yukari
Anket Korea-Fans 2. Geleneksel En İyi Kısa Hikaye Yarışması
Bu ankette oy kullanma yetkiniz yok.
1.Yarışmacı | KOREA-FANS KÖYÜ
7.78%
13 7.78%
2.Yarışmacı | Kör Ressam
4.79%
8 4.79%
3.Yarışmacı | Aşk ve Sadakat
3.59%
6 3.59%
4.Yarışmacı | Siyah Bulut
2.40%
4 2.40%
5.Yarışmacı | Sonsuza Dek
2.40%
4 2.40%
6.Yarışmacı | IŞIĞA YOLCULUK
1.80%
3 1.80%
7.Yarışmacı |
17.37%
29 17.37%
8.Yarışmacı | Yaşatmak İçin Ölmek
4.79%
8 4.79%
9.Yarışmacı | Bir Kalbin Attığı Yer
1.80%
3 1.80%
10.Yarışmacı |
2.99%
5 2.99%
11.Yarışmacı | BONG CHA’NIN YAĞMURU
2.40%
4 2.40%
12.Yarışmacı |
0.60%
1 0.60%
13. Yarışmacı | AŞK’A SUSMUŞ BİR YÜREK
0%
0 0%
14.Yarışmacı | Umudu Kore
2.40%
4 2.40%
15.Yarışmacı | Kendim için yaşarım,Herkes için ölürüm
0.60%
1 0.60%
16.Yarışmacı | TERAZİ AŞK'A MI AYARLIDIR?
10.18%
17 10.18%
17.Yarışmacı | PURE LOVE -SAF AŞK-
1.20%
2 1.20%
18.Yarışmacı |
0.60%
1 0.60%
19.Yarışmacı | ESKİYE DÖNEBİLMEK
0%
0 0%
20.Yarışmacı | SARANGHADA
1.20%
2 1.20%
21.Yarışmacı | Sen Gelmeden Önce
0%
0 0%
22.Yarışmacı | Moo-Hyuk'tan Aşırdığım Hatıra
4.79%
8 4.79%
23.Yarışmacı | Son Beste
0.60%
1 0.60%
24.Yarışmacı | BABAM
14.37%
24 14.37%
25. Yarışmacı | KIZIL ATIN ALTIN KILIÇI
0%
0 0%
26.Yarışmacı | Baharın Bana Getirdiği En Güzel Çiçek
0.60%
1 0.60%
27.Yarışmacı | 60 YILLIK HELVA KOKUSU
1.80%
3 1.80%
28. Yarışmacı | BU AŞK BİR KOMEDİ
2.99%
5 2.99%
29.Yarışmacı | Ölü Cahit
0.60%
1 0.60%
30.Yarışmacı | Hüzünlü Aşk
5.39%
9 5.39%
Toplam: 167 100%
* Siz bu anket için oy kullanmışsınız. [Anket Sonuçlarını Göster]

Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Korea-Fans 2. Geleneksel En Iyi Kisa Hikaye Yarismasi(Oylama)
#11

11.Yarismaci | BONG CHA’NIN YAGMURU

Lee Bong cha 15 yasinda Koreli bir kizdir. Babasiyla Seoul’da yasamaktadir ama mutlu degildir. Onu dünyaya getiren annesinin adini bile bilmiyordur. Babasina ne zaman annesiyle ilgili sorular sorsa babasi “büyüyünce anlatacagim” derdi. Bunlari düsünürken babasinin sesini duydu “Dogum gününü yatakta mi geçireceksin?” Bong cha en sevdigi kiyafetini giydi ve babasinin yanina gitti. Kocaman çikolatali pasta ve üstünde 15 tane mum vardi. “mumlari üflemeden dilek tut” Bong cha dilek tuttu ve mumlari üfledi. Annesini bir kerecik olsun görmeyi dilemisti. Babasi pastadan iki dilim kesti ve yanina oturdu. ”benim küçük kizim artik büyüdü.” Ona ilk defa büyüdügünü söylemisti. Yoksa ” Bong cha sana anneni anlatacagim. Lütfen sözümü kesmeden dinle beni.”
Yagmur zengin bir Türk ailesinin tek kiziydi. Üniversiteden mezun olmus ve dünyayi gezmeye karar vermisti. Çok mesgul olan anne ve babasi zaten kizlariyla ilgilenemediklerini düsünüp bu geziye izin vermislerdi. Yagmur bu geziye çocuklugun beri düsünü kurdugu Kore’den basladi. Tur rehberi Dong yul Yagmur’u hemen fark etmisti, farkli bir kizdi. Yagmur da Dong yul’dan hoslanmisti.
Bir ay geçmisti. Dong yul ve Yagmur’un arasindaki iliski güçlenmisti. Yagmur’un geldigi grup gitmisti hatta onlarin arkasindan iki grup daha gelmisti. Yagmur ailesiyle görüstügünde farkli ülkelerde oldugunu söylüyordu. Böylece aradan alti ay geçti. Yagmur iki aylik hamileydi. Dong yul ile oranin geleneklerine göre evlenmisti. Ailesine gerçegi söyleyemiyor, onlari oyaliyordu. Dong yul onun durumuna çok üzülüyordu. Bunlari birbirlerine yansitmiyor, çok mutlu bir hayat sürüyorlardi.
Bes aylik çok güzel bir kizlari vardi. Yagmur’un ailesi zaten ilgisiz olduklari için onun bahanelerine inaniyorlardi ve onun için bir özlem hissetmiyorlardi. Ama bu Yagmur’u daha çok üzüyordu, dayanamayip olanlari annesine anlatti. Annesi hiçbir tepki vermeden telefonu kapatti.
Bong cha annesine çok düskündü, babasi onlari kiskandigi bile oluyordu. Üçü beraber Dong yul’un dogum gününü kutlarken kapi siddetli bir sekilde çalindi. Gelenler Yagmur’un babasi ve korumalariydi. Hiç konusmadan bes adam Dong yul ve Yagmur'un bagirislarina ragmen Yagmur’u sürükleyerek götürdü.
Dong yul ne kadar ugrassa da Yagmur’dan haber alamiyordu. Olanlardan tam bir yil sonra telefon çaldi ve karsidaki ses “Her ask emsalsizdir ama bazilarinin sonu baslamadan bellidir.” dedi ve telefonu kapatti.

