yukari
Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 5/5 - 1 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Korea's Unwanted Guests of Past
#1
Korea's Unwanted Guests of Past
Kore'nin Geçmişteki İstenmeyen Konukları
Robert Neff
[Resim: RoPLQZ.png]

Bir çocuk için, 19. yüzyılın sonlarında Kore, terör ile doluydu. Bir Amerikan misyonerinin iddiasına göre, Koreli çocukların %50'sine yakını 5 yaşından önce ölüyordu. Bu yüksek ölüm oranının bir nedeni "Konuk"tu.

Konuk, sosyal statü veya zenginlik ile az ilgilenirdi ve zenginlerin, fakirlerin, soyluların ve hizmetçilerin evlerini aynı şekilde ziyaret ederdi. Ziyaretleri çoğunlukla ölüm getirirdi ancak ömür boyu
yüzlerinde çiçek bozgununa yol açardı. Bazen, neredeyse alay ederek, hayatta kalanlardan kendi görüşlerini ve eğer erkeklerse kendi çocuklarına babalık yapmalarını ellerinden alırdı.

Konuk başkanken, ev halkı onu kızdırmamak için dikkatliydi. Çok kibar konuşurlardı, küçük hediyeler sunarlardı ve günlük ev işleri onu yatıştırmak için sık sık ertelenirdi hatta o kadar ki evden erken ayrılırlardı.

Bu Konuk kimdi? Çoğu Koreli’nin inandığı gibi o, çiçek hastalığına neden olan şeytandı. Bazen “mama” olarak anılacak bu şeytanın, ilk olarak 6. yüzyılda Çin’den Kore’ye geldiği inanılıyor. Kısa süre içinde Kore’nin kalıcı sakini oldu ve çocuklar onun ziyaretinden hayatta kalmayı başarıncaya kadar isimlendirilemedi.

[Resim: 3YqBA5.png]

Bazen, Seoul’de çocuklar bu hastalıktan öldüğünde, şehrin kapısından dışarı çıkarıldılar ve görünümleri Konuk’un onları çoktan bir kurban olarak seçmesinin hatırlatması gibi bir ovaya serildiler. Diğer zamanlarda çocukların cesetlerini, gömülmelerinin 3 ay öncesinde doğa şartlarına maruz kalmaları gerektiği inancına bağlı olarak, samana sarılıp, ağaç dallarına yerleştirilmişlerdir. Zaman zaman, insanlar saman yığının hareket ettiğini ve incelemede çocukların hala hayatta olduklarını gözlemlemişlerdir. Çocuklara ne olduğu bilinmiyor ama büyük ihtimalle hayatta kalmadılar.

Kimi zaman, çok fakir veya tedaviyi ödemeye gönülsüz olan aileler hasta çocuklarını cesetlerin arasına terk etmişlerdir veya onları ağaçlara bağlamışlardır ve böylece evlerine dönmek için başıboş dolaşamamışlardır. Şimdi bu acımasız gözüküyor ama onlar için bu umutsuz bir durumdaki pratik çözümdü.

Diğer konuklarda aynı derece korkuluydu. Kore’nin il Hristiyanlarından olan Dr. Hugh Cynn (Shin Hung-u) 1880’lerde çocukken, Batılılar hakkında duyduğu dehşete düşüren hikayeleri hatırladı:

“Bir kış günü, ben dört yaşlarındayken, korkuyla yetiştirilmiştim, çünkü oyun arkadaşlarım şeker satıcısının köyde göründüğünü anlattılar. Yetişkinlerin kendi aralarında şehrimize uzak ve açıktan kendi ajanlarını yollayan şeker satıcı olarak kılık değiştirmiş korkunç okyanus-adamlarının (Batılıların) girdikleri hakkında konuşuyorlardı. Satıcıların şekerleri masum çocuklara dağıtıp, bu gizemli karışımı yedikten sonra çocukların akıllarını kaybedip bu okyanus-adamlarının ajanlarını takip ettikleri düşünülüyordu. Hikayeye göre bu okyanus-adamları, yamyamdı ve çocukların nazik etleri diğer tüm etlerden daha çok hoşlarına gidiyordu. Yani, şeker tüccarının köye geldiğini söylediğimde, ben ve yakın arkadaşlarım güneş batımına kadar otluğun arkasına saklandık.”
Daha sonra, Cynn Seoul’e taşındığında, yine Batılıların çocukları yedikleriyle ilgili söylentiler duymuş – bu sefer Paichai Hakdang Okul bileşiğinden. Sakanın mutfağa su getirmesiyle ortaya çıkmış ve mutfakta yalnız olarak başkalarının işine karışmaya başlamış. “Su ısıtıcılarının birinin kapağını kaldırmış [ve] ne çıksa beğenirsiniz: gözbebekleri pişmiş küçük bir çocuğun bedeni!” Amerikan elçiliği bile Koreli bebeklerin kalplerinin ve gözlerinin lezzetli olduğu söylentisini çıkarmıştır.

Tüm yamyamlar yabancı veya insan değildi. Cüzamlı (Hansen hastalığı olan kişiler) kişilerin hikayeleri çocukları aramak için alanda dolaşımı oldukça yaygındı. Toplum tarafından dışlanmış umutsuz olanlar, küçük çocukların ciğerlerini yiyerek iyileşeceklerine inanırlardı. 1917 yılında Güney Jeolla Eyaletinde, Sin Yung-syun ve başka bir hasta iki çocuğu öldürdüğünde böyle bir olay gerçekleşti.

Bir zamanlar, gumihonun (dokuz kuyruklu tilki) kötü ruhunun kırsal kesimde dolaştığına inanılıyordu. Çok güzel bir kadın şeklini alabiliyordu ve genç erkekleri baştan çıkarıp, onları öldürüp sonrasında ciğerlerini yiyordu. Bazen, mezarlıklarda sinsice dolaşırdı ve son zamanlarda ölmüş erkeklerin kalplerini yerdi. Ama bunun hakkında çeşitli masallar vardı.

1918’de, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bir gazetede: “Dokuz kuyruklu tilki gece bir kadın görünümünde ortalarda dolaşıp, çocuklara dili ile ellerini yalayarak onların geleceklerini lanetleyebileceğini söyledi. Koreli çocukların aniden öldükleri açıklandı.” Makale, bu hikayenin Kore’de kırsal kesimde “büyük dehşet”e neden olduğu ve ev hanımlarının gumihonun gelmesinden korunmak için akşam vaktinden önce kapılarını kitlendiklerini ekledi.

Kore’de yaşayan Batılı çocuklar da korku içinde yaşamıştır. “Çocukluğumun başlarındaki [Kore’de] bir sürü mutlu olmayan anılar,” diye anımsadı Muriel Lewis. “Çocukluğumda hatırladığım bir çok zaman korkulu olduğum.” Kore’li dadısı onu yaramazlık yaptığında yarı aç Koreli köpeklerin veya dilencilerin onu kaçıracağı hakkında uyarıyordu. Ayrıca, ebeveynleri misyoner ve onu hiçbir kötü ruh olmadığı hakkında garanti vermesine rağmen, “yol boyunca şeytani mesajlar ve şeytanları yatıştırmak için ufak kulübelerin etrafındaki çırpınan eski püskü kıyafetler” onda bazı şüphelere neden olmuştur.

Robert Neff The Korea Times için tarihçi ve köşe yazarıdır.
Ona ulaşmak için: [email protected].


The Korea Times
Kaynak

Cevapla
#2
Korea's Unwanted Guests of Past
By Robert Neff

[Resim: RoPLQZ.png]

For a child, late 19th century Korea was a land filled with terror. One American missionary claimed that nearly 50 per cent of Korean children died before the age of five. One of the reasons for this high mortality rate was the “Guest.”

The Guest cared little for social status or wealth and would visit the homes of the rich and poor, nobles and servants alike. Its visits frequently brought death but even those it spared it marked for life with pockmarks on their faces. Sometimes, almost mockingly, it robbed the survivors of their sight or, if they were boys, of their ability to sire their own children.

While the Guest was present, the household was careful not to annoy it. It was spoken to politely, offered small gifts and household chores were often postponed in hopes of placating it so that it would depart early.

Who was the Guest? It was, as many Koreans believed, the demon that caused smallpox. The demon, which was sometimes referred to as “mama,” was believed to have first entered Korea from China in the 6th century. It soon became a permanent resident of Korea and children were often not named until after they had survived its visit.

[Resim: 3YqBA5.png]

Sometimes, when children died from the disease in Seoul they were taken outside the gates of the city and laid in plain view to serve as a reminder to the Guest that it had already claimed a victim. Other times the corpses of children were wrapped in straw and placed in the boughs of trees in the belief that they should be exposed to the elements for three months before being buried so that the disease would not linger in the soil. Occasionally, people observed a straw bundle moving and on examination found that the child was still alive. What became of the child is unknown but more than likely they did not survive.

Sometimes, families who were too poor or unwilling to pay for treatment abandoned their sick children among the corpses or tied them to trees so that they could not wander back to their homes. It seems cruel now but to them it was a practical solution in a hopeless situation.

There were other guests equally fearful. When Dr. Hugh Cynn (Shin Hung-u), an early Korean Christian, was a boy in the 1880s, he recalled hearing horrible stories about Westerners:

“One winter day, when I was about four years old, I was overtaken with fright, because my playmates told me that a candy peddler had appeared in the village. I had heard the grown-ups talking among themselves about the incoming to our country of the terrible ocean-men (Westerners), who sent their agents far and wide, disguised as candy-peddlers. The peddlers were supposed to give out candy to innocent children who upon eating this mysterious mixture would lose their minds and follow the agents to the ocean-men. These ocean-men, according to the story, were cannibals and they relished the tender flesh of the children better than any other kind of meat. So, when I was told of the coming of the candy merchant to the village, I, with my cronies, took refuge behind a haystack until sundown.” Later, when Cynn moved to Seoul, he again heard rumors of Westerners eating children -- this time from the Paichai Hakdang School compound. It appears that a water-carrier had delivered water to the kitchen and being alone in the kitchen started snooping around. He “lifted the lid of one of the boiling kettles [and] lo and behold; there was the body of a little child whose eyeballs were cooked white!” Even the American legation was rumored to serve Korean babies’ hearts and eyes as delicacies.

Not all cannibals were foreign or human. Stories of lepers (sufferers of Hansen’s disease) roaming the fields in search of children were fairly common. The desperate sufferers, ostracized by society, believed that by eating the livers of small children they could be cured. One such incident took place in South Jeolla Province in 1917 when Sin Yung-syun and another sufferer murdered and ate two children.

It was once believed that the malignant spirit of the kumiho (nine-tailed fox) roamed the countryside. It was able to take on the form of a beautiful woman and would seduce young men so that it could kill them and then eat their livers. Sometimes it prowled about graveyards and dined on the hearts of recently dead men. But there were variations to the tale.

In 1918, a newspaper in the United States reported: “A nine-tailed fox appearing in the form of a woman roams at large in the evening telling children that she can foretell their future by licking their hands with her tongue. The Koreans declared that the children die suddenly.” The article concluded that “great consternation” had been caused in the Korean countryside by this tale and many housewives locked their gates before nightfall to prevent the kumiho’s visit.

Western children in Korea also lived in fear. “A lot of my memories of early childhood [in Korea] are not happy ones,” recalled Muriel Lewis. “I remember as a child being afraid a lot of the time.” Her Korean nanny used to warn her that if she misbehaved the half-starved Korean dogs or the beggars would get her. And, although her parents were missionaries and had assured her that there were no evil spirits, the “devil posts along the roads and the tiny huts with rags fluttering around them to appease the devils” caused her some doubts.

Robert Neff is a historian and columnist for The Korea Times.
He can be reached at [email protected].


The Korea Times
Source
Cevapla
#3
Korea's Unwanted Guests of Past
By Robert Neff
Robert Neff is a historian and columnist for The Korea Times.
Translate / Çeviri: Sümeyye MENDİ

>>> https://www.facebook.com/groups/43660099...1/?fref=ts
Cevapla
#4
Teşekkür ederiz. ^^
Cevapla
#5
Bizde karabasan nasılsa Kore'de de GumihoSmile Bu ilginç köşe yazısı paylaşımı için teşekkürler.
[Resim: ZEEa1g.gif]
`·.¸¸.·´´¯`TTTOP`·.¸¸.·´´
ONLY BIGBANG ONLY V.I.P
CHOI SEUNG HYUN | KWON HYUK
Cevapla
#6
Teşekkür ederiz. ^^
Ve sen yine kendi bildiğini okudun...
Kalbi kırık bedenimde bir yara daha açtın.
30.10.2020
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi