Philosophy in Korean Society
Bir toplumun düşüncesini ve dünyaya bakış açsını belirleyen felsefi düşünceler ve akımlar Uzakdoğu toplumunun geneline baktığımızda olduğu gibi, Kore toplumunu da etkisine almış ve tarih boyunca farklı düşüncelerin ve sentezlerin mensubiyetinde yaşamıştır. Kore toplumunun felsefi düşüncesi ve yaşayışı incelenecek ise diğer çoğu toplumda da olduğu gibi din öğesini de ele almak ve bağlantıları ortaya koymak gerekir.
Düşünüldüğü gibi Taoizm, Budizm, Konfüçyüsçü lük gibi akımlar temelinde bir din değil felsefi bir düşüncedir. Bu düşüncelerin kurucularından sonra gelen öğrencileri tarafından dinsel öğelerin içine katılmasıyla bir din halini almıştır. Bundan dolayı da başta bu üç akım hem din olarak hem de felsefi bir görüş olarak günümüz insanının kendi hayatında uyguladığı önemli olgu ve değerlerden olmuştur.
TARİH ÖNCESİ DÖNEM
Kore toplumunun Arkeolojik araştırmalardan yola çıkılarak, Jeulmun çömlekçilik döneminde (M.Ö 8000-1500) bir ulus halini aldığı düşünülmektedir. M.Ö 4000’li yıllara doğru Orta Asya’dan göçen Tuyur kabileleri, Kore’nin Kuzeyindeki Mançurya bölgesine yerleştiler ve ilk medeniyetlerini burada kurdular. Bu dönemde Kore insanı doğayı gözlemleyerek kendine bir görüş ve din belirleme çabası içine girişmiş ve metafiziği fazlasıyla kullanmıştır. Doğada olan çoğu şeye Mısır ve Yunan mitolojisinde olduğu gibi bir ruh ve tanrı atfetmiş bunlar doğrultusunda yaşamlarını sürdürmüş, başta Şamanist ve Taoist öğelerin etkisinde kalmış, yaşamsal olgu ve değerlerini bu doğrultuda belirlemişlerdir. Bu dönem felsefesi ile ilgili fazla bir bilgi sahibi olmamakla birlikte Kore mitolojisinden yola çıkarak bir şeyler söylemek mümkün. Hananim (En yüce, en güçlü tanrı), Hahim (Gökyüzü tanrısı), Hwanın (Cennet ve toprağın imparator tanrısı), Hwanung (Hwanın oğlu) gibi tanrı ve ruhlar, insanüstü kavramlar, bu dönem toplumunun oluşturduğu metafizik içerikli ögelerdir. Sözlü gelenek yoluyla nesilden nesille aktarılan bu isimler ve efsaneler günümüzde bu dönem insanın yaşayışını ve ritüellerini öğrenmemizde çok önemli bir kaynak oluşturmakta ayrıca Uzakdoğu toplumunda sıkça görülen yüceltme arzusunun geçmişini de ortaya koymada önemli bir rol oynamaktadır. En açıklayıcı şekliyle bu dönem temel felsefesini insanüstü ögelerden alır.
ANA ÖĞRETİ TAOİZM
Kore toplumu tarih boyunca hep farklı milletlerin görüşlerinden etkilendi ve bu görüşlerin temel ritüellerine göre hayatını idame etti. Bu görüşlerin en başında, Neo-Konfüçyüsçü lük ve Budizm gibi akımları da etkilemiş olan Taoizm gelir. Çoğu kişi Taoizm’i Çin dini geleneğine ait en orijinal öğreti olarak görür.
Doğum tarihi tartışmalı olmakla birlikte M.Ö 6. YY da yaşadığı düşünülen ve Taoculuk fikrinin anlaşılmasını sağlayan Çinli filozof Laozi (Lao Tzu), bu akımın efsanevi lideri olarak görülür, düşüncelerinde dönemin diğer akımlarından daha farklı bir bakış ve dil benimsemiştir. Eylemsizliği öğretisinin ana temasına koymuş ve her şeyin fazlasını reddederek, fazla bilginin ve davranışın gereksiz olduğunu, insanı yanlış durumlara sürükleyeceğini iddia etmiştir. Çağdaşı olan Konfüçyanist Felsefe ile ters düşmüş ve kesin olarak reddetmiştir, efsaneye göre Konfüçyanist Felsefenin kurucusu Konfüçyüs, Laozi’yi hocası olarak görmekteydi ve bazı konularda Laozi den yardım almaktaydı ancak Konfüçyüs, ölümünden kısa bir süre önce Tao’yu ve öğretisini reddederek, iki akımın zıtlığını ve farklılığını ortaya koymuştur. Laozi, Dil ve anlatım yönünden anlaşılması zor olan, 81 bölüm ve bu bölümlerin açıklamalarından oluşan, Taoizm’in en temel yazıtı Tao Te Chıng adlı eseri yazmış ve Tao’yu tanımlamaya çalışmıştır. Yorumu fazlasıyla zor olan bu eser Taoizm’in temel dayanaklarını ortaya koyarak anlaşılmasını sağlamıştır. Bu eserde Laozi Tao’yu şöyle tanımlar;
En güzel öğreti bile Tao'nun kendisi değildir.
En güzel isim bile onu tanımlamakta yetersizdir.
Tao kelimeler olmadan deneyimlenebilir
ve bir isim olmadan bilinebilir.
Kişinin hayatını Tao'ya göre idaresi
kişinin hayatını pişmanlıklar olmadan yönetmesidir;
kişinin içindeki bu potansiyeli anlamak
herkesin yararınadır.
Kişinin hayatını bu şekilde yaşaması için
kelimeler ve isimler gerekmez, ama
tarif etmek için kelimeler ve isimler kullanılır ki
hakkında konuşmakta olduğumuz yolu,
bireyin yaşamayı seçmek isteyebileceği
diğer yollarla karıştırmadan
daha iyi açıklayabilelim.
Tao’nun görünümleri
bilgi, entelektüel düşünce ve kelimeler sayesinde bilinir,
ama bu tür entelektüel bir amaç olmadan
Tao’nun kendisini tecrübe edebilmeliyiz.
Bilgi ve tecrübe gerçektir,
ama gerçek, karmaşıklık yaratıyor gibi görünen
birçok biçime sahiptir.
Uygun yöntemleri kullanarak
kendimizi
bu karmaşıklık bariyerlerinin ötesine uzatır
ve Tao'yu böyle tecrübe ederiz… (Tao Te Chıng 1. Bölüm Tao’nun anlamı)
Buna göre Tao kendiliğinden var olmuştur. Betimlenemez, nesnesiz, cisimsiz, sonlu ve sonsuz olandır. Ontolojik olarak Taoizm incelendiğinde, Laozi dünya varlığını reddeder ve her şeyin bir Tao olduğunu savunur ona göre Tao her şeydir, o gerçek varlıktır ve ona uymak gerekir Tao’ya uyan kişinin, Tao; varlığının, varlığı olur ve ona gerçeği kazandırır. Ancak buna karşılık olarak Laozi Tao Te Chıng’in bir bölümünde, varlığın yokluktan geldiğini açıkça ifade etmiş, varlığın var olmadığını var olsa da bilinemeyeceğini iddia ederek, tek gerçek varlığın Tao olduğunu öne sürmüştür. Tanrı fikri Taoizm düşüncesinde önemli bir yere sahiptir. Tanrı evreni keyfine göre değil belli Taolara göre yönetir ve tesadüfler yok. Kanunlar vardır. Bu düşünceye göre Tanrı’nın dahi uyduğu Tao’ya insanda uymalı ve uygulamalıdır. Sonuç olarak başından beri bahsettiğimiz Tao, en anlaşılır şekliyle Doğa düzenin ta kendisidir.
Taoizm’in beş temel esası vardır. Bunlar; Tao, De, Xiulian, Yin ile Yang ve Wu Xing (Beş element) dir. Kore toplumunu en çok etkileyen Yin ve Yang olmuştur öyle ki Joseon İmparatorluğu ve günümüzde Güney Kore bayrağında Yin ve Yang sembolü yer alır. Bu felsefenin temel düşüncesi her şeyin bir karşıtı olduğudur. Ve beş bölümde incelenir. Bunlar;
~Her şey iki kutupludur ve birbirinin karşıtıdır: Yin ve Yang kutbu.
~Kutuplar karşıtını içinde barındırır: Savaşın içinde barış veya barışın içinde savaş.
~Bağlılık ilişkisi: Her kutup ve karşıt birbirine bağlıdır.
~Karşıtların içinde karşıtlar vardır: soğuğun çok soğuk ya da az soğuk olması.
~Üreten-Tüketen ilişkisi: Her şey birbiriyle ilişki içindedir. Üretilen tüketilir. Tüketilende üretilir.
~Dönüşebilme: Sıcağın soğuğa, soğuğunda sıcağa dönmesi.
Tarihsel olarak baktığımızda Yin ve Yang ile ilgili ilk eser M.Ö 2800’lü yıllarda yazıldı. Bu bağlamda Laozi’nin Taoizm düşüncesinden uzun yıllar önce ortaya çıktı ve Taoist felsefenin bir parçası olarak görüldü. Ayrıca sonrasında gelen Neo-Konfüçyüsçü lük ve Budizm düşüncelerini de derinden etkiledi.
Kore toplumuna Taoizm’in ne zaman geldiği ile ilgili kesin bir şey söyleyemesek de en eski etkilendiği görüşün Şamanizm ile birlikte Taoizm olduğunu söyleyebiliriz. (Güncellenecek)
BUDİZM
M.Ö 6. Ya da 5. Yüzyılda Hindistan’da Brahmanizm’e bir tepki olarak ortaya çıktığı düşünülen Buda’nın kurduğu din ve felsefi görüştür.
Budizm Buda’nın ahlak üzerine kurduğu felsefi bir görüş olup aydınlanmayı, bazı şeylerin farkına varmayı ve huzur bulmayı amaçlar. Toplumda oluşan ‘’Budistler putperesttir’’ anlayışı tamamen yanlış olup Budizm’e aykırıdır. İnsanlar Buda heykeline tapmazlar heykel Buda’nın yolunu simgeler ve kişinin secdeye kapanması kendini bu yola adayacağına dair bir ritüeldir. Buda’da kendini hiçbir zaman Tanrı veya üstün bir varlık olarak göstermemiş. Aydınlanmış ve bazı şeylerin farkına varmış biri olarak yaşamıştır.
Budizm’in Theravada, Mahāyāna, Vajrayāna adında üç mezhebi vardır ve bunlar ortak olarak Dört Yüce Gerçek, Sekiz Aşamalı Asil Yol, 12 Halkalı Nedensellik Yasası gibi öğretileri kabul ederler. Kore yarım adasına Budizm’in ilk gelişi M.S 7. Yüzyılda Birleşik Shılla dönemine rast gelir. Gelen Budizm üç mezhepten biri olan Mahayana Budizm’idir. Bu mezhep e göre Buda doğası herkesin içinde bulunur. Bunu açığa çıkarmak gerekir, bunun içinde meditasyon ve Japonya özgü olan zen gibi yöntemlere başvurulur. Budizm’in en temel öğretisi olan Sekiz Aşamalı Asil Yol Buda’nın doğasının ne olduğunu ortaya koyar.
Gerçek Bilgi
Doğru Zihniyet
Doğru Söz
Doğru Davranış
Doğru Yaşam Biçimi
Gerçek Çaba
Gerçek Dikkat
Gerçek Uyanıklık
Kore’de Budizm’in en güçlü olduğu dönem Goryeo (Koryo) Hanedanlığı dönemindeydi. Bu dönemde Kore Budizm’inin ve felsefesinin en önemli kişileri yaşamış, pek çok tarihi tapınak bu dönemde inşa edilmiş ve Budizm’in en nadide eserleri bu toraklarda ortaya konmuştur. Aynı zamanda toplumsal yapıda ciddi etkilerde bulunmuş her zaman doğruyu ve gerçeği arayan bir toplum oluşturulmaya çalışılmıştır. 14. Yüzyılda Joseon Hanedanlığının kurulmasına değin Budizm Kore’nin en önemli dini ve felsefi görüşü olmuştur. Günümüzde de Kore’de en fazla mensup nüfusa sahip din ve felsefi görüş olma özelliğini taşır.
KONFÜÇYÜSÇÜLÜK
Çin bilgesi, Filozof, siyasal yönetici ve büyük öğretmen Konfüçyüs M.Ö 551 yılında Lu kentinde doğdu Chou hanedanlığı döneminde (M.Ö. 1027-256) Hristiyanlığın doğuşundan yaklaşık beş yüz yıl önce yaşadı küçük yaşlardayken babası ölünce annesi tarafından mütevazı koşullarda büyütüldü. Ambar bekçiliği ve kamu arazisi yöneticiliği yaptı ama asıl isteği Chou hanedanlığının kuruluşundaki ahlaki ve kültürel ilkeleri yeniden canlandırmak ve bölünmeye doğru giden ülkeyi ve toplumu tekrar birlik ve bütünlük içine sokmaktı. Otuzlu yaşlardayken kendi okulunu kurdu ve pek çok öğrenci yetiştirdi. Düşünceleriyle döneminde çok büyük bir farkındalık göstererek kralın dikkatini çekti ve zamanla bakanlık görevine kadar yükseldi. Yetmişli yaşlardayken ülkesinde kaos ortamı oluştu ve ülkesinde ayrılmak zorunda kaldı. Gittiği yerlerde düşüncelerini açıklayarak insanları kendine hayran bıraktı.
Konfüçyüs’ün düşüncelerinin çoğunu öğrencilerinin derlediği Söyleyişiler adlı eserden biliyoruz, bundan dolayı da yaşamının ve düşüncelerinin doğruluğundan ne yazık ki emin olamıyoruz. Bu esere göre en temel öğretileri; Ahlak, toplumsal düzen, sanat ve saygıdır. Düşüncesinin ana teması ise insancıl düzendir. Ona göre ülkede ve toplumda düzeni sağlamanın yolu aile kurumunun düzenine bağlıydı Ailesine ve çocuklarına merhametle yaklaşan biri diğer insanlara da merhametle yaklaşır düşüncesi hakimdi. Konfüçyüs eğitime önem vermiş ve herkes için eğitim anlayışını savunarak dönemin otoritesindeki sadece asiller ve erkekler eğitim görür anlayışına karşı bir duruş sergilemiştir. Ona göre birinin eğitim görüp bilgi sahibi olması için asil ya da erkek olması gerekmiyordu, kişi düşük sınıf dan biri olarak doğmuş olsa da kendi çabalarıyla yükselebilirdi. Ancak Konfüçyüs bu düşüncelerine karşılık olarak statülerin ve kişilerin birbirine saygı duymak zorunda olduğunu insancıl düzenin ancak bu şekilde sağlanabileceğini savunmuştur. Aynı zamanda atalara da saygı gösterilmesi gerektiğini bununla ilgili çoğu sözünde vurgulamıştır, öyle ki bir sözünde ölümden sonraki hayatın bilinmemesi gerektiğini eğer bilinirse atalara saygının ve hürmetin kalmayacağını söylemiştir. Bu sözü Konfüçyüs’ün ölümden sonrada yaşamın olduğuna inandığının ve materyalist olmadığının en büyük kanıtıdır. Konfüçyüs’e göre kesin şart olarak alçak gönüllülükle bilen insan erdemli insandı. Öğretisinin pek çok yerinde erdemli insan, büyük ve üstün insan, kutsal insan gibi terimleri kullandığını görmekteyiz, buda onun insana verdiği değerin bir göstergesi olsa gerek.
Konfüçyüs’ü anlamanın tek yolu ona kulak vermektir.
Üstat dedi ki: Yu, zihinle ilgili olan altı sözcüğü duydun mu?
Yu: "Hayır, duymadım," dedi.
- "Otur, sana anlatayım."
- "Öğrenmeye karşı bir sevgi beslemeden iyilik yapmaktan hoşlanmak, insanı basitliğe götürür. Öğrenme sevgisi olmadan bir şeyi anlamaya çalışmak, insanı karışıklığa götürür. Öğrenme sevgisi olmadan içtenliği istemek, insanı zararlı sonuca götürür. Öğrenme sevgisi olmadan doğruluğu istemek, insanı başkaldırıya götürür. Öğrenme sevgisi olmadan dayanıklı olmayı istemek, insanı gereksiz davranışlarda bulunmaya götürür. "
- Bildiğini bilenin arkasından gidiniz, bildiğini bilmeyeni uyarınız, bilmediğini bilmeyenlerden kaçınız…
Beni de büyük öğretileriyle peşinden sürükleyen Konfüçyüs ve düşüncesi zaman içinde bazı düşünürlerin dokunuşlarıyla karşılaşmış ve Neo-Konfüçyüsçü lük ortaya çıkmıştır. Neo-Konfüçyüsçü lük, Konfüçyüsçü düşüncenin Taoizm ve Budizm’den etkilenmiş halidir ve Çin’in Song Hanedanı döneminde oluştuğu düşünülmektedir. En fazla etkilendiği görüşün Taoist görüş olduğunu ve Konfüçyüsçü düşüncenin temelinde Neo-Konfüçyüsçü düşünceyi Taoist görüşün oluşturduğunu söyleyebiliriz. En açıklayıcı şekliyle Neo-Konfüçyüsçü düşünce Uzakdoğu felsefesinin bir sentezidir. Buna rağmen kendi içinde de farklı olarak idealist ve rasyonalist fikirler ortaya çıkmıştır.
Rasyonalist görüşün en önemli temsilcisi Zhu Xi düzen prensibi (Lİ) olarak adlandırılan var oluşun temel nedeni ve kişisel varlığın düzen yapısını biçim verme düzeyinin üstünde görerek sınırsızın üst sınırı olan Taiji olarak görür. Aslında rasyonalist Neo-Konfüçyüsçü lük Taoist görüş den fazlasıyla etkilenmesine rağmen Tao’ya aykırı olarak varlığın var olduğunu kabul eder ancak insanla evren (Yüce öğreti veya Tao) arasında bölünmez bir bağın olduğunu da savunur. İdealist görüş ise varlığı reddeder. Özetle Neo-Konfüçyüsçü lük metafiziği Ontolojik, teolojik ve kozmolojik olarak incelemiş, her alanını ele almış ve böylece farklı fikirler ortaya koyarak felsefe alanına büyük katkılar sağlamıştır.
Song Hanedanı döneminde ortaya çıkan Neo-Konfüçyüsçü düşünce, Ming Hanedanı döneminin hakim görüşüydü ve Qing Hanedanı zamanında da devam etti.
Kore toplumunda Konfüçyüsçü düşüncenin hakimiyeti Joseon döneminde olmuş başta Yi Hwang olmak üzere Yi I, Park Jae-ga gibi Neo-Konfüçyüsçü düşüncenin fazlasıyla etkisinde kalmış filozoflar bu dönem Kore düşüncesine ve yaşantısına yön vermişlerdir. Ayrıca Kore’de toplum yapısını, düzenini, gelenek ve kültürünü derinden etkiledi ve Jongmyo, Seollal gibi Konfüçyüs düşüncesine ait tören ve ritüelleri Kore’nin toplum yapısına yerleştirdi.
Genel olarak Kore toplumu oluştuğu günden bugüne kadar pek çok düşünür ve bilgeyi içinde barındırmış ve başta Çin düşüncesi olmak üzere her dönemde farklı bir akımın etkisinde kalmıştır. Günümüzde de kültür ve toplumsal yapı bakımından bu akımların ve düşüncelerin tümünün bir sentezini yaşar.
Kaynak
Ahmet Can Asena: Çin Doğu Türkistan
Konfüçyüs: Analektler (Lun-yu)
Laozi: Tao Te Chıng
John Man: Kubilay Han
Çeviren
sukjong
Bir toplumun düşüncesini ve dünyaya bakış açsını belirleyen felsefi düşünceler ve akımlar Uzakdoğu toplumunun geneline baktığımızda olduğu gibi, Kore toplumunu da etkisine almış ve tarih boyunca farklı düşüncelerin ve sentezlerin mensubiyetinde yaşamıştır. Kore toplumunun felsefi düşüncesi ve yaşayışı incelenecek ise diğer çoğu toplumda da olduğu gibi din öğesini de ele almak ve bağlantıları ortaya koymak gerekir.
Düşünüldüğü gibi Taoizm, Budizm, Konfüçyüsçü lük gibi akımlar temelinde bir din değil felsefi bir düşüncedir. Bu düşüncelerin kurucularından sonra gelen öğrencileri tarafından dinsel öğelerin içine katılmasıyla bir din halini almıştır. Bundan dolayı da başta bu üç akım hem din olarak hem de felsefi bir görüş olarak günümüz insanının kendi hayatında uyguladığı önemli olgu ve değerlerden olmuştur.
TARİH ÖNCESİ DÖNEM
Kore toplumunun Arkeolojik araştırmalardan yola çıkılarak, Jeulmun çömlekçilik döneminde (M.Ö 8000-1500) bir ulus halini aldığı düşünülmektedir. M.Ö 4000’li yıllara doğru Orta Asya’dan göçen Tuyur kabileleri, Kore’nin Kuzeyindeki Mançurya bölgesine yerleştiler ve ilk medeniyetlerini burada kurdular. Bu dönemde Kore insanı doğayı gözlemleyerek kendine bir görüş ve din belirleme çabası içine girişmiş ve metafiziği fazlasıyla kullanmıştır. Doğada olan çoğu şeye Mısır ve Yunan mitolojisinde olduğu gibi bir ruh ve tanrı atfetmiş bunlar doğrultusunda yaşamlarını sürdürmüş, başta Şamanist ve Taoist öğelerin etkisinde kalmış, yaşamsal olgu ve değerlerini bu doğrultuda belirlemişlerdir. Bu dönem felsefesi ile ilgili fazla bir bilgi sahibi olmamakla birlikte Kore mitolojisinden yola çıkarak bir şeyler söylemek mümkün. Hananim (En yüce, en güçlü tanrı), Hahim (Gökyüzü tanrısı), Hwanın (Cennet ve toprağın imparator tanrısı), Hwanung (Hwanın oğlu) gibi tanrı ve ruhlar, insanüstü kavramlar, bu dönem toplumunun oluşturduğu metafizik içerikli ögelerdir. Sözlü gelenek yoluyla nesilden nesille aktarılan bu isimler ve efsaneler günümüzde bu dönem insanın yaşayışını ve ritüellerini öğrenmemizde çok önemli bir kaynak oluşturmakta ayrıca Uzakdoğu toplumunda sıkça görülen yüceltme arzusunun geçmişini de ortaya koymada önemli bir rol oynamaktadır. En açıklayıcı şekliyle bu dönem temel felsefesini insanüstü ögelerden alır.
ANA ÖĞRETİ TAOİZM
Kore toplumu tarih boyunca hep farklı milletlerin görüşlerinden etkilendi ve bu görüşlerin temel ritüellerine göre hayatını idame etti. Bu görüşlerin en başında, Neo-Konfüçyüsçü lük ve Budizm gibi akımları da etkilemiş olan Taoizm gelir. Çoğu kişi Taoizm’i Çin dini geleneğine ait en orijinal öğreti olarak görür.
Doğum tarihi tartışmalı olmakla birlikte M.Ö 6. YY da yaşadığı düşünülen ve Taoculuk fikrinin anlaşılmasını sağlayan Çinli filozof Laozi (Lao Tzu), bu akımın efsanevi lideri olarak görülür, düşüncelerinde dönemin diğer akımlarından daha farklı bir bakış ve dil benimsemiştir. Eylemsizliği öğretisinin ana temasına koymuş ve her şeyin fazlasını reddederek, fazla bilginin ve davranışın gereksiz olduğunu, insanı yanlış durumlara sürükleyeceğini iddia etmiştir. Çağdaşı olan Konfüçyanist Felsefe ile ters düşmüş ve kesin olarak reddetmiştir, efsaneye göre Konfüçyanist Felsefenin kurucusu Konfüçyüs, Laozi’yi hocası olarak görmekteydi ve bazı konularda Laozi den yardım almaktaydı ancak Konfüçyüs, ölümünden kısa bir süre önce Tao’yu ve öğretisini reddederek, iki akımın zıtlığını ve farklılığını ortaya koymuştur. Laozi, Dil ve anlatım yönünden anlaşılması zor olan, 81 bölüm ve bu bölümlerin açıklamalarından oluşan, Taoizm’in en temel yazıtı Tao Te Chıng adlı eseri yazmış ve Tao’yu tanımlamaya çalışmıştır. Yorumu fazlasıyla zor olan bu eser Taoizm’in temel dayanaklarını ortaya koyarak anlaşılmasını sağlamıştır. Bu eserde Laozi Tao’yu şöyle tanımlar;
En güzel öğreti bile Tao'nun kendisi değildir.
En güzel isim bile onu tanımlamakta yetersizdir.
Tao kelimeler olmadan deneyimlenebilir
ve bir isim olmadan bilinebilir.
Kişinin hayatını Tao'ya göre idaresi
kişinin hayatını pişmanlıklar olmadan yönetmesidir;
kişinin içindeki bu potansiyeli anlamak
herkesin yararınadır.
Kişinin hayatını bu şekilde yaşaması için
kelimeler ve isimler gerekmez, ama
tarif etmek için kelimeler ve isimler kullanılır ki
hakkında konuşmakta olduğumuz yolu,
bireyin yaşamayı seçmek isteyebileceği
diğer yollarla karıştırmadan
daha iyi açıklayabilelim.
Tao’nun görünümleri
bilgi, entelektüel düşünce ve kelimeler sayesinde bilinir,
ama bu tür entelektüel bir amaç olmadan
Tao’nun kendisini tecrübe edebilmeliyiz.
Bilgi ve tecrübe gerçektir,
ama gerçek, karmaşıklık yaratıyor gibi görünen
birçok biçime sahiptir.
Uygun yöntemleri kullanarak
kendimizi
bu karmaşıklık bariyerlerinin ötesine uzatır
ve Tao'yu böyle tecrübe ederiz… (Tao Te Chıng 1. Bölüm Tao’nun anlamı)
Buna göre Tao kendiliğinden var olmuştur. Betimlenemez, nesnesiz, cisimsiz, sonlu ve sonsuz olandır. Ontolojik olarak Taoizm incelendiğinde, Laozi dünya varlığını reddeder ve her şeyin bir Tao olduğunu savunur ona göre Tao her şeydir, o gerçek varlıktır ve ona uymak gerekir Tao’ya uyan kişinin, Tao; varlığının, varlığı olur ve ona gerçeği kazandırır. Ancak buna karşılık olarak Laozi Tao Te Chıng’in bir bölümünde, varlığın yokluktan geldiğini açıkça ifade etmiş, varlığın var olmadığını var olsa da bilinemeyeceğini iddia ederek, tek gerçek varlığın Tao olduğunu öne sürmüştür. Tanrı fikri Taoizm düşüncesinde önemli bir yere sahiptir. Tanrı evreni keyfine göre değil belli Taolara göre yönetir ve tesadüfler yok. Kanunlar vardır. Bu düşünceye göre Tanrı’nın dahi uyduğu Tao’ya insanda uymalı ve uygulamalıdır. Sonuç olarak başından beri bahsettiğimiz Tao, en anlaşılır şekliyle Doğa düzenin ta kendisidir.
Taoizm’in beş temel esası vardır. Bunlar; Tao, De, Xiulian, Yin ile Yang ve Wu Xing (Beş element) dir. Kore toplumunu en çok etkileyen Yin ve Yang olmuştur öyle ki Joseon İmparatorluğu ve günümüzde Güney Kore bayrağında Yin ve Yang sembolü yer alır. Bu felsefenin temel düşüncesi her şeyin bir karşıtı olduğudur. Ve beş bölümde incelenir. Bunlar;
~Her şey iki kutupludur ve birbirinin karşıtıdır: Yin ve Yang kutbu.
~Kutuplar karşıtını içinde barındırır: Savaşın içinde barış veya barışın içinde savaş.
~Bağlılık ilişkisi: Her kutup ve karşıt birbirine bağlıdır.
~Karşıtların içinde karşıtlar vardır: soğuğun çok soğuk ya da az soğuk olması.
~Üreten-Tüketen ilişkisi: Her şey birbiriyle ilişki içindedir. Üretilen tüketilir. Tüketilende üretilir.
~Dönüşebilme: Sıcağın soğuğa, soğuğunda sıcağa dönmesi.
Tarihsel olarak baktığımızda Yin ve Yang ile ilgili ilk eser M.Ö 2800’lü yıllarda yazıldı. Bu bağlamda Laozi’nin Taoizm düşüncesinden uzun yıllar önce ortaya çıktı ve Taoist felsefenin bir parçası olarak görüldü. Ayrıca sonrasında gelen Neo-Konfüçyüsçü lük ve Budizm düşüncelerini de derinden etkiledi.
Kore toplumuna Taoizm’in ne zaman geldiği ile ilgili kesin bir şey söyleyemesek de en eski etkilendiği görüşün Şamanizm ile birlikte Taoizm olduğunu söyleyebiliriz. (Güncellenecek)
BUDİZM
M.Ö 6. Ya da 5. Yüzyılda Hindistan’da Brahmanizm’e bir tepki olarak ortaya çıktığı düşünülen Buda’nın kurduğu din ve felsefi görüştür.
Budizm Buda’nın ahlak üzerine kurduğu felsefi bir görüş olup aydınlanmayı, bazı şeylerin farkına varmayı ve huzur bulmayı amaçlar. Toplumda oluşan ‘’Budistler putperesttir’’ anlayışı tamamen yanlış olup Budizm’e aykırıdır. İnsanlar Buda heykeline tapmazlar heykel Buda’nın yolunu simgeler ve kişinin secdeye kapanması kendini bu yola adayacağına dair bir ritüeldir. Buda’da kendini hiçbir zaman Tanrı veya üstün bir varlık olarak göstermemiş. Aydınlanmış ve bazı şeylerin farkına varmış biri olarak yaşamıştır.
Budizm’in Theravada, Mahāyāna, Vajrayāna adında üç mezhebi vardır ve bunlar ortak olarak Dört Yüce Gerçek, Sekiz Aşamalı Asil Yol, 12 Halkalı Nedensellik Yasası gibi öğretileri kabul ederler. Kore yarım adasına Budizm’in ilk gelişi M.S 7. Yüzyılda Birleşik Shılla dönemine rast gelir. Gelen Budizm üç mezhepten biri olan Mahayana Budizm’idir. Bu mezhep e göre Buda doğası herkesin içinde bulunur. Bunu açığa çıkarmak gerekir, bunun içinde meditasyon ve Japonya özgü olan zen gibi yöntemlere başvurulur. Budizm’in en temel öğretisi olan Sekiz Aşamalı Asil Yol Buda’nın doğasının ne olduğunu ortaya koyar.
Gerçek Bilgi
Doğru Zihniyet
Doğru Söz
Doğru Davranış
Doğru Yaşam Biçimi
Gerçek Çaba
Gerçek Dikkat
Gerçek Uyanıklık
Kore’de Budizm’in en güçlü olduğu dönem Goryeo (Koryo) Hanedanlığı dönemindeydi. Bu dönemde Kore Budizm’inin ve felsefesinin en önemli kişileri yaşamış, pek çok tarihi tapınak bu dönemde inşa edilmiş ve Budizm’in en nadide eserleri bu toraklarda ortaya konmuştur. Aynı zamanda toplumsal yapıda ciddi etkilerde bulunmuş her zaman doğruyu ve gerçeği arayan bir toplum oluşturulmaya çalışılmıştır. 14. Yüzyılda Joseon Hanedanlığının kurulmasına değin Budizm Kore’nin en önemli dini ve felsefi görüşü olmuştur. Günümüzde de Kore’de en fazla mensup nüfusa sahip din ve felsefi görüş olma özelliğini taşır.
KONFÜÇYÜSÇÜLÜK
Çin bilgesi, Filozof, siyasal yönetici ve büyük öğretmen Konfüçyüs M.Ö 551 yılında Lu kentinde doğdu Chou hanedanlığı döneminde (M.Ö. 1027-256) Hristiyanlığın doğuşundan yaklaşık beş yüz yıl önce yaşadı küçük yaşlardayken babası ölünce annesi tarafından mütevazı koşullarda büyütüldü. Ambar bekçiliği ve kamu arazisi yöneticiliği yaptı ama asıl isteği Chou hanedanlığının kuruluşundaki ahlaki ve kültürel ilkeleri yeniden canlandırmak ve bölünmeye doğru giden ülkeyi ve toplumu tekrar birlik ve bütünlük içine sokmaktı. Otuzlu yaşlardayken kendi okulunu kurdu ve pek çok öğrenci yetiştirdi. Düşünceleriyle döneminde çok büyük bir farkındalık göstererek kralın dikkatini çekti ve zamanla bakanlık görevine kadar yükseldi. Yetmişli yaşlardayken ülkesinde kaos ortamı oluştu ve ülkesinde ayrılmak zorunda kaldı. Gittiği yerlerde düşüncelerini açıklayarak insanları kendine hayran bıraktı.
Konfüçyüs’ün düşüncelerinin çoğunu öğrencilerinin derlediği Söyleyişiler adlı eserden biliyoruz, bundan dolayı da yaşamının ve düşüncelerinin doğruluğundan ne yazık ki emin olamıyoruz. Bu esere göre en temel öğretileri; Ahlak, toplumsal düzen, sanat ve saygıdır. Düşüncesinin ana teması ise insancıl düzendir. Ona göre ülkede ve toplumda düzeni sağlamanın yolu aile kurumunun düzenine bağlıydı Ailesine ve çocuklarına merhametle yaklaşan biri diğer insanlara da merhametle yaklaşır düşüncesi hakimdi. Konfüçyüs eğitime önem vermiş ve herkes için eğitim anlayışını savunarak dönemin otoritesindeki sadece asiller ve erkekler eğitim görür anlayışına karşı bir duruş sergilemiştir. Ona göre birinin eğitim görüp bilgi sahibi olması için asil ya da erkek olması gerekmiyordu, kişi düşük sınıf dan biri olarak doğmuş olsa da kendi çabalarıyla yükselebilirdi. Ancak Konfüçyüs bu düşüncelerine karşılık olarak statülerin ve kişilerin birbirine saygı duymak zorunda olduğunu insancıl düzenin ancak bu şekilde sağlanabileceğini savunmuştur. Aynı zamanda atalara da saygı gösterilmesi gerektiğini bununla ilgili çoğu sözünde vurgulamıştır, öyle ki bir sözünde ölümden sonraki hayatın bilinmemesi gerektiğini eğer bilinirse atalara saygının ve hürmetin kalmayacağını söylemiştir. Bu sözü Konfüçyüs’ün ölümden sonrada yaşamın olduğuna inandığının ve materyalist olmadığının en büyük kanıtıdır. Konfüçyüs’e göre kesin şart olarak alçak gönüllülükle bilen insan erdemli insandı. Öğretisinin pek çok yerinde erdemli insan, büyük ve üstün insan, kutsal insan gibi terimleri kullandığını görmekteyiz, buda onun insana verdiği değerin bir göstergesi olsa gerek.
Konfüçyüs’ü anlamanın tek yolu ona kulak vermektir.
Üstat dedi ki: Yu, zihinle ilgili olan altı sözcüğü duydun mu?
Yu: "Hayır, duymadım," dedi.
- "Otur, sana anlatayım."
- "Öğrenmeye karşı bir sevgi beslemeden iyilik yapmaktan hoşlanmak, insanı basitliğe götürür. Öğrenme sevgisi olmadan bir şeyi anlamaya çalışmak, insanı karışıklığa götürür. Öğrenme sevgisi olmadan içtenliği istemek, insanı zararlı sonuca götürür. Öğrenme sevgisi olmadan doğruluğu istemek, insanı başkaldırıya götürür. Öğrenme sevgisi olmadan dayanıklı olmayı istemek, insanı gereksiz davranışlarda bulunmaya götürür. "
- Bildiğini bilenin arkasından gidiniz, bildiğini bilmeyeni uyarınız, bilmediğini bilmeyenlerden kaçınız…
Beni de büyük öğretileriyle peşinden sürükleyen Konfüçyüs ve düşüncesi zaman içinde bazı düşünürlerin dokunuşlarıyla karşılaşmış ve Neo-Konfüçyüsçü lük ortaya çıkmıştır. Neo-Konfüçyüsçü lük, Konfüçyüsçü düşüncenin Taoizm ve Budizm’den etkilenmiş halidir ve Çin’in Song Hanedanı döneminde oluştuğu düşünülmektedir. En fazla etkilendiği görüşün Taoist görüş olduğunu ve Konfüçyüsçü düşüncenin temelinde Neo-Konfüçyüsçü düşünceyi Taoist görüşün oluşturduğunu söyleyebiliriz. En açıklayıcı şekliyle Neo-Konfüçyüsçü düşünce Uzakdoğu felsefesinin bir sentezidir. Buna rağmen kendi içinde de farklı olarak idealist ve rasyonalist fikirler ortaya çıkmıştır.
Rasyonalist görüşün en önemli temsilcisi Zhu Xi düzen prensibi (Lİ) olarak adlandırılan var oluşun temel nedeni ve kişisel varlığın düzen yapısını biçim verme düzeyinin üstünde görerek sınırsızın üst sınırı olan Taiji olarak görür. Aslında rasyonalist Neo-Konfüçyüsçü lük Taoist görüş den fazlasıyla etkilenmesine rağmen Tao’ya aykırı olarak varlığın var olduğunu kabul eder ancak insanla evren (Yüce öğreti veya Tao) arasında bölünmez bir bağın olduğunu da savunur. İdealist görüş ise varlığı reddeder. Özetle Neo-Konfüçyüsçü lük metafiziği Ontolojik, teolojik ve kozmolojik olarak incelemiş, her alanını ele almış ve böylece farklı fikirler ortaya koyarak felsefe alanına büyük katkılar sağlamıştır.
Song Hanedanı döneminde ortaya çıkan Neo-Konfüçyüsçü düşünce, Ming Hanedanı döneminin hakim görüşüydü ve Qing Hanedanı zamanında da devam etti.
Kore toplumunda Konfüçyüsçü düşüncenin hakimiyeti Joseon döneminde olmuş başta Yi Hwang olmak üzere Yi I, Park Jae-ga gibi Neo-Konfüçyüsçü düşüncenin fazlasıyla etkisinde kalmış filozoflar bu dönem Kore düşüncesine ve yaşantısına yön vermişlerdir. Ayrıca Kore’de toplum yapısını, düzenini, gelenek ve kültürünü derinden etkiledi ve Jongmyo, Seollal gibi Konfüçyüs düşüncesine ait tören ve ritüelleri Kore’nin toplum yapısına yerleştirdi.
Genel olarak Kore toplumu oluştuğu günden bugüne kadar pek çok düşünür ve bilgeyi içinde barındırmış ve başta Çin düşüncesi olmak üzere her dönemde farklı bir akımın etkisinde kalmıştır. Günümüzde de kültür ve toplumsal yapı bakımından bu akımların ve düşüncelerin tümünün bir sentezini yaşar.
Kaynak
Ahmet Can Asena: Çin Doğu Türkistan
Konfüçyüs: Analektler (Lun-yu)
Laozi: Tao Te Chıng
John Man: Kubilay Han
Çeviren
sukjong