www
#12

12.Yarismaci |

Saatlerce uyumanin sersemligiyle kalktim. Yatagimin kenarina oturdum. Kalkamiyordum. Basim dönüyordu ve sanirim rüyamda korkunç bir seyler de görmüstüm ama hatirlayamiyordum. Çok korkunç olmali ki O’na simsiki sarilmistim. Uyandigimda beni seyrediyordu. Bir kolunu belime dolamis diger eliyle de saçlarimi oksuyordu. Bu bir rüya olmaliydi. Basimi omzuna yaslayip derin bir nefes aldim. Gözlerim kapaliydi ama kokusunu duyuyordum.Büyün benligimi sarmis gibiydi. Öyleyse bu bir rüya olamazdi. Gözlerimi açtim yanagina kocaman bir öpücük kondurdum ve yatakta dogruldum. Basim dönüyordu. Ayaga kalkmaya çalistim ki gözlerim karardi. Kafamin içine davullar çaliyordu sanki. Dengemi saglayamiyordum. Midem bulaniyordu, titremeye basladim. En son hatirladigim sey O’nun adimi çagiran korku dolu sesi ve belimi simsiki kavrayan koluydu.

Sag elimin üstünde bir sizi hissediyordum. Etraftan sesler geliyordu ama ne söylendigini anlayamiyordum. Kendimi zorladim ve sonunda gözlerimi açtim. Yavas yavas her sey netlesiyordu. Bir hastane odasindaydim.Elimdeki sizi serumun ignesinden kaynaklaniyordu. Duydugum sesler is doktorlarin sesiydi ama gördügüm tek sey hastane odasinin bembeyaz tavani ve lambanin gözlerimi yakan isigiydi. Bir anda gülümseyen bir surat görüsümü kapatti. Ömrüm boyunca gördügüm en güzel gözlere sahipti. Hala benim yanimda olduguna inanamiyordum. Çok sansli olmaliydim. Gülümseyerek bana bakiyordu.”Kwaenchana?” diye sordu. Zorlukla “Kwaenchanayo.” diye cevap verdim. Hala gülümsüyordu. Bir seye heyecanlanmisti, gözlerinden okunuyordu ama anlam veremiyordum. Dudaklari biraz daha kivrildi. Artik kikirdiyordu.”Bundan sonra daha dikkatli olman gerekecek. Görünüse göre bas dönmelerin ve mide bulantilarin artacak.” Dedi. Kafam karismisti. Soru soran gözlerle ona baktigimi görünce “Evet. Dogru bildin.” Dedi. Hasta yatagina, yanima uzandi ve beni kollarinin arasina aldi. Inanamiyordum. Demek geliyordu. Minik Kim JaeUl. Kim Jaejoong’un bebeginin kalbi içimde atiyordu. O’nu hissedebiliyordum artik. Dünya üzerindeki en mutlu insanlar olarak kendimizi uykunun kollarina birakiverdik. Üçümüz de…

www
#13

13. Yarismaci | ASK’A SUSMUS BIR YÜREK

Kosar adimlarla kaçmaya basladim, arkama bakmadan. Seslenislerini duymazdan geldim. Yapmazdim önce içimde ki lanet hastaliktan kurtulmaliydim. Bilegimden kavradi “Neden ayrilmak zorundayiz” dedi öyle üzgün, öyle kirgin bakti ki nefret ettim kendimden onu bu kadar üzmeye hakkim var miydi? “Seni sevmiyorum” dedim bilegimi tutan eli biraz gevsedi ama hemen tekrar kavradi ve beni kendine dogru çekti saçlarima uzanan dudaklarini hissettim. “Sevmiyorsun öyle mi? Ask neydi ?”dedi sesi yorgundu bütün öfkesiyle devam etti konusmaya. “Ne kadar senin bu sözler? Amacin ne? Bana ne yapmaya çalisiyorsun?” dedi gözleri doldu. Içimden, ellerimin arasina alsam yüzünü, dudaklarinda acimi silsem diye düsündüm. Bos avuçlarima baktim. Titreyen ellerimde igne izleri vardi. Morarmisti bileklerim. Bu hastalik bedenimden önce ruhumu öldürmeye baslamisti. Artik güzel ne varsa bakmaya dayanamiyorum. Ölecek oldugum gerçegi en sert cevapti bütün yasama istegime karsi…
Fisiltili sekilde çikti ismi dudaklarimdan “Min ho, yeter artik baskasini seviyorum. Hiç gurur yok mu sende birak beni?” dedim aglamaya basladim hem de hiçkirarak zaten güçsüzdüm, Min ho’ya söylediklerimle de ayakta kalmakta güçlük çektim. Sendeledim ama sikica kavradi beni. “Sen çok kötü bir yalancisin. Hem de dünyanin en kalpsiz insanisin” dedi agliyordu o da. Ellerini yanaklarima uzatti ve gözyaslarimi sildi. Gözlerimi kapadim. Ona hem bu kadar yakin hem de uzak olmak. Nasil bir cezaydi?
“Keske seni korkusuzca sevebilsem. Sana ellerimi uzatabilsem, korkumu gözyaslarimla eritsem. Senden de kendimden vazgeçer gibi geçsem… Ne kadar kolay olurdu ölüme gitmek. Kokusuzca basim dik olurdum. Son nefesimde tek bir kilit olurdu dilimde ‘Ismin’. ” Kollarinin arasindan kayip yere sertçe düstüm. Öyle saskindi ki… Yüzü bembeyaz oldu. Bütün gerçekler en hileli zarlariyla karsimizdaydi ve simdi kelimelerimde kendi içinde anlamini bir bir kaybediyordu. Devam ettim nasil aci çektigini umursamayarak “Ölüyorum. Belki 3 ya da 4 ay daha yasarim ama sonrasi yok. Git benden unutursun beni inan. Kimler unutulmadi ki…” dedim daha fazla konusamama izin vermeden omzumdan sarildi. “Korkma seni asla birakmayacagim. Hastaligini birlikte yenecegiz. Sadece bana inan, benim sana güvendigim gibi…” dedi ve yanaklarimdan kavradi yüzümü dudaklarima uzandi gözlerimi kapadim ve o tatli sicakliga biraktim kendimi…
Böyle basladi yolculugumuz. Duraklarimiz Hüzünler oldu kimi zaman, bazen sevinç çigliklarina dönüstü. Böyle yolumuzu bulmaya çalistik kader denen oyunun hayat denen kuralinda…

www
#14

14.Yarismaci | Umudu Kore


Ders kitaplarinin yani basinda kurgulamaya baslamisti hayalini... Allah'tan tek arzusu okulunu bitirip üniversite hayatini orada yasamakti. Diliyle, renkli kültürüyle, sicakkanliligi ve insaniyla orada olmak orada bulunmak istiyordu. Ardindan dersine döndü. Birkaç cümle yazdi ve yine birakip düsünceye daldi. Kararini vermisti Güney Kore'ye gidecekti...
Çok degil bundan yarim asir önce savas çikmisti iki ülke arasinda. Güney ve Kuzey Kore... Türk insani asker göndermisti dost ülke Güney Kore'ye. Büyük ve zorlu savasin ardindan galip gelinmisti. Türk askerine "Kore Gazisi" deniliyordu. O günden sonra Güney Kore bagimsizligini kazanmisti.
Yil 2002 Dünya Kupasi Maçlari zamani... Üçüncülük için ülkeler belirlenmisti. Tesadüf bu ya kader tekrar bulusturmustu iki kardes ülkeyi. Bu iki ülke için "dostluk" kazansin deniyordu. Maç büyük bir heyecanla baslamisti. Kiran kirana olan maç nihayet sona ermisti. Türkiye artik dünya üçüncüsüydü. OI da ne öyle! Koreli yasli, çocuk, kadin ve genç demeden tüm halk bu zaferi ellerindeki Türk Bayragi'ni sallayarak kutluyordu. Hepsinin yüzünde kocaman tebessüm vardi. Iste sevgi, kardeslik ve iste dostluk böyle bir sey olsa gerekti.

Birden bu yasananlarin tümü geçmisti aklindan. Hayalini gerçeklestirmek, oraya gitmek, orada okumak için kendi kendine çok çalisacagina söz veriyordu. Ve birgün oraya gidecegine inaniyordu.
www
#15

15.Yarismaci | Kendim için yasarim,Herkes için ölürüm

Yagmurun altinda hizli adimlarla kosarak gecenin bir vakti eve dogru kosuyordum. Üstümdeki yarisi açik hastane kiyafetleri de hiç yardimci olmuyordu. Eve kosuyordum. Eve… Ama artik orayi evim gibi hissetmiyordum. Kocam öldügünden beri evde tek basima yasiyordum. Annem ve babam beni yanlarina tasinmak için ikna etmeye çalismislardi ama ben kocamdan kalan tek seyi, evimizi terk etmek istememistim.
Kocamla tartistigimiz bir gece sinirle evden çikti ve eve bir daha dönmedi. Daha sonraysa Seoul’de bir yerlerde arabasini ve cesedini bulmuslar. Ben o olaydan sonra kendimi asla affedemedim. Kocamin o gece evi terk etmesinin nedeni hayatimdaki öteki erkegi ögrenmis olmasiydi. Kocami aldatiyordum çünkü hastaydim.1 yil önce beynimde tümör bulundu ve beni rahatlatan tek kisi Lee Yi Jung’di. O olaydan 2 ay sonra, yani bugün ölen kocamdan hamile oldugumu ögrendim. Çiplak ayaklarim islak caddenin asfaltina degerken çikardigi ses sokak lambalarinin aydinlattigi boslukta süzülüyordu. Sonra biri adimi söyledi.
“Yoon Si Hye?”
Aniden önüme çikivermisti. Kocamin ölümü için suçladigim adam, erkek arkadasim, Lee Yi Jung. Beni tutan kollarinda çirpindim ve kurtulmaya çalistim ama izin vermedi.
“Ne yapiyorsun böyle? Aklini mi kaçirdin?”Beni kucagina aldi ve çiplak ayaklarimda islak asfaltin temasini kesti.
“Herkes gecenin bir vakti seni ariyor. Delirdin mi?”
Tek düsündügüm kollarindan kurtulmakti. Ona güçsüz ellerimle vurmaya çalistim ama beceremedim. O ise elini sirtima götürüp simsiki bana sarildi. Daha fazla dayanamadim ve gözyaslarim yanaklarimdan süzülmeye basladi.
“Ben hamileyim.” Dedim. Hiçbir sey söylemedi. Demek ki ailemden biliyordu. Yalnizca bana sarilmaya devam etti.
“Evlen benimle.” Dedi birden. Soka girmistim.”Bunu nasil söylersin? Ölecegimi bile bile? Bunu sana yapabilecegimi nasil düsünürsün?”
Kollarindan kurtuldum ve caddede kosmaya devam ettim. Ama bir süre sonra sokak lambalarinin isiklari karardi ve yere yigildim.
Bilincim aglama sesleriyle yerine geldi. Ama sadece buydu. Ne görebiliyordum ne de hareket edebiliyordum. Gözlerimi açamiyor, kipirdayamiyordum. Elimde bir baski hissettim, biri elimi sikti. O oldugunu biliyordum, hissediyordum. O Lee Yi Jung’di.
“Hiç mi umut yok?” diye sordu babamin sesi. Baska bir ses cevap verdi.
“Üzgünüm, beyninin bir kismi hala aktif. Söylediklerimizi duyabilir ama sadece bu. Bitkisel hayatta diyebiliriz ama çalisan sadece beyninin küçük bir parçasi.”
“Peki ya bebek?” diye sordu Lee Yi Jung.
”Bebek saatler önce vücudu durdugunda nefessiz kalip ölmüs olmali. Onun için yapabilecegimiz tek sey aci çekmemesi, bosbos sadece etrafindaki seslerle yasamamasi için fisini çekmek.”
Annem tekrar aglamaya basladi. Agzimi açmak istedim. Burdayim, sizi duyuyorum demek istedim ama vücudumu milim kipirdatamadim.
“Bunu siz yapar misiniz?” dedi babam. Ne diyordu böyle. Hayir diye bagirmak karsi çikmak istedim. Ölmek istemiyordum. Kocamin ve bebegimin yüzüne nasil bakardim? Birilerinin karsi çikmasini bekledim ama kimse sesini çikarmadi.
“Doktor emin misiniz?” diye sordu.
“Evet.” Dedi babam. Beynimin o küçük kirintisi da kayboldu.

www
#16

16.Yarismaci | TERAZI ASK'A MI AYARLIDIR?


Mehmet yirmi bes yasinda, eglenceli, neseli, hayati doya doya yasayan bir gençti. Bütün çevresi tarafindan yasama bagli olusuyla taniniyordu. Mehmet ise her zaman "Acaba tüm dünyayi gezebilmem için bu ömür bana yetecek mi?" diye düsünürdü. Çünkü yasama bagli olusunun onu sonsuza dek yasatmayacagini biliyordu. Bir gün arkadaslariyla hastanede muayene olmaya karar verdi. Birbirlerinin sonuçlariyla dalga geçiyor ve egleniyorlardi. Doktor Mehmet'i odasina isteyince sasirdilar. Ama akillarina hiç kötü bir sey gelmedi. Mehmet geldiginde yüzünde hayal kirikligi vardi.
-Kanserim... Dedi Mehmet. Sonra konusamadi. Konusamadi çünkü bu mutlu yasantisinda böyle bir seyi hiç aklina getirmemisti. Herkes yikilmisti. Bir umut bunun saka olmasi ihtimaliydi. Ama biliyorlardi ki böyle bir sey için Mehmet asla saka yapmazdi.
-Gidiyorum... Dedi Mehmet. Bu beni bitirmeden ben istedigim her seyi geçeklestirmeliyim.
Arkadaslari engel olmadilar. Mehmet bir kaç gün sonra en çok gitmek istedigi ülkeyle basladi dünya yolculuguna. Güney Kore...
"Son döneminde bir kanser; bir "dur" deyisle yasama tutkumun yaninda yer edindi. Terazi alip ikisini tartar mi? Yoksa bu hiç sokulmamali mi hayatima?" Bunlar Mehmet'in Kore'ye gidene kadar aklinda dolanan düsüncelerdi. Ama Kore ona yasam sevincini geri verdi. Çünkü artik kendini ölümü bekleyen biri gibi degil hayalini gerçeklestiren sansli insanlardan biri gibi görüyordu.
Mehmet mutsuz insanlari nerede görse tanirdi. Onu sadece onlarin karamsarliklari üzerdi. Iskelenin ucundaki kadini da tanimisti iste."Dünyanin farkinda degil." diye düsündü Mehmet ve bisikletiyle dogruca suya firladi. Kadin panikledi ve suya atladi. Mehmet’i kiyiya çikardi. Mehmet gözlerini açti ve kadina bakti."Gerçekten umutsuz bir kadin. Bir seylere küskün." dedi içinden. Bu numarayi neden yaptigini bilmiyordu. Bir sey onu buna itmisti.
"Iyi misin?" diye sordu kadin. Mehmet;
-Oh… Iyiyim. Hayatimi kurtardiniz. Size borcumu nasil ödeyebilirim? Lütfen söyleyin.
Kadin sasirmisti."Hayir, buna gerek yok." dedi ve yürüdü. Mehmet kadini tepeye kadar takip etti. Kadin onu fark ettiginde biraz korktu. Neden birakmiyordu pesini?
Mehmet gelene kadar topladigi çiçekleri kadina uzatti.
-Ben yasama sevinci veririm. Benim dünyaya gönderilme amacim bu. Ama bir kaç dakika önce bir görevi yerine getiremeden ölecektim. Ve ne kadar ilginç ki görevimin bir parçasi tarafindan kurtarildim. Demek ki bu görevi bitirmem isteniyor. Hayat kum saati gibi. Kumun bitince zamanin geliyor. Seninle saatim kum dolu. Lütfen yaninda olmama izin ver. Ikimiz için de...
Mehmet bunlari tek nefeste söyleyivermisti. Kadin gülmeye basladi.
-Pekâlâ, ama seni uyariyorum. Kumlarin benimle çabuk tükenecek… Dedi kadin.
Mehmet;
-Okyanusum yanimda olacak. Bana biraz ödünç veremez misin?
Kadin;
-O zaman ben eksilirim. Bunu nasil tamamlamayi düsünüyorsun?
Mehmet;
-O zaman kumlarim bitene kadar buradayim. Dedi.
Kadinin adi KimAReum’du. Otuz yasinda, evli ve bir çocugu vardi. Senaristti. Baska hayatlar var ederken kendi hayatini yok ettigini fark edememisti. Hayata bagli bir kadindi fakat son yazdigi senaryodaki karakterin izleyici istegi için son bölümde öldürülmesi sanki onun içinde de bir sey öldürmüstü. Her zaman yazdigi yazilarla hayati iç içe olurdu. Simdi bunun kendini ne kadar etkiledigini fark etti. Düstügü bu umutsuz hallerine Mehmet ilaç gibi gelmisti."Keske bende onun kadar sorunsuz, rahat ve huzurlu olabilseydim." dedi. Ama Mehmet'in kanser oldugundan haberi yoktu ve Mehmet hayatta oldugu sürece de olmayacakti.
Mehmet, KimAReum’la geçirdigi her gün ona daha fazla baglandi. Simdi o sadece mutsuzlugu giderilmesi gereken bir kadin degildi... Daha fazlasiydi...
Ama iste simdi kendisi çaresizdi.Ölüyordu...ve ölmese bile evliydi kadin..Aci çektigini hissetti.Uzun zamandir bastirmaya çalistigi hastalik acisi miydi bu? Yoksa ask acisi kanseri yenmis miydi? Aci olarak evet, yenmisti ama çaresizdi ve bu konuda yenilmisti kansere...
Mehmet ve KimAReum çok güzel vakit geçiriyorlardi. Hep yapmak istedikleri seyleri yapiyorlardi. Mehmet’in içindeki alev büyüyor ve her yanini sariyordu. Bir gün KimAReum'a "Kumlarim bitmek üzere..." dedi. KimAReum da "Sakin benden isteme. Idare et. Biliyorsun okyanus olarak ona ihtiyacim var." diye cevap verdi. KimAReum hiçbir seyin farkinda degildi. Ne yaninda kül olmak üzere olan bir asigin, ne her seye ragmen KimAReum'la kalabilmek için her gece " Bir gün daha... Bir gün daha..." diye dua eden bir çaresizin…
Aradan bir ay geçmisti ve KimAReum evine dönecekti… Mehmet'i o kadar çok sevmisti ki "Keske hayatimin bir yerinde hep olsa..." diye düsünüyordu. Ama bu imkânsizdi. Neden imkânsiz olmak zorunda diye kiziyordu. Neden? O, beni hayata yeniden baglayan insan. Yeni hayat verdi sanki bana. Neden bu yeni hayati onsuz geçirmeliyim?
Ama gidiyordu iste.Mehmet dayanilmaz sonun bu oldugunu düsündü.Iste bu sondu..Ölmeden ölmek gibiydi...
KimAReum giderken ardindan bagirdi Mehmet:
-Bir daha görüsecek miyiz?
Bu soruyu sormak çok zor olmustu onun için..Her an ölebilecek biri için bu soruyu sormak zordu....Yine de umutlu bir cevap istiyordu..
-Sanmiyorum... Dedi KimAReum...
Mehmet kalbinin yarildigini hissetti. Bir anda alev kor gibi yakti bedenini…
-Bekleyecegim... Dedi Mehmet... Her yil bugün burada olacagim... Söz…
KimAReum gitti...Mehmet ayrilamadi Kore'den..Arkadasina her seyi anlatti ve vasiyetini verdi.Artik gece yatinca " bir gün daha..." diye yalvararak dua etmedi..Usulca, sessizce bir gece vakti kapadi gözlerini....
KimAReum aradan bes yil geçmesine ragmen her yil o gün meraktan çildiriyordu. Acaba gerçekten orada mi diye... Ve dayanamadi, gitti… Ayrildiklari yere gittiginde her seyin degistigini gördü. Ilgisini bir mezarlik çekti."Ne kadar ilginç" dedi… Yaklasti ve okudu..
" Sözümü tutuyorum… Lütfen bir gün gel ve sözümü tuttugumu gör...
KimAReum konusamiyordu... Hiçkiriklar onu boguyordu. Gözyaslari görmesini engelliyordu. Yanina biri yaklasti. Mehmet’in arkadasiydi bu. KimAReum bilmeliydi ve o da her seyi anlatti. KimAReum bir anda tükendigini hissetti. Kizdi… Hem de çok kizdi… Mehmet'in sözlerini hatirladi.
"Yasam bizim yazdigimiz bir senaryodur. Nasil yazarsan öyle yasarsin. Kendin için yaptigin seçim bu mu?"
Simdi ona haykirmak istiyordu bu kelimeleri."Bana hayat verirken neden kendi hayatini ortaya koydun?" Artik düsünceler yipratmisti KimAReum'u...
"Kumlarin benimle çabuk tükendi Mehmet.Lütfen duy beni..Sana okyanusumun tüm kumunu veririm..Duyuyor musun? Hem eksilmem… Çünkü beni zaten sen tamamladin. Mehmet? Lütfen... Duy, lütfen… Ben de sana söz veriyorum..Yasayacagim hem de doyasiya..."Hayat yasamaya deger." demistin..Senin için yasayacagim.Yaptigin büyük fedakarlik için..."
KimAReum biraz olsun sakinlesmisti..Günes batiyordu..Oturdugu yerden kalkti..
-Gidiyorum Mehmet... Ama her yil bugün burada olacagim… Sözünü tuttugunu görmek için... Duyuyor musun?

www
#17

17.Yarismaci | PURE LOVE -SAF ASK-


Yil 1950…Bundan 3 yil önce General Tahsin Yazici komutasindaki 259 subaydan biri olarak 5.090 kisiyle birlikte Kore’ye gitmistik Iskenderun Limanindan… Aglayislarla ugurlamisti ev ahalisi beni Istanbul’dan. Annem sürekli agliyordu, savasi açanlara beddualar ederek.
Ama ben bu savasa masum insanlari korumak için gidiyordum.
Ben, bu savasa devletimiz adina gidiyordum, ne için okumustum onca yil? Subaylik için!
Kore’ye giderken hiç korkum yoktu. Sadece bir tek konuda süpheciydim, onca insan gidiyordu ya Kore’ye, ya orda ölürsek? Bizi nasil kavusturacaklardi anavatanimiza?
Orayi da vatan topragi görmeyi ögrenecektik zamanla ki ben bunu o anlarda bilmiyordum.
Oradan da dönecektik, aglayarak, gitmek istemeyecektik belki vatanimiza…
Bunu Iskenderun’dan kalkis günü söyleseydi biri gülüp geçerdim belki, ama su an agliyorum gizliden gizliye… Biri görüp de dalga geçerse umurumda degil; çünkü emindim ki gözler aglamasa da kalpler kan agliyordu…

Busan’da yikik bir evin önünde agliyordu onu ilk gördügümde. Yardim için kostuk yanina, kardesi ölmüs dediler sag kalan tek yakiniymis. Öyle içten feryat ediyordu ki dayanamadim aglamasina, neredeyse bende aglayacaktim. Tuttum onu düsecekti yoksa. Hemen onu götürdüm bölük çadirlarindan birine. Yiyecek yemiyor, sürekli agliyordu. Adini sordum zorlukla cevap verdi, adi Yoon Eun Hee imis. Yasi 18 civari olmaliydi, bu yaslari en güzel zamanlari olmasina karsin yasli bir yüzü hatirlatiyordu çehresi. Komutanimiz onu yardima muhtaç olanlarin kaldigi yer olan bizim yan çadirdaki Korelilerin yanina gönderdi.1-2 ay sonra sosyallesmeye basladi Yoon Eun Hee. Ilk yardimi bildigi için askerlerimize çok yardimi dokunuyor, yine boyuna ölen kardesi için agliyordu gizliden gizliye.

Yine bir gece ateskes nedeniyle oturmus düsünüyordum Istanbul’u. Yoon Eun Hee geldi yanima, oturdu benimle birlikte. Konusmaya basladik, ailesi çok varlikli bir aileymis zamaninda. Babasi savasin ilk yillarinda evine gelirken ölmüs. Annesi babasinin ardindan dayananmis ölmüs, kardesi de 1-2 ay öncesinde erzak yardimi almaya giderken ölmüs…
Ben niye buradayim ki diyordu, aglayarak. Benim yasamaya ne ihtiyacim var? Sarstim onu kendine gelsin diye, basini omzuma koydu. Utaniyordum bunlari konusmaktan ama konusmak zorundaydim bu sisli gecede. Onu çok sevdigimi itiraf ettim, bari benim için yasamasini söyledim. Gülümsedi içten, o da gizliden gizliye benden hoslaniyormus, çok sevindim. Onun için Kore’de bir aile olabilecegimizi söyledim, kus gibi civildadi sesi, çok sevinmisti.
Bu sevincimizin kisa sürecegini bilmiyordu tabii ki, ne ben ne o…

Sabah olunca ateskesin bozulmus oldugunu ve yan çadirimizin –yani muhtaçlarin çadirinin- bombalandigini ögrendigimde kan beynime siçramisti. Kostum yan çadira, her yer kan içinde, herkes agliyordu hiçkira hiçkira. Deliye dönmüstüm, komutani dahi dinleyemedim. Komutan haykiriyordu arkamdan ‘’Dur, gitme. Yeniden ates açabilirler. Askerlerin su an için gitmesi yasak!’’
Ömrümde ilk defa dinlemedim komutanin emrini, hala kosuyordum enkazin arasina.
Bagirdim avazim çiktigi kadar ‘’Yoon Eun Hee… Yoon Eun Hee orda misin?’’ Ses yoktu,koca bir gümbürtü sesi geldi,bu sefer yan tarafa gitmisti bomba.. Yine bagirdim,yine bagirdim,yine…Yok ses seda..Birden onu fark ettim.Kanlar içinde yerde yatiyordu,gülümsüyordu bana bakarken,zorlukla konustu ‘’Onu görüyordum,beni çagiriyor…Gel abla diyor,gel o cehennemden…’’ tekrar gülümsedi ve agzindan kanlar bosalarak can verdi.O an ölmeyi o kadar istemistim ki…

