Bir kisinin görüsü, bir milletin görüsünü baglamaz ve yansitmaz. Korelilere iliskilerimiz ve onlara karsi ilgimiz ve sevgimiz en çok bilindigi sekliyle Kore Savasi'na dayaniyor. Koreli veya Türk, o dönemin kusaklari bunu daha iyi bildiginden; yasiyorlarsa onlarin bildiklerine, anlattiklarina ve hatiralarina göz kulak olmali ve manevi bir miras gibi aktarip kardes dedigimiz ülkenin insanlariyla paylasmaliyiz.
Herkesin bildigi sekil buyken daha önce ögrenip dile getirdigim gibi Korelilerle iliskilerimiz 59 öncesine degil; 1500 yil öncesine dayaniyor. Atalarimizin ortaya çiktigi topraklardaki ülkelerle gerek barisçil gerekse olumsuz iliskiler içinde olmusuz. Orta Asya'da ortaya çikan bir millet olarak bölgedeki tarihimizi Türk-Çin ve Türk-Mogol iliskilerinden ibaret oldugunu sanmaktayiz. Anlatilmamasinin yaninda arastirmadigimiz için bilemedigimiz Göktürk-Goguryeo iliskilerini gözden kaçirmisiz. (Bkz.
Yangwon-wang (Goguryeo 24. Krali) ile oglu
Pyeongwon-wang (Goguryeo 25. Krali)) Ancak üniversitelerin tarih bölümündeki ögretim üyeleri, arastirma görevlileri, uzmanlar, doçentler ya da profesörler tarafindan bilinir ve etken olarak kullanilmaz. Iki ülkenin askeri alandaki güçlü iliskileri, bilim (sosyal ve pozitif) alaninda üniversiteler vasitasiyla da güçlendirilmeli, derslerde verilmesine ek olarak ortak sempozyumlarla toplumla paylasilmalidir.
Rahat bir millet olmamizdan midir bilmem Türkiye'yi reklam filmiyle tanitmaktan öteye geçmeyen lobi çalismalari tek basina sonuç vermez. Ticari anlamda ise Kore bizi Hyundai, KT&G ve LG gibi önemli yatirimlariyla gözden kaçirmasa da biz Kore'yi gözden kaçirmisiz. Kore kadar teknoloji yogun üretim yapamiyor olmamiz ekonomik kosullar dolayisiyla gerçeklesemese de yapabildiklerimizi göstermek için Kore'yi önemsemeliyiz. Örnegin Japonya'da ve Çin'de yürüttügümüz Türk findigini tanitma çalismalari maalesef Kore'de yürütülmüyor. Yine bu iki ülkeye yapilan milli düzeyde fuar katilimlari, Kore'ye bireysel düzeyde katilim olarak ciliz kaliyor ve katilimci sayisi bir elin parmaklarini geçmiyor.
Yapmamiz gerekenlerin bazilari bunlar iken; Koreliler yatirim yapmaya devam ediyor, günden güne artan turist sayisiyla döviz girdisi sagliyor. Asya Krizi'nin büyük magdurlarindan ve neredeyse çökmüs ekonomisine sahip Güney Kore, 1999 Marmara Depremi için topladigi paranin minnet duygularinin karsiligi olmadigini belirterek halkin daha fazla katilimini sagliyor.
Bir Koreli'nin görüsü ve bir Kore'nin Türkiye ile bu çaptaki iliskileri... Her sey ortada degil mi?