04-09-2012, Saat: 23:45
(Son Düzenleme: 25-07-2013, Saat: 17:31, Düzenleyen: black pearl.)
Ancient Architecture / Eski Mimari
(Cilalı Taş Devri~7. yy / Neolithic Period~7th C.)
![[Resim: 925410x192.jpg]](http://img3.imageshack.us/img3/4311/925410x192.jpg)
Kore'de Cilalı Taş Devri'ne ait kalıntılar diğerleriyle karşılaştırıldığında daha çoktur ve kazıbilimsel tetkiklere göre bazı kalıntıların izleri M.Ö. beşinci bin yıla kadar sürülebilmektedir. Kore'deki cilalı taş kültürü; kalıntı bölgelerinde bulunan ilk insanların yaptığı eserler olan toprak kaplara göre iki farklı çeşitte sınıflandırılmaktadır. Eski kültür fırça desenli çömlekçilik diye nitelendirilmekte ve sonraki kültür de M.Ö. yedinci yüzyıl dolaylarında ortaya çıkan tunç yapma yöntemiyle parlatılan düz çömlekçilik diye nitelendirilmektedir.
Kore'nin benzersiz zemin döşemesinden ısıtma yöntemi olan ondol'un izleri, cilalı yassı çömlekçilik kültürünün kalıntıları arasında bulunmuştur ve bu düşey duvarların geliştirilmesi de bu kültürün ilkel evlerinde ortaya çıkmıştır. Önemli kişilerin eski mezarları olan taş gömütler Kore yarımadasının her tarafında bulunmaktadır. Bu taş gömütlerin iki türü vardır: Destekleyici taşları olmaksızın görece alçak olan basitçe büyük yassı bir taş parçası olan kuzey tipi ve şekil olarak daha geniş ve daha belirgin olan güney tipi. Bu taş gömütlerin ayrımı batı dünyasındaki anıttaş kültürüyle bazı benzerlikler gösterebilmektedir. Kore mimarisinin ilerlemesinde, bu ev yapma tekniğinin; samandan yapılmış çatısıyla topraktan yapılmış duvarlarınınkine, ahşap kulübe binalarınkine ve son olarak da yükseltilmiş zemin inşasına oturtulmuş olan bir temel çukurundan geliştirildiği söylenmektedir.
Antik Joseon, M.Ö. dördüncü yüzyılda var olmaya başlamış ve M.S. üçüncü yüzyılın sonuna dek iktidarda kalmıştır. M.Ö. 109'da Nangnang (Lo-lang)'ın Çinli sömürgesi Kore'nin kuzeybatı bölgesinde kurulmuştur. Bu sömürgenin yönetimsel merkezinin ve mezarların yeri, Pyongyang şehri yakınlarındaki Taedong Nehri'nin güney kıyısında bulunmuştur. İdari binalar ahşap ve tuğladan yapılmış ve çatısı Çin inşaatlarının bir özelliğini taşıyan kiremitlerle örtülmüştür. "Boyalı Çember Biçimli Mezar" adı verilen ahşap ölü gömme odaları olan mezarlar tek bölmelidir ve kişisel eşyalar ile gömülü olanlar kendi hazinelerini kapsamaktadır; oysa bu tuğla mezarlar, aralarındaki geçitlerle çok bölmelidirler ve genellikle cenaze eşyalarını içermektedir. Bu tuğlalar, Çin'deki büyük cins olanlardan farklı olarak küçük boyutludur ve tüm çatı kiremitlerinin bölgesel olarak üretildiği de su götürmezdir. Bu dönemde, Çin kültürü Kore'ye aktarılmıştır ve bu etki yarımada genelinde Kore mimarisinin gelişmesine bir temel oluşturmak için hızlıca yayılmıştır.