Simdi gidiyorum tekrar Iskenderun limanina. Ne fark eder burada ölüp ölmemem. Burasi benim kaderim oldu, vatan topragim oldu. Sevdigimin canini aldi burasi. Ne fark eder ki ölüp ölmemem. Askerin bana bakmadigi bir zamanda gözyaslarimi sildim ve yine o deniz kokusunu içime çektim…
Gidiyorum sevgilim…Beni yanina çagiracagin ani bekleyerek gidiyorum bu diyardan..
Seni kurtaramadim, beni affet…

www
#18

18.Yarismaci |

Her genç kiz kendi dünyasinda yasar ve onu çok özel kilar...
Iste bu genç kizlardan birisi de Young Sena bu genç kiz liseye yeni geçmistir ve hayat ona çok sikici gelmektedir. Ancak o bu hayati özel kilmak için harekete geçer en iyi dört arkadasi ile birlikte bir müzik grubu kurarlar.
Grubun ismi angel4'dur.bu kizlar kisa sürede büyük bir ün yakalamak isterler ve bizim Young Sena’nin aklina Kore’nin en iyi müzik grubu Sun Princes grubunun düzenledigi bir yarisma fikri aklina gelir. Bu yarismada bir müzik grubu seçilecek ve bu müzik grubu onlarla birlikte bir evde yasamaya baslayacaktir...
angel4 grubu bu yarismaya katili ve kazanir. Ancak Sun Princes grubu ile ayni evde yasamaya basladiklarinda bundan pek de memnun olmazlar. Sun Princes grubunun lideri Kim Min Lee ile angel4 grubunu lideri Young Sena arasinda bir savas baslar… Bu savas zaman gittikçe çok büyük bir ask dogar bu ask her türlü engeli asip mutlu sona ulasir ve sonunda Forever Sarang grubu olusur ve bu iki grup maceralarina birlikte sevgi ve mutluluk içinde devam ederler...

www
#19

19.Yarismaci | ESKIYE DÖNEBILMEK

Seoul'ün sahil kasabalarindan birinde, babasiyla yasayan Min-seon'un annesi iki yil önce ölür ve babasiyla basbasa kalir. Annesinin ölümüyle hayati degisir. Çünkü bu üzüntü ona pek çok seyi artik yapmamaya iter. Ne okuluna devam eder, ne de arkadaslariyla eskisi gibi disariya çikar. Onu zorlayan birseyler yoktur ama bu tamamiyle kendi kararidir. Annesinin ardindan büyük üzüntü yasayan Min-seon'u da babasi bu konuda rahat birakir. Hayati bu denli sürer ama yaninda her zaman varligini hissettigi ve onu hiç yalniz birakmayan bir arkadasi vardir. Han-mi, onun için arkadastan çok, bir kardes gibidir. Han-mi de, Min-seon'un hep yanindadir, fakat bu kadar zaman sonra tekrar okula dönmesi için onu ikna etmeye çalismistir. Ilk zamanlar Han-mi'nin israrlarindan sikilan Min-seon, bir gün arkadasiyla konusmaz. Bu duruma üzülen Han-mi, artik hiçbir sey söylemez.
Min-seon, her gün arkadasinin okuldan dönüsünü odasinin penceresinde bekler. Min-seon, hem bu güzel kasabanin manzarasini, hem de okula gidis yolunu görmektedir. Han-mi, okuldan gelince, Min-seon'un pencerede bekleyecegini bilir ve o sokaktan her gün geçip birbirlerine el sallarlar. Oysa, Han-mi, her el sallayisinda aklindan tek birsey geçer: "Min-seo, keske okuldan beraber çikip, ayrilirken kapidan el sallasak birbirimize" der. O gün, evine gider ve bu duruma artik son vermek istedigini ve Min-seon'un babasiyla artik bu konuyu konusmasi gerektigini düsünür. Yatagina yatar ve içinde bir umutla uykuya dalar.
Sabahin ilk isiklariyla uyanan Min-seon, babasini ise yollamak üzere kalkar. Babasiyla kahvaltisini yaparken, ona dogru yönelen babasi artik bu evden tasinmalari gerektigini söyler. Min-seon, nedenini sormadan dogruca odasina gider. Aslinda babasi da okula gitmek istememesinden ve eskisi gibi olmasini çok istedigi için bu yerden ayrilmak ister. Aksam tekrar konusmak umuduyla evden çikar. Min-seon, babasinin gidisini izlerken, gözleri yaslidir. Tam o sirada, sokaktan Han-mi eve dogru gelmektedir. Min-seon'un babasini görünce yanina gitmek ister ama onu yakalayamaz. Aksam okul çikisi eve ugramayi düsünür ve pencereye bakar, Min-seo'ya el sallar ve oradan ayrilir.
Babasi, is yerinde düsünceli bir durumda, aile resimlerine bakar. Eski zamanlari düsündükçe üzülür ve artik eskisi gibi olamayacaklari korkusuna kapilir. Aksam olunca, Han-mi, eve gitmeden Min-seon'un yanina gider. Babasinin eve döndügünü düsünür ama evde degildir. Min-seon her zamanki gibi ona okulu sorar ve yasadiklarini ona anlatmasini ister. Sabahki durumdan hiç bahsetmez. Sanki hiç olmamis gibi yine de yüzü gülmektedir. Han-mi kapinin sesini duyar ve su içmek bahanesiyle odadan çikar. Eve gelen babasi, Han-mi ile karsilasir. Baba, hayatlarinda Han-mi oldugu için mutludur ve onu da kizi gibi sevmektedir. Bazen kizini anlamadiginda herseyi Han-mi'yle paylasir ve çözümü her zaman beraber bulurlar. Ama bu seferki sorun baba için, hiç gerçek olmayacak gibidir ve beraber Min-seon'un tekrar okula dönmesi konusunda konusmaya baslarlar. Min-seo odasinda, Han-mi'yi beklerken, asagida olan bitenden habersizdir ve merak edip odasindan çikar. Han-mi, aklindaki herseyi söyler ve babanin da ayni fikirde olmasi onu mutlu eder. Han-mi onu okula yönlendirme çabalarina simdiden baslamak ister ve Min-seo'nun babasi, herseyi Han-mi'ye birakir. Han-mi de, Min-seo'dan ayrilmamak için üstüne düseni yapacagina söz verir. Baba da birgün kizinin okula gidecegi günü görmek için beklemeye baslar. Min-seo gelince, zaten konusmalari bitmis, Hanmi de yanina gelmek için hazirlaniyordur. Aksam onlarla kalir ve beraber yemek yerler. Sabah, ordan okula gidecektir. Bu da, Min-seo'yu okula özendirmenin yollarindandir.
Ve nihayet aradan geçen zamanla Min-seo da degisimler yasar, bir sabah gülümseyerek uyanir ve babasinin her zaman bir umutla giyer dedigi okul formasini dolaptan çikarir. Odaya giren babasi onu elinde formayla görünce gülümser ve artik çabalarinin olumlu oldugunu görüp, oldugu yerde dua eder. Kizina sarilir ve okul için hazirlanirlar. Min-seo'yu kapidan yollayan baba ardindan gözyaslarini tutamaz...

www
#20

20.Yarismaci | SARANGHADA

Seoul'daki yagmurlu gecelerden biriydi. Jandi Minho'yu düsünüyor ve ne yapacagina bir türlü karar veremiyordu. Çocuklugundan beri onu seviyordu. Ama kuzen olduklari için ondan uzak durmaya çalisiyor ve onu sürekli tersliyordu. Ama aski ona aci vermeye baslamisti. Minho her gün yanindaydi ve oldukça da yakin davranirdi. Jandi bunlari düsündükçe ne yapacagini bilemiyordu."Seni özledim."dedi Minho'ya.Minho"Ne istiyorsun söyle bakalim ufaklik."dedi.Seni seviyorum demek üzereyken isittigi bu laf Jandi'nin sinirini bozmustu.Dayanamadi ve "Evet bir sey istiyorum tek bir sey.Beni sevmeni,bana asik olmani ve hep yanimda olmani."deyiverdi birden.Minho duyduklari karsisinda afallamisti.Birden "Nasil böyle seyler düsünürsün?Sen benim küçük kiz kardesimsin."dedi.Zavalli Jandi duyduklarina çok üzülmüstü.Haftalar geçiyordu Jandi hala deliler gibi asik peki ya Minho? O günden sonra Minho'nun kalbinde de küçük havayi fisekler patlamaya baslamisti.Her gece yildizlara bakip"En parlak yildiz,sen benim Jandi'msin.Hemen yanindaki de benim.Yildizlarimiz varoldugu sürece seni hep sevecegim."diyordu.Jandi artik dayanamiyordu ve karar verdi Minho'yu kendine asik edecekti.Ertesi gün yaninda yakisikli bir çocukla çikageldi.Kahkahalar atiyor,çocugun etrafinda dönüp duruyordu.Minho kiskançliktan ölmek üzereydi ama belli edemiyordu.Sonunda çocugun yemegine bol miktarda mushil katti.Çocuk lavaboya tasindikça Jandi telaslaniyor,Minho'ysa katila katila gülüyordu.Ertesi gün ayni çocukla çikageldi yine Jandi.Kahkahalar,isveler,.. Minho çileden çikiyordu. Bos bir anlarini buldu ve çocugun sandalyesine yapistirici sürdü. Zavalli çocuk yirtilan pantolonuyla eve dönmek zorunda kaldi. Bu durum Jandi'nin hosuna gidiyordu. Çocugu hergün Kwan Kafe'ye getiriyor ve yari gazi geri döndürüyordu. Jandi’nin cafeden çiktigi birgündü.Minho,herseyi anlatmak istiyordu.Kafeden çikti caddeden karsiya geçerken birden bir çiglik duyuldu.Hain bir araba Minho'ya vurup kaçmisti.Minho yerde cansiz bedeniyle yatiyordu.Bunu gören Jandi çiglik atmaya basladi ve kan ter içinde uykusundan firladi.Yaninda yatan kocasi Minho'yu öptü ve "Iyi ki yillar önce seni seviyorum dedigimde bende seni demissin."dedi ve uykusuna geri döndü.
www




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi