yukari
Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Korea Under Japanese Rule
#1
Korea Under Japanese Rule


[Resim: KRjm03.png]
Japon Sömügesi'nin bir parçası olarak Kore, 1939

Kore, Japon egemenliği altında köklü değişikliklere uğramıştır. Ülkenin 1910 yılında resmi olarak Japonya topraklarına katılmasından önce Kral Kojong, Japon bir kadınla evlenecek olan oğlunun güçsüz olmasından dolayı tahtından feragat etmiştir. Japonya, daha sonra Kore’yi ikamet altında yönetmiş ve ardından Japonya devlet başkanına tabi tutulan bir yönetici altında yönetmiştir. Yöneticilerin hepsi, yüksek rütbeli Japon askerleriydi.

Teoride Koreliler, Japon sömürgesinin vatandaşları olarak Japonlar ile aynı statüde olmaktan zevk almışlardır; ancak gerçekte Japon yönetimi, Koreliler’e fethedilen bir halk gibi muamele etmiştir. 1921 yılına kadar kendi gazetelerini yayınlamalarına ya da siyasi ya da entelektüel grup kurmalarına izin verilmemiştir.

Millietçi duygular, 1 Mart 1919 tarihinde Seoul’deki liderlerden oluşan küçük bir grup tarafından Bağımsızlık Bildirgesi için Japonya’da Koreli bir öğrenci gösterisi meydana getirmiştir. Mart 1 Hareketi olarak bilinen bu konsolidasyon ile Japon yönetimini protesto etmek için ülke genelinde sokak gösterileri patlak vermiştir.

Protestonun ardından Japonya, Kore’ye serbestliğini bahşetmiştir. Tarihçilerin de belirttiği gibi 1920li yıllardaki entelektüel ve sosyal kaynaşmanın ardından gelen dönem, Kore tarihinde yeni ufuklar açan bir dönem olarak belirtilmektedir. İşçi sendikaların oluşturulması ve diğer sosyal ve ekonomik hareketler de dahil olmak üzere bu dönemdeki pek çok gelişme, postliberal dönem üzerindeki etkisini sürdürmüştür. 1930lu yıllarda Japon siyasetindeki ordunun üstünlüğü geri çevrilmiştir. Özellikle 1937’den sonra Japonya, Çine karşı İkinci Çin-Japonya Savaşı’nı başlattığını ilan ettikten sonra sömürgeci yönetim, savaş yüzünden tüm ülkede seferberlik politikası kararı almıştır. Sadece ekonominin yeniden düzenlenmesi değildi; ancak Koreliler, Japonlar gibi tamamen asimile edilmiştir. Ayrıca yönetim, 1938 yılında gönüllü olarak Japon ordusuna Koreli gençlerin alınması uygulamasını başlatmış ve 1943 yılında zorunlu hale gelmiştir. Şinto türbelerinde ibadet, zorunlu hale getirilmiş ve Kore kimliğini korumada pek çok girişimin önü kesilmiştir.

Kore ekonomisinde de önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Japonya’nın ilk sömürge politikası, Japonya’nın pirinç ihtiyacını karşılamak için Kore’de tarımsal üretimi artırmak olmuştur. Ayrıca Japonya, savaş hazırlığının ve ekonomik yeterlilik programının bir parçası olarak 1930’lu yıllarda Kore’de büyük ölçekli sanayiler inşa etmeye başlamıştır. 1939 ve 1941 yılları arasında imalat sektörü, Kore’nin toplam ekonomik üretiminin %29’unu temsil etmiştir. Ana sanayiler -tarım, balıkçılık ve ormancılık-, 1910 ve 1912 yılları arasında toplam üretimin %84.6’sını sağlarken, bu dönem boyunca toplam ekonomik üretimin yalnızca %49.6’sını oluşturmuştur.