Goguryeo'nun M.Ö. 37 dolaylarından daha önce kısmen kendini belli etmesine rağmen, Çin sömürgesinin kolaylaştırıcı etkisi altında, "Üç Krallık Dönemi"nin eski bölgelerindeki kültürel gelişim aşağı yukarı aynı zamanda olagelmiştir. 313'te Nangnang'ın düşmesinden sonra, Goguryeo, Mançurya'nın yarısını ve tüm Kuzey Kore'yi de kapsayan topraklarını genişletmiştir, Goguryeo'nun başkentleri Kungn ae-song ve Pyongyang'da bulunan kralların ve soyluların mezarları ile inşa alanlarının bazı kalıntıları, Goguryeo sanatını ve mimarisini yansıtmaktadır. Bu mezarlar iki çeşittir. Birisi büyük bir toprak yığını şeklindeyken, diğeri tam da basamaklandırılmış taştan bir piramittir. Bu inşa yöntemi ve mezarların detayları, onların mimari teknikleri ve yeteneklerini göstermektedir. Mezar odalarındaki duvar resimleri, o dönemin adetleriyle geleneklerinin değerli izlerini taşımakta ve mimari ayrıntılarıyla yüksek derecedeki sanatsal yeteneklerini sergilemektedir. Bu mezarlar ve inşaat alanındaki bazı kalıntılar, kendi mimarilerinin kendi zamanları için ilerlemiş düşüncelerine hakim olduğunu ve onların çeşitli inşaat malzemeleri ve yöntemlerinin kullanımını bildiklerini göstermektedir. Goguryeo'nun sanat ve mimarisi göçerkonar özelliklerin izleriyle birlikte canlılığı, atılganlığı ve kırsallığı göstermektedir.
Baekje M.Ö. 18'de kurulmuştur ve toprakları 38'inci paralelden yarımadanın güney ucuna kadar genişleyerek Kore yarımadasının batı kıyılarını kapsamaktadır. Öte yandan, Nangnang'ın düşüşünden sonra, Baekje Güney Çin ve diğer tarafta Japonya'da ortaya çıkan imparatorluk kabilesi ile kazançlı ilişkiler kurmuştur. Böylesine elverişli bir konum, Kore'nin Japonya'ya kültür aktaran bir yer haline gelmesini sağlamıştır. Hem Goguryeo hem de Baekje dördüncü yüzyılın sonlarında Budizmi resmen benimsemiştir. Çağdaş düşünceler ve dinle temasta bulunmaları sayesinde, bu bölgeler oraların kültürlerini büyük ölçüde zenginleştirmiştir.
İnşaat alanındaki kalıntılar ve kraliyet mezarları Baekje'nin başkentinde ve çevresinde bulunmaktadır. Bu yerlerde ortaya çıkarılmış olan tuğlalar ve çatıdaki kiremitlerin şekli, bize o dönemin zevkinin ve inceliğinin izlerinden daha fazlasını göstermektedir. Budist tapınaklarının planları; merkezde bulunan bir pagoda, giriş kapısı, ana kabul salonu, çalışma salonu ve dikdörtgen şeklinde bir geçit yolu çitin tamamının kuzey-güney doğrultusu boyunca bakışık yerleşimli olarak dizilmiş bir yer diye nitelendirilmektedir. Bir Baekje tapınağının benzer bir örneği göz önüne getirmek amacıyla Japonya'da Horyuji'deki Budist Tapınağı'na gönderme yapılabilmektedir; çünkü bu Japon tapınağı, Baekje'deki mimari tarzın bazı etkilerini kısmen devam ettirmektedir.
Çeşitli taş pagodalar mimarilerinin kabiliyetini sergilemek için hala ayakta durmaktadır. Iksan şehrinde Mireuk Tapınağı'ndaki ilkel taş pagoda özel bir ilgi odağıdır; çünkü burası ahşap pagodadan taş pagodalara geçiş özelliklerini göstermektedir. Buyeo'daki Chongyim Tapınağı'nın pagodası, harika orantı ve muazzam gücün etkilerini açığa çıkararak, sade ağırbaşlılığıyla en güzel pagodalardan biridir.
Kral Muyong'un tuğla mezarı ve Songsanni'deki 6 No'lu Mezar eşsiz özelliklerini Kore'ye dek sürdürmüştür. Bu mezarlar, kubbeli bir tavan ve Çin'in güneyindeki Laing Hanedanlığı döneminde (M.Ö. 502-587) kullanılan mezarların tuğlarına boyut ve şekil olarak benzeyen tuğlalarla yapılan kemer inşaatıyla yapılmıştır. Çoğunlukla bu taş mezarlar, epeyce cilalanmış ve Koguryo'nun etkilerini taşıyan resimlerle sıklıkla süslenmiş olan büyük boyutlu granit tabakalardan ibarettir.
Baekje'nin sanatı ve mimarisinde zarafet, incelik ve içtenliğin dokunuşu vardır. Kıtasal mimariden etkiler taşıyan Baekje, çeşitli etkileri benimsemiş ve Çin kalıplarından türetildiğini belli etmiştir. Daha sonra, Baekje'nin mimari tarzındaki önemli malzemeler Japonya'ya aktarılmıştır.
Silla, altıncı yüzyılda kraliyet rejimini benimseyen bu üç krallığın sonuncusudur ve coğrafi açıdan yalnızlığı bu krallığın kültürel olarak gelişmesinde gecikmeye neden olmuştur. Silla'nın başkenti Gyeongju, birçok yüzyıl boyunca refahın tadını çıkaran, dünyadaki eski başkentlerden biridir. Hala görülebilen yerlerin kalıntıları olan dört dağ kalesi, şehrin her yanını korumaktadır. Budizm kraliyet ailesine tanıtılmıştır ve 528'de bu ulusal din olarak kabul edilmiştir. Kraliyet başkenti Gyeongju çevresinde birkaç tanınmış Budist tapınağı inişa edilmiştir.
Bu mimari bu Krallıkta iyi bir şekilde ilerlemiş ve ulusal tapınak olarak altıncı yüzyılda inşa edilmiş olan [url=]Hwangnyong Tapınağı'nın kalıntılarında gün gibi ortadadır. 225 ayak yüksekliyle devasa ahşap pagoda, bu tapınakta inşa edilmiştir; ancak 1229'daki Moğol istilası sırasına yerle bir edilmiştir. Bunhwang Tapınağı'nın pagodası aslında dokuz katlı olarak yapılmıştır; ama günümüzde bu katlardan yalnızca üç tanesi durmaktadır. Burası, tuğla biçiminde kesilmiş taşlar kullanılarak tuhaf bir şekilde inşa edilmiştir ve bundan dolayı "yalancı tuğlalı pagoda" diye isimlendirilmiştir. Pagodanın ilk katının her tarafında taştan yapılmış iki panjurlu kapı takılmıştır ve bu kapılar hareketli biçimlerde kabartmalarla oyulmuş koruyucu şekillerle süslenmiştir. Asya'daki ilk taştan yapılmış gözlemevi olan Cheomseongdae, Kraliçe Seondeok'un (632-646) saltanatı sırasında yapılmıştır. Burası benzersiz ve hoş tarzıyla tanınmıştır.
Mezar odaları, ırmakların aşındırdığı büyük kayalarla ağzına kadar doldurulmuştur ve sonra da bunun üstüne büyük bir toprak yığın yapılmıştır, böylece cenaze töreninden sonra bu odalar istila edilememiştir. İçinde bulunduğumuz yüzyılda, çok sayıda mezar kazılmıştır ve içindeki değerlerin zengin kalıntıları keşfedilmiştir. Bu mezarların en iyi bilinenleri Altın Kraliyet Mezarı, Altın Zil Mezarı ve Şanslı Anka Mezarı'dır. Bu mezarların içindeki nesneler günümüzde en çok araştırılan sorundur ve İskitler, Sümerler ve Güney Rusya'nın daha sonraki sakinlerinin sanat eserleriyle kültürel ilişkileri olduğunu işaret etmektedir.
Silla, görünüşe göre diğer iki krallıktan çok daha korunumludur ve kendi göreneklerini, zihniyetini ve kültürel kimliğini diğerlerinden daha uzun süre korumuştur. Tüm bu sanat ve mimari eserleri, kendi sanatçıları ve mimarlarının yetenek ve zevkine tanıklık ederek, hoş zarafetinin özelliklerini göstermektedir.
Çeviri: S.T.