa olsun...Bize yapilanlari unutmayacagim...Kendi yasadiklarimi da...Hiçbir suçumuz yokken,neyin bedeli oldugunu bilmedigimiz,bu ödetilen agir yükün acisini çikartacagim...Bir süre gelemeyecegim yaniniza...Yalniz kalmaya alisacagim...Daha acimasiz olacagim...Içimde yeseren tüm iyi duygulari köreltip dönecegim yaniniza...En bastaki Lee Kang Yoon’u yeniden kazandiracagim bu aralar oldukça duygusal olan kendime...Bana umudum olabilecegini söyleyen o adami da unutacagim...Yeniden dogacagim anne...Yeniden...O yüzden bir süre için size verdigim sözler disinda olan baska seyleri düsündügüm için beni affedin...Affedin...

***
Ve o ziyaret edilen kisilere yeniden seslendi...

Lee Kang Yoon:Anne...Baba...Ben yine kararimi verdim..Yine ölümü seçtim...Bedeli çok agir olsa da yasarken çektiklerimiz için yeniden ölmeyi tercih ettim anne...Bir an belki dedigim,bana yasamam gerektigini hatirlatan o adama çoktan vedami ettim...Ve simdi gidiyorum...

Kendisini ileride bekleyen Bay Kim ve Jung Bin’e hafifçe tebessüm eden Kang Yoon’un kulaklarinda yine o sözler yankilandi...

“Dong Joo:Umudum ol Kang Yoon...Birak... Umudun olayim Kang Yoon...”

Ve bir kadin karanliga dogru adimlarini atarken o adama seslendi son bir kez...

“Kang Yoon:Cha Dong Joo...Belki böylesi ikimiz içinde daha iyidir...Biraz mesafe,biraz zaman bize iyi gelir...Herkes kaldigi yerden devam eder...Birimiz senin o korkaklik diye nitelendirdigin ölüme dogru yol alirken belki digerimiz aci çekse de yasamaya devam eder...Mutlu ol...Bana tattirdigin mutlulugun çok daha fazlasini sen yasa...Güçlü ol...Benim gibi yapma...Annenin intikamini almayi unut...Çünkü aci çekmeni istemiyorum...Sadece yasa....Aglamaktan çekinme...Belki sonra basini omzuma koymana izin veremem...Ama sen yine de huzur bulabilecegin birini bulup,içinden geldigi gibi agla...Ve asik oldugun o zalim kadini,beni unut...Bir daha hatirlamamak üzere... (Bir süre sonra)Son birsey daha var:Hersey için tesekkür ederim...”
"Işıkları kim kapattı?" Kim Sun Woo-The Equator Man
Derya yeni harika bir bölüm olmus
Sevenler kavusmali diyorum ama Kang Yoon beni dinler mi acabaAglama
Böyle olmamali Dong Joo ile evlensin intikami yeminide bitsin artik
Yeni bölümünü merakla bekliyorum çabuk yazBiggrin
VAMPİR KNİGHT
KANAME <3 YUKİİ





Konuyu Okuyanlar: 2 Ziyaretçi