Japon egemenliği altındaki ekonomik kalkınma, Koreliler’e çok az bir fayda sağlamıştır. Hemen hemen bütün sanayiler, Japonya merkezli şirketler tarafından ya da Kore’deki Japon şirketler tarafından sahiplenilmiştir. 1942 itibariyle Kore sermayesi, Kore sanayisindeki toplam yatırımların sadece %1.5’ini oluşturmaktaydı. Koreli girişimciler, Japon meslektaşlarından %25 daha fazla faiz oranlarına tabii tutulmuşlardır; bu yüzden Koreli işletmelerin ortaya çıkması, çok zor olmuştur. Daha fazla tarım arazisinin Japonya tarafından devralınması ile Koreli çiftçiler, ortakçılıkla çalışmaya başlamış ya da Japonya ve Mançurya’ya göç etmişlerdir. Çok fazla Kore pirinci, Japonya’ya ihraç edilmiş ve Koreliler arasında kişi başına düşen pirinç tüketimi azalmıştır; 1932 ile 1936 yılları arasında kişi başına düşen pirinç tüketimi, 1912 ile 1916 yılları arasındaki tüketimin yarı seviyesine düşmüştür. Yönetim, Kore yiyeceklerine olan arzın artırılması için Mançurya’dan iri taneli hububat ithal etmesine rağmen 1944’te kişi başına düşen gıda tüketimi, 1912 ile1916 yılları arasındaki oranın %35 altında kalmıştır.

Japon egemenliği altında geleneksel Budist, Konfüçyanist ve şamanistik inançlardan gelen farklılıklar, ülkeyi sarmıştır. Batı tarzı resim sanatı, edebi trendler, sosyal protesto ve ulusal bağımsızlık temaları vurgulayan yazarlar arasında bile tanıtılmıştır. Rus, Alman, İngiliz, Amerikan ve Japon yazarların eserleri, daha fazla eğitimli Koreliler’e okutulmuş ve Koreli yazarlar giderek Batılı düşünce ve edebi formları benimsemişlerdir. Sosyal ve politik temalar belirgindi. 1906 yılında bir dergide Yi In-jik tarafından seri halinde yayınlanan “yeni romanlar”ın ilki olan Tears of Blood (Soyun Gözyaşları), Batı ve Japon modellerini örnek alarak sosyal reform ve kültürel aydınlanma ihtiyacını vurgulamıştır. Yi Kwang-su’nun 1917’de yayınladığı The Heartless (Kalpsiz), toplu eğitim ihtiyacını, Batı bilimini ve eski aile ve sosyal sistemin reddedilmesini vurgulamıştır. 1934 yılında Chae Man-sik tarafından yayınlanan Ready Made Life (Hazır Yapılmış Hayat), sömürge toplumundaki adaletsizlikleri protesto etmiştir.

1920li ve 1930lu yıllarda sosyalist fikirler, edebiyatın gelişimini etkilemeye başlamıştır. 1925 yılında pek çok çağdaş yazarın romantizm anlayışını reddederek Kore Emekçi Sanatçılar Federasyonu’nu kurmuştur. Bu grubun en iyi temsilcilerinden biri olan Yi Ki-yong, onları organize etmiştir. Sömürge dönemindeki şairler arasında Yi Sang-hwa, Kim So-wol ve Han Yong-un yer almaktadır. İkinci Çin-Japon Savaşı’nın başlangıcı, Japon yetkililer tarafından kültürel alanda uygulanan görülmemiş bir baskı döneminin başlangıcıdır.

1930ların sonlarından 1945 yılına kadar sömürge yönetimi, öncelikli hedefleri Koreliler’e zorla Japonca konuşturmak ve kendilerini Japon konularına karşı dikkatli olmalarını sağlamak olan asimilasyon politikasını amaçlamaktadır. 1937 yılında Japon valisi, okul içinde veya dışında Korece konuşulmasına izin verilmemesi ve derslerin Japonca işlenmesi konusunda bir emir vermiştir. 1939 yılında başka bir karar ile Japon isimlerinin Koreliler tarafından benimsenmesi “tavsiye” edilmiş ve ilerleyen yıllarda Koreli ailelerin yüzde 84’ü bu uygulamayı gerçekleştirmiştir. Savaş yıllarında Korece yayın yapan gazete ve dergiler kapatılmıştır. Japon sömürgesinin dinleri teşvik edilmiş ve ülke genelinde Şinto türbeleri inşa edilmiştir. 1945 yılında Japon yönetimi sona ermiş ve Kore dili, kültürü ve dini, son derece belirsiz bir sürece girmiştir.

