Korea's Unwanted Guests of Past
Kore'nin Geçmişteki İstenmeyen Konukları
Robert Neff
![[Resim: RoPLQZ.png]](http://i.hizliresim.com/RoPLQZ.png)
Bir çocuk için, 19. yüzyılın sonlarında Kore, terör ile doluydu. Bir Amerikan misyonerinin iddiasına göre, Koreli çocukların %50'sine yakını 5 yaşından önce ölüyordu. Bu yüksek ölüm oranının bir nedeni "Konuk"tu.
Konuk, sosyal statü veya zenginlik ile az ilgilenirdi ve zenginlerin, fakirlerin, soyluların ve hizmetçilerin evlerini aynı şekilde ziyaret ederdi. Ziyaretleri çoğunlukla ölüm getirirdi ancak ömür boyu
yüzlerinde çiçek bozgununa yol açardı. Bazen, neredeyse alay ederek, hayatta kalanlardan kendi görüşlerini ve eğer erkeklerse kendi çocuklarına babalık yapmalarını ellerinden alırdı.
Konuk başkanken, ev halkı onu kızdırmamak için dikkatliydi. Çok kibar konuşurlardı, küçük hediyeler sunarlardı ve günlük ev işleri onu yatıştırmak için sık sık ertelenirdi hatta o kadar ki evden erken ayrılırlardı.
Bu Konuk kimdi? Çoğu Koreli’nin inandığı gibi o, çiçek hastalığına neden olan şeytandı. Bazen “mama” olarak anılacak bu şeytanın, ilk olarak 6. yüzyılda Çin’den Kore’ye geldiği inanılıyor. Kısa süre içinde Kore’nin kalıcı sakini oldu ve çocuklar onun ziyaretinden hayatta kalmayı başarıncaya kadar isimlendirilemedi.
![[Resim: 3YqBA5.png]](http://i.hizliresim.com/3YqBA5.png)
Bazen, Seoul’de çocuklar bu hastalıktan öldüğünde, şehrin kapısından dışarı çıkarıldılar ve görünümleri Konuk’un onları çoktan bir kurban olarak seçmesinin hatırlatması gibi bir ovaya serildiler. Diğer zamanlarda çocukların cesetlerini, gömülmelerinin 3 ay öncesinde doğa şartlarına maruz kalmaları gerektiği inancına bağlı olarak, samana sarılıp, ağaç dallarına yerleştirilmişlerdir. Zaman zaman, insanlar saman yığının hareket ettiğini ve incelemede çocukların hala hayatta olduklarını gözlemlemişlerdir. Çocuklara ne olduğu bilinmiyor ama büyük ihtimalle hayatta kalmadılar.
Kimi zaman, çok fakir veya tedaviyi ödemeye gönülsüz olan aileler hasta çocuklarını cesetlerin arasına terk etmişlerdir veya onları ağaçlara bağlamışlardır ve böylece evlerine dönmek için başıboş dolaşamamışlardır. Şimdi bu acımasız gözüküyor ama onlar için bu umutsuz bir durumdaki pratik çözümdü.
Diğer konuklarda aynı derece korkuluydu. Kore’nin il Hristiyanlarından olan Dr. Hugh Cynn (Shin Hung-u) 1880’lerde çocukken, Batılılar hakkında duyduğu dehşete düşüren hikayeleri hatırladı:
“Bir kış günü, ben dört yaşlarındayken, korkuyla yetiştirilmiştim, çünkü oyun arkadaşlarım şeker satıcısının köyde göründüğünü anlattılar. Yetişkinlerin kendi aralarında şehrimize uzak ve açıktan kendi ajanlarını yollayan şeker satıcı olarak kılık değiştirmiş korkunç okyanus-adamlarının (Batılıların) girdikleri hakkında konuşuyorlardı. Satıcıların şekerleri masum çocuklara dağıtıp, bu gizemli karışımı yedikten sonra çocukların akıllarını kaybedip bu okyanus-adamlarının ajanlarını takip ettikleri düşünülüyordu. Hikayeye göre bu okyanus-adamları, yamyamdı ve çocukların nazik etleri diğer tüm etlerden daha çok hoşlarına gidiyordu. Yani, şeker tüccarının köye geldiğini söylediğimde, ben ve yakın arkadaşlarım güneş batımına kadar otluğun arkasına saklandık.”
Daha sonra, Cynn Seoul’e taşındığında, yine Batılıların çocukları yedikleriyle ilgili söylentiler duymuş – bu sefer Paichai Hakdang Okul bileşiğinden. Sakanın mutfağa su getirmesiyle ortaya çıkmış ve mutfakta yalnız olarak başkalarının işine karışmaya başlamış. “Su ısıtıcılarının birinin kapağını kaldırmış [ve] ne çıksa beğenirsiniz: gözbebekleri pişmiş küçük bir çocuğun bedeni!” Amerikan elçiliği bile Koreli bebeklerin kalplerinin ve gözlerinin lezzetli olduğu söylentisini çıkarmıştır.
Tüm yamyamlar yabancı veya insan değildi. Cüzamlı (Hansen hastalığı olan kişiler) kişilerin hikayeleri çocukları aramak için alanda dolaşımı oldukça yaygındı. Toplum tarafından dışlanmış umutsuz olanlar, küçük çocukların ciğerlerini yiyerek iyileşeceklerine inanırlardı. 1917 yılında Güney Jeolla Eyaletinde, Sin Yung-syun ve başka bir hasta iki çocuğu öldürdüğünde böyle bir olay gerçekleşti.
Bir zamanlar, gumihonun (dokuz kuyruklu tilki) kötü ruhunun kırsal kesimde dolaştığına inanılıyordu. Çok güzel bir kadın şeklini alabiliyordu ve genç erkekleri baştan çıkarıp, onları öldürüp sonrasında ciğerlerini yiyordu. Bazen, mezarlıklarda sinsice dolaşırdı ve son zamanlarda ölmüş erkeklerin kalplerini yerdi. Ama bunun hakkında çeşitli masallar vardı.
1918’de, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bir gazetede: “Dokuz kuyruklu tilki gece bir kadın görünümünde ortalarda dolaşıp, çocuklara dili ile ellerini yalayarak onların geleceklerini lanetleyebileceğini söyledi. Koreli çocukların aniden öldükleri açıklandı.” Makale, bu hikayenin Kore’de kırsal kesimde “büyük dehşet”e neden olduğu ve ev hanımlarının gumihonun gelmesinden korunmak için akşam vaktinden önce kapılarını kitlendiklerini ekledi.
Kore’de yaşayan Batılı çocuklar da korku içinde yaşamıştır. “Çocukluğumun başlarındaki [Kore’de] bir sürü mutlu olmayan anılar,” diye anımsadı Muriel Lewis. “Çocukluğumda hatırladığım bir çok zaman korkulu olduğum.” Kore’li dadısı onu yaramazlık yaptığında yarı aç Koreli köpeklerin veya dilencilerin onu kaçıracağı hakkında uyarıyordu. Ayrıca, ebeveynleri misyoner ve onu hiçbir kötü ruh olmadığı hakkında garanti vermesine rağmen, “yol boyunca şeytani mesajlar ve şeytanları yatıştırmak için ufak kulübelerin etrafındaki çırpınan eski püskü kıyafetler” onda bazı şüphelere neden olmuştur.
Robert Neff The Korea Times için tarihçi ve köşe yazarıdır.
Ona ulaşmak için: [email protected].
The Korea Times
Kaynak
Kore'nin Geçmişteki İstenmeyen Konukları
Robert Neff
![[Resim: RoPLQZ.png]](http://i.hizliresim.com/RoPLQZ.png)
Bir çocuk için, 19. yüzyılın sonlarında Kore, terör ile doluydu. Bir Amerikan misyonerinin iddiasına göre, Koreli çocukların %50'sine yakını 5 yaşından önce ölüyordu. Bu yüksek ölüm oranının bir nedeni "Konuk"tu.
Konuk, sosyal statü veya zenginlik ile az ilgilenirdi ve zenginlerin, fakirlerin, soyluların ve hizmetçilerin evlerini aynı şekilde ziyaret ederdi. Ziyaretleri çoğunlukla ölüm getirirdi ancak ömür boyu
yüzlerinde çiçek bozgununa yol açardı. Bazen, neredeyse alay ederek, hayatta kalanlardan kendi görüşlerini ve eğer erkeklerse kendi çocuklarına babalık yapmalarını ellerinden alırdı.
Konuk başkanken, ev halkı onu kızdırmamak için dikkatliydi. Çok kibar konuşurlardı, küçük hediyeler sunarlardı ve günlük ev işleri onu yatıştırmak için sık sık ertelenirdi hatta o kadar ki evden erken ayrılırlardı.
Bu Konuk kimdi? Çoğu Koreli’nin inandığı gibi o, çiçek hastalığına neden olan şeytandı. Bazen “mama” olarak anılacak bu şeytanın, ilk olarak 6. yüzyılda Çin’den Kore’ye geldiği inanılıyor. Kısa süre içinde Kore’nin kalıcı sakini oldu ve çocuklar onun ziyaretinden hayatta kalmayı başarıncaya kadar isimlendirilemedi.
![[Resim: 3YqBA5.png]](http://i.hizliresim.com/3YqBA5.png)
Bazen, Seoul’de çocuklar bu hastalıktan öldüğünde, şehrin kapısından dışarı çıkarıldılar ve görünümleri Konuk’un onları çoktan bir kurban olarak seçmesinin hatırlatması gibi bir ovaya serildiler. Diğer zamanlarda çocukların cesetlerini, gömülmelerinin 3 ay öncesinde doğa şartlarına maruz kalmaları gerektiği inancına bağlı olarak, samana sarılıp, ağaç dallarına yerleştirilmişlerdir. Zaman zaman, insanlar saman yığının hareket ettiğini ve incelemede çocukların hala hayatta olduklarını gözlemlemişlerdir. Çocuklara ne olduğu bilinmiyor ama büyük ihtimalle hayatta kalmadılar.
Kimi zaman, çok fakir veya tedaviyi ödemeye gönülsüz olan aileler hasta çocuklarını cesetlerin arasına terk etmişlerdir veya onları ağaçlara bağlamışlardır ve böylece evlerine dönmek için başıboş dolaşamamışlardır. Şimdi bu acımasız gözüküyor ama onlar için bu umutsuz bir durumdaki pratik çözümdü.
Diğer konuklarda aynı derece korkuluydu. Kore’nin il Hristiyanlarından olan Dr. Hugh Cynn (Shin Hung-u) 1880’lerde çocukken, Batılılar hakkında duyduğu dehşete düşüren hikayeleri hatırladı:
“Bir kış günü, ben dört yaşlarındayken, korkuyla yetiştirilmiştim, çünkü oyun arkadaşlarım şeker satıcısının köyde göründüğünü anlattılar. Yetişkinlerin kendi aralarında şehrimize uzak ve açıktan kendi ajanlarını yollayan şeker satıcı olarak kılık değiştirmiş korkunç okyanus-adamlarının (Batılıların) girdikleri hakkında konuşuyorlardı. Satıcıların şekerleri masum çocuklara dağıtıp, bu gizemli karışımı yedikten sonra çocukların akıllarını kaybedip bu okyanus-adamlarının ajanlarını takip ettikleri düşünülüyordu. Hikayeye göre bu okyanus-adamları, yamyamdı ve çocukların nazik etleri diğer tüm etlerden daha çok hoşlarına gidiyordu. Yani, şeker tüccarının köye geldiğini söylediğimde, ben ve yakın arkadaşlarım güneş batımına kadar otluğun arkasına saklandık.”
Daha sonra, Cynn Seoul’e taşındığında, yine Batılıların çocukları yedikleriyle ilgili söylentiler duymuş – bu sefer Paichai Hakdang Okul bileşiğinden. Sakanın mutfağa su getirmesiyle ortaya çıkmış ve mutfakta yalnız olarak başkalarının işine karışmaya başlamış. “Su ısıtıcılarının birinin kapağını kaldırmış [ve] ne çıksa beğenirsiniz: gözbebekleri pişmiş küçük bir çocuğun bedeni!” Amerikan elçiliği bile Koreli bebeklerin kalplerinin ve gözlerinin lezzetli olduğu söylentisini çıkarmıştır.
Tüm yamyamlar yabancı veya insan değildi. Cüzamlı (Hansen hastalığı olan kişiler) kişilerin hikayeleri çocukları aramak için alanda dolaşımı oldukça yaygındı. Toplum tarafından dışlanmış umutsuz olanlar, küçük çocukların ciğerlerini yiyerek iyileşeceklerine inanırlardı. 1917 yılında Güney Jeolla Eyaletinde, Sin Yung-syun ve başka bir hasta iki çocuğu öldürdüğünde böyle bir olay gerçekleşti.
Bir zamanlar, gumihonun (dokuz kuyruklu tilki) kötü ruhunun kırsal kesimde dolaştığına inanılıyordu. Çok güzel bir kadın şeklini alabiliyordu ve genç erkekleri baştan çıkarıp, onları öldürüp sonrasında ciğerlerini yiyordu. Bazen, mezarlıklarda sinsice dolaşırdı ve son zamanlarda ölmüş erkeklerin kalplerini yerdi. Ama bunun hakkında çeşitli masallar vardı.
1918’de, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bir gazetede: “Dokuz kuyruklu tilki gece bir kadın görünümünde ortalarda dolaşıp, çocuklara dili ile ellerini yalayarak onların geleceklerini lanetleyebileceğini söyledi. Koreli çocukların aniden öldükleri açıklandı.” Makale, bu hikayenin Kore’de kırsal kesimde “büyük dehşet”e neden olduğu ve ev hanımlarının gumihonun gelmesinden korunmak için akşam vaktinden önce kapılarını kitlendiklerini ekledi.
Kore’de yaşayan Batılı çocuklar da korku içinde yaşamıştır. “Çocukluğumun başlarındaki [Kore’de] bir sürü mutlu olmayan anılar,” diye anımsadı Muriel Lewis. “Çocukluğumda hatırladığım bir çok zaman korkulu olduğum.” Kore’li dadısı onu yaramazlık yaptığında yarı aç Koreli köpeklerin veya dilencilerin onu kaçıracağı hakkında uyarıyordu. Ayrıca, ebeveynleri misyoner ve onu hiçbir kötü ruh olmadığı hakkında garanti vermesine rağmen, “yol boyunca şeytani mesajlar ve şeytanları yatıştırmak için ufak kulübelerin etrafındaki çırpınan eski püskü kıyafetler” onda bazı şüphelere neden olmuştur.
Robert Neff The Korea Times için tarihçi ve köşe yazarıdır.
Ona ulaşmak için: [email protected].
The Korea Times
Kaynak