Japon yönetimi, özellikle Japon militaristlerin 1930larda yayılmacı hareketlerinin ardından çok sert olmuştur. Polis ve askeri jandarmanın tüm halk üzerinde sıkı gözetim uygulamasından dolayı Kore’deki direnişler durdurulmuştur. Pek çok Koreli, sömürge yönetimine karşı sözde bağlılık göstermiştir. Diğerleri ise aktif olarak Japonlar ile işbirliği yapmıştır. Özgürlüğün elde edilmesinden sonraki yıllarda işbirlikçilerin muamelesi, hassas bir şekilde olmuş ve bazen şiddet sorununu da gündeme getirmiştir.

Kaynak

*Andrea Matles Savada ve William Shaw, editors. South Korea: A Country Study. Washington: GPO for the Library of Congress, 1990.


Cevapla
#2
English

Korea Under Japanese Rule


[Resim: KRjm03.png]
Korea as part of the Japanese Empire, 1939

Korea underwent drastic changes under Japanese rule. Even before the country was formally annexed by Japan in 1910, the Japanese caused the last ruling monarch, King Kojong, to abdicate the throne in 1907 in favor of his feeble son, who was soon married off to a Japanese woman and given a Japanese peerage. Japan then governed Korea under a residency general and subsequently under a governor general directly subordinate to Japanese prime ministers. All of the governor generals were high-ranking Japanese military officers.

In theory the Koreans, as subjects of the Japanese emperor, enjoyed the same status as the Japanese; but in fact the Japanese government treated the Koreans as a conquered people. Until 1921 they were not allowed to publish their own newspapers or to organize political or intellectual groups.

Nationalist sentiments gave rise to a Korean student demonstration in Japan, and on March 1, 1919, to a Proclamation of Independence by a small group of leaders in Seoul. With the consolidation of what became known as the March First Movement, street demonstrations led by Christian and Ch'ondogyo (a movement that evolved from Tonghak) groups erupted throughout the country to protest Japanese rule.

In the wake of the protest, Japan granted considerable latitude to Korea. As historians have noted, the ensuing intellectual and social ferment of the 1920s marked a seminal period in modern Korean history. Many developments of the period, including the organization of labor unions and other social and economic movements, had continuing influence into the postliberation period. In the 1930s, however, the ascendancy of the military in Japanese politics reversed the change. Particularly after 1937, when Japan launched the Second SinoJapanese War (1937-45) against China, the colonial government decided on a policy of mobilizing the entire country for the cause of the war. Not only was the economy reorganized onto a war footing, but the Koreans were to be totally assimilated as Japanese. The government also began to enlist Korean youths in the Japanese army as volunteers in 1938, and as conscripts in 1943. Worship at Shinto shrines became mandatory, and every attempt at preserving Korean identity was discouraged.

The Korean economy also underwent significant change. Japan's initial colonial policy was to increase agricultural production in Korea to meet Japan's growing need for rice. Japan had also begun to build large-scale industries in Korea in the 1930s as part of the empire-wide program of economic self-sufficiency and war preparation. Between 1939 and 1941, the manufacturing sector represented 29 percent of Korea's total economic production. The primary industries--agriculture, fishing, and forestry--occupied only 49.6 percent of total economic production during that period, in contrast to having provided 84.6 percent of total production between 1910 and 1912.

The economic development taking place under Japanese rule, however, brought little benefit to the Koreans. Virtually all industries were owned either by Japan-based corporations or by Japanese corporations in Korea. As of 1942, Korean capital constituted only 1.5 percent of the total capital invested in Korean industries. Korean entrepreneurs were charged interest rates 25 percent higher than their Japanese counterparts, so it was difficult for Korean enterprises to emerge. More and more farmland was taken over by the Japanese, and an increasing proportion of Korean farmers either became sharecroppers or migrated to Japan or Manchuria. As greater quantities of Korean rice were exported to Japan, per capita consumption of rice among the Koreans declined; between 1932 and 1936, per capita consumption of rice declined to half the level consumed between 1912 and 1916. Although the government imported coarse grains from Manchuria to augment the Korean food supply, per capita consumption of food grains in 1944 was 35 percent below that of 1912 to 1916.

Under Japanese rule, intellectual influences different from traditional Buddhist, Confucianist, and shamanistic beliefs flooded the country. Western-style painting was introduced, and literary trends, even among writers who emphasized themes of social protest and national independence, tended to follow Japanese and European models, particularly those developed during the late nineteenth and early twentieth centuries. The works of Russian, German, French, British, American, and Japanese authors were read by the more educated Koreans, and Korean writers increasingly adopted Western ideas and literary forms. Social and political themes were prominent. Tears of Blood, the first of the "new novels," published by Yi In-jik in serial form in a magazine in 1906, stressed the need for social reform and cultural enlightenment, following Western and Japanese models. Yi Kwang-su's The Heartless, published in 1917, stressed the need for mass education, Western science, and the repudiation of the old family and social system. Ch'ae Man-sik's Ready Made Life, published in 1934, protested the injustices of colonial society.

In the 1920s and 1930s, socialist ideas began to influence the development of literature. In 1925 left-wing artists, rejecting the romanticism of many contemporary writers, established the Korean Proletarian Artists' Federation, which continued until it was suppressed by Japanese authorities in 1935. One of the best representatives of this group was Yi Ki-yong, whose 1936 novel Home tells of the misery of villagers under Japanese rule and the efforts of the protagonist, a student, to organize them. Poets during the colonial period included Yi Sang-hwa, Kim So-wol, and Han Yong-un. But the beginning of the Second Sino-Japanese War marked a period of unprecedented repression in the cultural sphere by Japanese authorities, which continued until Korea's liberation in 1945.

From the late 1930s until 1945, the colonial government pursued a policy of assimilation whose primary goal was to force the Koreans to speak Japanese and to consider themselves Japanese subjects. In 1937 the Japanese governor general ordered that all instruction in Korean schools be in Japanese and that students not be allowed to speak Korean either inside or outside of school. In 1939 another decree "encouraged" Koreans to adopt Japanese names, and by the following year it was reported that 84 percent of all Korean families had done so. During the war years Korean-language newspapers and magazines were shut down. Belief in the divinity of the Japanese emperor was encouraged, and Shinto shrines were built throughout the country. Had Japanese rule not ended in 1945, the fate of indigenous Korean language, culture, and religious practices would have been extremely uncertain.

Japanese rule was harsh, particularly after the Japanese militarists began their expansionist drive in the 1930s. Internal Korean resistance, however, virtually ceased in the 1930s as the police and the military gendarmes imposed strict surveillance over all people suspected of subversive inclinations and meted out severe punishment against recalcitrants. Most Koreans opted to pay lip service to the colonial government. Others actively collaborated with the Japanese. The treatment of collaborators became a sensitive and sometimes violent issue during the years immediately following liberation.

Source

*Andrea Matles Savada ve William Shaw, editors. South Korea: A Country Study. Washington: GPO for the Library of Congress, 1990.


Cevapla
#3
Esra, sunum için teşekkür ederiz...Onay

>>> https://www.facebook.com/KoreaFansWorld
Cevapla
#4
Ellerine sağlık abla.^^
www
Cevapla
#5
Büyük Kral Gwanggaeto'nun (M.S 391-413) zamanında fethettiği ve kendisine bağladığı Japonya Joseon devleti'nin son dönemlerinde Kore'de hüküm sürmüş ve etkisini ciddi şekilde göstermiş. Bu değerli bilgiler ve emeğiniz için teşekkürler. Smile
[Resim: ca6zc.gif]
Cevapla
#6
Bu güzel bilgiler ve emeğiniz için teşekkürler.
Cevapla
#7
Paylaşım için teşekkürler Onay
[Resim: tumblr_oxtb3g8uDr1tahp0eo8_400.gif]
Cevapla
#8
Paylaşım için teşekkürler. ^_^
~~ Hayat ya bir gözü pek maceradır ya da hiçbir şeydir ~~
Cevapla
#9
Çok teşekkürler ~ Smile Emeğine sağlık. ^^
Everything in your life is a reflection of a choice you have made.
If you want a different result, make a different choice.

Cevapla
#10
Teşekkürler. Smile
Remember us, remember that
we lived..
''VON''

[Resim: oODZk9.gif]
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi